ZAMAN DİLİMİ DÜNYAYA BAKIŞIMIZI MI GÖSTERİR ?- 1
02 Eylül 2020, Çarşamba 22:41ZAMAN DİLİMİ DÜNYAYA BAKIŞIMIZI MI GÖSTERİR? - 1
Türkiye’nin uyguladığı zaman dilimi ile ilgili bir yazı kaleme almak üzere bilgisayarın başına oturmuştum ki kendimi çok farklı ama yine de zaman dilimi ile ilgili bir konunun içinde buldum. Denizciler bilirler enlemler için sıfır noktası Ekvator iken, Londra yakınlarındaki bir kasaba olan Greenwich boylamlar için sıfır noktası kabul edilir. Açıkçası bu konu ilk kez 2014 yılında Greenwich ziyaretimde aklıma takılmıştı, neden dünyadaki başka bir yer değil de burası başlangıç noktası kabul ediliyor.
Bunları düşünürken geçmiş yıllardaki bazı haberler dikkatimi çekti, 2014 yılında İstanbul’da yapılan bir çalıştayda,130 yıl öncesine kadar dünyanın ve zamanın merkezinin İstanbul olduğu, 1884 yılında Washington’da yapılan Uluslararası Meridyen Çalıştayı ile sıfır meridyeni olarak Greenwich’in belirlendiği, bu çalıştay sonrasında sıfır noktası unvanını geri almak için harekete geçileceği ve önümüzdeki yıllarda bir uluslararası meridyen kongresi düzenleneceği ifade ediliyordu. Her ne kadar sonrasında başka bir faaliyet yapıldığını tespit edemesem de buradan başlayarak neler olmuş kısaca bilgilerinize sunmak istedim.
Coğrafi koordinat sisteminin tarihi M.Ö. 3 YY a kadar uzanmakla beraber, enlemler için başlangıç noktası başlangıçtan itibaren ekvator olarak kabul edilmiştir, ancak başlangıç meridyeninin tespiti zaman içinde değişim göstermiştir. Batlamyus haritasında Kanarya Adaları başlangıç noktası alınırken, zaman içinde Azor Adaları, Capo Verde, Roma, Paris, Kudüs ve Pisa da kullanılmıştır.
Bulunduğumuz coğrafyaya geldiğimizde ise, dünyanın merkezi olmak aslında bu topraklar için çok yeni bir şey değil, Roma İmparatorluğu ikiye ayrılıncaya kadar Roma’da bulunan ve İmparatorluğun diğer şehirlerinin başkentten uzaklığının ölçüldüğü Million Taşı, ikiye ayrılma sonrası Doğu Roma İmparatorluğu için İstanbul’a getirilir ve Yerebatan sarnıcının yakınlarına yerleştirilir, Ayasofya’nın inşasından sonra ise başlangıç noktası olarak Ayasofya’nın kubbesi esas alınmaya başlanır.
Milion taşı ve sonrasında Ayasofya’nın kubbesi uzaklık ölçümleri için başlangıç noktası olmasının yanında, zaman ölçümlerinde esas alınan sıfırıncı meridyenin geçtiği nokta olarak da kabul edilmekteydi. Osmanlı döneminde ise baş meridyen olarak Ayasofya Camii’nin kubbesinden geçen meridyene “Arz-ı Halife” veya “Arz-ı İstanbul” deniliyordu. Biraz daha gerilerde ise tarihimizde ilk kez Semerkant rasathanesinin kurucusu Uluğ Bey, Kamçatka’nın doğusundan geçen meridyeni başlangıç noktası olarak almış ve zamanı ona göre tanımlamıştır.
Gelelim Greenwich’in hikayesine, denizde enlem tespiti nispeten daha kolaydır, gece bilinen bir gök cisminin (örneğin kutup yıldızı) gündüz ise güneşin yüksekliğini ölçerek ekvatorla açı farkınızı bulup enleminizi belirleyebilirsiniz, ama boylamınızı belirlemek için bir başlangıç noktası almak ve o başlangıç noktası ile bulunduğunuz boylam arasındaki açısal farkı bulmak zorundasınız, onu da bir gök cisminin başlangıç noktasındaki yüksekliği ile bulunduğunuz noktadaki yüksekliğini kıyaslayarak bulabilirsiniz. Zaman içinde hassas saatler ve kronometrelerin keşfi ile bulunduğunuz noktada zamanı belirleyip başlangıç noktasındaki saatle kıyaslayarak boylamınızı belirlemek de mümkün hale geldi.
Bunun için de başlangıç noktasında gök cisminin yüksekliğini günlük olarak belirten tablolara ihtiyacınız var. En eski gök günlüğünün (almanak) 1474 de Almanya’da yayınlandığı biliniyor, bu yayın ayrıca boylam tespitinin ayın diğer gök cisimlerine oranla açısal yer değiştirmesine göre yapıldığını da ortaya koymaktaydı. Ancak bu yöntem ay tablolarının yanlışlığı ve hesaplama zorlukları nedeniyle yaklaşık üç yüzyıl boyunca kullanılamadı. İşte tam bunlar olurken 1675 yılında, denizcilere gerekli hassasiyette astronomik veriler sağlamak amacıyla Greenwich'te Kraliyet Gözlemevi kuruluyor ve sonrasında da yıllık Notik Almanak 1766 yılında yayınlanmaya başlıyor. Almanak’ın yayınlanmaya ve diğer ülke denizcileri tarafından da kullanılmaya başlaması ile birlikte gözlemevinin kurulu olduğu Greenwich başlangıç meridyeni olarak kabul görmeye başlıyor, çünkü bu almanağı kullanan gemiciler gözlemevinde yapılan göksel hesapları esas almak zorundalar.
Bir parantez açarak; Osmanlı’da ilk rasathanenin 1579 yılında Tophane sırtlarında devrin astronomlarından Takiyüddîn tarafından kurulup, Şeyhülislâm Ahmed Şemseddin Efendi’nin rasathanenin günah olduğu yolunda padişahı ikna etmesi ve sonrasında III. Murad’ın emriyle Kapdan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’nın gemilerden açtırdığı top ateşiyle yıkıldığı bilgisini ve İstanbul’un, dünyanın en önemli astronomi merkezlerinden biri olma şansını kaybettiğini de söylemiş olalım.
Bu arada bir şey daha oluyor, 1850 lere gelene kadar diğer ülkelerde olduğu gibi İngiltere’de de ortak bir ulusal saat yok, her şehir güneş doğuş ve batışına göre kendi zamanını belirliyor, ama tren seferlerinin başlaması ile ortak bir saate olan ihtiyaç ortaya çıkıyor ve Aralık 1847 de Greenwich saati İngiltere için ortak ulusal saat olarak belirleniyor.
Tam bunlar olurken artık zamanı gelmiştir denilerek 1 Ekim 1884 de Washington’da Evrensel Gün ve Başlangıç Meridyeni Konferansı toplanıyor, konferansa aralarında Osmanlı Devleti, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın da olduğu 22 ülke katılıyor ve toplantı sonunda Greenwich’in başlangıç meridyeni olması kararlaştırılıyor. Aslında her zaman olduğu gibi alınacak karar zaten toplantı öncesinde belirlenmiş, ama nedensiz değil yaklaşık yüzyıllık emek, bilgi ve çalışma ile ortaya çıkan bir sonuç bu. Özetle, o tarihte ABD’de ulusal saat olarak GMT yi kullanmaya başlamış, aynı zamanda 1800 lü yılların ikinci yarısında dünyadaki ticaret gemilerinin %72 si Greenwich’i başlangıç kabul eden yayınları ve haritaları kullanıyor. Yani bu seçim Greenwich’in kırmızı tuğlalı binalarının güzelliği için değil, orada üretilen bilginin sonucunda ortaya çıkıyor.
Konferansın zabıtlarını incelediğimde dikkatimi çeken bazı hususları da bilgilerinize sunmak istiyorum,
* Konferansa diğer büyük ülkeler 3-4 kişilik heyetler ile katılırken Osmanlı İmparatorluğu (kayıtlarda geçtiği şekliyle Türkiye) temsilcisi Elçi Rüstem Efendi.
* Diğer delegeler özellikle İngiltere ve Fransa arasında yoğun tartışmalar olurken, Rüstem Efendi üç kere söz alıyor, birinde Fransızca Stenograf olmadan bir protokol hazırlanmasının mümkün olmadığını ve Fransızca Stenograf getirilmesini, diğerinde ise burada kullandığı oyların hükümetini bağlamadığını ve hükümetin onayına sunulduktan sonra geçerlilik kazanacağını söylüyor.
* Konferans konuları ile ilgili tek konuşmasında ise, bilimsel bir açıklama yapmayacağını ancak evrensel saat uygulamasının ülkenin tarımsal yapısı ve namaz saatleri nedeniyle uygulanamayacağını ve zamanın güneşin doğuş ve batışına (güneşin doğuşu 0 , batışı 12)göre belirlenmeye devam edeceğini söylüyor. Ama Osmanlı Deniz Kuvvetlerinin halihazırda da gün ortasının 12.00 ve 24 saat esasının kabul edildiği evrensel saati kullanmakta olduğunu söylüyor.
* Konferans sonunda Greenwich’in tüm dünya için başlangıç meridyeni olması, dünyada ana meridyendeki gece yarısını günün başlangıcı olarak alan ve 24 saat olarak ölçen evrensel gün uygulamasına geçilmesi karar altına alınıyor
* Greenwich’in başlangıç meridyeni olması Rüstem Efendi’nin de olumlu oyuyla 21 Evet, 1 Hayır (San Domingo), 2 Çekimser (Fransa,Brezilya) oyla kabul ediliyor. Rüstem Efendi Evrensel gün uygulamasına ise olumsuz oy veriyor.
Konferanstan sonra dünya ülkeleri kademeli olarak bu sistemi uygulamaya başlamışlar, Osmanlı Devleti’nde de çift saat uygulaması kullanılmaya başlamıştır, en geç uyum sağlayanlardan olan Fransa ise 1911 yılında evrensel saat uygulamasına geçmiştir.
Konu ile ilgili bir başka ayrıntı da şu, Titanik’in bulunduğu bölgedeki buzdağlarının mevkilerini ona bildiren bir Fransız gemisinin zaman olarak GMT kullanmasına rağmen, başlangıç meridyeni olarak Paris’i esas alan koordinat sistemini kullanmasının da trajediye neden olan olaylardan biri olduğu düşünülüyor.
Başlangıçtaki İstanbul Çalıştayına dönersek, orada ifade edilen görüşler şöyle;
“Burada iki şeye dikkat etmemiz lazım, mekân yeniden tanımlanırken İstanbul devre dışı bırakılıyor, Washington’da alınan kararla Londra merkez oluyor. Aynı yerde zamanın referans noktası da yeniden tanımlanıyor. Burada mesele zamanın yeniden tanımlanmasıdır. Sıfır boylamı niye oradan geçiyor? 1884 yılında Washington’da yapılan konferansta İngiliz tezinin kabul edilmesinin, “Güneş batmayan imparatorluk” olarak da adlandırılan İngiltere’nin küresel gücüyle bağlantılı olduğu inkâr edilemez.”
Özetle söylenmek istenen, batılı egemenlerin “Dünya’nın Merkezi” olma hakkımızı elimizden aldığı.
Ama yapılan şeyin neredeyse yüz yıllık bir emek, bilim ve teknoloji üretimi ile olduğu, bunların birikimiyle oluşan konjonktürün bu sonucu doğurduğu, yani merkez olmanın elinizden alınmayıp, bizzat bizim edilgenliğimiz ve geri kalmışlığımızla onlara teslim edilmiş olduğu görmezden geliniyor. Bu görüşleri ifade edenlerin akademisyen olması da ayrı bir inceleme konusu. Denizci terimleri ile ifade edersek, paralaks düzeltmesi yapmadan ve merceğinizi doğru ayarlamadan gerçeği görmeniz hiçbir zaman mümkün olmaz.
Özetle bazen zaman dilimi bile dünyaya bakışınızı ve yaşam paradigmanızı gösteren bir işaret olabilir.
Bir son söz olarak şunu söyleyebilirim, bilim, teknoloji, siyaset ve uluslararası ilişkilerden bağımsız olarak dünya haritasına kuzeydoğu-güneybatı ve kuzeybatı-güneydoğu hattında çizilen iki çizginin kesişim noktasının Türkiye olduğu ve dünyaya eğer bir sıfır meridyeni belirlenecekse bunun Türkiye’den geçmesi gerektiği coğrafi bir gerçeklik iken, bunu bilimsel / teknolojik nedenlerle elden kaçırmamız belki de gelecekte yapmamız gerekenler için yol gösterici olabilir.
Ayhan YILDIZEL
31.08.2020