Yorum / Analizz ddosya haaber
İstanbul
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Yelkende Covid-19 Önlemleri Komediye Döndü

21 Eylül 2020, Pazartesi 22:38

Koronavirüs pandemisi nedeniyle alınan önlemler ve konan kısıtlamalar kelimenin tam karşılığı ile aklımızı başımızdan alıyor.

Tek veya iki kişilik hareketli salma sınıflarında yarış yasak ama antrenman serbest. Metrekareye 4 kişinin düştüğü Yat sınıflarında ise yarışlar 15 Ağustos’tan bu yana yapılıyor. IOM sınıfı ise bir başka alem...


Tüm dünya ile birlikte yurdumuzu da fazlasıyla etkileyen koronavirüs salgınına karşı alınan önlemler ve uygulanan kısıtlamalar komediye dönüştü. Komedi dediğimize bakmayın, aslında gerisinde trajedi yatıyor ve günden güne yükselen sayılar da bunu oğruluyor.

Devletin en yüksek kademelerinden yapılan ve “Halkın duyarsızlığını” hedefleyen açıklamaların tamamında, “Halkımız yeterli özeni göstermediği için bazı kısıtlamalara geri dönebiliriz” deniliyor.

Düğün, kına gecesi, asker uğurlaması yasaklanıyor ama halka örnek olması gereken kişilerin yüzlerce hatta binlerce davetli ile gerçekleştirdikleri açılış, tören ya da mitinglere ne demeli?

Dahası, “engel olmaması” için İstanbul’da Valilik tarafından ilan edilen kısıtlamanın başlama tarihi “olağanüstü toplantı” ile iki gün ertelendi.



Bizde hal böyle iken, Hollanda’da yaşanan “taze” bir olaya parmak basmadan geçmeyelim.

Deutsche Welle’nin haberine göre Hollanda’da Adalet Bakanı Ferdinand Grapperhaus, koronavirüs salgınına karşı getirilen önlemler kapsamında kendisine bağlı Başsavcılık tarafından 390 euro para cezasına çarptırıldı.



Başsavcılık, 22 Ağustos'ta kendi düğününde sosyal mesafe kuralını ihlal eden Adalet Bakanı'nı para cezasına çarptırdı. Hollanda'da resmi verilere göre, salgının başlangıcından bu yana
84 binin üzerinde vaka kaydedildi, 6 binden fazla kişi öldü.


Savcılık açıklamasında, Adalet Bakanı'nın kurallara uyulmasında "örnek alınan kişi" konumunda olduğuna işaret edilerek, sosyal mesafe kuralının "aleni ihlaline" karşı verilen para cezasının, kuralların "inandırıcılığına" hizmet ettiği vurgulandı.

Garip geliyor öyle değil mi?



Gelelim diğer garipliklere…
Radarımızın tarama alanını şimdi “yelken” olarak daraltalım…



Salgının başlaması ile birlikte Türkiye’de pek çok etkinlikle birlikte yelken yarışları da durduruldu, hatta teknelerin denize çıkması dahi yasaklandı.

Sonraları kademeli olarak gevşetilen kısıtlamaların ardından Yat sınıfında 15 Ağustos itibarı ile yarışların “gerekli önlemler” alınarak yapılabileceği duyuruldu. Ama Optimist, Laser, Pirat, 420-470 sınıflarını kapsayan “Hareketli Salma”da kısıtlama 31 Ekim’e kadar uzatıldı.

Hareketli Salma’da yarış yapılamıyor, yurt dışına kendi imkanları ile olsa da kimsenin gitmesine izin verilmiyordu ama antrenmanlar serbest bırakılmıştı.

Geçtiğimiz hafta sonunda Kalamış Koyu’nda yaklaşık 30-40 Optimst’in antrenman yaptıklarını görünce aklımızdan ister istemez, “Bu antrenmanla yarış arasındaki fark acaba ne?” sorusu geçti.

Dahası, kısıtlama olimpik yelkencileri kapsamıyordu. Onlar için yurt dışındaki yarışlara katılamama gibi bir engel de yoktu. Burada da kendimizi “Galiba bu virüs çok seçici, Olimpik yelkencilere bulaşmıyor” diye fısıldarken yakalandık.

420-470 ve Pirat iki kişilik ama Optimist, Laser ve Rüzgar Sörfü tek kişilik sınıflar. Acaba kime ne bulaştıracaklar ya da kimden bulaş alacaklar?

Hele Yat sınıflarında, özellikle kokpitte metrekareye 4 kişinin düştüğü varsayılırsa, birine “serbest”, diğerine “yasak” getirmenin mantığını anlayabilmek mümkün değil.

Bir de IOM sınıf var ki, o tam şenlik!

IOM, yani “Uluslararası 1 Metre” veya “Radyo Kontrollü Model Tekneler”… Sporcular sudaki teknelerini karadan ve ellerindeki cihazlarla yönlendiriyorlar. Kimse “kucak kucağa” olmak zorunda değil. Rıhtıma değil 1.5 metre, 5’er metre ara ile dizilseler dahi sorun olmayacakken, onlar da “yasak” kapsamında.

Ama sahilde restorana gitmeleri, yemek yemeleri, çay içmeleri yasak değil.

Anlayabilen varsa, bize de anlatsın…



Geçelim... Şimdi de TYF tarafından hazırlanan ve tüm Yarış İlanları’nda yer alan Covid-19 önlemleri konulu yönergeye “dokunalım”…

Deniliyor ki,  

“Her teknede yeterli miktarda siperlik, maske, dezenfektan, sabun ve eldiven olması zorunludur.”

Yarış sırasında maske ve siperlik takılabilir mi?
Takılırsa insanın ciğerleri ne hale gelir?
Eldiven, yelken eldiveninin içinden mi giyilecek, üstüne mi geçirilecek?
Dezenfektan, “rügar altında kalanların” da yararlanabilmesi için rüzgar üstüne trapeze çıkanlar tarafından mı kullanılacak?
Sabunla elini kim, nerede ve nasıl yıkayacak?

Aklımızda deli sorular…
Ama bitmedi, buyurun bir diğeri…

“Ekibe ayrı şişelerde su sağlanması ya da su ve yiyeceklerini kendileri beraberlerinde getirmelerini temin edilmesi zorunludur.”

Bu kural, geziye çıkanlar tarafından uygulanabilir belki. Ama yarış sırasında her ekip üyesi kendine mahsus su şişesine nasıl ulaşacak? Ekip sayısı 10 kişi olarak düşünüldüğünde, 10 tane şişe nerede bulundurulacak?

Hani, bu kuralları kaleme alanların bir teknedeki dinamiği bilip bildikleri konusunda insan kuşkuya düşüyor…

Kuralların “uygulanabilir” olması esastır. Eğer “uygulanabilir” değilse, çalışmayacaktır. Bu kadar net!



… Ve, “çalışamayan” bir şey daha!

“protesto duruşmalarının video konferans şeklinde online ortamda yapılması…”

Böyle bir ortamda protestoyu veren, protesto edilen ve protestonun tanığı olarak gösterilen kişilerin “birbirlerinden habersiz” ifade vermeleri mümkün olmadığı için kural, dünyadaki örneklerine de bakılarak Protesto Kurulları tarafından “esnetildi”.

Yeterli alan sağlanarak, maske kullanılarak duruşmalar kaçınılmaz olarak “fiziki ortama” taşındı. Teknelerde kullanımı mümkün olmayan “maske, mesafe, dezenfektan” üçlüsü burada rahatlıkla devreye girebilirdi, nitekim öyle de oldu.



Ekip üyelerinin ateş ölçümünden, kişisel sorumluluğun üstlenildiği Covid-19 dilekçesi gerekliliğine, aksıran veya tıksıran kişilerin en yakın hastaneye gitmeleri noktalarına, kulüplerde alınan önlemlerin denetlenip denetlenmediği mevzularına ise hiç girmeyelim…



Yazımıza “Genel”den girdik, daha sonra “Yelken”e odaklandık.
Yelkendeki mevcut durumu “resmetmeye” çalıştık.

Şimdi siz kafanızda canlandırdığınız bu fotoğrafı genele çarpın, nüfus yoğunluğuna bölün, Türkiye’deki katmanlarla toplayın bakalım daha neler göreceksiniz?

Bırakın birinci dalgayı, ikinci dalgayı…
Bırakın “aşı gelecek, dertler bitecek” bekleyişini… Daha ona çok zaman var…
Birkaç adım ötesini öngörebilen, ortak akılla üretilmiş, iyi düşünülmüş “uygulanabilir” önlemler planlanıp devreye alınmadığı takdirde işimiz maalesef zor.

Salgın, yetkililerin “Aman ha dikkatli olun. Herkes kendini kollasın” benzeri “rica” ve “Gücümüzle virüsü yeneceğiz” şeklindeki “romantik” açıklamaları ile durdurulacak gibi değil.