Üvey evlat veya Mütemmim Cüz; LİMANLAR
16 Şubat 2016, Salı 13:41 Limanlar, ülkeleri dış dünya ile irtibatlayan kapılardır. Asırlarca bu işi üstlenmişlerdir. Gelişmiş ekonomilerin vaz geçilmezidir.
Ülkelerin, sosyal, askeri ve ekonomik işlerinin tamamı limanlardan geçer. Tarih boyunca limanı olan milletler gelişmiş, refahı yakalamış olduğu gerçeği tarih sayfalarında açık açık yer alır.
Türkiye'de klasik deyimle üç tarafı denizle çevilmiş bir yarım ada, geçmişten günümüze biraz Anadolu tarihine baktığımızda, Anadolu topraklarından gelmiş geçmiş bütün medeniyetlerin gelişmişliklerini sahip oldukları limana borçlu olduğu bir gerçektir.
Eski zamanlarda bir limana her türlü mal gelmekte ve o zamanın gemilerine yükleme boşaltma yapılmaktaydı. Ancak günümüzde limanlar kotogorize olmuş, yakıt limanları, gaz limanları, gıda limanları, cevher limanları, dökme yük limanları, konteyner limanları vs gibi uzman limanlar haline dönmeye başlamıştır.
Günümüzde gelişmiş ülkeler limanlarını modern işletme haline getirmiş, Makina ve techizatlarını modernize etmiş, çevre kirliği önlemeyi prensip edinirken, diğer andan da ülkelerine giren ve çıkan malları her bakımdan sıkı denetim altına almışlar, böylece limanlarının güvenli, hızlı ve modern olmasını sağlamışlardır.
Ülkemizde son yıllara kadar limanlar sadece devlet eliyle işletilen kurumlardı. Önemli liman sayısı ise bir elin parmakları kadardı. Günümüze gelindiğinde, Deniz Ticaret Odası verilerine göre 172 adet limanımız var. Bunlardan 21 liman devlet eliyle 128 liman ise özel sektör tarafından işletilmekte.
Limanlar hemen hepsi de elleçledikleri yüke göre katogorize olmuş durumda. Ancak görünen bir gerçek var ki Limanlarımızın Dünya ölçüsünde olmasını engelliyor. O gerçekte limanların genellikle bir kurumun yan kuruluşu durumunda olması. Buna biraz açarsak, mesela Demir Çelik Fabrikaları limanları kendi ihtiyacı için, kullanmakta ( Hurda Limanları), Çimento fabrikalarının limanları, Petrokimya tesislerinin limanları, Kömürcülerin kömür limanları gibi...
Son günlerde de Konteyner taşıyıcı armatör firmaların ülkemizde kendi limanlarına sahip olduklarını görüyoruz. Yabancılar için Türk limanlarının birer çekim merkezi olduğunu anlıyoruz
İşte bu işletme biçiminin, yani belli iş alanlarına sahip kurumlara ait olması limanların bir nevi üvey evlat veya bağlı olduğu kurumun Mütemmim Cüzü haline gelmesine yol açıyor. Böylece Limanlarından fazla bir şey beklemeyen kurumların elinde yan hizmet kuruluşu haline gelen limanlarda liman yönetiminin de bağlı olduğu kurum yönetimine yaranma özentisi sonunda kontrol zafiyeti ve başıboşluk ortaya çıkmakta. Bu suretlede her limanda özellikle hurda ve dökme yük limanlarında eksik yük, gemilerden alınan demorajlarda suistimal, kantarda mal çalma, yüklerin gerçekten kontrol edilmemesi, bazılarına kolaylıklar sağlanması vs gibi algılara yol açmaktadır.
Bun söylentilere örnek vermekte kolaydır aslında. Mesela Demir Çelik limanlarında yapılması gereken Radyasyon kontrolu zorunlu olmasına ve her limanda Türkiye Atom Enerjisi Tarafından radyasyon paneli konulmuş olmasına karşılık. Ne hikmetse bu paneller genellikle kapalı tutulur iddiaları kabul bulur. Zira nedense kontrol edildi denmesine rağmen radyasyon tespit raporlarına yansımaz...
Dökme yük boşaltmalarında da gelen gemiler ne hikmetse çoğunlukla eksik mal getirir...
Liman sahibi kurumlara bu iddialar aktarıldığında ise, ana kurum bu iddiaları ciddiye almaz. Onlar için önemli olan limanın bağlı olduğu ana kurumun ihtiyaçlarını zamanında karşılamasıdır. Çünkü liman onların yan kuruluşudur. Liman faaliyetlerinden bir kazanç beklememektedirler.
Kurumların limanlarına nasıl bir gözle baktığını en son kısa adı TÜRKLİM olan Türkiye Liman İşletmecileri Deneğinin Genel kurulunda gördük. Adı Türkiye Liman işletmecileri derneği olmasına karşılık Genel kurulda Liman sahibi kurumların patronlarını, yönetim kurulu başkanlarını göremedik. Toplantıda sadece liman müdürleri vardı..
Ülkelerin, sosyal, askeri ve ekonomik işlerinin tamamı limanlardan geçer. Tarih boyunca limanı olan milletler gelişmiş, refahı yakalamış olduğu gerçeği tarih sayfalarında açık açık yer alır.
Türkiye'de klasik deyimle üç tarafı denizle çevilmiş bir yarım ada, geçmişten günümüze biraz Anadolu tarihine baktığımızda, Anadolu topraklarından gelmiş geçmiş bütün medeniyetlerin gelişmişliklerini sahip oldukları limana borçlu olduğu bir gerçektir.
Eski zamanlarda bir limana her türlü mal gelmekte ve o zamanın gemilerine yükleme boşaltma yapılmaktaydı. Ancak günümüzde limanlar kotogorize olmuş, yakıt limanları, gaz limanları, gıda limanları, cevher limanları, dökme yük limanları, konteyner limanları vs gibi uzman limanlar haline dönmeye başlamıştır.
Günümüzde gelişmiş ülkeler limanlarını modern işletme haline getirmiş, Makina ve techizatlarını modernize etmiş, çevre kirliği önlemeyi prensip edinirken, diğer andan da ülkelerine giren ve çıkan malları her bakımdan sıkı denetim altına almışlar, böylece limanlarının güvenli, hızlı ve modern olmasını sağlamışlardır.
Ülkemizde son yıllara kadar limanlar sadece devlet eliyle işletilen kurumlardı. Önemli liman sayısı ise bir elin parmakları kadardı. Günümüze gelindiğinde, Deniz Ticaret Odası verilerine göre 172 adet limanımız var. Bunlardan 21 liman devlet eliyle 128 liman ise özel sektör tarafından işletilmekte.
Limanlar hemen hepsi de elleçledikleri yüke göre katogorize olmuş durumda. Ancak görünen bir gerçek var ki Limanlarımızın Dünya ölçüsünde olmasını engelliyor. O gerçekte limanların genellikle bir kurumun yan kuruluşu durumunda olması. Buna biraz açarsak, mesela Demir Çelik Fabrikaları limanları kendi ihtiyacı için, kullanmakta ( Hurda Limanları), Çimento fabrikalarının limanları, Petrokimya tesislerinin limanları, Kömürcülerin kömür limanları gibi...
Son günlerde de Konteyner taşıyıcı armatör firmaların ülkemizde kendi limanlarına sahip olduklarını görüyoruz. Yabancılar için Türk limanlarının birer çekim merkezi olduğunu anlıyoruz
İşte bu işletme biçiminin, yani belli iş alanlarına sahip kurumlara ait olması limanların bir nevi üvey evlat veya bağlı olduğu kurumun Mütemmim Cüzü haline gelmesine yol açıyor. Böylece Limanlarından fazla bir şey beklemeyen kurumların elinde yan hizmet kuruluşu haline gelen limanlarda liman yönetiminin de bağlı olduğu kurum yönetimine yaranma özentisi sonunda kontrol zafiyeti ve başıboşluk ortaya çıkmakta. Bu suretlede her limanda özellikle hurda ve dökme yük limanlarında eksik yük, gemilerden alınan demorajlarda suistimal, kantarda mal çalma, yüklerin gerçekten kontrol edilmemesi, bazılarına kolaylıklar sağlanması vs gibi algılara yol açmaktadır.
Bun söylentilere örnek vermekte kolaydır aslında. Mesela Demir Çelik limanlarında yapılması gereken Radyasyon kontrolu zorunlu olmasına ve her limanda Türkiye Atom Enerjisi Tarafından radyasyon paneli konulmuş olmasına karşılık. Ne hikmetse bu paneller genellikle kapalı tutulur iddiaları kabul bulur. Zira nedense kontrol edildi denmesine rağmen radyasyon tespit raporlarına yansımaz...
Dökme yük boşaltmalarında da gelen gemiler ne hikmetse çoğunlukla eksik mal getirir...
Liman sahibi kurumlara bu iddialar aktarıldığında ise, ana kurum bu iddiaları ciddiye almaz. Onlar için önemli olan limanın bağlı olduğu ana kurumun ihtiyaçlarını zamanında karşılamasıdır. Çünkü liman onların yan kuruluşudur. Liman faaliyetlerinden bir kazanç beklememektedirler.
Kurumların limanlarına nasıl bir gözle baktığını en son kısa adı TÜRKLİM olan Türkiye Liman İşletmecileri Deneğinin Genel kurulunda gördük. Adı Türkiye Liman işletmecileri derneği olmasına karşılık Genel kurulda Liman sahibi kurumların patronlarını, yönetim kurulu başkanlarını göremedik. Toplantıda sadece liman müdürleri vardı..