Yorum / Analizz ddosya haaber
İstanbul
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

URFALI KAPTAN AĞABEYİM BEKİR COŞKUN’UN ARDINDAN

19 Ekim 2020, Pazartesi 12:19

URFALI KAPTAN AĞABEYİM BEKİR COŞKUN’UN ARDINDAN

 

Solda Üstat Gazeteci Bekir COŞKUN, sağda Hidayet SARAÇ

 

Yaşımız itibari ile erken kalkmaya başladık artık. Telefonumu açtığımda değerli dostum Hidayet SARAÇ bir link göndermişti. Link’in başında ‘’ Bekir COŞKUN’u kaybettik. ‘’ yazıyordu.

Size çok kısa Hidayet SARAÇ’tan bahsetmek istiyorum. İstanbul Teknik Üniversitesi'nden mezun, devlet tarafından burs kazanarak ABD'de doktora ve master yapmıştır. Tekfen Mühendislik’in eski genel müdürü. Tanıdığım en yüksek kültür düzeyine sahip insanlardan biri. Balık adam ve çok büyük bir amfora koleksiyonuna sahip. Çok da iyi denizci, yelkenci. Aynı zamanda 5500 adet kitaptan oluşan kütüphaneye sahip. Rahmetli Bekir COŞKUN ile Ayvalık’ta tekneleri yan yana bağlıydı. Hidayet SARAÇ'tan size niçin bahsettim? Aşağıda Bekir COŞKUN ağabeyim tarafından kaleme alınan köşe yazısını ikametgahım dışında başka bir ilde bulunmam nedeni ile değerli arkadaşım Hidayet SARAÇ bulup bana ulaştırdı. Bu yazıyı sizler için kaleme almamı sağladı.

Bekir COŞKUN ağabey ile tanışıklığımız 2000’li yılların öncesinden başlar. Zaman zaman telefonla benden ufak boy motoryatlarla alakalı teknik bilgiler alırdı. İstanbul’a geldiğinde mutlaka benim ofisime uğrardı, sohbet ederdik. Yine İstanbul’a geldiği bir gün yanındaki çantasında dizüstü bilgisayarı vardı.  Ertesi günün yazısını gazeteye göndermek için ofis santralinin hattını söküp giremediğimiz için iki defa eve gidip evin telefon hattından girip yazılarını göndermişti. Rahmetli eşim Zehra’ya her seferinde telefon ediyordum misafirimiz var diye. Eve gittiğimizde Bekir COŞKUN ağabeyim Zehra’ya ‘’ Bacım kusura bakma, rahatsız ettik. ‘’ derdi. Yazısını evin telefon sisteminden gönderdikten sonra oturup üçümüz kahvemizi içerdik.

Yine bir gün İstanbul’a gelip bana uğradığında ‘’ Hulusi biz Hürriyet gurubu olarak Yat Dergisi çıkartacağız. Başında da Aydın DOĞAN Beyefendi’nin kızı olacak. ‘’ dedi. Bende kendisine ‘’ Ağabey, ne uğraşıyorsunuz? Yelken Dünyası denizcilik dergisini satın alın. ‘’ dedim. O da bana ‘’ Hürriyet Gazetesi için bir dergiyi tanıtmak zor değil. ‘’ dedi ve bana derginin başına geçer misin diye teklifte bulundu. Bende kendisine ‘’ Ağabey bütün ekibi benim kurmam şartı ile ‘’ dedim. Tekrar Ankara’ya döndü. Bu kez Ankara’dan beni telefon ile arayarak teklifimin kabul görmediğini söyledi ve ‘’ Editörlük yapar mısın? ‘’ diye teklif etti. Bende kendisine ‘’ Ağabey editörlüğü sevmiyorum. Kabul ederseniz birkaç ayrı konu kaleme alabilirim. ‘’  dedim. O da bana ‘’ Seni Yılmaz Bey arayacak. ‘’ dedi. İstediğim ücreti görüşmemi söyledi. Yılmaz Bey aradı. Yazacağım konu başına istediğim ücreti söyledim. Bir daha Yılmaz Bey’den bana dönüş olmadı. Ve Türkiye Yacht Dergisi yayın hayatına girdi. Şu anda da devam ediyor.

Aradan yıllar geçti. 2000 yılının ağustos ayında Yelken Dünyası denizcilik dergisinde Kıbrıs Barış Harekatı’nın yıldönümü nedeniyle fotoğraflı bir yazı serisi hazırlamıştım. Kendisi aynı zamanda Yelken Dünyası denizcilik dergisinin de okuyucusu olduğu için ertesi gün Ankara’dan telefonla hemen beni aradı. Bazı bilgiler sordu yazı ile alakalı. Ve Hürriyet Gazetesi’nde köşesinde aşağıdaki yazıyı yazdı ve yazı yayınlandı. Aynı konuyu Hürriyet Gazetesi’nde Emin ÇÖLAŞAN da yazdı. Bizden hiç bahsetmedi. Sabah Gazetesi’nde de Zülfü LİVANELİ yazdı. O da benden ve arkadaşlarımdan hiç bahsetmedi. Emin ÇÖLAŞAN ve Zülfü LİVANELİ’ye hakkımız geçti.

 

Bıçak yarası...

 

GEÇMİŞİMİZDE bazı şeyler vardır, bir bıçak yarası gibi izi silinmez... Bulutlu havalarla birlikte sızlar da sızlar...

Gözümüz takılır...

Farkında olmadan elimiz uzanır...

Sızı gelir-gider...

Bunlardan birisidir; Kıbrıs Barış Harekátı sırasında kendi gemimizi batırmamız...

O gün Kocatepe Muhribi, kendi uçaklarımız tarafından bombalandı, battı, askerlerimiz şehit oldu...

Nasıl olur?..

*

Size bir yeni iddia ve belgesi:

Kocatepe Muhribi 1945 yılında ABD donanması için inşa edildi... USS Harwood DD-861 adı altında yıllarca ABD donanmasında görev yaptıktan sonra 1971 yılında Türkiye'ye verildi, 17 Aralık 1971 günü adı Kocatepe oldu...

Türkiye'ye verilirken, gemiye elektronik karşı tedbir cihazı konulmaması ve Türkler'e bu cihazların verilmemesi için ABD yönetimi, satış birimine bir gizli yazı yazdı...

(Denizci dostum B. Hulisi Gürbüz ile arkadaşları Oktay Akçay-Selim San, Yelken Dünyası Dergisi'nin bu sayısında bu akıl almaz belgeyi bulup yayınladılar.)

*

21 Temmuz 1974...

 

Kıbrıs Harekátı sırasında ABD bir yandan Türk Ordusu'nun durmasını isterken, bir yandan da radarlarımızda hayali düşman filoları, helikopterler gözükmeye başladı... Çeşme, Karaada, Seferihisar gibi bazı yerlerde kara birliklerimiz bu hayali düşmana karşı baraj atışı bile yaptılar...

Hayali bir ikmal filosu ise Kıbrıs'a yaklaşıyordu...

Bu aldatmacaydı ve Akdeniz'de bulunan ABD-İngiliz donanmaları tarafından sanal olarak yapılıyordu...

Kocatepe Muhribi işte bu aldatmacanın bir parçası olarak bilinen kaderine doğru dümen kırmıştı...

Ve bu elektronik kargaşa içinde kendi uçaklarımız kendi gemimizi batırdı...

Çünkü; ABD gemiyi bize verirken, yanılmayı önleyen elektronik karşı tedbir sistemlerinin konulmasını yasaklamıştı, bu sistemler olmadığı için de radarlarımız kolayca bizi aldatıyordu...

Sonraki yıllarda kimse bu işin esrarını çözemedi...

Bu yeni iddia ve belgesi deşelenmeli-tartışılmalı...

Sızlayan bir bıçak yarası gibi...

 

Bekir COŞKUN

Alıntı: HÜRRİYET GAZETESİ

 

Bekir COŞKUN ağabeyim ile zaman zaman telefonla konuşup İstanbul’a geldiğinde görüşüyorduk. Yelken Dünyası denizcilik dergisinde Mustafa İhsan DENİZAŞAN yazısını her ay seri olarak yazmaya başlamıştım. Tahmin ediyorum 2016 yılının mayıs ayında Mustafa İhsan DENİZAŞAN’ın kızının tutarsız davranışlarından dolayı yazı serisini durdurdum. Durdurunca Yelken Dünyası’nın imtiyaz sahibi beni kovdu. Halbuki birde kitap hazırlamıştım. Yazı serisi bittiği zaman Kırmızı Kedi yayınevi tarafından basılacaktı. Kitabın ön sözünü de Amiral Cem GÜRDENİZ yazmıştı ve Amiral Cem GÜRDENİZ ile bir karar almıştık. Kitabın tüm gelirini Mustafa İhsan DENİZAŞAN’ın kızına bırakacaktık. Beykoz Belediye Başkanlığı da bir kitapçık istemişti. Onu da hazırlamıştım. Beykoz Belediye Başkanlığı ile münasebet Vatan Partisi Beykoz İlçe Başkanı  ( E ) Yarbay Hakan EKİZ tarafından kurulmuştu. O kitapçığın gelirini de Mustafa İhsan DENİZAŞAN’ın kızına vereceğimizi kendisine söylemiştik. Yelken Dünyası denizcilik dergisindeki yazı serisi durdurulup ben kovulunca Bekir COŞKUN ağabeyim Ankara’dan beni yine aradı. Yazı serisini neden durduğumu sordu. Bende kendisine olayı anlattım ve kovulduğumu söyledim. Bekir COŞKUN ağabeyim de bana ‘’ Merak etme Hulusi, sen bugüne kadar çok farklı birkaç konuyu birden kaleme aldın hep. Onlar yakında kapıya kilidi vururlar. ‘’ dedi. Ve nitekim Bekir COŞKUN ağabeyimin dediği çıktı. Şubat 2018’de Yelken Dünyası denizcilik dergisi kapandı ve tarih oldu. Dijital ortamda çıkacağız masalı anlattılar. 3 yıl oldu hala çıkacaklar.

1987 yılında Yelken Dünyası denizcilik dergisinde yazarlığa başladığım zaman can dostum Yamaç ERÖZBEK’in sahibi olduğu DENİZ TİCARET GAZETESİ’nde de gazeteciliğe başladım ve birkaç sene önce de eski dostum Yelkenci.org’un imtiyaz sahibi Ömer BUMEDİAN’ın teklifi üzerine Yelkenci.org’un başına geçtim. Bekir COŞKUN ağabeyimi arayıp durumlardan haberdar ediyordum. O da bana ‘’ Hulusi durmak yok, devam ‘’ diye destek veriyordu. Bir gün ‘’ Hulusi, ben yoğunluktan yazıları takipte zorlanıyorum. Senin beğendiğin yazıların link’leri bana gönderir misin? ‘’ dedi. Bende kendisine ekibe yeni dahil olan Özge DURMUŞ’un ilk yazısı olan ‘’ Sizce Bu Karar Amasra’nın İdam Fermanı Olabilir mi? ‘’ yazısının link’ini gönderdim. Ağabeyim Bekir COŞKUN beni arayarak Özge DURMUŞ için bir kelime söyledi. ‘’ BİZDEN ‘’ dedi. Sonra yine Özge’nin ‘’ İstanbul / Ortaköy Deriden Mağazası Çanakkale ve 1. Dünya Savaşı Sergisi’’ yazısının link’ini gönderdim. Bekir COŞKUN ağabeyim bir süre sonra beni aradı. Bu sefer yine tek bir kelime söyledi. Özge için ‘’ Vatansever ‘’ ifadesini kullandı. Bir süre sonra Bekir COŞKUN ağabeyimin Sözcü Gazetesi’nde yazıları çıkmayınca kendisini aradım, kötü hastalığa yakalandığını öğrendim. ŞİFA DİLEDİM. ‘’ Hulusi, Özge’nin yazılarını göndermeye devam et. ‘’ dedi. Özge’nin birçok yazısını gönderdim. Özge’nin en son yazısı olan ‘’ Konu Futboldan Açılınca ‘’ yazısının link’ini de gönderdim. Bu kez beni arayıp memnuniyetini ifade etti. Çünkü yazının içinde üstadın bir sözünü kullanıp kendisine şifa dilemişti. Ve Bekir COŞKUN ağabeyim sözlerine devam ederek ‘’ Hulusi bırakmayın, kaçmasın. Bu kıza sahip çıkın. İstikbal var. ‘’ dedi. Bende kendisine ‘’ Ağabeyim, Özge DURMUŞ şu anda Yelkenci.org’un Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı ve DENİZ TİCARET GAZETESİ’nin de köşe yazarları yazı işleri müdürü. ‘’ dedim. O da ‘’ Çok güzel ‘’ dedi. Ayrıca '' Özge üç okul bitirdi. Biri iç mimarlık biri gazetecilik, diğeri işletme. Fakat  gazeteciliği seçti. '' dedim. Ağabeyim cevap olarak da ''Gazetecilik gönül işi Hulusi'' dedi. Bu konuşmalar arasında sağlığına kavuştuğunu ifade etti. Çok mutlu olmuştum. Çünkü Sözcü Gazetesi’nde köşe yazıları da çıkmaya başlamıştı.

Meğerse bunlar SON KONUŞMALARIMIZMIŞ. AĞABEYİM BEKİR COŞKUN, MEKANIN CENNET OLSUN. SEVENLERİNİN BAŞI SAĞOLSUN. ALLAH EŞİNİZ HANIMEFENDİYE SABIR VERSİN. BÜTÜN TÜRKİYE’NİN BAŞI SAĞOLSUN.

AĞABEY SENİ ŞİMDİDEN ÇOK ÖZLEDİM. AZİZ HATIRAN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUM.

 

B. Hulusi GÜRBÜZ

19/10/2020