Umuda Yolculuk ve Ege'de Can Pazarı
10 Eylül 2012, Pazartesi 14:00Kaçak göçmen katliamının geçtiği Ege sahilleri, Trakya?da Meriç nehrinden başlayarak, güney batıda Meis Adası?na kadar ikisi hariç (Gökçeada, Bozcaada) küçüklü-büyüklü Yunan adalarıyla çevrili. Denizden bütün bu uzun sahil şeridini, İzmir Sahil Güvenlik Ege Deniz Komutanlığı, bağlısı Çanakkale ve Marmaris Sahil Grup Komutanlıkları ile, her türlü kanunsuz giriş çıkışları kontrol etmeye çalışıyor. Mevcut teşkilatı yeterli mi, tekne, personel, teknik malzeme kâfi mi, caydırıcılık vasfı var mı? Tüm Batı kıyılarını kontrol etmeye çalışan şu andaki sahil güvenlik botları, bazı bölgelerde kısa sürede kalkışa hazır (AB-412) helikopterleri ve (Casa. CN-235) uçakları, Ege?nin bütün sahil şeridini kontrol edebiliyor mu, bilmiyorum. Ancak bir şeyi görüp iyi biliyoruz ki eğer, ?ihbar yoksa, kaçakçılar yaptıkları işleri yüzlerine gözlerine bulaştırmamışlarsa,? büyük gelir sağlayan bu insan kaçakçılığı sektörü, durdurulamıyor; iyi çalışıyor; adeta katliama devam ediyor.
Çağdışı bu faaliyetin %70-75?i küçüklü büyüklü Türk gemileriyle yapılıyor. İlk aktarma mevkii en yakın Yunan adaları: Semadirek, Limni, Midilli, Sakız, Sisam, İstanköy, Rodos ve Meis Adası. Kaçak göçmenler Meriç Nehri?nden, Çanakkale?den, Akçay?dan, Ayvalık?tan, Dikili?den, Foça?dan, Çeşme?den, Doğanbey?den, Ahmetbeyli Beldesi-Baradan Koyu?ndan, Kuşadası?ndan, Didim?den, Bodrum?dan, Datça?dan, Marmaris?ten, Fethiye?den ve Kaş, Kalkan ile çevrelerinden çıkış yapıyorlar. Hep umuda, mutlu yarınlara ulaşmak için dün yelken açmak istemişler, bugün istiyorlar, yarın gene isteyecekler. Ama nasıl?
Uzak diyarlardan, Afrika?nın veya Asya?nın fakir ve yoksul bir ülkesinden başlayan yolculuk, Türkiye?ye girdikten sonra eğer tutunabileceğine inanıyorsa, ?kendine zor yeten Anadolu?da kalıyorlar. Rüyaları devam eden diğer gruplar Ege?nin sahil şeridine gelip karşı adalara geçiş için arayışa başlıyor.
Umuda Yolculuk Hep Olacak
Siz zannetmeyin ki bu insanlık trajedisi sadece bizde var. İspanya, İtalya, Fransa, Yunanistan, ABD, Hollanda, Japonya ve Avustralya gibi ülkelerde hemen hemen her gün veya gün aşırı TV kanalları ve basın bu tip haberlerle dolu. Libya ve Tunus gibi Arap ülkelerinden, Sicilya Adası ve İtalya?ya sürekli bir göçmen akımı var. Cebelitarık Boğazı?nın Fas?a ait kıyılarındaki kasaba ve şehirleri hep karşı İspanya sahiline geçmeye çalışan Arap göçmen akınına gebe. Cebelitarık?ın İspanya sahilinde, İspanyol sahil güvenliği (Coast Guard) hep alarmda, huzursuz, sıkıntılı, Küba?da sanki refahtan, yani bize anlatılanların tersine eski F.Castro?nun ülkesinden, halâ bol miktarda yoksul göçmen USA-Key West?e kaçak olarak girmek istiyor. Doğru mu değil mi? Bir araştırın.
Bir de Endonezya, Malezya gibi uzak doğu ülkelerinden, Yeni Zelanda ve Avustralya?ya devam eden ve hep devam edecek kaçak göçmen akını oluyor. Önlenemiyor; önlenemez. Ne pahasına olursa olsun, refaha, mutluluğa ve güvenli yarınlara kavuşmak istiyorlar. Onu düşünmek, bilmek, zor bile olsa; elde edilmesi, ulaşılması, kaf dağının arkasında ise de, o çaresiz insanlar bunu deniyorlar. Ve de o yolları hep aşındırıyorlar. ?Umuda yolculuk ve Ege?de can pazarı?nın bedelini o biçare insanlar, düşük ihtimal bile olsa hep deneyecekler; olur ya, ya başarırlarsa..!
Onların umudu var ama yerli halk gelen göçmenleri sevmiyor. Çünkü kendilerinin hayat standartlarını düşürdüğünü, ekonomik olarak problem yarattığını ve yaşadıkları şehirlerde güvenlik sorunları çıkardıklarından yakınıyorlar. Zira bu göçmenler işsiz, eğitimsiz, içlerinde hayli hasta mevcut, yarınları yok, hemen hepsi sorunlar yumağı olarak görülüyor. Bu insanlar çaresizlik sebebiyle, hırsızlığa, gaspa ve her türlü kanunsuzluğa yatkınlar ve bazen de yaşamak için buna mecbur kalıyorlar. Bazı Avrupa kentlerinin; Marsilya, Napoli, Lizbon, Barselona...gibi şehirlerin, gene bazı semtleri, geç saatlerden sonra nasıl güvensizse, ilerde bizde de İstanbul, İzmir, Mersin... aynı olabilir. İstanbul?da Tophane, İzmir?de Basmahane semtleri ve otelleri gibi.
Denizde, denizin zorluklarını anlatırken, ondan faydalanan, iyi değerlendiren kişi, toplum ve milletlerin diğerlerinden çok yönlü, ekonomik ve kültürel olarak ileride olduğunu görürsünüz, tarih bunun örnekleriyle dolu.
Kaptan Değil, Cahil Bir Katil
Mesleklerinde mücevher değerinde iyi yetişmiş elemanlar olduğu gibi curufları, vasıfsız pislikleri, içinde bulunduğu ve taşıdığı etiketi kirletenleri de var. Bunların bazılarının başına, ?kaptan? ismi eklenerek kalem tutan kişi tarından öyle yazılmaktadır. Onlar kaptan değildir. Suyun üstünde, o küçük teknelerinde dolaşan, cahil, vasıfsız ve bazen de katildirler. Üstü kilitli küçük ambarlarda, koyun sürüsü gibi insanları boğulurken çığlıklarıyla baş başa bırakan katiller. Ne ?kaptan?ı Allah aşkına!
Filmi herhangi bir yerinden seyreder gibi -çünkü bütün kareleri birbirine benziyor- hep aynı. İzmir?in Ahmetbeyli beldesi Baradan Koyu, 6 Eylül 2012, saat sabahın 05.20?si, çaresiz 105 insan ve iki katil. Bu katil tacirler, o insanların elinde, ellerindeki bütün varlıklarını, üç beş kuruşlarına kadar alıp sahile getiriyorlar. Küçük bir tekne kimine göre 15m. kimine göre 30m. (sudan çıkarılmadığı için doğru teşhis koymak zor); değişik insan tipleri, göçmenler, kaçak insanlar, hemen hepsi yoksul, cahil, dünü olmamış, yarını olup olmayacağı belli değil; çor-çocuk, kadın ve vasıfsız erkek topluluğu.
Baradan Koyu?nda kendilerini bekleyen tekneye patikadan yürüyen koyun sürüleri gibi itiş kakış dolduruluyorlar. O insanların bir şey sormaya, bir şey istemeye hiç mi hiç hakları yok, güçleri de yok. Her şey cahil, 61 kişinin katili, acımasız iki ayaklı müsveddelerin elinde. Beyni, zihni yapısı, bilgisi her şeyi eksik; teknenin kaptanı olduğunu söyleyen adam tekneyi hareket ettiriyor. 50-100 m sonra kayalara bindiriyor, yara alan tekne batıyor. Çocuklar ve kadınların bulunduğu ambar kapağı kilidi, teknenin hızlı batışı sırasında açılamıyor. Çok uzaklardan getirdikleri umutları, canlı tutmaya çalıştıkları hayalleri, acımasız, canhıraş, çığlıklarla Ege?nin bir sığlığında nihayetleniyor. Eğer bu kaptan denen müsvedde asılacaksa ben idamın gelmesini istiyorum. Ve haddimi aştığımı da düşünmüyorum.
O insanlar Irak?tan Suriye?den, Afrika?nın ve Asya?nın geri, yoksul, çok konuda da çağın gerisindeki ülkelerinden kopmuşlar, temellerinden ayrılmışlar, umuda, mutlu yarınlara, refah içindeki ülkelere gitmek istemişler; olur ya, belki şans yardım eder, kendilerinin olmasa bile çocuklarının hayatı kurtulur, yarınları garanti altına alınır, insanca yaşar diye düşünerek, bunca ölümcül, sonu meçhul bir yolculuğa çıkmışlar.
Bizim, Anadolu?nun batı sahillerinde yaşadığımız Ege denizinin güzelliklerini zamanla üzüntü içinde bırakan bu göçmen akını, belki de ileride daha hızlanarak devam edecek. Çünkü ülkenin güney, güney doğu ve hatta doğu hudutları içinde,batıda yaşama, çağdaş insan olma özlemi çeken milyonlar var. Onlar hep Anadolu?yu boydan boya kat edecekler, gene Ege sahillerine gelecekler. Bu hep olacak, başka başka şekillerde de olsa, temelinde ?kelebeklerin ışığa koşması? gibi bu insanların da mutluluğa koşması, çırpınması devam edecek.
