Türkiye’nin Bütün Kıyıları MUÇEV’e Emanet!
27 Mayıs 2024, Pazartesi 09:28Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, “Kıyılar Halkındır” kampanyası için kolları sıvadı. Bakan Özhaseki, “Ne kadar kaçak, işgal varsa, vatandaşın denize ulaşımını engelleyecek ne varsa temizliğe başlıyoruz. Halkın denize rahat ya da ücretsiz ulaşımını engelleyen ne varsa yok edeceğiz” dedi. “Temizlenen” alanları da tartışmaların odağındaki MUÇEV işletecek.
Hem “Çevre”, hem “Şehircilik” hem “İklim Değişikliği” gibi birbirinden önemli üç konunun bağlandığı bakanlık, Türkiye kıyılarında "büyük bir temizliğe” hazırlanıyor. Halkın denizle buluşmasını engelleyen unsurların “yok edileceği” belirtilen bakanlık açıklamasında “deniz boyutu” da var. Koylarda teknelerin başıboş bağlanmaları da “zapt-ı rapt” altına alınacak.
“Kıyılar halkındır” denilen ve pilot bölge olarak Göcek’in seçildiği kampanya kulağa “hoş” bir seda bırakıyor ama ne olacağı, nasıl yapılacağı, uygulamanın ne şekilde yürütüleceği konusunda belirsizlikler hakim. Üstelik “halka açılacağı” söylenen alanların işletilmesi, pek çok tartışmanın odağında bulunan MUÇEV’e teslim edilmesi de kafalardaki soru işaretlerini arttırıyor.
“ÇOK ÖNEMLİ VE KAPSAMLI BİR PROJE”
Konuyu önce genel hatlarıyla Fatih Çekirge, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesine taşıdı.
“Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, sahilleri belirli bir kullanım sistemine bağlayacak çok önemli ve çok kapsamlı bir proje hazırlıyor” diyen Çekirge yazısına şöyle devam ediyor:
“Bakan Özhaseki ile bu yeni düzen üzerine konuşuyoruz.
Verdiği ilk bilgi şu:
- Şu anda özellikle turistik sahillerimiz için çok kapsamlı bir araştırma sürüyor.
- Bir örnek verebilir misiniz?
- Mesela Göcek’i ele alalım. Burası dünyanın en güzel körfezlerinden biridir. Onlarca koy vardır. Her bir koy ayrı bir güzellik. Ancak buralarda önüne gelen demir atıp günlerce, hatta aylarca kalabiliyor.
“GÖCEK’İN TÜM KOYLARI İNCELENİYOR”
Bu hem deniz hem çevre için çok zararlı. Şimdi Göcek’teki tüm koylar inceleniyor. Diyelim ki Bedri Rahmi Koyu. Ne kadar şamandıra ve mapa gerektiği belirlenecek. Ve belirli aralıklarla şamandıralar konulacak. Aynı zamanda da kıyılara teknelerin bağlanması için mapalar koyacağız. Bu şekilde yüzlerce şamandıra/tonoz ve mapa yerleştirilecek. Bunların dışına demir atılmayacak. Ağaçlara bağlanılmayacak.
Bu noktada soruyorum:
- Akdeniz’de birçok benzeri koyda olan bu uygulamanın elbette bir maliyeti de olacak. Bu belirlendi mi?
- Hayır henüz bir şamandıraya bağlanma fiyatı belirlenmedi. Teknelerin tonajlarına göre değişir. Elbette bu sistem için de ihaleye çıkacağız. Buraları yaptıracağız. Açık olan şu ki, hazırladığımız projelerle bütün sahillerimize böyle bir düzen getireceğiz. Yani kapanın elinde kalmayacak.
“KAMUNUN HAKKINI YEDİRTMEYECEĞİZ”
Çevre Bakanı Özhaseki’yle sohbetimiz sırasında öğreniyorum ki;
Sahillerimiz üzerindeki bu kapsamlı araştırma yalnızca yat turizmini içeren koyları değil plajları da kapsıyor.
Aynen şöyle diyor:
- Bütün sahilleri incelerken, yalnızca deniz tarafını değil karayı da inceliyoruz. Yani plajlar.
Kamunun hakkını, halkın hakkını yedirtmeyeceğiz. Denize 50 metre kamunun hakkıyken gelip ücretli plaj yapamayacaklar. Kaçak olanların da tamamını yıkacağız. Son zamanda Turizm Bakanlığımız halk plajlarını açıyor. Biz de tamamına destek veriyoruz. Halk plajı olarak Turizm Bakanlığı’ndan önüme gelen tüm projeleri imzaladım.
Bütün bu bilgiler üzerine soruyorum:
- Sayın Bakanım bütün sahillerimizi kapsayan çok büyük bir projeyi açıklıyorsunuz. Yalnızca Göcek Körfezi bile çok uzun zaman alabilir. Nasıl bir sürede gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?
- Elemanlarımız var gücüyle çalışıyor. Madem Göcek örneğini verdiniz. Muhtemelen bu bu sezon tonoz/şamandıra ve mapaların inşaatıyla geçer. Yani en fazla önümüzdeki yaza hazır olur.”
- Fatih Çekirge'nin yazısının tam metni >>
“NASIL BİR SİSTEM? BİLİNMİYOR”
Ardından denizcilik yazarı Ali Boratav, Gazete Oksijen’deki köşesinde konuyu “derinlemesine” inceledi.
“Aslında tema güzel ve ilk bakışta çok yerinde görünüyor” diyen Boratav şöyle devam etti:
“Ama satır aralarında, tüm kıyı ve plajların MUÇEV isimli kamu şirketine devredileceği okunuyor.
Pilot bölge seçilen Göcek’ten başlayarak tüm koylarda doğayı korumak için mapa ve tonoz sistemi kurulacağı ve bu sistemi işletecek şirketlerin ihale ile belirleneceği açıklanıyor. Deniz ve kıyı imkânlarının ihale koşulları ve ücretlendirmede nasıl bir sistem düşünüldüğü ise henüz bilinmiyor.”
Bakan Özhaseki’nin 15-20 gün içinde tüm detayları açıklayacağını belirten Boratav, MUÇEV hakkında da şunları söylüyor:
“Bugüne dek MUÇEV’e devredilen onlarca plaj, iskele, tesis kesintisiz bir tartışma konusu oldu. Son tartışma ve protesto MUÇEV’in işletme hakkını 10 yıllığına bir başka şirkete devrettiği Ölüdeniz’de yaşandı. Şirket geçen ay giriş fiyatlarına hayli yüksek zam yaptı, minibüs 600, araba 300-400, motosiklet 100, insan 50 TL...
Denizciler de endişeli. Çünkü bahsedilen mapa-şamandıra-tonoz konuları yıllardır konuştuğumuz tartışmalı projeler.
ÖZHASEKİ: “TEMİZLİĞE BAŞLIYORUZ”
Dolayısıyla tam da şu aşamada, yani tüm ayrıntılar açıklanıp olay geri dönülmez noktaya gelmeden önce, bu tür projelerde yanıtı olmasını beklediğimiz soruları önümüze koyalım. Yani hangi koşullarda bu proje tatilcisiyle, denizcisiyle, Egelisiyle, çevre koruma gönüllüsüyle, yerel halkıyla tüm Türkiye’nin projesi olur, konusunu açıklığa kavuşturalım.“
Ali Boratav yazısının devamında daha sonra Çevre Bakanı Özhaseki’nin bakanlık web sitesindeki sözünü alıntılıyor:
“Ne kadar kaçak, işgal varsa, vatandaşın denize ulaşımını engelleyecek ne varsa temizliğe başlıyoruz. Halkın denize rahat ya da ücretsiz ulaşımını engelleyen ne varsa yok edeceğiz. Oralara yeni bir birim kurarak halka açık yerler oluşturmaya çalışacağız.”
“KIYILAR HALKA NASIL AÇILACAK?”
Ardından “küçük bir ayrıntıya” dikkat çekiyor:
“Peki nasıl bir yeni birim?
Okuduk öğrendik. Aslında eski tanıdık bir birimmiş… Bakanlık web sitesinde, Bakan Özhaseki bir başka bakanlık duyurusunda diyor ki, ‘Tüm Türkiye’deki kıyılara bakan MÜÇEV adında bir kuruluşumuz var. Sahillerde sorumlu olduğu yerleri bu MÜÇEV işletecek.’
Ve çekincelerini sıralayarak şu soruyu soruyor:
“Yani bu mu? Mesela Bodrum Türkbükü’nde Maça Kızı ya da Divan’ın kullandığı kumsal ya da güneşlenme iskelesi bu işletmelerden temizlenecek ve MUÇEV’e mi verilecek? Sonra da MUÇEV bu kıyı şeridinin ya da güneşlenme iskelesinin işletmesini sevdiği bir diğer “X” şirkete mi kiralayacak? Sonra da geçen yıl kişi başı 100 euro günlük kira alınan iskelede bir günlük güneşlenme bedeli 50 euro yapılacak ve iskele halka açılmış mı olacak?”
Yazısında “tonoz-mapa sisteminde fiyatlama adaleti nasıl sağlanacak?” diye soran Boratav, bu konuda geçmişteki başarısız uygulamalardan örnekler veriyor ve çözüm yolları öneriyor.
- Ali Boratav’ın yazısının tam metni >>
PLAJLAR KONUSUNDA YUNANİSTAN ÖRNEĞİ
Yine Gazete Oksijen yazarlarından Gökçer Tahincioğlu da “Kıyılar Halkındır” sloganı ile yürütülen kampanyanın “plajlar” bölümüne değinerek Yunanistan’dan örnekler veriyor.
“Bakanlık sahillerde tarama yapılarak kaçak yapıların yıkılmasını, yeni halk plajlarının yapılmasını, halkın denize ulaşmasını engelleyen işletmelerle ilgili ihbar hattı kurulmasını tasarlıyor. Ancak buna karşılık, plaj işletmecilerin işgali altında bulunan sahillerde nasıl önlemler alınacağı konusunda kafalar karışık” diyen Tahincioğlu şöyle devam ediyor:
“Halk uzun süreli biçimde plajları kiralayan işletmeler konusunda Yunanistan'da olduğu gibi somut bir adım atılmasını bekliyor.
Yunanistan'da birkaç yıl önce başlayan ‘havlu hareketi’ konunun yasa tasarısına dönmesini sağladı. Hazırlanan tasarıda, artık bir plajın en fazla yüzde 30'unun şezlonglarla doldurulabileceği, geri kalan alanların boş bırakılmasının zorunlu olacağı düzenlemesi yer aldı. Koruma altındaki alanlarda ise boş alan oranının yüzde 85 olması tasarıda yer buldu.
“DENİZLER HALKIN MIDIR, HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ”
Yunanistan gibi Türkiye'de de başta Ege Bölgesi olmak üzere durum vahim. Uzun sahil şeritleri bulunan Antalya'da bile halk son yıllarda denize rahat girecek alan bulmakta zorlanıyor.
Bu konuda uzun zamandır çalışma yürüten sivil toplum örgütleri, sadece Çeşme'de 14 mavi bayraklı plajdan ll'inin özel işletmeler tarafından kullanıldığına dikkat çekiyor. Bu alanda yaklaşık 50 beach club bulunduğuna, bu işletmelerin ve otellerin müşterileri dışında, kimsenin plaja girmesine izin vermediğinin altını çiziyor.”
- Gökçer Tahincioğlu'nun yazısının tam metni >>
TARTIŞMALARIN ODAĞINDAKİ MUÇEV
4 Nisan 2014’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Türkiye Çevre Vakfı ve Muğla Valiliği’nin Muğla’ya Hizmet Vakfı arasında yapılan bir protokolle kuruldu. Hemen ardından Sarıgerme, Dalyan, İztuzu, Ölüdeniz, Belcekız, Kurucabük, Datça merkez, Fethiye Çalış gibi pek çoğu koruma altında 14 doğa harikasının işletme yetkisi MUÇEV’e verildi.
Tam adı MUÇEV Turizm Ticaret Ltd. Şti. idi, prensip olarak başkanlığını Ula Kaymakamı’nın üstlendiği, bakanlık ve valilik görevlilerinden oluşmuş bir yönetim kurulu vardı. Yakın zaman içinde anonim şirkete dönüştürülürken başkanlığını bir eski AKP milletvekili üstlendi.
Geçtiğimiz yıllarda şirketin etki alanı Edirne’den Alanya’ya kadar genişletildi.
2020 sonrasında MUÇEV’in çalışma şeklinin değiştiği ve tahsis edilmiş alanları üçüncü kişilere uzun süreli kiraladığı öğrenildi. Ancak hangi iskele ya da plajın, kaç yıllığına kime kiralandığı konusunda açıklama yapılmadı. MUÇEV’in yönettiği plaj ve iskelelerin tam listesi de bilinmiyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.