İstanbul
22 Aralık, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

TEKNE ALMAK – 8  (SON TAVSİYELER)

17 Şubat 2021, Çarşamba 12:58

TEKNE ALMAK – 8  (SON TAVSİYELER)

 

Buraya kadar tekne almak için çok şey yazdım. Bildiklerimi, yaşadıklarımı, öğrendiklerimi yazdım. Bilmediklerimi bilmediğim için yazamadım. Ama her yazımda belirttiğim gibi, BARINAK amatör denizciliğin en önemli sorunudur ve bu sorunun çözülmesini hızlandırmak için bütün amatör denizcilerin dayanışması, güçbirliği yapması zorunludur.

 

Temelsiz bir bina inşaatı imkansızdır. BARINAKSIZ DENİZCİLİK DE İMKANSIZDIR.

 

AdbDer – Amatör Denizcilik Barınak Derneği sadece BARINAK sorununu kökünden ve bir daha aynı sorun yaşanmayacak şekilde çözmek için, gelecek nesiller için kurulmuş bir kurumdur. Her yıl binlerce, onbinlerce TL marina ve barınak ücreti ödeyen Amatör Denizcileri 200- TL giriş ödentisi ve 100- TL yıllık aidat ödeyerek derneğe üye olmaları ve bu mücadeleye katkı sağlamaları için bir kez daha davet ediyorum. Bunun için yapmanız gereken gayet basit. www.adbder.org adresinden derneğin mevduat hesabının IBAN numarasını bulmak ve para yatırmak, kimliğinizin ve amatör denizci belgenizin arkalı önlü fotoğrafını cep telefonu ile çekip 0532.2241064 nolu telefona WhatsApp üzerinden göndermek. Sizler 300.- TL ile ve her yıl ödeyeceğiniz 100-TL ile fakirleşmezsiniz. Ancak çok sayıda üyelik Derneği hem mali açıdan kuvvetlendirir, hemde sizlerin vereceği küçücük bir emek, ufak bir katkı yol alınmasını hızlandırır.

 

AdbDer – Amatör Denizcilik Barınak Derneği yıllar önce bütün denizcilik derneklerini (Amatör Denizci Dernekleri, denizcilik dernekleri ve su sporları kulüplerini) bir vekalet vererek güçbirliği yapmaya davet etti. Bu konuda derneklerin yapacağı iş yönetim kurullarında vekaletname örneğinin metni olan ve yetkilendirdikleri kişinin ismi olan bir karar almak, noterden bu kararı göstererek vekaletname çıkartmak ve Derneğimize göndermek. Masraf ise sadece bir adet vekalet için notere ödenecek para ile kurye ücreti. Derneğe herhangi bir para ödenmeyecek ve vekalet veren derneğin başkanı AdbDer’in yönetim kurulu toplantılarına her zaman katılabilecek. Bu konuda AdbDer’e vekalet veren tek dernek Tuzla Amatör Denizciler Derneği’dir. Başkanı sayın Melih Yıldız bütün yönetim kurulu toplantılarına katılmaktadır. Vekalet örneği www.adbder.org adresinde mevcut. Bu vekaletname, vekalet veren derneği hiçbir şekilde taahhüt altına sokmaz ve borçlandırmaz niteliktedir.

 

Bir at arabasına 1000 adet ok bağlayın ve yayınızı gerip ayrı yönlere atın. At arabası kıpırdamaz. Ama okları aynı yöne atarsanız at arabası hareket eder. Amatör denizciler o kadar dağınık ki, ayrı yönlere atılan oklar gibiler. Bu dağınıklık acilen giderilmelidir. Amatör denizciler güçbirliği yapmalı ve aynı yöne atılan oklar gibi olmalıdır.

 

 

11. YUKARDAKİ 10 SORU BU KONUDA KARAR VERMENİZ İÇİN YETERLİ Mİ?

 

Bir tekne almak istediniz ve 10 soruya cevap verdiniz ve bu haliyle tavsiyelerime uyarak, bana da gıyabımda bir teşekkür ederek bir tekne satın almaya karar verdiniz. Hayırlı olsun demeden önce bilinki bu 10 konu bir tekne almak için yeterli olmayabilir. Daha çok sayıda 10 adet kararınızı etkileyecek ayrıntı bulabiliriz. Bunlardan aklıma gelen birkaçını size açıklamaya çalışayım.

 

Teknenizi kendiniz onarmalı, bakımını kendiniz yapmalısınız. Niye kendiniz yapmalısınız? Çünkü, çekek yerlerinde zengin olmak için sizi basamak olarak gören çok sayıda kendine usta diyen vatandaşımız vardır. İstisnaları hariç, pek bir şey de bilmezler. Bir boya için normal bir boyacının 5-10 katı para isterler. Hele marina içinde dükkanları varsa, daha tehlikeli olabilir. Çünkü o dükkanın pahalı kirası sizin sayenizde ödenecektir. Dışardan bir usta getirmeye kalkarsanız, çoğunluk marina günlük ücret alır. Yani bakım ve onarımı siz yapmıyorsanız, cebinizin bereketi bayağı kaçacak demektir.

 

“Bir teknenin bakımını yapacak kadar bilgim ve becerim yok” demeyin. Benim elim pense bile tutamazdı. Şimdi hepsini yapıyorum. Mesela her yıl teknenizi karaya çekip, zehirli boya vurmak gerekir. 10 metrelik bir yelkenli tekne için 1 galon astar boya, 2 galon zehirli yetebilir. Bilemedik 3 galon zehirli gerekir. Biraz su zımparası kağıdı ve sizin el emeğiniz. Teknenizi karaya çıkarttınız. Altını basınçlı su ile yıkadınız. Marinaya 50-100 avro para vermek istemiyorsanız (Ben bu yabancı para birimlerine gıcık oluyorum. Burası Türkiye değil mi?) bir basınçlı su makinesi alabilirsiniz. Sonra hala üzerinde kekamoz varsa, bir spatula ile onları kazırsınız. Sonrada bir ince zımpara ile son temizliğinizi yaparsınız. El zımparası en iyisidir ama bir titreşimli, bir de düz zımpara makinesi almanız işinizi kolaylaştırır. Sonra bir gününüzü birkaç rulo kullanarak astar boyayı yapmak için harcarsınız. Eğer eski zehirli boyanız ile yeni zehirli boyanız aynı tür veya aynı marka ise astar boyaya bile ihtiyacınız yoktur. Sonra 2 kat zehirli boyayı  yine biraz rulo tüketerek yapar, denize inersiniz. Zehirli boyayı yaparken biraz da, mesela 2 adet 50 metrelik maske bandına, maske bandına rağmen boyayı taşırırsanız temizlik bezine filan ihtiyacınız olacaktır. Boya ve malzemelerin maliyetini hesaplayın. Alacağınız makinelerin maliyetini de hesaplayın. Sonra iki maliyeti toplayın. Marina ustasından aldığınız fiyat ile karşılaştırın. Muhtemelen sizin hesapladığınız maliyetten daha yüksektir. Üstelik alet dolabınızdaki yeni aldığınız makineleriniz yanınıza kar kaldı.

 

Teknenize binip, saygısız insanlardan biraz uzak kalıp, ruhi sağlığınızı tazelemek istiyor olabilirsiniz. Hangimiz istemiyor ki? Ancak karada, trafikte, işyerinde, oturduğumuz apartmanda parayı sonradan görmüş saygısız, kültürsüz, daha genel tabiri ile bayağı insanlar ile nasıl karşılaşıyorsak maalesef denizde de rastlayacaksınız. Yani eskidendi o ruh sağlığını tazelemek filan. O zamanlar çok tekne yoktu. Marinalar yoktu. Bakir koy çoktu. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in, kıyıda oturduğu yerden balık tutup, sonrada o balığı yanındaki  mangalda pişirip, daha o balığı yemeden yenilerini tuttuğu,  iki dilim beyaz peynir, biraz salata ve bir şişe rakıyı cukkaya indirdiği Bodrum çok eskilerde kaldı. Böyle bir balık sofrasında kafayı iyice bulduktan sonra o biçim şiirleri döktürüp hem kendi ruhunu, hem de o şiirleri okuyanların ruhlarını tazelemiş, şöhret olmuş. Laf aramızda, aynı sofrada ben de olsam, ben de o biçim şiirleri döktürürdüm. Nerede o eski günler? Ah be ah!

 

Şimdilerde stres dedikleri yeni moda psikozdan kurtulmak için denize çıkmayı düşünüyorsanız, bu düşünceden hemen uzaklaşın. Denizde daha da fazla streslenmeniz  işten bile değil.

 

Sizin keyfinize turp sıkacakların sadece bayağı ötesine taşmış görgüsüz tekne sahipleri olmadığını bilmelisiniz. Devletimizin özellikle denizle ve amatör denizci ile ilgilenen bürokrasisi, size kafayı yedirtmek için özel bir eğitim almış gibiler. Bir arabanız varsa, bir ehliyetiniz, bir ruhsatınız, birde sigorta poliçeniz vardır. Bu benim bildiğim çocukluğumdan beri böyledir ve hiç değişmemiştir. İlaveten eksoz bilmemnesi çıkarttılar. Sigorta şirketlerinin ful kaskosu var. Ama burada kalıyor varlar. Belgeler hep aynı. 1998’de teknemi satın aldım. Otolardaki ruhsat yerine geçen evrakın ismiyle birlikte (denize elverişlilik belgesi, özel yat kayıt belgesi, tonilato belgesi, özel tekne belgesi, şimdilerde bağlama kütüğü ruhsatnamesi gibi) kaç kez değiştiğini inanın unuttum artık. Bir ara sağlık cüzdanı veriyorlardı tekneye. Ne işe yaradığını kimse izah edemedi. Cüzdanı verenler bile izah edemedi. Amatör denizci ehliyetimin ismi de, şekli de, kapsamı da,  benim ehliyetsizliğimde, ehliyetliliğimde o kadar çok değişti ki. Sadece beni değiştiremediler. Ama bir ara beni de değiştirebilirler diye korkudan sık sık değiştim mi diye aynalara bakar olmuştum. Telsiz ehliyeti bile değişti ve hatta bir ara ehliyetinizi değiştirmediğiniz için iptal oldu bile dediler. İşin tuhafı buna inananlar olmuştu. İstanbul Liman Başkanlığı’nda epey bir mücadeleden sonra, ehliyetimin iptal edilemeyeceği hususunda yetkilileri ikna edebilmiştim. Tabii ADF ve Sayın Teoman Arsay’ın yardımları ve Ankara ile yaptıkları temaslar sayesinde. Liman Başkanı’nın son derece kibar, nazik ve bana tahammül edebilecek kadar olgun bir beyefendi olması sayesinde.

 

Bir de vergiler var. Harçlar var. İlave belgeler var. Yetmezmiş gibi teknede bulundurmak zorunda olduğumuz kitaplar var. Sanki teknem kütüphane. Bir ara Amerika’da tavsiye olunan güvenlik cihaz ve malzemeleri bizde zorunlu olmuştu. Hem de kayıklar için bile bu zorunluluk vardı. “Kürek dışında bir imkanla hareket eden deniz araçları GEMİDİR” diyerek, optimist sınıfı yelkenlileri bile gemi saymışlardı. Optimistlere bu zorunlu malzemeyi yükleseniz, içine insan binmeden batardı. Şimdi de, deniz ile hiç alakası olmayan birileri, koyların kirlenmesini önleyeceğiz diye mavi kart, 4 adet depo filan uydurdular. Arkadan da temizlemek istedikleri ve bu amaçla demirlemeyi yasakladıkları Göcek Limanı’nın, demirlemenin yasak bölgesine Marina izni verdiler. Üstelik inşaat yapılamaz diye bildiğimiz kıyı şeridine de bir dünya bina inşa izni vererek.

 

Bütün bu sıkıntılar sizi bozmaz ise tekne satın almaya çok yakınsınız demektir. Şöyle belgesiz, vergisiz, mayonuzu giyip kıyıdan denize girip yüzmek varken, bir dünya para harcayarak, bürokrasinin hedefi olmayı göze alarak bir tekne almaya hala kararlıysanız, misafirlerinizi de düşünün derim.

 

Ben şahsen, tekneme denizci olmayan misafirleri artık almıyorum. Teknede topuklu ayakkabı giyip güvertemi çizen hanımefendilerden, ayağına hem de seyir esnasında bendenizden (teknenin kaptanından) hizmet bekleyen, sonra “biraz otur da (seyir esnasında) beraber içelim, sen çok hareket ediyorsun, başım döndü” diyen beyefendilerden, orkidini kulozete atarak, tuvaletin pompası dahil tüm teşkilatını bozan genç kızlardan, tuvaletin aynası karşısında makyaj yapıp, saçlarını tarayıp, dökülen saçları ile tuvaletin maseratör pompasını dahi bozan, bu arada uzun zaman tuvaleti işgal ettiğinden, beni altıma yapma tehlikesi ile  karşı karşıya bırakan evde kalmış kızlardan, yelkenle 7-8 mil sürat yaparken, motoru çalıştır da gidelim artık diyenlerden bana GINA geldi. Böyleleri Fethiye’ye geldiğinde, son beş yıldır beni arayıp hal hatır sormamışken, bir bayramda tebrik mesajı bile göndermemişken, “Senin teknenle gezmeye geldik” diyerek telefon açtıklarında, 220 volt değil 550 volt cereyana kapılmış gibi tüylerim dikiliyor, rengim kararıyor. Tek büyük tesellim ise, “Ben Rodos’dayım, gelemem” demenin keyfi oluyor. Halbuki ben Rodos’a hiç gitmedim. O sırada bu telefonu edenin teknemi marinada görüyor olma ihtimali bana daha da büyük keyif veriyor.

 

Ama denizci arkadaşlar tekneye geldiklerinde, ben neredeyse hiç çalışmıyorum. Onların her biri bir işe el atıyor ve hayat pek güzel oluyor. Ailem de öyle. Onlarla da denize çıkmak büyük keyif.  Daha çok sakınca sayabilirim ama aileniz ve denizci arkadaşlarınız ile denizi yaşamanın keyfi bir başkadır. Adeta cenneti yaşamaktır.

 

Donanım teknede önemlidir. Ama ondan önemlisi sizin donanımınızdır. Teknenin donanımı arıza yapabilir ama siz donanımlı iseniz güvenli limana gidebilirsiniz. O nedenle eğitim en iyi donanımdır.

 

Seyir fenerleri gibi zorunlu donanımlar ile güvenlik için gerekli can yeleği gibi olmazsa olmaz ve neler olduğunu her yerden öğreneceğiniz donanımları bir kenara bırakıyorum. Tek başına seyir yapacaklar için en önemli donanım otopilotdur. Seyir halindeyken uykunuz geldi. Etrafa baktınız, 30 dakikalık mesafede kara ve deniz aracı görülmüyor. Saatinizi 30 dakikaya ayarlayın ve uyuyun. 30 dakika sonra tekrar gözlem yapın, yine 30 dakikalık mesafede tehlike yoksa saatinizi yine ayarlayıp uyuyun. Böylece uykunuzu alabilirsiniz. Ancak bu süre içinde teknenizin dümenini otopilot tutacaktır. Otopilot aynı zamanda seyir esnasında, yemek yapmanıza, bulaşık yıkamanıza, def’i hacette bulunmanıza, temizlik yapmanıza, çamaşır yıkamanıza, kitap okumanıza, bilgisayar kullanmanıza da izin veren muhteşem bir yardımcıdır.

 

Ancak, size göre 30 dakika olan mesafeyi, başka bir tekne 10 dakikada geçebilir. O yüzden alarmlı bir radarın teknede bulunması gereklidir. Mesela 10 mil yarıçaplı bir daire içine bir deniz aracı veya kara girdiyse, radarın alarmı sizi uyandırmalıdır. Teknenizde elektroniklerinize ilaveten kağıt haritanın bulunması nasıl bir zorunluluksa, el GPS’inin de bulunması zorunluluktur. Oldu ya, teknenizi terk edip bota bindiniz. Bir cep telefonu ve el GPS’i sizi kurtarabilir.

 

Epirp cihazı ile cansalı uzun ve karadan çok uzak seyirler yapacaklar için fevkalade gereklidir. Tekneniz batmaz ise terk etmek zorunda kalmayacağınız hissine kapılmayın. Bu işin söndüremediğiniz yangını ve infilakı da var. Yaranızı dikmek için cerrahi iplik ve iğneden ilaçlara kadar teknede bulunması gereken çok şey vardır. Kendi donanımınızı arttırdıkça, bu donanımların neler olduğunu ve gerekliliğini öğrenmeniz gereklidir ki, güvenli, sağlıklı ve keyifli seyirler yapabilesiniz.

 

Tekne almak yerine kendiniz inşa etmeyi tercih edebilir misiniz? Evet. Bir proje alır ve kendiniz yapabilirsiniz. Zaman ve mekan, el becerinizin meselesi bu. Ancak, planladığınız zaman diliminde teknenizin inşası bitmez. Ben planladığı zaman içinde bitireni görmedim. Planladığınız maliyet ilk bakışta satın alabileceğiniz sıfır tekneye göre çok azdır. Tekneniz bittiğinde maliyetinizin satın alabileceğiniz sıfır tekne maliyetinin üzerine çıktığını göreceksiniz. Üstelik işçilik parası bile ödemediğiniz halde. Çünkü siz 1 motor, 1 direk alıyorsunuz ve fiyatları pahalıdır. Halbuki bir seri üretim tekne imalatçısı firma, 1000 adet motor, 1000 adet direk aldığı için ona birim fiyatlar % 50 ve belkide daha düşüktür. Bu durum bütün malzemeler için geçerlidir. Sonuçta, inşa ettiğiniz teknenizi 5 yıl satamamak gibi bir sınırlamanız da var.

 

Tabii inşa ettiğiniz veya satın aldığınız bir teknenin, karadan nakliyesi meselesi de var. Karadan bir nakliye yapacaksanız, vinç ile kamyona yüklemek, kamyonun nakliyeyi yapması, vinç ile karaya veya denize indirme. Kazaya çok açık. Ne yalan söyleyeyim, ben bu konuyu hiç yazmayacaktım. Facebook üzerinden önceki yazıma yorum yapan Konyalı Tekne ve Yat Taşımacılık’tan Namık Kemal GÖKSUÇUKUR kardeşim beni uyardı. Nakliye sigortasının önemini vurguladı. Kamyona bindirme, nakliye, karaya veya denize indirme sırasında her türlü kaza olabilir ve birçok sigorta şirketi nakliye sigortası yapmıyor. Sigorta şirketleri ancak güvendikleri bir nakliye şirketinin müracaatı ile nakliye sigortasını yapıyor. Bir başka deyişle, daha ucuz olacak diye teknenizi sigortasız taşıtmayın. Size ummadığınız kadar pahalıya patlayabilir.

 

Sigorta demişken, sigorta şirketlerinin de marinalar gibi bizi kazıkladığını söylemeden edemeyeceğim. Primler yoksek, hasarsızlık indirimi yok. Ama siz siz olun, sigortasız denize çıkmayın. Özellikle mali sorumluluk sigortası mutlaka olmalı, poliçeniz full kasko olmalı.

 

Ben bir yazarım. 10 parmak yazıyorum. Konuşma hızında. Ancak böyle yazıları yazmak çok zordur. Bende zorlandım. Gazetemizin patronu Yamaç ERÖZBEK bana bir gün bir telefon açtı ve yanındaki arkadaşının tekne almak istediğini söyledi ve fikrimi sordu. Dilim döndüğünce anlattım ama, en iyisi yazayım dedim ve bu işe soyundum. Zor oldu ama oldu. Umarım beğenmişsinizdir.

 

Ben profesyonel değilim. Ben bir Amatör Denizciyim ve hakikaten amatörüm. Bilmediklerim çok. Yazının başında da belirttiğim gibi bilmediklerimi bilmediğim için yazmadım. Hatırlamadığım konuları da yazmadım. Yani, bu yazı dizisi ile sınırlanmayın. Okuyun, araştırın, öğrenin! Profesyonel yardım alın. Ve sürprizlere hazırlıklı olun.

 

“Tecrübe hayatta yapılan salaklıkların bileşkesidir” diye bir laf var. Bu laf doğrudur ve konu teknecilik ise salaklığa para kaybınıda ilave etmek gereklidir. Ben size, tecrübelerim ve başkalarının tecrübelerinden çıkardığım dersleri yazdım. Ben başkalarının tecrübelerine çok önem verdiğim için yapabileceğim salaklıkları sıfıra indirdim. Tabii siz buna pek inanmadınız değil mi? Teessüf ederim. Niye bana inanmıyorsunuz ki? Neyse! İçinizi ferah tutun. Bende bu yalanıma inanmadım. Ama siz başkalarının tecrübesinden yararlanın ve kendiniz tecrübe sahibi olmaktan kaçının. Kaçının ki cebinizdeki para azalmasın.

 

Ve siz, tekne almaktan hala vazgeçmediyseniz, tekneniz hayırlı olsun, deniziniz neta, rüzgarınız kolayınıza olsun. Sevgiyle kalın. Bütün güzellikler sizinle olsun. Bir koyda buluşup sohbet etmek üzere Vira Bismillah.

 

(OH BE! … BİTTİ – SON)

 

Hilmi Atilla ÖZBANK

17/02/2021

google