Yorum / Analizz ddosya haaber
İstanbul
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

SÜRGÜNE AÇILAN YELKENLERDEN ADALAR MÜZESİ'NE

02 Ekim 2017, Pazartesi 23:56
        

  SÜRGÜNE AÇILAN YELKENLERDEN ADALAR MÜZESİ’NE

 

          SÜRGÜNLER...… Gözyaşı, korku, ızdırap, hüzün, özlem, vedalar ve bilinmezliğe giden hayatlar….
          Arkada bırakmak zorunda kaldığımız aileler, çocukluğumuz, gençliğimiz, hayallerde yaşayacak geçmişimiz, vatanımız. Bizi biz yapan tüm değerler….



 
          Bitip tükenmek bilmeyen savaş yılları, ihtiraslar, herkesin pastadan pay alma çabası, vahşetler, acımasızlık, insanın insana olan zulmü, hep daha fazlasını isteyen insanoğlu. Diğer yandan da ailesini, vatanını korumaya çalışan yaşama mücadelesi veren ve bu uğurda hayatını hiçe sayan onurlu insanlar….

          Sürgün denilince ilk aklımıza gelen isimlerden biri de muhakkak Nazım Hikmet Ran’dır. Sürgünde yaşamını yitiren, zamanında vatan haini ilan edilen şairimiz Nazım Hikmet Ran’ın Davet şiirindeki mısraları  bu durumu yeterince gözler önüne seriyor.
 
 ‘’Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
 Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
                             bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
                             bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
                             bu davet bizim…
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
                             bu hasret bizim…’’



 
          Yine sürgündeki  diğer önemli isimlerden biri de milli mücadeleye katılmış, Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında görev yapmış, milli edebiyat döneminin tanınmış ilk kadın roman ve hikâyecisi Halide Edip Adıvar.



 
          Büyükada’lı tekstil sanatçısı Gül Bolulu da sürgün hikayelerinden yola çıkarak Adalar Müzesi Aya Nikola Hangar orta bahçesinde yer alan  bu sergiyi tasarlamış. Adaya geldiğinden beri birçok sürgün hikayesi dinlemiş olması ve sürgünün hala devam ediyor olması Gül Bolulu’yu etkilemiş ve  sürgüne giden kişileri taşıyan bu kayıklarla tekrar sürgün hikayelerini canlandırmış. Sürgün Kayıkları sergisinde her kayık bir sürgün hikayesini anlatıyor. Kayıkların bazılarının kırık olması sürgündeki insanların kalp kırıklıklarını ve acılarını temsil ediyor.





 
          ‘’Sürgün Kayıkları Hikayesi’’ Gül Bolulu’nun 2016 yılında Marmara Üniversitesi Rektörlük binasında düzenlenen ‘’Bezce’’ sempozyumunun parçası olan bir sergiye katılmasıyla başlıyor. Sergiye hazırlanırken yelken bezi olarak  Ödemiş ipeğini kullanıyor. Hayalindeki yelkenliyi tasarlarken tasarımlarını üreterek gerçeğe dönüştürmek istemesi ile ortaya bu sergi çıkıyor.

          Sergiye Akillas Millas’ın çizimleri eşlik ediyor. ‘’Pazar Kayıklarından Şehir Hatlarına İstanbul’da Seyrüsefer ‘’isimli sergisinde İstanbul’daki deniz ulaşımının tarihini panolar eşliğinde bizlere sunuyor. 30 Eylülde bitecek olan sergi yoğun ilgi nedeniyle  Bienal kapsamında 30 Kasım tarihine uzatıldı.


Akillas Millas’ın çizimleriyle İstanbul deniz ulaşımı
 
          Sergiyi görmek için gelenler Adalar Müzesi’ni de görmeden dönmemeliler. Müze, adadaki yaşamı; adaların doğası ve oluşumundan bitki türlerine, adalarda gözlenen kuş türlerine, deniz canlılarından adadaki ticari yaşama, edebiyata, müziğe, eğitim ve yemek kültürüne kadar  panolar, videolar ve ürünler eşliğinde bizlere yansıtıyor.


Bizans döneminde inşa edilen tapınaklar ve Büyük Saray’dan günümüze kalan sütun başlığı (5.-6.yy  Erken Bizans Dönemi), sütun kaidesi (Bizans Dönemi)
 
          Sütun başlıklarının sergilendiği müzedeki bu bölümde Adalar’ın ilk yapıları olan manastırlar ve seyyahların notlarıyla ada izlenimleri eşliğinde sürgün edilen imparator, imparatoriçeler ve din adamlarının hüzünlü öyküleri ve bu öyküleri betimleyen gravürler yer almaktadır.


Zırhlı Balık
Dunkleosteus ya da katil çene olarak bilinen zırhlı balığın bilim adamları 359-375 milyon yıl önce yaşadığını, boyunun yaklaşık 8-10m arasında olabileceği bu nedenle de zamanının en büyük deniz canlısı olduğunu ifade ediyorlar.
 
          Müzede ilk dikkat çekenlerden biride fotoğrafta görmüş olduğunuz Zırhlı Balık replikası. İngiliz jeolog W. R. Swan  1860’lı yıllarda bu deniz canlısının fosilini Büyükada’nın güneybatısında yer alan kireçtaşları içinde bulmuş. Zırhlı balığın birebir replikası Fransa Eldonia Fosil Enstitüsü tarafından buluntu fosiller dikkate alınarak Adalar Müzesi için üretilmiş.


Tabak ve ayakkabılar; Büyükada Yetimhanesi öğrencilerine ait (20.yy ilk yarısı)
 
          Adadaki eğitim hayatına baktığımızda; Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet döneminin ilk başlarında adadaki müslümanlar dahil her cemaatin kendi okulları varmış. Zaman içerisinde adaların göçlerle değişen yapısıyla birlikte bu okullar kapanmaya başlamış. Sergilenen ürünler arasında diplomalar, sınıf defterleri, Ruhban Okulu masası ve Büyükada Rum Yetimhanesi’ndeki öğrencilerin kullanmış olduğu eşyaları görebilirsiniz.


Melih Cevdet Anday’a ait daktilo, saat ve gözlük
 
          Yaşamak güzel şey doğrusu…  diyerek mısralarına başlayan ünlü şairimiz Melih Cevdet Anday’ın ve adada edebiyat sohbetlerinde, yemek davetlerinde buluşan edebiyatçılarımızın da  özel eşyalarını müzede görmek mümkün. Hüseyin Rahmi Gürpınar’a ait takım elbise, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun üzerinde kendi yazısı olan Anadolu Kulubü antetli kağıt, Reşat Nuri Güntekin’in Büyükada’daki evinin bahçesinde çekilmiş bir fotoğraf, Melih Cevdet Anday’a ait takım elbise,…





Pusula (1910’lu yıllar) ve Barometre
 
          Adalar’a ulaşım 19.yy ortalarına kadar yelkenli ve kürekli teknelerle (bilhassa pazar ve piyade kayıkları) sağlanıyormuş. 1844 yılında buharlı gemiler çalışmaya başlamış, 2 yıl sonra da tarifeli seferlere geçilmiş. 1851 yılında ise Şirket-i Hayriye kurulmuş. Bir zamanlar adalara yolculuk yapan vapurların fotoğrafları müzenin arşivinde yer alıyor, bir kısmı da sergileniyor. Seferden kaldırılmış tarihi vapurlardan çıkan objeler de müzede sergileniyor.
            Müzenin diğer bölümlerinde sağlık araç-gereçlerinden, mutfak kültürüne, evlerde kullanılan eşyalara  kadar çeşitli ürünler var.



 
          Benim en çok dikkatimi çeken ise Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bir zamanlar giymiş olduğu frağın replikası oldu. Adaların köklü ailelerinden biri olan Kordonciyanlar nesillerdir frag üretimine devam ediyor ve Atatürk’ün frağıda Kordonciyanlar ailesinin elinden çıkmış. Fotoğrafta görmüş olduğunuz Atatürk’ün giymiş olduğu frağın replikasını Levent Levon Kordonciyan adalar müzesi için üretmiş.

          Mustafa Kemal Atatürk’de sürgün edilen, hakkında idam kararı verilen ve kendi hayatını hiçe sayarak vatanımızı kurtarmak için doğup büyüdüğü topraklardan ayrılmak zorunda kalan çok değerli bir asker, komutan ve uzun yıllar savaşın içinde olmasına rağmen hümanist değerlerinden taviz vermeyen aksine tüm dünyaya  örnek olan bir liderdir.
          Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her vatandaşın ATATÜRK’ümüze büyük bir vefa borcu vardır…….
 
Ulu önder Gazi Kemal Atatürk
Soyu belli sopu belli bir yörük
Türk soyundan devlet kurmuş asil Türk
Asaletin hasletinden ders verdi
 
Aşka bak aşka, duy niyet özünü
Ne Mutlu Türk’üm Diyene sözünü
Şeytan görsün çarpıtanın yüzünü
Vecisesi öğüt verdi ders verdi
 
Egemenlik kayıtsız şartsız ar
Nazlı gelin üstelik de çok kibar
Kanı bozuk sütü bozuk ne anlar
Türk Bayrağı vatanıma şan verdi
 
Çalışmadan üretmeden öğünmem
İstiklalsiz istikbale değinmem
Ruhum diri pes etmeye eğinmem
Ezan sesi duygularda haz verdi
 
Atatürk’üm büyük devlet adamı
Baş kumandan hem de meclis başkanı
Ümmet değil büyük millet aşkını
Çankaya’da yaşayarak ders verdi
 
Duygum pınar coştuk sıra çağlarım
Atatürk’e vefa borcum yazarım
Emaneti kutsalımdır kollarım
Ulu önder görev verdi ders verdi.

                                          Mehmet Tamer Altıparmak
                                          Atatürk'’e Vefa Borcu şiirinden…
 
 
Fotoğraflar: Özge Durmuş © Copyright