Yorum / Analizz ddosya haaber
İstanbul
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Rize’li Fatih Sultan Kar

27 Eylül 2023, Çarşamba 11:47
Rize’li Fatih Sultan Kar

Fatih Sultan Kar’ı tanımış olmaktan büyük mutluluk duyarım. Gönlü güzellikler dolu, Allah’ın verdiği nice sanat, tarih ve fotoğraf aşkıyla yaşayan ve en önemlisi doğduğu memleket Rize insanını yaşamlarıyla belge eser haine getiren nadir bir araştırmacı yazar.Beni ilk davet ettiğinde ki çok seneler olmuştur, Tünel’ün üst başında Metrohan’daki  İETT Genel Müdürlüğü’ndeki  çalışma odasında buluştuk.  Yaşamının İETT ve Rize tarihine olan ilgisinin bir tutku ile başlayıp, daha sonra göreve dönüştüğünü anlattı;


“Bazen sararmış bir fotoğrafta veya yırtılmış bir belgede yakalarsınız tarihin izini. Bu güzelliği yarınlara taşıyarak insanların hizmetine sunmak; bir koleksiyoncunun önce tutkusu, sonra görevi haline gelir” diyen Fatih Sultan Kar’ın  tarih kavramında mazinin değerlerine nedenli tutkulu olduğunu fark eder, hayran kalırsınız. Yıllarca Rize’li olan aileleri nice önceki kuşaklardan başlayarak arşivine kaydetmiş ve  “Evvel zaman içinde RİZE” başlığıyla kitaplaştırmıştır.
Fatih Sultan Kar kendisini modern çağın eskicisi olarak tanımlar. Yaklaşık 35 yıldır biriktirdiği Rize’nin tarihi fotoğrafları, Rize kitapları ve Karadenizli sanatçıların plakları onun hazinesi. Evini ve işyerindeki odasını, biriktirdiği objelerle süsleyen Fatih Sultan Kar’ın  arşivi yaşanmışlığın yoğunluğu ve yorgunluğunu bırakıyor üzerinizde. Kendisiyle tarihi Metrohan binasındaki İETT Fotoğrafhanesi’nde sohbet ederken, burasını bir müzeye benzettim.

Rize tarihi üzerine 11 eseri olan Fatih Sultan Kar 
Yaşamını şöyle anlattı; 1971 yılında Rize’de doğdum. İlk ve ortaöğrenimimi Gündoğdu’da tamamladım. Rize’de gazetecilik yaptığım yıllarda çeşitli gazetelerin temsilciliğini yürüttüm. Bir dönem Rize TV Haber Servisi’nde görev yaptım. Ulusal ve yerel yayın yapan birçok gazete ve dergide yazılarım ve şiirlerim yayımlandı.  Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) üyesiyim. 150’yi aşkın Karadeniz türküsüne söz yazarı olarak imza attım. Karadeniz bölge tarihi üzerine aralıksız sürdürdüğüm arşiv-araştırma çalışmaları sayesinde hatırı sayılır miktarda belgeye-bilgiye sahip oldum. Bu malzemelerle 9 ayrı fotoğraf sergisi açtım. Memleketim Rize’nin tarihi üzerine 11 kitabım yayınlandı. Çaykur Rizespor’un resmi dergisinin tarih sayfasını hazırladım. Ayrıca benim gibi İETT sevdalısı olan şefim Filiz Acar ile birlikte hazırladığımız, İETT’nin 150 yıllık kurum tarihine ışık tutan 3 tane de kitabım bulunuyor. 

1998’den bu yana İstanbul’da yaşıyorum ve İETT’de kurum fotoğrafçısı olarak çalışıyorum. Rize benim memleketim; Rize’yi asla değişmem ve zaman zaman hasret geçirmek için Rize’ye gidiyorum. İETT çok köklü bir kurum. Ülkemizin neresinde yaşıyor olursanız olun bir gün mutlaka yolunuz İETT otobüsüne düşer. Bu kurumda, kurulduğu günden bu yana fotoğrafçı ve fotoğrafhane var. Onların zaman içerisinde oluşturduğu emanetler bana teslim edilmiş durumda. Bütün amacım bu emanete en iyi şekilde sahip çıkmak ve geliştirmek. Bugün bizim yaptığımız gibi yıllar sonra birileri arşive bakıp buradan bir Fatih Sultan Kar geçti derse, yani gök kubbede bir hoş seda bırakabilirsem ne mutlu bana. 
Rize’deki armatörlerin hepsi benim dostlarım, büyüklerim. Ben Rize’li armatörlere hayranım. Onların dedeleri yokluklar içinde denizlerde  yelken açtılar, ticaret yaptılar. Türk deniz ticzaretinin kökleri Rize’deki o bir avuç fedakar denizcileridir ki, rahmetle anarım.

Fotoğraf sanatçısı olarak Fatih Sultan Kar 

Fatih Sultan Kar, Rize’li armatörlerin yaşam öykülerini  kaydetmiştir. Der ki; Memleketimde, 1990’lı yılların başında Zümrüt Rize gazetesinde yaptığım haberleri fotoğraflarla süslemeye başladım. O sıralar bu haberleri ödünç makinelerle yapıyordum.  Daha sonra Sarp sınır kapısının açılmasıyla birlikte Rize’ye gelen Rusların pazarda fotoğraf makinesi sattığını gördüm. İlk makinemi pazardan aldım. Zenith 122 model makinem fotoğrafa ağırlık vermeme sebep oldu. Askerliğim sırasında da fotoğrafçılık yaptım. Derken Rize’de, yerel ve ulusal gazetelerin temsilciliklerini yaptığım sırada haberlerimin fotoğraflarını da kendim çekmeye başladım. Zaman içerisinde kendimi geliştirerek bugün İETT’nin kurum fotoğrafçısı olma seviyesine ulaştım.  Doğa Fotoğrafçısı Cemal Gülas, fotoğrafa hayat veren Ara Güler, anı  yakalayan Timur Tahmaz ve Gezgin Fotoğrafçı Resul Çelik hayranıyım.
 

Birincisi ben Rize’liyim. 
Ben  Rize’liyim. Onun içindir ki bir kitabımın adı “Rizeliyim Rizeli”dir. Karadeniz türkülerine söz yazarlığı yapan Rize Fatih Sultan Kar diye sorunca şöyle cevaplıyor;  “Uykuyla geçen zaman ölü zamandır” diyorum. Az uyurum. Sahaflarda bulduğum bir kitap mutlu eder beni. Son model arabaya kavuşan bir araba sevdalısından hissettiğinden büyüktür bu duygu. Geçmişin izini tozlu raflarda süren bir arşivci-araştırmacının ele geçirdiği belge karşısında hissettikleri, ancak bir arkeologun toprak altında ilk ipuçlarını gördüğü tarihi esere bakarken hissettikleriyle karşılaştırılabilir. Her ikisi için o anda hissedilenler tarifsizdir. Bu duyguyu bir kez hisseden bir daha kurtulamaz. Sevdiğiniz bir işle meşgul olursanız yetişmek diye bir sorununuz olmaz. Çünkü o işler önünüzde değil hep yanınızdadır.  
Vaktiyle aynı yolda yürüdüğünüz, ev ev dolaşıp mücadelede aynı yolda olduğunuz bir insanın bugün ülkenin en yüksek konumunda olması insanı mutlu ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızı, İstanbul İl Başkanlığı döneminde ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde yakından izleme şansım oldu.  Giriştiği işi planlama, takip etme, tamamlama ve her aşamasıyla ilgilenme özelliği vardır. Onunla birlikte futbol oynayan arkadaşlarının yaşamına dokunmuş, onların sıkıntılarına çare aramış ve bulmuştur. Sadece futbolcu arkadaşları değil takımın yöneticileri ve teknik kadroda yer alan arkadaşlarının da derdini dert edinmiştir. Bu da vefa demektir.  Gelelim bugünlere; Boş zamanım yok. Yaptığım işlerin dolu olduğuna inanıyorum. Ama fırsat buldukça kitap okumaya çalışıyorum. 

Fotoğraf sanatçısı Ara Güler,  bir kahve sohbeti için Fatih Sultan Kar ile

Karadeniz Fıkraları

Karadenizli Temel ile Dursun fıkralarıyla kendine takılmayı bilen engin bir halk kültürünün simgesidir. Karadeniz Fıkraları, daha ziyade Rize’li denizcilerin öykülerinden doğmuştur. Fatih Sultan Kar  bir de yaşanmışlıklardan gelerek  yazdığı kitaba “Fıkra Gibi Olaylar” adını vermiştir. 
Kendisinden  eserindeki yaşanmışlıklardan birkaçını anlatmasını istediğimde, 


“Valiye Oğlum Diyemem” öyküsünü anlattı;  Birgün Rize Valisi Fikret Ersanlı ile Rize Belediye Başkanı Ekrem Orhon, vilayet konağından hareket edip Turist Otel’e doğru araba ile yol almaktadırlar. Vali, sürekli Ekrem Orhon’a takılır. Orhon da lafın altında kalmaz, taşı gediğine koyardı. O sıralar Orhon’un evlenme durumu var. Vali Ersanlı, Orhon’a :
-Yahu Ekrem, bu işin olacağı yok, gel ben sana anamı vereyim de bu iş bitsin, der.
Ekrem Orhon cevap  verir:
- Anani almam bir şey değil da koskoca valiye nasıl “Oğlum” diyeceğum, onu hesap ediyorum. 

Yağabilir de...
Rize’de “Medet Rakıcı” derler biriydi.. Yüksek Denizcilik Okulundan ayrılmış fakat denizciliğe karşı olan sevgisini kaybetmemişti. Arkadaşları onun bu konuda merak ve kabiliyetini bildikleri için bir gün hava tahmininde bulunmasını isterler.  O da ufuklara bakar bakar ve şu cevabı verirdi;
-Yağabilir de yağmayabilir de...

Ula ne zaman babam oldun?
Rize'nin meşhur nüktedarı Kalaç Esat İstanbul’a gidecektir. O zamanlarda vapurdan başka vasıta yoktur. Vapurda sekiz on günde İstanbul’a gitmektedir. Kalaç Esat vapura biner; tabii ki bileti falan yoktur. Vapura girer, birinci mevkiye çıkıp oturur. Vapurda bilet kontrolü başlar. Gemiciler birinci mevkide kontrol yaparken Kalaç Esat’a bilet sorarlar. 
-Ben Sefer Reis’in babasıyumdur.. cevabını alınca hemen yanından ayrılırlar. Oysa Sefer Reis, geminin lostromosu Potomyalı iri yarı babayani bir denizcidir..
Gemiciler Sefer Reis’e;
-Reis, madem baban gemide idi, niye bize söylemedin deyince reis hışımla fırlar 
-Hangi namussuz benim babamdır diye başlar aramaya. 
Birinciye çıkar ve bakar  ki Kalaç Esat orada. Muzurluğu yapanın  Kalaç Esat olduğunu anlar ve basar lâfını;
-Ula sen ne zaman babam oldun? 
Kalaç Esat yalvarır;
-Ula Sefer, vapurdan inene kadar baban olayim da ondan sonra kirk sene sen benum babam ol. 

Bir de Karadeniz fıkrası ekledi;
Bir mecliste konuşulurken,  
Amerikalı  :  
-Biz Mars'a gideceğiz, demiş.  
Alman :  
-Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz, demiş.  
Fransız :  
-Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var, demiş.  
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için :  
-Biz de güneşe gideceğüz, demiş.  
-Güneşe gidemezsiniz, demişler. Güneş yakar.  
Karadenizli gülümsemiş :  
-Ula o kadar da enayi değiliz, tabi, demiş. Akşam serinliğinde gideceğiz. 


Gazeteci, yazar, şair Mustafa Holoğlu, Fatih Sultan Kar’ı şöyle anlatmış; “Memleket aşığı, meslek aşığı genç bir yürek. Gündoğdu’nun güngörmüş genç yiğidi; Fatih Sultan Kar.
Rize’nin tarihsel, kültürel, sanat,politik,sosyal, aktüel portreleri eserlerinden gelecek kuşaklara aktarıyor.Eserleriyle  gönüller ıslanıyor, gözler yaşlanıyor, tarih sayfaları hüzünleniyor.
Yüreğine sağlık diyelim hep.. Ömrüne sağlık Fatih Sultan Kar.
 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.