sohbet odalarıdini sohbetleromegle tvtürk sohbetdini sohbetcinsel sohbet
medyum

İstanbul
15 Ocak, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

OLMAZ OLASI EMEKLİLİK

16 Ocak 2018, Salı 23:16

 
 

                OLMAZ OLASI EMEKLİLİK



 


 
            Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
            Kelimelerin bu kadar kifayetsiz olduğunu
            Bu derde düşmeden önce

            Bizim jenerasyondan olup da Orhan Veli’nin bu şiirini bilmeyen yoktur sanırım. Hepimiz ilk gençlik yıllarımızda  otuz kuruşluk Güzel Marmara Şarabı ve tükrük köftesi eşliğinde kafayı bulunca okumuşuzdur defaten, buna eminim. Aksini düşünemiyorum.
            Ben de bilmezdim emekli olmadan önce bu hayatın bu kadar çekilmez olduğunu.
            Deniz ve gemi özleminin bu kadar acı ve yakıcı olduğunu. Boğazdan geçen gemilere bakıp artlarından gözyaşı döküleceğini, Aliağa'ya söküme giden gemilerin ardından ağıt yakılacağını bilmezdim emekli olmadan once.
            Emekli olmadan önce Süvari bey veya Beybaba diye hitap edilirdi bana. Mesleğimle ilgili biryerlere gittiğim zaman armatörlük firmalarında, limanlarda, acentalarda buyurun süvarı bey diye karşılanırdım, her istediğim yerine getirilirdi. Hemen hemen elimi sıcak sudan soğuk suya sokmazdım ben emekli olmadan önce.
            Emekli olmadan önce  mahalle esnafının hitap şekli bile başkaydı. Buyrun Kaptan bey derlerdi. Şimdi ise ne vardı diyorlar. Bacak kadar itoğlu itler sıra filan dinlemeden omuz atıp geçiyorlar önüme, emekli olmadan önce bunu yapmaya yürek isterdi.
            Ben emekli olmadan önce binde bir bindiğim otobüslerde muavinlerin laf söylemek ne hadlerineydi. Şimdi ise bıktık sizden be, geberin ulan, hem bedava gidiyorsunuz hem de koltuk işgal ediyorsunuz diyemezlerdi.
            Güzel insan veletleri, anaları bildiklerimiz mi, babaları nereli? Orta okul veya lise talebesi fırlamalar yer vermemek için uyuyor numarasına yatamazlardı umumi nakil vasıtalarında ben emekli olmadan önce.
            Ben emekli olmadan karşımda esas duruşta duran ikinci kaptanlarım, zabitlerim denizcilik firmalarında idari görevlere gelince belki bir iş çıkarda bir iki sefer yapar deniz özlemimi giderebilirim bir parça diye dünkü astlarıma hulûs çakmazdım emekli olmadan önce.
            Ben emekli olmadan önce her tersaneye girer, her geminin köprü üzerine çıkar, kendimi tanıtır ve saygıyla karşılanırdım. Şimdi bırak kaptanı şabalak stajyerler bile yanaşıp kalkarken geri dur amca düşersin diyorlar lumbar ağzında. Ben emekli olmadan önce kimin haddineydi bana böyle davranmak!
            Ben emekli olmadan önce seferden elim kolum dolu evime geldiğim zaman sultanlar gibi karşılanırdım. Ne şimdiki gibi sofra kaldırır, bulaşık yıkar ,ne de kapıcıya çöp poşeti yetiştirirdim.Güle güle git de su gibi gel diye uğurlanırdım evimden. Şimdi ise defol git de geri geleme inşallah diyen bakışlarla çıkıyorum evden, ben emekli olduktan sonra.
            Ben emekli olmadan önce çok boğazlıydım. Yemeği zevkle yerdim. Denizcilerin en büyük zevki yemektir gemide. Kamarotlar, aşçılar devamlı sorarlardı başka bir emriniz varmı beybaba, özel bir şey istermisiniz süvari bey, daha yemek alırmısınız efendim.
            Ben emekli olduktan sonra evimde sofraya sığıntı gibi oturuyorum. Çünkü ben bir sığıntıyım. Hiç bir boka yaramayan, çalışamayan, üretemeyen üstelik evde çoluk çocuğun yemeğine ekmeğine ortak olan bir asalağım, ben emekli olduktan sonra milletin başına bela olan bir rateyim vesselam.
            Sanal alemde olsun hayatta olsun gemileri, kaptanları gördükçe haset ediyorum, kıskanıyorum ama elimden bir şey gelmiyor. O gemilerin içinde olmak istiyorum, olamıyorum, kıskançlık krizleri geçiriyorum, bunalıma giriyorum fakat netice  koca bir hiç. Beni  emekli eden, işsiz bırakan, karaya savuran düzene ettiğim küfürler buradan Bağdat’a çift sıra demiryolu olur.
            Bir insan devlet memuru olur, banka memuru olur, ne bileyim 650 ye tabi bordro mahkumu 08.00-17.00 çalışan  at kıçında sinek misali yaşayan Abdullah Öztevekküloğlu, Murteza Sabırlı gibi kişiler emekli olunca hayatlarında fazla bir değişiklik olmaz. Her sabah daireye gider gibi belirli bir saatte mahalle kahvesine giderler. Bedava tarafından bütün gazeteleri okurlar, bir bilemedin iki çay içer koca gün pineklerler. Sonra başlarlar bitmez tükenmez şeker, kalp, prostat, tansiyon muhabbetlerine .Zamanı gelince evlerine gelirler, çorbalarını içip biraz televizyon izlerler ve erkenden çekilirler yataklarına. Hayatları bu minvel üzre gelip geçer. Ne bir yenilik, ne bir okazyon, ne bir atraksiyon ve ne bir heyecan.Sonra bir gün - genelde öğle namazı öncesinde - okunur selaları  ve biter gider hayatları. Hayatta iken farkedilmemişlerdir ki öldükleri zaman fark edilebilsinler.
            Bir denizci öyle mi? Bir kaptan öyle mi?
            Ne demişler? Üç türlü insan vardır: Yaşayanlar, ölüler ve denizciler.
            Yüzlerce deyiş vardır denizciler üzerine denmiş.
            Derler ki: Tanrı bile denizcilere ve şaşırmışlara fazla günah yazmaz. Çünkü onlar bu dünyada cehennemi yaşarlar.
            Bu cehennemi cennete çevirmişiz yıllardır. Mükafat olarak da tekmeyi yiyip kıçımıza emekli edilmişiz. Ulan bu adalet mi? Ulan bu kader mi? Ulan bu insanlık mı be?
            Ben emekli olmadan önce her sabah yataktan kalkıp lumbuz perdemi açınca değişik manzaralar görürdüm. Ben emekli olmadan önce her gün bir başka limanda gezerdim.
             Ben emekli olmadan 24 saatte 48 saat çalışırdım, yaşardım, bir saatim bir öncekine benzemezdi. Geminin pruvasına gider kimsenin solumadığı havayı solurdum, kimsenin koklamadığı denizi koklardım, ben emekli olmadan önce.
            Şimdi emekli oldum. S…..ettiler beni denizden, gemiden ayırdılar, onlar öyle sandı ama beni hayattan kopardılar.
            Bakmayın gezip dolaştığıma, yiyip içtigime. O zahiri bir bedende yapılan refleks hareketlerdir. Yoksa benim ruhum ölmüştür. Ben Allah yapısı bir robotum. Bir zombiyim.
            Ben bir halta yaramayan rate, Allahın bile unutuğu, gök gemisine bile kabul etmediği bir kaptan eskisiyim.
            Kimse heves etmesin emekliliğe. Bir denizci ve hele bir kaptan emekli olursa biter, yok olur, ispermeçet mumu gibi erir, biter yok olur.
            Ey armatörler, donatanlar, personel müdürü denen çanak yalayıcı zatı muhteremler, büyük büyük firmalarda kıç yalamayı ihtisas haline getirmiş yönetici geçinen yalakalar  size bir teklifim var.
            Dinimi, imanımı, ruhumu satılığa çıkardım bir gemide kaptanlık uğruna. Bakın bedava veriyorum, buyurun alın ve tepe tepe kullanın ama bana da bedeli olarak filonuzda ki gemilerden birinde kaptanlık vereceksiniz. Size namus sözü veriyorum ki çıktığım seferden dönmeyeceğim. Bilerek, isteyerek yeğane sevğilim denizin kollarında ebediyete kadar uyumak için dalacağım sonsuz uykuya. Değmez bu kavanoz dipli sallanzort dünyada at kıçında sinek gibi yaşamaya çalışmak.
            Hadi yok mu ruhumu satın alacak?
            Bir seferlik kaptanlık karşılığında şeytana satılacak ruh var. Yok mu taliplisi yahu?
 
                                                         
                                                           Gümüşyaka/Silivri
                   
google