sohbet odalarıdini sohbetleromegle tvtürk sohbetdini sohbetcinsel sohbet
medyum

İstanbul
15 Ocak, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

New York'taki Kız

12 Mayıs 2022, Perşembe 15:45

Hayatımda ilk defa bir kıza laf attım. İlk ve son olarak. Yetiştiğim muhit, aile yapım, yaşadığım asosyal gemi hayatı böyle bir şeye cevaz vermezdi zaten.

 

Özlemle,istekle baktığımız olmuyor muydu? Tabii oluyordu ama dediğim gibi bizim gençliğimizde bu gibi şeyler daha edepliceydi. Tabiidir ki sokakta bir kadına, kıza laf atmanın edebi düşünülemez ama ben laf atmaya temelden karşıydım. Çekingenliğimden mi, utangaçlığımdan mı bilmiyorum fakat gerçek olan şu ki katiyen laf atma huyum olmadı.

 

Yalnız bir defa laf attım, o da taa Amerika’da New York’un ortasında.

 

1970 yılının Ocak başlarıydı.Üç gün kadar önce Bermuda Adası’nda ameliyat olduğum King Edwart V Memorial Hospital’den taburcu olup New York’a gelmiştim. Acenta hava alanından alıp getirip seamen house’a yerleştirmişti. Memleket dönebilmek için işletmenin talimatını bekliyordum.

 

Kanada’dan Meksika Körfezi’ne iniyorduk. Apandisit krizim tutunca gemi tebdil rota ile Bermuda Adası’na yol vermiş beni karaya çıkartıp normal rotasına dönmüştü. Ameliyat olup iyileşme sürecine girince taburcu olmuş ve acenta kanalı ile  New york’a postalanmıştım.

 

Yurda dönüş için gemiyle mi gideceğim, tayyare ile mi döneceğim konusunda karar için bekletiliyordum seamen house’ta.

 

Sağ olsunlar günde 5 $ harçlık ve üç öğün yiyebildiğin kadar yemek de veriyorlardı.

Ameliyat yerimde diren vardı. Yara devamlı akıyor ve hareketlerimi kısıtlıyordu. Biraz sokağa çıkıp dolaşıyordum civarda ardından gene dönüyordum seaman house’a.

 

Seaman house 5’inci caddeye müvazi bir sokakta çok güzel lüks bir otel gibi tefriş edilmiş bir bina idi.

 

Bir öğlen sonrası çıkıp biraz dolaşmak istedim. Cadde boyunca ağır ağır ilerlerken gördüm onu. Zaten görülmeyecek gibi de değildi ki. Belki Amerikalılar için bir mana ifade etmiyebilirdi ama bizim gibi insanlar için çok şey ifade eden bir güzelliğe sahipti veya ben öyle zannettim, bilmiyorum.

 

Her yer kar içindeydi. Soğuk insanın içine işliyordu. Bir sokak lambasına yaslanmıştı. Sırtında kırmızı, önü açık, etekleri yerlere kadar uzun bir manto, o zamanlar Türkiye’de pek görülmeyen mini bir siyah renkli elbise, beline kadar inen sapsarı saçlarının üstünde manto ile aynı renkte bir bere, sağ eli manto cebinde sol elinde ara sıra bir nefes çektiği sigarası olan bu kız beni çok etkiledi.

 

Dedim ya bu havadan mı, gurbette bulunmaktan mı, kimsesizlikten mi  nedendir bilemiyordum bu kıza kaçamak bakışlar atarak yanından geçerken de kendimi tutamadım “İç, iç de için kararsın’’ dedim.

 

Kız, o nefis yemyeşil gözlerini bana çevirdi ve gayet efemine bir pozda nefis bir İstanbul lehçesi ile ‘’Ne yapalım canım, alışmışım bir kere’’ dedi.

 

Empaire State binasından baş aşağı betona çakılmış gibi oldum. Dilim tutuldu, donup kaldım, yürüyemedim, resmen şoktaydım. Hayatımda ilk defa bir kıza Amerika’da laf atmış, aldığım cevap ile de şoka girmiştim.

 

Şaşkınlığımı anladı. Gene o efemine pozda ‘’Kimsin sen yahu!’’ dedi, ‘’Piyangodan mı çıktın, ne işin var buralar da?’’ Anlattım; ‘’Denizciyim. Yolda hastalandım, apandisitim patlamış. Gemi beni bıraktı Bermuda Adası’nda, ameliyat oldum. Şimdi memlekete döneceğim de işletmeden talimat bekliyorum.’’

‘’Burada nerede kalıyorsun?’’

‘’Caddenin sonunda seamen house var, oradayım.’’

 

‘’Belli oluyor’’ dedi. ‘’Yabancısın. Burada kalmaya niyetli olanlardan da değilsin. Dön arkadaşım’’ dedi. ‘’Dön bir an evvel, dön de sen de bu kazan da kaynamaktan kurtul.’’

 

‘’Yok’’ dedim. ‘’Asla buralarda kalmaya niyetli değilim. İstanbul’da yolumu bekleyen anam, kardeşim, karım var. Ne işim var buralarda?’’

 

‘’Ayrıca sizden de çok özür dilerim. İnanmayacağınızı biliyorum ama sizi bütün mukaddesatım ile temin ederim ki hayatımda ilk defa bir hanıma laf ettim, yemin ederim.’’

 

Güldü. ‘’Seni çok mu etkiledim?’’ dedi. ‘’Evet’’ dedim. ‘’Gerçekten etkilediniz.’’ Güldü tekrar ve ‘’Bunu iltifat kabul ediyorum denizci kardeş, onun için gel sana şurada bir kahve ısmarlayayım.’’

 

‘’Tabii’’ dedim. ‘’Olur da erkek olarak kahveyi ben ısmarlayacağım. ‘’Bak arkadaşım burası Amerika ve senin maçoluğun burada sökmez. Ben ev sahibiyim. Şimdi söylenmeyi bırak da yürü bakalım. Yahu nerede görülmüş misafirin ev sahibine kahve ısmarlaması?’’

 

Kırk elli metre ötede ki bir kahveye girdik, kahvelerimizi alıp oturduk. Kendini anlattı. ‘’Burada üniversitede okuyorum. İki yıl sonra ekonomist çıkacağım. Lise dahil altı yıldır buradayım, alıştım buralara ama bazen hey heylerim tutuyor. Evimi, ailemi, İstanbul’u özlüyorum. Böyle bunalımlı bir günümde karşılaştık, çok iyi de oldu. Bir memleketlim ile konuşup dertleştim. Vallahi rehabilitasyon gibi geldi.’’

‘’Size faydalı olabildimse mutlu oldum.’’ dedim. Bir bloknot çıkardı cebinden bir şeyler yazıp uzattı bana.

‘’Benim dedi iki saat sonra dersim var kalkmak zorundayım birazdan. Şuradan bir iki ufak hediyelik alsam İstanbul’a ailem götürür müsün?’’

‘’Tabii’’ dedim. ‘’Memnuniyetle.’’ Yarım saat kadar daha muhabbet ettik. ‘’Artık kalkalım mı?’’ dedi. ‘’Tabii’’ dedim ‘’Siz bilirsiniz.’’ Kalkıp gene cadde üzerindeki bizde henüz bulunmayan büyük bir mağazaya girdik. Biraz geri durdum. Güzel bir oyuncak bebek aldı küçük kardeşine, bir iki parçada çukalata. Hesabı ödeyip çıktık mağazadan. ‘’Evimin adresi bu’’ diyerek yazdığı kağıdı uzattı. ‘’Evim Nişantaşı’nda, evime gidip aileme beni gördügünü söylersen çok memnun olurum. Kardeşime de bu bebeği verirsen beni mutlu edersin. Kağıdın altında telefon numaram yazılı. Bir daha yolun düşerse beklerim denizci arkadaşım. Hoşça kal’’ dedi. Elimi sıkıp yürüdü, gitti.

 

Birçok sefer geldim Nev York’a ama bir türlü kısmet olmadı kırmızı mantolu kızı görmek.

 

İki gün sonra acenta geldi. Ertesi sabah gelip beni alacağını ve tayyare ile İstanbul’a döneceğimi bildirdi.

 

İstanbul’a geldiğimin üçüncü günü gidip buldum evlerini kırmızı mantolu kızın. Nasıl tanıştığımızı anlattım. Babası güldü, annesi ağladı. Yabancı bir kişinin kızlarının sıhhat haberlerini getirmesi pek memnun etti insancıkları, küçük kardeşi ise pek bir beğendi bebeğini.

 

İşte bu da benim müddet-i hayatımda ilk ve son defa bir kıza laf atmamın hikayesidir.

 

Uz. Yl. Kaptan

H.Tuncay Alpman

google