Karadeniz’de bitmeyen çile.
23 Kasım 2023, Perşembe 14:37Ereğli’de 5 Gemi Karaya Sürüklendi, bir gemi battı
Karadeniz’de limanların olmayışından dolayı meydana gelen faciaların hemen hiçbiri denizci kusuru değil, ama limanları olmayan Karadeniz’de hemen her fırtınada kurban edilmişlerdir.
Osmanlı’da liman kavramında inşaat hareketleri Sultan II. Abdülhamit zamanında gerçekleşmeye başlamıştır. Buna karşın Karadeniz sahilleri batıdan doğuya sadece sahiller ve varsa koylar halinde kalmıştır. Liman kentleri desek de, kentler sahilde olmalarına karşın korunaklı limanları olmayan liman kenti olmaya devam etmişlerdir. Bu nedenledir ki, Karadeniz gibi son derece hırçın bir deniz, zaman zaman büyük facialara neden olmuştur. Bu facialar senelerce hep tekrarlanmıştır. Ta ki, limanlar inşa edilinceye kadar! Diğerleri açık denizde seyrederken denizin hışmına kurban olmuş gemilerdir.
Karadeniz sahillerinde limanların yetersizliğinden, gazeteler Ocak ve Kasım ayında Zonguldak ve bilhassa Karadeniz Ereğlisi’nde meydana gelen deniz faciasını aktaran yürekler acısı haberlerle doludur.
Gemiler son derece yaşlıydı
Bu haberlerde görülecektir ki, Türk deniz ticaret filosunun çok önemli bir kısmı çok yaşlı ve küçük tonajlı gemilerdir ve limansızlıktan bir gecede karaya düşmüş, batmış, parçalanmış ve nice denizci yaşamlarını kaybetmiş, nice ocaklar sönmüştür.
Gemilerden haber alınamıyor
Fırtına yüzünden telefon ve telgraf haberleşmeleri inkıtaa uğramış, Karadeniz’de yıldız karayel fırtınasından kurtulamayan Kaplan, Suat ve Refah şileplerinden haber alınamamıştır.
1 İkincikanun (Ocak) 1939 tarihli gazeteler Karadeniz’deki faciayı birinci sayfalarından duyurmaya başlamışlardır. Cumhuriyet’in “Karadeniz’deki Facia” başlıklı manşet haberi Ereğli limanındaki felâketin onbeş dakika zarfında olduğunu bildirmektedir. O yıllarda Karadeniz Ereğlisi’nde liman yoktur. Gemiler Bababurnu ile Ereğli kasabası arasındaki koya demirlemektedirler ki, bu koy tüm kuzey rüzgarlarına açıktır. 3 İkincikanun (Ocak) 1939 tarihli gazeteler Karadeniz’deki faciayı birinci sayfalarından vermişlerdir. Gazeteler Millet Vapuru’nun Ereğli’de sahile sürüklendiğini, Çobançeşme Deresi açığında batık bir gemi enkazına çarparak parçalandığını ve 19 tayfanın boğuldunu bildirmektedir. Denize atlayanlardan iki kişi kurtulmuştur. Millet vapuru Barzilay - Benjamin kumpanyasına aitti. 1800 tonluk bu şilebin Süvarisi Giridli Besim Kaptan ve mürettabatı felaket sırasında 19 kişi idi. 1888 senesinde inşa edilmiş olan vapur 41 yaşındaydı.
Millet şilebi demir mahallinden demir kesmiş, Bababurnu’nu, dolayısıyla batı karayeli arkaya almak üzere hareket etmiştir. Fakat tahmin edildiğine göre rüzgarın şiddetinden rotasını tutturamayan Millet şilebi Çobançeşme deresi açığında bulunan batık bir Yunan şilebinin leşi üzerine düşmüştür. Bu şilep 1936 senesinde batmış ve sahilden 300 metre kadar açıkta yatmaktaydı. Şilebin battığı mahal ise 4 kulaçtı. İşte, bu leşin üzerine düşen Millet şilebi, sert havanın etkisiyle kendini kurtaramamış, karinası vasat kısmından delindikten sonra, deniz tarafından dövüle dövüle parçalanmış ve süratle batmıştır.
Ereğli Yalı Caddesi sahilinde karaya sürüklenmiş olan Zonguldak ve içte Kaplan şilebi. Kaynak:Engin Öztabak arşivi.
Çok korkunç fırtınada Ereğli koyunda, Şadan, Galata, Zonguldak, Mete, Samsun, İkbal, Atilla, Tan, Nemikos ve Sümer şilepleri karaya düşmüştür. Mete ve Samsun şilepleri Alaplı istikametindeki Sarıkum’a sürüklenirken, biraz daha aşağıda kayık iskelesine yakın bir yerde Şadan, Galata, Zonguldak, İkbal şilepleri, Çobançeşme ağzında Tan şilebi, biraz ötede Atilla şilebi ve Yunan bandıralı Süper ve Nomikos şilepleri karaya düşmüşlerdir. Karaya düşen gemilerden Galata şilebi 1800, Zonguldak şilebi 1400 tonluktur. Her ikisi de Kırzâdelere aittir. Vaziyetlerinin çok tehlikeli olduğu gelen haberlerden anlaşılmaktadır.
Ereğli Sarıkum’a sürüklenmiş Mete ve sağda Samsun şilepleri. Kaynak:Engin Öztabak arşivi.
Mete Vapuru 5,500 tonluktur ve Kalkavanlarındır. Sarıkum’da karaya oturan vapurun vaziyeti - eğer hava uygun giderse yüzdürülebilir denilmektedir. Samsun vapuru, Aldıkaçtı firmasına aittir ve 1,700 tonluktur. İkbal şilebi 5,300 tonluktur ve Benjamin - Barzilay kumpanyasınındır. Şadan şilebi Sadıkzâdelere aittir ve 3,300 tonluktur. Yelkencilerin olan Tan şilebi 3,700 tonluktur. Çobançeşme Deresi ağzında oturmuştur. Bu şilep balast tanklarını su ile doldurup karaya vurmuştur. Atilla şilebi 1,800 tonluktur. Yunan şileplerinden Nomikos 3,800 tonluktur.
Denize açılan vapurların da tehlikeli vaziyette oldukları anlaşılmaktadır. Vatan vapuru imdat istemektedir. Yine gazeteler “Liman nerede yapılacaksa, kestirip atmalı ve hiç vakit kaybetmeden işe başlanmak esbabı da tacil olunmalıdır” diye yazmaktadır!
Karadeniz’de bir Facia
Cumhuriyet’teki köşesinde Yunus Nadi şöyle yazmıştır; “Karadeniz’i karıştıran şiddetli fırtına Ereğli limanından yeni facialara mâl olmuştur. Fırtına ani bastırmış olduğundan Ereğli limanındaki gemilerin hepsi önlem almaya vakit bulamayarak kasırganın elinde oyuncak olmuşlar ve bunlardan birçoğu sürüklenerek karaya düşmek suretiyle batmışlardır. İlkağızda Millet vapuru mürettebatından tamamının kaybolduğu acı haberi yayılmıştır. Bir yıl öncesinde Hisar vapuru faciası olmuş ve milletce herkesin yürekleri sızlamıştı.
Gerçi Hisar vapuru Ereğli’de kazaya uğramamış, Karadeniz’in korkunç şiddetlerle bazen kuduran dalgalarına kurban gitmişti. Fakat öyle de olsa Karadenizin çok amansız şiddetine karşı vapurların sığınabilecekleri limanlarımız olmadığını hatırlatmaktan haliyle geri kalmamıştık.
Bununla beraber daha on, on iki yıl önce böyle bir fırtınanın Zonguldak Limanı’nı allak bullak ederek oradaki gemilerin altlarından girip üstlerinden çıkmış olduğunu unutmadık. ..Türk şimendiferleri Erzincan’a kadar uzamış olduktan sonra artık Samsun’da bir liman yapılması en kesin zaruret olmuş olduğunu göz ardı edemeyiz. Trabzon’u daha uzun müddet limansız bırakamayız. Hele büyük izabe fırınlarıyla bize çağdaş medeniyetin karargâhlığını yapacak Karabük tesisatından sonra Ankara - Filyos hattının Karadeniz hatlarında kömür havzamızın ihtiyaçlarına da cevap verecek limanı biran evvel vücuda getirmek hususunda daha ziyade vakit kaybedilmemesi gerektiği son kasırga olan şiddet ve faciasıyla bize ihtar eylemiştir.”
“Ereğli’de Saat 7 olmuştu, kaptan karaya yakın olduğumuzu, tehlike kalmadığını söyledi, fakat…” Karadeniz Ereğlisi’nde vukua gelen deniz faciasından, kurtulabilen Ahmed Abidin ve Sabri San, dün sabah şehrimize (İstanbul) gelmişlerdir. Bu iki cesur ve talihli denizci, dün Barzilay kumpanyasına giderek kazayı anlatmışlardır. Kendilerine elbise ve para verilen denizciler, müteakıben Haliç’de bulunan Doğan vapuruna yerleştirilmişlerdir. Samsun vapuru armatörü Barzilay demiştir ki: “Bu kazada bizim gemimiz gitti. Fakat, biz, bundan ziyade bu fakir ve fukara gemicilerimizin maruz kaldığı felaketten çok üzgünüz.”
Ereğli’de vaziyet
Dün Ereğli’de Şadan vapurunun kurtarılmasına çalışılmıştır. Kaplan, Zonguldak ve Galata şilepleri, Gemi Kurtarma şirketi mütehassısları tarafından muayene edilmiş, üçünün de yaraları tetkik edilerek kurtulmalarına imkan bulunmadığı neticesine varılmıştır. Geyve tahlisiye gemisi, Mete şilebinin kurtarılması için çalışmaktadır. Limanların olmayışından nice gemiler denizin azgın dalgalarına dayanamayarak karaya düştüler. Tüccar Sadeddin diyor ki. Ereğli’de Millet vapurunun batması, beş altı vapurun karaya oturması, birçok motörün parçalanmasıyla neticelenen deniz faciasını mahallinde gören Ereğli’de kömür ticareti yapan Sadeddin de bu acıklı hikâyeyi şöyle anlatmıştır: - Böyle felâketli anlarda vapurlar karaya giderken düdüklerini gemilerin direklerine bağlayarak bunu daimi surette öttürürler. Beşi çeyrek geçe ilk düdük sesi başladı. Bu Millet vapurunun düdüğüydü. Sonra Şadan, Kaplan, Yunan bandıralı Nimikas vapurları da düdüklerini öttürmeye başladılar. Millet vapuru düdük öttürerek kalkmak istedi. O sırada yüklü olarak civarında bulunan Nimikas vapuruna bindirdi. Besim Kaptan arkadaşımdır.
Karaya sürüklenmiş olan Samsun Vapuru.
Akşam beraberdik. İhtiyatlı bir kaptandır. Kendisi biraz da rahatsızdı. Kaptan bu tehlikeli komşuların yanından kalkıp daha açıklara demirlemek istiyor, fakat o sırada geminin kıçüstü gittiği fark ediliyor. Besim Kaptan hemen geminin muayenesini emrediyor; Üç ve dört numaralı ambarların yarıya kadar suyla dolduğunu, suların kazan dairesine girmekte olduğunu fark ediliyor.
Boğulmamak için karaya bindirmek üzere vapuru çeviriyorlar. Fakat maalesef gemi karaya 500 metre kadar mesafedeyken birdenbire batıyor. Sabahın alaca karanlığında onun yalnız bacasıyla direği gözüküyordu. Bilahare Sümer vapuru da gelerek karaya bindirdi. Bunları Mete ve İkbal şilepleri takip etti. Yalnız başka yerler varken tayin edemediğimiz bir sebepten dolayı Zonguldak vapuru da Kaplan vapurunun yanına geldi ve orada karaya oturdu. Busuretle Şadan ve Kaplan vapurları, dalgaların tesiriyle birbirine çarparak harap oldular. Tan vapuru dün kurtarıldı. Mete vapuruyla İkbal vapurunun kurtarılmasına çalışılıyor. Faciadan evvel limanda Bakır ve Anadolu şilepleri vardı. Bunlar fırtına koparken kalktılar. Şule, Sakarya ve Samsun kaldılar. Samsun gitmek istedi, fakat Bababurnu açıklarından geri döndü. Boğulanlardan yedisinin cesedi bulundu.”
Nimet vapuru baştankara karaya oturmuş halde.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.