Ka Heves Eder İdi
14 Mart 2021, Pazar 15:21KA HEVES EDER İDİ
Yıllar önce duyduğum ama kimden dinlediğimi şimdi hatırlayamadığım çok güzel bir fıkra vardır. Zaman zaman yeri geldiğinde etrafımdakilere anlattığım bu fıkra bence pek bi manidardır.
Efendim:
Devr-i saltanata İstanbul’un Kumkapı nam semti meşhurunda mukim kundura tamircisi bir Kirkor Efendi varmış.Tebaai sadıkadan ermeni bir vatandaşımız.
Bir gün bu Kirkor efendi irtihal etmiş.
Karısı Surpihi dudu hem feryadı figan ile ağlar hem de iki eline dizlerine vura vura ağıt yakarmış.
Ka Kirkor Efendi beni bırakıp nerelere gidoorsun? Ka benim Kirkor’um her bir lisanata vakıf idin. İngilizce anlar, Fransızca yazar, Arapçayı bülbül misali konuşur idin. Her bi daim baklava-börek yer, biftek, pirzola ile beslenir idin. Sultan Abdülhamit efendimiz ile yan beyan oturoor idin deyince arkadaşı ve kapı komşusu Haykanuş dudu dayanamaz.
A Surpihi sen deorsu zo, rahmetli Kirkor efendi Osmanlı idi türkçe kelamı zor eder idi, ermeni idi Ermeniceyi bilmez idi, İngilizce ve Fransızcayı duymamış, arapcadan habersiz idi. Her gün sade suya çorbayı zor bulur iken baklava-böreği noelden noele bulamaz, biftek-pirzolanın tadını bilmez idi. Sultan Abdülhamit efendimiz ilem bırak yan beyan oturmayı, Sultan efendimizin nerede oturduğunu dahi bilmez idi deyince Surpihi dudu ka biloorum zo bileorum ama ka heves eder idi be heves idi diye cevap vermiş.
Ben de yıllar boyu çok şeye heves ettim. Bazı bazı heves ettiklerim oldu. Olmayanlara da olduramadıklarıma da ka heves eder idi deyip gülüp geçtim.
Aile için de bile yaygınlaştı bu fıkra. Olmayan bir isteğe filan ka heves eder idik deyip güler geçerdik. Yıllar geçti bu fıkrayı duyduğumdan bu yana.
Gün geldi ihtiyarlık kapıyı çaldı. Saatlerce yol kat eden bacaklarım bedenimi taşımaz oldu. Dimdik ambar merdivenlerini, şeytan çarmıklarını inip çıkarken sızlamayan dizlerim bükülmez oldu. Devir değişti. Gemiler değişti. İnsanlar değişti. Yaşam değişti. Mesleğe beraber başladığımız arkadaşların çoğu yavaş yavaş demir aldı bu hayattan, selviler altı köylerine demirlediler. O haşmetli, güzel, alımlı karakoçyar, dünyayı gezdiğimiz cargolar, tankerler Aliağa’nın yolunu tuttu. Enkazlarından çekilen inşaat demirleri çoktan hapis oldu mantar gibi biten şehir varoşlarında ki apartman kolonlarında.
Bu kıyım mı desem hayatın gerçekleri mi, realite mi desem isim veremediğim değişim sonucu gemi güvertelerinden sokağa savrulan birkaç denizci eskisi dostumla havalar müsaade ettikçe ayda-yılda bir deniz kıyılarında buluşup eski günleri yadediyoruz.
Hepimizin farkında olduğu bir gerçek var ki bunu da bildiğimiz halde birbirimize ifade etmekten çekiniyoruz. Artık hiç birimiz ayaklarımızın altında titreyen bir güverte, kumanda edeceğimiz bir gemi, manevra yapacağımız bir liman, kumanda edeceğimiz bir personel bulamayacağımızın bilincindeyiz. Bir daha kaptan kamarasında ki ranzamızda uyanamayacağımızı da biliyoruz. Makine dairelerinin kendine özğü kokusunu duyamayacağız. Ana makinenin titreşimlerini, jenaratörlerin vibrasyonlarını hissedemeyeceğimizi biliyoruz. Ama Sanayi-i Nefise Mektebinin rıhtımında oturup Boğaz’dan geçen gemilere bakıp iç geçirmekten ve bir gün o gemilere kumanda edebileceğimizin hayalini kurmaktan da vazgeçemiyoruz.
Ve de biliyoruz ki bu hayallerimiz artık asla gerçek olamayacak.
Ama…
Ka heves edeoruz be heves edeoruz.
2013 Teşrinievvel
Yazı: H. Tuncay Alpman© Copyright (İZİNSİZ KOPYA EDİLEMEZ)
14/03/2021
