İSTANBUL’DA DA ALIŞKANLIKLARINI DEVAM ETTİRİYORLAR
10 Ocak 2021, Pazar 18:02İSTANBUL’DA DA ALIŞKANLIKLARINI DEVAM ETTİRİYORLAR
Gazetedeki yönetici ağabeylerimizden biri eskiden kullandığı İstanbul / Kozyatağı’ndaki ofisini kiraya vermek için tamir ediyor. Çünkü ofis uzun yıllar kullanım sonucu bakımsız hale gelmişti. Hatta o ofisle alakalı size bir sır vereyim. Ofiste uzun yıllar kitap, fotoğraf, belge, film ve gazete küpürlerinden oluşan 250.000 adetlik Türkiye’nin en büyük deniz arşivlerinden biri gizlice muhafaza edildi. 1 ay önce de o arşiv İstanbul’a yakın bir ile taşındı. O arşiv İstanbul’da muhafaza edilirken arkadaş ve komşularına ağabeyimiz, arşivin emniyeti için arşivin başka bir yerde olduğunu söyledi. Bu arşiv, taşınmadan önce ağabeyimiz eşinin rahatsızlığıyla uzun süre uğraştı. Eşi vefat edeli de yaklaşık 2 yıl oldu. Dibe vurduğu o dönemde içimizde bulunan bir arkadaşımız ona çok büyük destek verdi. Evinden yemekler taşıdı, evini temizledi, söküklerini dikti ve ağabeyimiz şu anda kendine gelmiş durumda. Yazılarını yazıyor, gazetemizde yöneticiliğine devam ettiği gibi Türkiye’nin ilk deniz portalı olan Yelkenci.org’un Genel Yayın Yönetmeni olarak görevini sürdürüyor.
Gelelim esas konumuza…
Kapının önüne ayakkabı, terlik konması orada aile olduğu izlenimi yaratmak için olabilir mi? ( Yoksa örgüt evi mi? )
Perdeler gündüz olmasına rağmen sıkı sıkıya kapalı.
Ağabeyimiz ofisini tamir için Kozyatağı’na sık gelip gitmeye başlayınca karşısındaki 20 numaralı dairenin kapısının önünde ayakkabıların, terliklerin karmakarışık düzensiz olarak durduğunu her geldiği gün görüyor ve kendi kendine oraya çok çocuklu bir ailenin taşındığını düşünüyor. Ağabeyimizin kendisi oto kontrolden yana bir insan olduğu için kardeş bildiği apartman görevlisi Nevzat’a ‘’Burada kimler oturuyor? Kaç kişi oturuyor? Gizli örgüt üyesi olabilirler mi? Bu binada hep aileler oturduğu için aramıza saklanmış PKK’lı veya Kripto Fetocu olabilirler mi?’’ sorusunu yöneltiyor. Nevzat da ağabeyimize ‘’ Ağabey, onlar aile.’’ diyor.
Ağabeyimiz: Nereden geldiler?
Nevzat: Eskişehir’den geldiler.
Ağabeyimiz ‘’Bu kapının önünün hali ne?’’ diyor ve ağabeyimiz apartman yöneticisine durumu bildiriyor.
Nevzat, ağabeyimize ‘’Üç kız kardeş oturuyor. İkisi bankada çalışıyor, biri okuyor.’’ diyor. Ağabeyimizde Nevzat’a ‘’Bu anlattıkların örgüt üyesi olmadıkları anlamına gelmez.’’ diyor.
Yöneticinin ikazı üzerine 3 kız kardeşten bir tanesi ayakkabıları fotoğrafta gördüğünüz şekilde duvarın dibine, sağ köşeye ayağıyla iterek topluyor.
Ağabeyimiz şöyle düşünüyor: ‘’Acaba çok dindar oldukları için mi ayakkabılar kapıda?’’
Öyle olmadığını kısa bir süre sonra anlıyor. Bunu nasıl anlıyor derseniz ağabeyimizin daire kapısında boş plastik kapsül takılı. Bunun ne işe yaradığını burada yazmıyorum. Dairede oturanların daireden dışarıya ayakkabıyla girdiklerini ve çıktıklarını fark ediyor. Üstelik kapının dışındaki o pis, tozlu ayakkabı ve terlikleri de giyebiliyorlar. Bu süre içinde binada yönetici değişikliği oluyor. Yönetici seçilen Burak Bey’e durumu anlatıyor. Burak Bey’den aldığı cevap ‘’Ağabey boş ver, nasıl olsa kiraya verip gideceksin.’’ oluyor. Ağabeyimiz Burak Bey’e ‘’Kardeş burayı kısmet olursa, beğenirse, bittiği zaman emekli bir büyükelçinin yaşlı kız kardeşine kiraya vereceğiz. O da burada yardımcısı hanımefendi ile birlikte oturacak. Bu durumu görürse sanırım tutmazlar.’’ diyor.
Maalesef İstanbul’a gelenler taşrada edindikleri alışkanlıklarını İstanbul’da da sürdürmeye devam ediyorlar. ONLAR İSTANBUL’A UYACAĞI YERDE İSTANBULLULARI KENDİLERİNE UYDURMAYA ÇALIŞIYORLAR. AĞABEYİMİZİN NE CİNS OLDUĞUNU BİLMİYORLAR.
NE TÜR EĞİTİM GÖRDÜĞÜNÜ DE BİLMİYORLAR.
Ben buradan bir, iki şey söyleyeyim. Karşı komşuları kendilerine çeki düzen vermezse her iki taraf içinde huzursuz bir dönem başlamış olacak.
Gölge Kaptan
10/01/2020