İ. Erkın Özkan / Katamaran Maya (5.Bölüm)
17 Ağustos 2020, Pazartesi 13:05
18 TEMMUZ ÇARŞAMBA CADIZ/İSPANYA - BARBATE/İSPANYA
Sabah 07:30 gibi yola çıktıktan hemen sonra iki ayrı rota planı üzerinde anlaştık. Birincisi Almeria’ya kadar ulaşmak, ikincisi doğrudan Cartagena’ya ulaşmaktı. Kararsız kalma nedenimiz Cebelitarık’ın kaç saatte geçileceğini tam olarak kestirememekti. Kararı geçiş sonrasına bırakarak seyrimize başladık.
Çıkış sonrası tam arma çok güzel bir yelken seyri ile güneye doğru ilerledik. Giderek artan rüzgar ve dalga, şartları daha ağır bir hale getiriyordu. Ara sıra sağanaklar halinde 25-30 knot rüzgar ile karşılaştık. Seyir güvenliği için yelkenlere camadan vurduk. Üç metre civarına yükselen dalgaların arasında 5-6m yüksekliğinde farklı bir açı ile gelen dalgalar ile karşılaşmaya başladık. Otopilot artık dümen tutamaz olmuştu. Onu devre dışı bırakıp dümenin başına oturdum. Şartları giderek ağırlaşan bu durumdan kurtulmak için arkadaşlarımla birlikte karaya yaklaşarak saçak altına girme kararı verdik. Dört saat kadar dalgalar ile boğuşarak karaya yaklaştık, sonunda dalgalar bir nebze hafifledi. Deniz çamaşır makinesi içindeki su gibi çalkalanıyordu. İlginç bir şekilde büyük dalgalar aşılırken, pervaneler sudan dışarı çıkarak çürük su yaratıyor ve itici gücümüz kayboluyordu. Hızımız bazen 1 deniz mili civarına düşüyordu ve en fazla 2 deniz mili yol alabiliyorduk. Sanıyorum okyanus dersimizi vermeden bizi Akdeniz’e göndermek istemedi, hepimizi serseme çevirdi ve Cebelitarık geçişine izin vermedi. Buna direnmek yerine ekip iyice yorulduğu için biraz gerimizde bir marina aradık. Rotamızı biraz geri çevirme pahasına Barbate diye bir marina bulduk ve dalgaları kıç omuzluktan alarak marinaya girdik. Kendi imkanlarımızla seçtiğimiz bir yere bağlandık. Marina ofisi olduğunu düşündüğümüz binaya evraklarımızı alarak gittik. Ofiste tek başına çalışan bir hanım vardı. Giriş işlemlerimizi tamamladık ve tekneyi bize gösterilen yere naklettik. Suda bırakılan bir koltuk halatının pervaneye dolanmasını takiben soğuk Atlantik suları ile tanışmam bir zorunluluk oldu. Üstelik de bunu gözle görülür pis suları olan bakımsız bir marinada yapmak zorunda kaldım. Yapacak bir şey yoktu, önceden şnorkeli kullanarak yaptığım halat temizleme tecrübemden sonra bu işlemi şnorkelsiz yaparak ağzıma deniz suyunun gelmemesini sağladım. Yarım saatlik uğraştan sonra halat zarar görmeden pervaneden çözüldü ve tekne sağlam bir şekilde bağlandı.
Filmlerdeki ıssız Amerikan kasabaları gibi bir marina ile karşılaştık. Kasaba tarafı ise epey sessizdi, hani diken toplarının rüzgarda yuvarlandığı, inin cinin top oynadığı kasabalardan. Levent yine teknede kalmayı tercih etmişti. Açıkçası bu bana yaptığı en büyük destek oluyordu, yoksa tekneyi ıssız bir marinada tek başına bırakamazdım. Sayesinde internete ulaşıp işlerimi yürütebiliyordum. Kasabaya inince internette şirket işlerimi tamamladım. Yüce ve Cem’le birlikte Nani Bar’da Paella yedik. Levent yanımızda olmadığından bu yemeği ne yazık ki kaçırdı. Eninde sonunda düzgün ve şehre yakın bir marinada bunu hep birlikte yapacaktık. Fazla geç olmadan tekneye dönüldü ve ertesi sabah çıkış için gerekli olan hazırlıklar yapıldı.
19 TEMMUZ PERŞEMBE BARBATE/İSPANYA - CARTAGENA/İSPANYA
Sabah erken yola çıktık, yediğimiz dayak sonrası karar ters akıntıya rağmen kıyıdan fazla açılmadan gittik. En fazla 3 deniz mili yol alabiliyorduk ama dalga fazla rahatsız etmiyordu. Çok uzun süren bir akıntı kazıma seyri ile saat 14:00 civarları Tarife ve sonra Gibraltar (Cebelitarık) bordalandı. Yüce’nin söylediğine göre Cebelitarık (Cebelleş ey Tarık’tan) geliyordu. Akıntı giderek düşüyor, teknenin hızı artıyordu. Nihayet evimizin kıyısında bulunduğu Akdeniz’e kavuşuyorduk. Bir süre sonra deniz çarşaf gibi olmuştu ve salınım kalmamıştı. Okyanustan sonra alışık olmadığımız bir durumdu bu. Soğuk hava yerini sıcak havaya bıraktı, hepimiz soyunduk, mayolarımızı giydik.
Rotamızı revize ettik ve 2 gece seyir yaparak Cartagena’ya ulaşmaya karar verdik. Nöbet listeleri tekrar düzenlendi ve yoğun boğaz trafiği arasında seyre devam edildi. Cem Kaptan nöbetindeyken hepimiz dinlenmek için kamaralara çekildik. Aniden yoğun gemi düdükleri duyunca Yüce ve Ben kamaralarımızdan iki zıplayışta kendimizi köprü üzerinde Cem kaptanın yanında bulduk ve durumun ne olduğunu anlamaya çalıştık. Cem Kaptan ilk geminin iskeleye, ikinci geminin sancağa dönüş göstermesi üzerine, iki geminin arasından geçme kararı almıştı. Ancak fazla sayıda çalınan gemi düdüğünün olması nedeni ile bir tuhaflık olduğu kararını vererek, olduğumuz yerde geri dönerek yapmakta olduğumuz manevrayı iptal ettik. İki gemiyi de iskelemizde bırakarak yeni bir rota belirledik. Yeni rotamızda gemilere yakınlaşınca öndeki geminin arkadakini çelik halat ile çektiğini fark ettik. Yeni bir manevra ile arkadaki gemiyi sancak manevrası ile geçtik ve tekrar düzgün rotamıza oturduk. Bundan sonra AIS sisteminde beliren gemiler ile ilgili verilen bilgileri daha dikkat ile gözden geçirecektik.
Bu arada epeydir oltalarımızda tık yoktu, herhalde balık konusunda kısmetimiz azalmıştı, tutamazsak satın alacaktık artık balık yemek istiyorsak.
20 TEMMUZ CUMA BARBATE/İSPANYA - CARTAGENA/İSPANYA
Gece seyrimiz fazla dalga olmayan denizde devam ediyordu, arada yunus ziyaretlerine hayran kalıp mutlu oluyorduk. Fazla dalga olmayınca, gemi trafiği de kalmayınca düzenli bir gece seyri oluyordu, notlara göre de rahatsız edici hiçbir durum yaşanmıyordu. Öğle yemeği için Yüce buzdolabındaki son orkinosu çıkartarak çözülmeye bıraktı. Biz de öğle saatinde sahile yaklaşıp demir attık ve hazırlanmış olan balıkları, rakı eşliğinde uğurlama kararı aldık. Denize ilk giren ben oldum, akıntının normalden fazla olduğunu fark ettim ve ekibi uyardım. 1-1,5 millik bir akıntı insanı hızla tekneden uzaklaştırıyordu. Benden sonra giren tüm arkadaşlarım suya bıraktığımız bir halat eşliğinde serinledi. Yemeğin sonlarına doğru gelen sahil güvenlik teknesi burada duramayacağımızı kibarca belirtince demiri toplayarak tekrar yola koyulduk.
Cartagena rotamızın en önemli haberi Levent’in sigarayı bırakma kararı alması oldu. Buna çok sevindim, ne yalan söyleyeyim, hiçbir arkadaşımın bir tane bile sigara içmesini istemiyordum. Cartagena’ya gece varmak istemediğimizden tekne süratini iyice düşürüp ve ağır bir sürat ile seyre devam ettik. Bir süre sonra pupadan güzel bir rüzgar almaya başladık, bu nedenle yelkenleri açtık ve ayı bacağı ile güzel bir seyre başladık. Yelken açarken ön yelkende ne olduğunu tam olarak anlamadığımız bir sıkışıklık oldu, nedense tam açılmadı. Deniz ortasında bakmamak için sorunun incelenmesini marinaya bıraktık ve seyir yapmaya devam ettik.
Gece telsizden pan pan mesajı duyduk, kulak kesildik ve anladık ki mülteci adayları denize atlamışlar, tekneleri su alıyormuş. Bu nedenle bir başka gemi telsizden durumu yetkililere bildiriyordu. Gecenin ilginç anlarından biriydi, yakınlarda gerçekleştiğinden, bizi bir süre konuya odaklanmaya ve uyanık kalmaya mecbur etti.
21 TEMMUZ CUMARTESİ BARBATE/İSPANYA - CARTAGENA/İSPANYA
Sakin bir gece seyri ile Cartagenaya ulaştık. Port Cartagena çok korunaklı iç içe geçmiş bir liman, bu nedenle tüm manevralarımız kontrollü bir şekilde rahat gerçekleşti. Yakıt istasyonuna bağlandık ve yakıt aldık, ödememizi yaptıktan hemen sonra gösterilen yere rahatça bağlandık. Marina işlemlerinden sonra elektrik ve su bağlantılarımızı yaptık. İspanyollar Cumartesi öğleden sonra çalışmadığı için Levent ile balık malzemeleri ve teknedeki eksik malzemeleri alabileceğimiz bir dükkana yürüdük. Dönüş yolunda aynı dükkandan malzeme almış olan bir yatçı bey ile tanıştık. İsveçli George ile yürüyüş sırasında yaptığımız sohbette 65’lerindeki bu delikanlının 40 yıldır açıkdeniz yarışçılığı yapmış, muhtelif sayıda yelkenli teknenin sahibi olduğunu öğrendik. Tekneler ile ilgili müthiş bir bilgi hazinesi ile tanıştığımızın farkına vardık. Yolda ön yelkenimizdeki problemden bahsettiğimizde eğer istersek sorunu anlamak üzere yardımcı olabileceğini söyledi. Ben de direğe çıkıp sorunu öğrendikten sonra bilgisi için kendisini rahatsız edeceğimizi belirtip teşekkür ettim. Malzemeleri aldıktan sonra yol üzerinde kahvaltı edecek bir şey bulamadığımızdan tekneye geri döndük ve sandviç yaparak öğlen saatlerinde kahvaltımızı yapmış olduk.
Fazla oyalanmadan market alışverişi operasyonu için Yüce, Cem ve ben yürüyerek marketin olduğu bölgeye gittik. Düzenli ve işini bitirmiş bir şehir görünümündeydi burası. Alışverişimizi bitirdik ve bir taksi ile tekneye döndük. Bir şeyler yedik, internet işlerimizi yaptık ve sıra ön yelkenin problemini anlamaya geldi. Yüce’yi direğe çıkardık, problemin fotoğraflarını çekti. Fotoğrafları incelediğimizde problemin oldukça ciddi olduğu ortaya çıktı. Fotoğrafları George’a da gösterdiğimde direğe çıkarak incelemesi gerektiğini söyledi. George’u direğe çektik, sorunumuzu anladıktan sonra, çelik taşıyıcının yıpranmış olduğunu, tellerinin %50 oranında koparak zayıfladığını, bu nedenle ana direğin de tehlikede olabileceği bilgisi ile aşağıya geldi. Teknede bir inşaat, 2 makine, bir de elektronik mühendisi vardı. Üzerine yelken uzmanı George’un da katılması ile alüminyum üst parçanın kesilerek çıkartılmasını, çelik telin açığa çıkartılmasını ve halat ile bağlanmasını, ek olarak mandar halatının öne çekilerek iyice gerilmesini, birlikte karara bağladık. Bu karar sonrası tamiri yapılana kadar ön yelkenler devre dışı kaldı.
Tezmarin yetkilileriyle irtibat kurup çektiğimiz resimleri e-posta ile gönderdim. Ön yelkeni sadece açıp kapatarak böyle bir soruna neden olabileceğimizi kesinlikle düşünmüyorum, umuyorum bu tamiri garanti kapsamında çözeceklerdir.
Akşam güneş alçalmaya başlayınca öğlen hiçbir şey yemediğimizi hatırladık. Planda şehre inip deniz ürünlü paella yemek vardı, Yüce ve Cem öncü olarak yola koyuldular ve restoran aramaya başladılar. Levent ile ben diz problemi nedeniyle ağır ağır yürümek üzere yola çıktık. Yol üzerinde rastladığımız dondurma cazip geldi ve aç karnına birer dondurma götürüldü. Biraz yürüdükten sonra Yüce ve Cem ile buluştuk ve buldukları restorana oturduk. Siparişlerimizi verdik, hiç bekletmeden getirdikleri birkaç meze açlığımı bastırmıştı. Dondurma, meze, bir koca tabak da paella kayboldu ortadan, nereye gitti anlamadım. Daha sonra yürüyerek marinaya döndük.
O güne kadar biriken tişört, bir eşofman, çorap vs gibi çamaşırlarımı teknede banyonun lavabosunda çitiledim ve duruladım. Sonrasında ben de bir duş aldım. Artık hepimiz temizdik ama ütüsüzdük. Gençliğimden beri ütüsüz kıyafetler giyerim, bekar yaşarken sadece görünen yaka bölümlerini ütüler üzerine bir kazak giyer ve okula giderdim. Şimdi de teknede kim görecekti tişörtümün ütüsüz olduğunu? Zaten bir süre sonra vücut ütüsü oluyordu ve kırışıkları açılıyordu, en azından benim şikayetim yoktu bu durumdan.
Değerli deniz severler, 2012 yılında almış olduğum Lagoon 400 teknemin Türkiye’ye transferi hikayesini birkaç bölüm halinde sizlerle paylaşacağım. Benim için ilk olan bu uzun deniz yolculuğundan çok bilgi edindim. Gitmeden önce 6 ay kadar konu ile ilgili çalıştım, yazılar okudum, navigasyon çalışmaları yaptım, seyir planımı tamamladım. Sonrasında transfer günü gelip çattı ve hikayemiz başladı. Okyanus nedir, gelgit nasıl planlanır, gelgit bölgelerinde marina nasıl seçilir, hava durumuna göre nasıl seyir planı yapılır, gece seyri, yelken kullanımı, seyirde balık avı gibi birçok detay barındıran seyir notlarımı umuyorum sizler de keyifle okursunuz. Yapılan hatalar, alınan doğru kararlar, arkadaşlık ilişkileri notlarım içinde yer alıyor. Sorularınız, yorumlarınız için yukarıdaki e-posta adresimden doğrudan iletişim kurabilirsiniz.
Fotoğraflar: İzinsiz Kopya Edilemez© Copyright
Devam Edecek
