GÜN BUGÜNDÜR…
10 Haziran 2022, Cuma 15:02Çok farklı, çok detaylı tezatları içinde barındıran bir cümledir, gün bugündür.
Daha doğrusu bu cümleyi hep bu şekilde ve anlamda görmüşümdür. Hem zaferlere giden yolda itici bir söylem gücüdür. Hem de işin sonunda düşülmesi muhtemel o dipsiz kuyuya itilirken söylenen, tatlı bir zehirdir.
İçinde bir fırsatçılık barındırır. Karlı bir durumun arifesindeki o hırs yoğunluğunun dayanılmaz çekiciliği ve sabırsızlığını yansıtır. Bir bakıma da uzun süredir beklenen ortamın oluştuğu zannıyla, alabildiğine hoyratça ve alabildiğine saygısızca, seviyesizce ve pervasızca ortalığa atılıp histeri krizlerine bürünmeyi de gösterir. Böylesi garip, acınası hallerin aynaya yansıtılmasındaki sırlı bir cümledir de aynı zamanda.
Bazen kişiler için hayat bulur yukarıdaki ifadeler. Ulaşacağı her ne ise, ulaşmak istediği karlı, kazançlı durum ne ise, kişi için yegâne hedeftir o yolda yapacakları. Her türlü söylem, her türlü eylem ve hatta her türlü gayri ahlaki, gayri kanuni çalışmalar da, o yolun sonunda nihai hedefe ulaşmak için olmazsa olmazlardandır. Sonuçta hedefe ulaşmak ve elde etmek esastır. Bu amaç uğruna, hedefe yürürken, gün bugündür düsturunu hayata geçirirken, etrafta bulunan diğer zevatın, çevrenin, kişilerin ne durumda olacakları veya o sihirli cümlenin hayata geçmesi ile bu işin sonunda hangi durumla karşı karşıya kalabilecekleri önemli değildir. Hukuk, adalet, ama, fakat, vicdan, insanlık vs. sayın sayabildiğiniz kadar. Hiçbir anlamı ve hiçbir karşılığı olmayan nafile sorgulamalardır ancak. Sonuçta “gün bugündür” gazına gelip, at koşturan kişi elbette karşılığını bir şekilde alacaktır.
Elbette ki kişiler için bu at koşturmasının, gün bugündür şiarı ile elde ettiklerinin varsa gayri kanuni yansımaları, hukuk temelinde karşılığını bulur. Bunu yapmak ve adaleti sağlamak o kişinin içinde bulunduğu toplumun yaşadığı, kamusal hayatın sürekliliğini sağlayan yapının kısacası “devlet” mekanizmasının görevidir.
Peki, bu sihirli “gün bugündür” cümlesini kendisine şiar edinen yapı bir devlet ise ve bu devlet bu sihirli sözle zaman içinde sürekli ganimet elde eden korsan bir zihniyete sahip ise o zaman ne olacak?
Bu devletin zaman zaman, tarihin belli dönemlerinde ortaya çıkan fırsatları ganimet görüp, herhangi bir kanun, kural tanımaksızın, hiçbir uluslararası hukuka, kurala uymaksızın bu sihirli sözün peşinden koşmasına ne diyeceğiz? Yapılmış tüm anlaşmalara, tüm barış ortamına, tüm iş birliği ve ortak yarar çağrılarına karşı çıkıp, dediğim dedik çaldığım düdük tavırlarına karşı ne yapacağız?
Elbette ki, tarih boyunca bu tür azıtmalara karşı ne yapıldı ise, bu tür histeri tavırları ile saldırganlaşan devletlere ne yapıldı ise aynısı yapılmalıdır. Tabii ki uluslararası hukuk ve kurallar ne diyorsa o şekilde olmak kaydı ile.
İşte bu sihirli söz olan “gün bugündür” ün dayanılmaz cazibesine kapılan, Adalar Denizi’nin karşısındaki sözde komşumuz Yunanistan’ın Başbakanı Miçotakis, birkaç hafta önce ABD Kongresi’nde konuşma yaptı. Konuşma metnine bakınca, Avrupa Birliği’nin 2021 Türkiye raporunun ilgili bölümlerinde geçen ifadelerle anlam ve hedef bakımından birebir örtüşen, birbirini destekleyen cümleler olduğunu da ayrıca gözden kaçırmamak gerekir. Zira Yunanistan bu pervasızlığının ve sözde cesaretinin dayanağını, tarih boyunca ortaya koyduğu saldırgan ve hastalıklı yapısı gereği AB ve ABD’den almaktadır.
Yunan Başbakan Miçotakis, her bir cümlesini tamamladıktan sonra, kendisinin dahi şaşırdığı ve beklemediği bir şekilde ABD’li Kongre üyelerinin ayakta alkışlaması ile, muhtemelen içinden “işte gün bugündür” diye geçirmiştir desek abartmış olmayız.
Yunanistan, 1821 Mora İsyanı ile başlayan devlet olma sürecinin ilk gününden, Başbakan Miçotakis’in ABD Kongresi’ndeki konuşması da dâhil bütün bu zaman içinde hep bu sihirli “gün bugündür” sözünün peşinden koşarak bu günlere geldi.
Kısaca özetlersek, Yunanistan kuruluşundan itibaren “Megali İdea” fikrini somut olarak coğrafya üzerinde de hayata geçirmek ve topraklarını sürekli genişletmek için hep bir fırsat kolladı. Her yakaladığı fırsatı da “gün bugündür” diyerek hayata geçirmeye çalıştı. Kiminde başarılı oldu, kiminde ise o dipsiz kuyunun içinde kaldı.
Adalar Denizi’ndeki adaların durumu herkesin malumu. Hukuk ve kural tanımaz bir şekilde, Paris ve Lozan Antlaşmalarının hilafına fiili durum oluşturması, gayri askeri statüde olması gereken onlarca adayı baştan aşağı silahlandırıp, kara-hava-deniz üsleri ile tahkim etmesi ayrı bir dert. Hiçbir hukuki ve coğrafi hakkı ve yetkisi olmamasına rağmen Doğu Akdeniz’de hak iddia etmesi ise başlı başına bir aymazlık ve pervasızlıktır.
Ama işte o cümle yok mu o cümle “gün bugündür” cümlesi. İnsan Başbakan da olsa, aklını başından alıyor, olmaz hayalleri kurduruyor.
Peki, tek başına mı bu hayallere kapılıyor Yunanistan. Kendi plan ve programları doğrultusunda mı yapıyor bütün bu saldırganlıkları?
Elbette hayır.
1821 Mora İsyanında arkasında olan İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya’nın görevini son 10 yıldır ABD almış durumdadır. Bu iki dönem arasında ise Avrupa’nın başat ülkeleri İngiltere ve Fransa her daim Yunanistan’ı her ortamda desteklemiş ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır.
Aslında ABD Kongresi’nde tam bir tiyatro oynanmıştır.
Miçotakis aklında gün bugündür düşüncesiyle, uygulamaya çalıştığı hukuk dışı 12 mil karasuları sınırına, hukuk dışı hava ve kıta sahanlıkları uygulamalarına haklı olarak karşı çıkan Türkiye’yi yayılmacı emellerle suçlarken,
ABD Kongre üyeleri aslında, Yunanistan’ın hukuk tanımaz pervasızlıklarını alkışlıyorlardı.
Miçotakis aklında gün bugündür düşüncesiyle, Yunanistan’ın demokrasinin doğduğu, Avrupa’nın uygarlık-medeniyet beşiği ve insanlık değerlerinin merkezi olduğunu söylerken,
ABD Kongre üyeleri aslında, Yunanistan’ın Lozan Barış Antlaşması ile her türlü yaşam ve inanç hakları garanti altına alınmış olan Müslüman Türk azınlığa karşı yaptığı ve Adalet Divanı tarafından da kabul edilen hak ihlallerini, kapatılan Türk okullarını, minareleri kesilerek ambar, depo, vs haline getirilen camilerin kullanım dışı bırakılmalarını alkışlıyorlardı.
Miçotakis aklında gün bugündür düşüncesiyle, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de istikrarı bozucu kışkırtıcı eylemler yapmakla ve kendisinin hem hukuki, hem coğrafi, hem de matematik bilimine aykırı olarak elde etmek istediği münhasır ekonomik alanını işgal etmekle suçlarken,
ABD Kongre üyeleri aslında, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki gayri hukuki taleplerini dile getirmesini, kendi kuracağı oyun planına göre yönlendirebileceği ve Türkiye’ye karşı kullanışlı bir “eyalet-proxy devlet” edinmelerini, hiçbir zorluk çekmeden bütün bir Yunanistan topraklarına ve Adalar Denizi’ne uzun süreli yerleşmelerini alkışlıyorlardı.
Miçotakis aklında gün bugündür düşüncesiyle, Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgalci olduğunu ve Kıbrıs’ta hiçbir zaman iki farklı uluslu iki farklı devlet olmayacağını söylerken,
ABD Kongre üyeleri aslında, Yunanistan’ın Pan Helenik rüyalarını, Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşeceğini, EOKA terör örgütünün Kıbrıs Türklerine yaptığı soykırımı ve Kıbrıs Rum tarafının ve Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı tüm ortamlarda yaptığı hasmane ve düşmanca tavırlarını alkışlıyorlardı.
Miçotakis aklında gün bugündür düşüncesiyle, Türkiye’nin saldırganlığını anlatırken,
ABD Kongre üyeleri aslında, Yunanistan’ın on yıllar boyunca Türkiye aleyhine faaliyet gösteren ASALA, PKK ve aşırı silahlı terör örgütlerine verdiği her türlü desteği, Yunan toprakları içinde oluşturdukları terör kamplarını ve teröristleri korumalarını alkışlıyorlardı.
Miçotakis, Avrupa Birliği’nin eline verdiği replikleri ABD Kongre Sahnesi’nde oynamış ve kongre üyelerinden hakettiği alkışı almıştır. Hem de ayakta alkışlanarak. Her türlü hak gaspına meyilli ve bu işlerin ustası olan Yunanistan için bundan büyük gurur olabilir mi?
Aslında Yunanistan devleti ve milleti için gerçekten de gün bugündür.
Olmayacak bir rüyaya kapılarak, Türkiye’nin hakkı olan “Mavi Vatanından” tek bir damla suyu dahi alamayacaklarını, Adalar Denizi’nde ve adalarında haksız ve hukuksuz bütün uygulamaların sonlandırılması gerektiğini, özellikle hem ABD hem de AB’yi arkalarına alarak karasularını 12 mile çıkarma hazırlıklarından vazgeçmeleri gerektiğini, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’na Lozan Barış Anlaşması ile verilmiş olan bütün haklarının eksiksiz ve tavizsiz yerine getirilmesi gerektiğini anlayabilmeleri için gün bugündür.
Anadolu’nun işgali ile giriştikleri tecavüz ve katliamların sonunda düştükleri o dipsiz kuyuyu, Kıbrıs’ta giriştikleri katliamların sonunda uğradıkları o utanç verici durumları tekrar düşünmeleri, geçmişte yaşadıkları acı tecrübeleri hatırlamaları için gün bugündür.
Adalar Denizi’nin bir barış denizi olması için, ortak hedeflere, ortak işbirliği ile refaha ulaşmak için, iki devletin ve iki milletin huzur ve saadet içinde yaşayabilmeleri için, akılların başlara alınması için, Yunanistan iktidarı ve muhalefeti için çok geç olmadan gün bugündür.
Ve bu son şanstır.
