sohbet odalarıdini sohbetleromegle tvtürk sohbetdini sohbetcinsel sohbet
medyum

İstanbul
15 Ocak, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

ESKİ GAZETELER

27 Şubat 2019, Çarşamba 18:30

 

Sefer sonu eve gidebildiğim ender zamanlarda hanımın isteksizce alıp biriktirdiği gazeteleri paket yapıp gemiye getiriyorum bin bir zahmetle.

Başta kapıcımız, pardon genel müdürümü, bindiğim taksinin şöförü ( aşağı kurtarmaz, taksi ile gider zatım ) sonra acentanın şattaki personeli, bize servis yapacak olan motorun kaptanı ve gemicisi, paketi ince ile gemiye çeken ve kamarama götüren gemicim hep bir tuhaf bakıyorlar bu devamlı bir yığın gazeteyi gemiye getiren adama.

Sonra. Gemi seyre başlayıp da rutin günler gelip çatıp sonu gelmez günler, geçmek bilmeyen geceler, demirde sıra beklerken birbirinin aynı günlerde o gazetelerin ne büyük değer, ne büyük kıymet olduğu anlaşılıyor. Ben buna agah oldum küçük yaşlarda, yani okumaya ve bütün gamlardan, sıkıntıdan asude olmaya.

Hamdolsun ki en iyi huyum da bu galiba. Doymak bilmez obur bir iştah ile okumak. Kah bir roman, kah bir kanun kitabı ya da ağdalı Osmanlıca bir metin. Eğer okumayı sevmeseydim sanırım bu mesleği yapamazdım.

Her sefere çıkışta yanıma aldığım onca kitaba ilaveten bu gazeteler benim için zevkle yenen bir yemeğin üzerine bir tatlı gibi, çukalatalı kahve gibi, dondurma gibi insana zevk veren bir olgu veya ben böyle algılıyorum.

Şimdi personelim de alıştı. Kamaramın kapısını aşındırıyorlar ‘’ Baba okunmuş gazete var mı? ’’ diyerek. Onların iştahlarını cezbeden ikinci veya üçüncü sayfalardaki kadın fotoğrafları, malum tiraj meselesi. Çünkü bu sahifeler de umumiyetle cömert ve zanaatkâr hanımlarımızın zanaatkârane pozları ön planda. Sonra Şamdan-Galaxsi –SP gibi sanat değeri yüksek mecmualar.

Ama haksızlık etmeyelim. Bu mecmualar olmasa biz nasıl biliriz hangi sanatçının kaç aylık hamile olduğunu veya kimin kaç numara sütyen kullandığını yahut kimin kimle SEVİYELİ İLİŞKİ yaşadığını ha!

Eh reklamlarda var. Doğum, ölüm ilanları var. İş arayanlar, işçi arayanlar, alanlar, satanlar, masaj salonları altında fuhuş yapanlar - yaptıranlar, aracılar velhasıl var oğlu var. Bu kadar sayfanın arasında benim hiç okumadığım hatta resimlerine bile göz atmadığım spor sayfası var. Onun da sebebi bizde spor denince akla nefretim futbolun gelmesidir.

Ama haksızlık olmasın ona da açıklık getireyim. Efendim! Necip ve asil milletimin erkekleri spor denince, sporu futbol olarak algılar. Bu güruhu kişiler için her şey o futbolun çevresinde döner. Bilmem hangi takımın Afrika’dan gelme siyahi oyuncusu yamyam’ın hangi manken! kızımızı ham yaptığını bilen armutsever yaratık, örneğin dünyaca ünlü Prof. Minâ Urgan’ı tanımaz, Ayşe Kulin’in eserlerinden bihaberdir. Bırakın eserlerini adını duyduğunda şabalaklaşır.

Tıpkı müzik deyince arabeskçileri dinleyenler, Müzeyyen Senar Hanımefendi’yi bilmez. Leman Sam’ı tanımaz. Makam-ı cennet gelmiş geçmiş en büyük muganniyelerden salihat-ı nisvan Safiye Ayla Hanımefendi’yi ise duymamıştır bile.

İşte bu gazeteler bu ve bundan bir grup ileri olanlara okuma zevkini tattırıyor dolaylı yolla.

Şimdi tam hatırlayamıyorum nerede okuduğumu. Bir Tan Gazetesi vardı. Sırf çıplak kadın resmi basar ve aklına gelen yazılar yazardı. Satış rekorları kırmış, tiraj patlaması yaşamıştı bu yolla. Bir mevzu dolayısıyla Tan’ın patronuna ‘’ Siz sırf kadın fotoğrafları koyarak para kazanıyorsunuz.’’ diyenlere ‘’ Evet şöyle veya böyle ama ben herkese okuma alışkanlığı kazandırdım. ’’ diye cevap veriyor. El hak doğru ve doğru söze ne denir?

Benim günü geçmiş eski tarihli gazetelerimde öyle işte. Mualla Hanımların Hürriyetleri ki daima içleri dışlarına çıkmıştır, Yıldız Hanım’ın Sabah’ları, hanımın aldığı Posta’lar komşulardan gelen Cumhuriyet’ler, genel müdürün toplayıp getirdiği diğer gazeteler balya yapılıp gemiye getiriliyor.

Önce cinslerine göre tasnif ediliyor. Sonra tarihlerine göre sıraya konuluyor. Tabi ilaveler ayrı. İstanbul ekleri ayrı sıralanıyor. Sonra bilmeceler ayrılıp sıralanıyor, onların yeri ayrı. Bazıları ise çözülmek istenmiş ama çözülememiş ya becerilememiş ya da bir iş çıkmış yarım kalmış, fark etmez hemen çözeriz. Onlar yedek, emergency, hiç okunacak bir şey kalmayınca ya da çok sinirlenince relaks olmak için çözülecek. Sadece sabahları güne başlanırken bir tane çözülüyor ki zihin açılsın, hoş artık onlar da baydı. Hep aynı şeyler.

Sonra okuma faslı gelir. Cumhuriyet ve Milliyet’ler ilk önce okunur. Sonra sırası ile Hürriyet, Sabah ve Posta okunur. En sonunda sıra pazar eklerine gelir. Ha bu arada TV dergileri de aradan çıkartılır. Bunlar okunurken bilmeceleri de çözülür. Artık melekemi kesbettim nedir bilemiyorum Sabah’ın iki küçük bulmacası var. Birisi 10 dakikalık öteki 20 dakikalık. İkisini 6 bilemedin 8 dakikada çözüyorum. Ondan dedim ya baydı.

Ayrıca okuduğum gazetelerdeki kendimce önemli gördüğüm yazıları kesip dosyalıyorum. Arşiv oluşturuyorum. Böyle böyle epey dosyam ve arşiv zarfım oldu.

Kısmet be bakarsın ileride bir gün rahat rahat oturup okuyabilirim. Kim bilir?

Şu anda ‘M/V Cap’ İlyas Kalkavan gemisi ile Sfax’ta demirliyim. Sıra bekliyorum. Fosfat yükleyip Fransa St. Nazaire’e gideceğim.

Gazetelerim bitti. Hepsini okudum. Beğendiğim yazıların hepsini kesip dosyaladım. Şimdi kitaplarımı okuyorum. Gazetelerim ise birikiyor İstanbul’da da bu işin sonu nereye varacak bilemiyorum.

 

 

22.03.2000 Sfax

 

google