yeni
İstanbul
19 Nisan, 2025, Cumartesi
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

EGE’NİN ANADOLU SAHİLLERİ

05 Mayıs 2016, Perşembe 10:54
Yaşlı kıta Asya’nın batı ucu, tarihin büyük medeniyetlerine beşiklik etmiş, Anadolu’nun batı sahilleri bugün Helen ablukası altında. Em.Amiral Çetinkaya Apatay “Ege’de Olup Bitenler “ adlı eserinde: “Ege’de önce Osmanlı Devleti, sonra da Türkiye Cumhuriyeti kaybedebileceği her şeyi kaybetmiştir… Türkiye’nin Ege Denizi’nde bir Orta Afrika, Asya veya Orta Avrupa ülkesinden de pek farkı kalmamıştır…” der.
   
Yukarıdaki görüşe katılırsınız, katılmazsınız diye konuya vâkıf hiç kimseye sorulmaz, sorulamaz. Zira yüzde yüz yıldızlı doğrudur. Çanakkale Boğazı’ndan Kaş’a, Finike’ye kadar harita üzerinde dikkatli bakın. Ege’nin Anadolu sahillerinin Yunan kuşatmasında olduğunu göreceksiniz
   
Bizde bir bakanlık var,  ismi uzun mu uzun, birçok görevi sanki aynı kapta karıştırmış, işi sulandırmış: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı. Beyler, hanımlar konuşurken coğrafyadaki yerimizi belirlemek için; “Üç tarafı denizlerle çevrili” diyoruz. Bakanlar kurulunda tek bir görevle yetkilendirilmiş, donanımlı bir T.C. Denizcilik Bakanlığı’na mutlaka ihtiyaç var. Çünkü doğru olan budur.
    
Değil halk, değil parlamentodaki milletvekilleri, o 24 bakan, 2 başbakan yardımcısından kaçı Çanakkale Boğazı’ndan gemi ile çıktı, Ege’yi denizden geçerek Akdeniz’e indi? Biz kara toplumuyuz. Dünya denizciliğindeki payımız % 1.5 ile 2.5 arasında değişiyor. Bu veri bile bizi hiç mertebesine indiriyor.
   
İlkbahar bitiyor. Yaz ayları Ege’de; Pire (Atina), Rodos, Selanik, Hanya, Midilli, Mikanos limanları arasında kış aylarında seyrek yapılan seferler sıklaşacak, Ege her yıl olduğu gibi gene iç ve dış turizme yönelik, Yunan turizm hareketliliği yaşayacak. Yunan ekonomisi kötü imiş, bu onların meselesi. Arkalarında büyük Hıristiyan Birliği yani AB. var. Onun için şımarıklar ve korkmuyorlar. Ya biz?
    
Siz İstanbul’dan İzmir’e, Antalya’ya, Mersin’e veya gene İstanbul’dan Samsun’a, Trabzon’a bir Türk vatandaşı olarak gemi ile gidebiliyor musunuz? İsmi uzun ama denize, T.C. denizciliğine pek de katkısı olmayan bakanlık yetkilileri siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 
ADALARIN TEKER TEKER KAYBI
     Dünyanın4 mevsimi en iyi yaşayan bölgesi;  iklimi, denizi ve sahilleri ile Ege’dir. Ancak biz Türkler sadece ana kıtanın kıyıları boyunca tespih taneleri gibi dizilmişiz. Ege’deki paha biçilmez değerlere, havaya, tabiata sahip adalarda ve hatta Orta Ege’deki denizde bile hak iddia edemez hale gelmişiz.
   
Uzun bir ihmaller, bilgi ve bilinçsizlik silsilesi bugünkü durumu doğurmuş. Tespih ipinin kopması gibi adalar teker teker gitmeye başlamış. Şöyle ki:
  -13 Ocak 1822’de Mora, Adalar ve diğer bölgelerde isyanlar başladı ve bu isyanlar genişledi. Ünlü İngiliz şair Lord Byron Rumları desteklemek için geldiği Yunanistan’da ( Misolongi ) Türklere karşı savaştı, hastalandı ve öldü. Navarin baskınında ( 8 Ekim 1827) Osmanlı Donanması’nın kötü mağlubiyeti üzerine coşan Victor Hugo, Helen hayranlığını dile getiren şiirler, yazılar yazdı.
   
-1897 Osmanlı – Yunan Harbi’nde Donanma Haliç’ten güçlükle çıktı, zorla Çanakkale’ye kadar gidebildi. Yunanistan küçük donanması ile Boğaz’ı kapattı ve Ege’de üstünlük sağladı. Ünlü Averoff Kruvazörü durumu aleyhimize çeviren faktörlerden biri idi. Balkan Harbi’nde denizde tek yüz akımız, Yüzbaşı Rauf Bey (Orbay) komutasındaki Hamidiye Kruvazörü’nün Ege, Akdeniz ve Adriyatik’teki muhteşem başarısı oldu (1913).
   
-6 Ekim 1908’de Girit Adası’nı kaybettik. Kısa süre sonra Rum milletvekilleri Türk – Müslüman milletvekillerini meclise sokmadılar. “Girit bizim canımız, feda olsun kanımız!”, “ Ya Girit! Ya Ölüm!” diye yerin göğün inletildiği mitingler, yürüyüşler hiçbir şey ifade etmedi. Şimdilerde ise anan da, yazan da yok.
    
-5 Mayıs 1912’de İtalyan kuvvetleri Amiral Revel komutasında Rodos’u işgal etti. 12 gün dayanabilen zayıf Türk gücü 17 Mayıs 1912’de teslim oldu. 390 yıl süren bir Rodos hakimiyeti acılar ve üzüntüler içinde yok olup gitti.
    
-Ve Paris Barış Antlaşması (10 Şubat 1947) ile Ege’de bizim için paydos (bitiş) düdüğü çaldı. Kayıplarımız Yunanistan lehine uluslararası arenada resmen onaylandı. Anadolu sahillerine yaslanarak, uzaktan, kıyılardan bakmaya mecbur olduk/edildik.

 
TEK ÇAKIL TAŞI, KÜÇÜK BİR KAYA PARÇASI
       Karşı sahillerdeki batı komşumuz öyle kararlı, öyle programlı ki denizcisinden, komutanına, parlamenterinden bakanına kadar ne istediğini, ne isteyeceğini biliyor.
     
Ege’de geçmişteki hatalar zinciri bizi bu günlere getirdi. 28, 29 Nisan 2016 tarihlerinde  Ege’de “Düzensiz Güçle Mücadele” görevi yürüten deniz gücünde bizi temsilen T.C.G.Gökova ( F -496 ) fırkateyni var. İzmir ve çevresinde birlikleri denetleyen Genel Kurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. R. Bülent Bostanoğlu da bölgeyi ziyaret ettiler ve hatta H.Akar Alman, komuta gemisi FGS.Bonn’u gezdi. NATO, SNMG-2 komutanı ile görüştü, bilgi aldı. Geceyi denizde, Türk fırkateyninde geçirdi. Bu denizci olmayan bir ülke için güven pekleştirici iyi bir işaretti.
   
Aynı bölgede Çeşme’nin 10.5 deniz mili ( 19 km. ), kuzeyinde, Sakız Adası’nın kuzey doğusunda başka bir deyişle Küçükbahçe’nin ( İzmir – Karaburun Yarım Adası, Bozdağ ) karşısında 3.8 d.mili ( 7 km. ) batısında – karşıda iki ince uzun kayalıklarla kaplı adacıklar var. Büyüğü Paşa ( Pasas ), küçüğü ise Koyun ( İnousses ) adaları. Bu gölge uçuşlar ve diğer deniz harekatları için uygun değil, çünkü dar ve küçük adacıklardan oluşuyor. Yunanlı bu bölgede uçağını uçurduğunda,  helikopterini havalandırdığında, mutlaka isteyerek veya istemeden Türk sahasını taciz ediyor veya karasularına müdahale yapıyor. Şimdi de Sakız’ın Türk sahillerine adeta bitişik bu adacıklardan Paşa Adası’na helikopter iniş alanı inşa edileceğini, bunu da Savunma Bakanı Panos Kammenos’un dile getirdiği öne sürülüyor. Yunan Genel Kurmay Başkanı eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Evangelos Apostolakis de aynı düşüncede.
    
Bir tek çakıl taşı, küçük bir kaya parçası için hır çıkarmaya, köprüleri yıkmaya hazırlar. Bu konuyu 1998 – 2000’lerde Atina’da deniz ataşeliği yapan Sayın R.Bülent Bostanoğlu iyi bilir, iyi de değerlendirdiği kanaatindeyim.

Yıllar yılı Osmanlı ve T.C. iktidarları Ege’de Türk haklarını savunamamışlar. Yunanlı gelip Anadolu sahillerine dayanmış. Ege’de bu olaylar olurken 13 senelik iktidardan tık yok! Ama TSK. üst düzey komuta kademesi Ege’de bizzat yaşıyor, uyguluyor, canlı takip ediyor... Ankara’da makamdan uzun menzilli lâfla komuta etmiyorlar. Ee! Bu artıları da görmek alkışlamak gerek.
   
13 – 14 Nisan 2016’da İstanbul’da,  Ayazağa Harp Akademileri’nde yapılan Uluslararası Deniz Gücü ve Güvenlik Sempozyumu’nda Sayın R.Bülent Bostanoğlu’nun konuşması İngilizceden Türkçeye tercümesinde yanlış aktarıldı. Doğrusu “ Denizlere Hakim Olan Cihana Hakim olur.” idi. Kibar üslupla yapılan düzeltme uyarısı için de teşekkür ederim. Ancak Haziran-Temmuz 2014’deki “Bay – 28 “ hatasının devam ettiğini, etmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Bugün böyle, Ege’de yok mertebesindeyiz. Küçük Asya’nın batı sahillerinde nerede ise Panos Kammenos’un hükmü geçecek. Uzun vadede ne yapılabilir onun hesapları, planları yapılmalı, bu uzun yürüyüşün kilometre taşları ona göre döşenmeli. Tıpkı uzun vadeli düşünen İngilizler gibi. Türkiye hazırlıklı olmalı, çıkacak büyük krizlerde, başka ülkelerin etki sahasının sıfırlanmaya yakın olduğu bir zamanda: Rodos, İstanköy, Sakız ve Midilli Adaları veya bunlardan hangisi o günkü konjüktöre uyuyorsa el konulmalı. Mesela II’nci Dünya Harbi’nde Almanların Yunanistan’ı işgali gibi.
     
Tarih daima birçok bilinmeyene ve olağan dışı gelişmelere gebedir. Planlı, programlı olan, hazırlığını iyi yapan, iyi yönetilen ulusların başarılı olması da bundandır.

 

 

 

 
google