EGE'DE SÖZ SAHİBİ DEĞİLİZ, AMA...
08 Aralık 2017, Cuma 20:44EGEDE SÖZ SAHİBİ DEĞİLİZ, AMA
T.C Cumhurbaşkanını taşıyan uçak 65 yıl sonra 7 Aralık 2017de Atina Elefterias Venizelos Havaalanına indi. Şehir sıkıntılı, toplu gösteriler önceden yasaklandı , Monastirakide, Syntagma Meydanında, Türk Büyükelçiği önünde ve başka yerlerde Türkiye aleyhtarı küçük ama etkisiz kıpırdanmalar var. R.T.Erdoğan Mayıs 2004 ve Ekim 2010da da gene bu ünlü Helen diyarını ziyaret etmişti. Değişen bir şey var mı? Asırlardır sürüp giden problemler yumağında olaylar hep Türkiye lehine çıkışa kapalı bir noktaya getirilip sonrada kısır döngüye giriyor.
İki günlük sıkıntılı, çözümsüzlüğü yüzyıllara dayanan, ( problemli, Atina ve Batı Trakya -Gümülcine) gezisinin gündemi:
a - Ege Denizi ve adalar meselesi,
b - Kıbrıs sorunu
c - Batı Trakya Türk azınlığı ve 12 Adalar da yaşayan Yunan vatandaşı Türkler ile İstanbul da yaşayan Rum kökenli T.C vatandaşlarının eğitim ve dini sorunlarının çözümü.
d - Değişik yollardan Yunanistana kaçak geçen FETÖ Örgüt elemanlarının Türkiyeye iadesi.
e - Lozan Antlaşmasının güncellenmesi ( Ki bu konu basına açık görüşmelerde alevlendi ve sonra da gezinin gündemine oturdu.)
f - Büyük Atatürkün izlerini taşıyan güzel şehir Selanikten İstanbula hızlı tren projesi,
g - İpsala Kipi sınır kapısında ikinci bir köprü inşaatı
h - Selanik İzmir feribot seferleri projesi. (255 deniz mili 11 -13 saatlik bir seyir/ intikal süresi.)
i - 6 milyar avro olan ticaret hacminin 10 milyar avroya çıkarılması
Öncelikle İzmir Pire / Atina (205 d.mili)feribot hattı açılmalı, programlı çalışmalı ve süreklilik arz etmeli. Şimdi hayal gibi ama belki gelecekte mümkün olur, ben gene de yazıp söyleyeyim. Selanik Ayvalık (204 d.mili) feribot hattı da açılsa, keşke açılabilse
Biz gene gezinin Atinada ekranlardan bize yansıyan tarafına dönelim:
Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan yetkileri kısıtlı meslektaşı Prikopis Pavlopulos ve Başbakan Aleksi Çiprasla yaptığı basına açık görüşmelerde: Lozanın güncellenmesi, Batı Trakya Türklerine verilmeyen haklar, Kıbrıs ve FETÖ kaçakları konularını gündeme taşıdı.
Bu yazı yazılırken uçak gezinin Türk hududu Meriç Nehrinin 55 km. batısındaki tarihi Türk şehri Gümülcine (komotini) Havaalanına iniyordu.
Yapılanlar sadece görüşme, karşılıklı söz düellosu, bazen sertleşen gel gitlerden ibaret. İlerde tersleşmelere ve hatta restleşmelere de hazır olmalıyız. Yunanistan arkasına başka bir güç almadan bize Türkiyeye ne askeri ve nede ekonomik olarak kafa tutamaz, dayılanamaz. Aksi tutum, akıl tutulmasıdır.
Çünkü 2010 -2018 arası yürürlükte olan kemer sıkma politikası ekonomiye beklenen rahatlamayı getirmedi. Ana gelir kaynakları gemi taşımacılığı/denizcilik ve turizmde halen % 25lere doğru tırmanan bir küçülme yaşanıyor. Ekonomik gücü Almanya ve Amerikan şirketlerinin gölgesinde, sözde bağımsız, ama AB kontrolünde bir ülke; zinhar bağımsız değil.
Politikacılar konuşurlar, ben sizi gerçeklere, Egeye götüreceğim. Küçüklüğümde çok duyduğum büyüklerin sinirlendikleri kişilere: Sana şöyle bir çarparım Hanyayı Konyayı görürsün! derlerdi.
Hanya Girit Adasında güzel bir şehirdir. Yıllar önce yaşlı bir Türk limanda ; Beni de götürün, hiç görmediğim, hep hayali ile yaşadığım Anadolu da ölmek istiyorum. demişti.
Egede işler iyi giderse mesele yok, ya tersine dönerse. Mesela Iinci Balkan Harbi patlamış Çanakkale Boğazını Yunan Donanması kapatmış Egeye çıkamıyoruz. Denizde her şey felç. O günlerde donanmamız güçlü olsa idi Selanik kaybedilmezdi.
Tarihimizde Anadolunun batı sahillerini oluşturan adalarda hep sıkıntı yaşadık, acılar çektik, şimdi ise daha kötüsünü yaşıyoruz. Kuşatılmış durumdayız. Siz kabullenelim mi diyorsunuz, asla!
Şimdi Egede söz sahibi değiliz, ama hedef koyarsak ilerde olacağız.
EGENİN 4 MEVSİMİ DE GÜZELDİR
Ege sahillerinin kışı ayrı yazı ayrı güzeldir. İlkbaharına da sonbaharına da doyum olmaz. Çanakkale Boğazından yukarı çıkıp 43 derece kuzey paralelinin kuzeyindeki Ukrayna, Rusya ve Romanya limanlarındaki hava şartları Egeye göre tatsız, nemli ve soğuktur. Bunun tersi gene Egenin Kıbrıs ve Giritin güneyindeki 34 (N) kuzey paralelinin güneyinde yaşanır, Akdenizde İskenderiyeden, Tunus ve Fasa kadar teneffüs edilen hava haz vermez; yazları aşırı sıcak ve zevksizdir. Cezayirde İspanya kontrolündeki sayfiye kenti Melillada sadece ve sadece tatil kentidir. İtalyan sayfiye çizgisi (Riviera) Civitavecchia, Cenova, San Remeo ile Monakoda lüks, tabiatı zorlayan göz alıcı yapılar sizi aldatmasın. Aynı sahilin Fransa şeridinde Nis, Cannes ve St.tropez ise güzeldir zenginlere para babalarına hitap eder. İspanyada ise Akdeniz sahilinde Barselonanın kuzey sahili Costa Brava ile gene Valencianın kuzey sahili Costa del Azahar, Atlantikte San Sebastian, Vigo - La Coruna ile Cadiz hep canlıdır. Kanarya Adaları uzak, iddialı zenginlere hitap etmek ister ve sıcaktır.
2006da kısa süre kaldığım Sardunya Adasındaki Portovesme ve Portoscusoyu sevmiştim hala anarım. Farklı, çekici ve iz bırakan sayfiye kentleri idi.
Yukarıda ki turizmin Avrupada omurgasını oluşturan mekanlar sadece güzeldir, ama Egenin 4 mevsime yayılan iklimi buraların hepsinden farklı, içinde yaşayanları kendisine aşık eden, ömrü uzatan muhteşem bir tılsımı mevcuttur.
Ancak yeryüzü yuvarlağı da sadece Kuzey Yarımküreden ibaret değildir. Aynı arzların (paralellerin) Güney Yarımkürede benzeri Uruguayda da vardır. Mevsimler Ege gibi 4 mevsimi yaşatır.
Burası Uruguay ve gene dünyanın en büyük deltası Rio De La Plata yani Parana Nehrinin Güney Atlantike döküldüğü geniş mi geniş yerdir. İz bırakan bir hatırayı yeri gelmişken gene anlatmak istiyorum.
İkinci Dünya Harbinin deniz safhası Güney Atlantikte zorlu geçiyor. Tarihler 13 Aralık 1939, Falkland Adalarındanki İngiliz deniz üssü Stanley Basenden kalkan üç İngiliz kruvazörü Montevideo (Uruguayın) 290 deniz mili doğusunda seyrediyorlar. Atlantikte 9 İngiliz gemisini yok eden Alman cep zırhlısı Amiral Graf Speeyi batıracaklar. Denizde bir cehennem yaşanıyor. İngiliz Bahriye Nâzırı Sir Winston Churcill üzgün, çaresiz, sinirli. Bunların rotaları kesişiyor, Dünya radyoları Güney Amerikanın o gün için İsviçresi olan Montevideonun yaklaşık 90 100 km. doğusundaki Punta Del Esteden canlı yayında (III)
Bu tabiat harikası Rio De La Platanın 250 km. yi bulan uzun sahilşeridi Egedeki iklimi andıran özellikler gösterir, sanki Güney Amerikadaki yansımasıdır.
Yoksa Hindistandaki Pangin (Goa), Amerikadaki Florida Miami güzel, donanımlı, lüks ve de şaşalı yaşam sunan beldeler. Ancak gene de Ege sahillerinin 4 mevsimini doya doya yaşatan havasına, suyuna ve mistik üstünlüğüne ulaşamazlar.
Ege ve çevresi dünyanın en güzel denizidir.
ORTA EGE DE ROTA MEHMETÇİK FENERİ
Üç tarafı doğusu, batısı, kuzeyi karalarla çevrilmiş güneyden açılmış büyük bir kapı gibi 4üncü kenarı Rodos ve Giritle Akdenize açılan adalar denizi ve bütün mevsimlerin doya doya yaşandığı cennetin ta kendisi Ege. Yeryüzünü oluşturan kıtaları denizleri dolaşın böyle yazları ayrı ilkbaharı ayrı güzel, sonbaharı muhteşem bir sahil şeridi yoktur.
Çanakkale Boğazından bir ticari veya askeri gemi ile Mehmetçik Fenerini sancaktan bordalayarak çıktınız, Gökçeada ve Bozcaadayı geçip mavilikler içine süzüldünüz. veya Avrupadan geliyorsunuz Moranın güneyinde Mataban Burnunu bordaladınız iskele alabanda ile Egeye girdiniz, rotanız kuzey doğu, Andros Adasının batısındaki Kalirevsk Boğazından itibaren rota 027 boğaz girişi Çanakkale Mehmetçik Feneri. Yok, Süveyşten geliyorsanız Rodostan gene Egeye girdiniz burası sanki farklı bir dünya farklı bir deniz; Ege.
Ama biz bu denizde söz sahibi değiliz.
Diğer taraftan Ege sadece bir deniz, tarih ve turizm cenneti değildir. Türk ve Yunan halkının asırlardır kıyılarında, adalarda amansızca boğuştuğu, bundan sonra da boğuşmaya devam edeceği paha biçilmez stratejik ve güzelliklerle yüklü bir adalar denizidir.
BÜLENT ULUSU: 6 MİL BİZİM EGEDE KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
Şu anda ve yakın gelecekte Türkiye için en büyük tehdit: Yunanistanın Ege de anakara ve özellikle sahip olduğu adalarının karasularını 12 deniz miline çıkarma isteğidir. Böyle bir felaket olursa Türkiye Egenin % 8.7sini, Yunanistan % 71.3ünü ve geriye kalan % 19.8lik oranındaki sahada açık deniz konumunda değerlendirilecektir. Manası; bütün Egenin kaynakları büyük ölçüde Yunanistanın hakimiyetine geçecektir. Uygulamada ise zararsız geçiş ve transit geçiş hakları kullanılırken Orta Egede dar bir saha hariç karasuları 12 deniz mili olacağından bir Türk askeri gemisi Atinadan izin almadan Akdenize inemeyecektir.
Başka bir anlatımla Türkiye Ege denizinde kıyısı olmayan bir Paraguay, bir Zambiya, bir Moğolistan, bir İsviçre durumunda olacaktır. Sık kullanılan kıta uzantısı sahiller, Kıta Sahanlığı Hakları üzerinde bulunan Yunan adalarının kazandığı haklar sebebiyle güdük kalacaktır.
1976 veya 77li yıllardan hatırladığım; Egede bir tatbikattan döndük, Gölcük Donanma K.lığında tatbikat sonu brifingi var, yüzbaşıyım, arka sıralarda oturup not tutuyorum. O günkü Donanma K. rahmetli Oramiral Bülent Ulusu: Egede Yunanistanın 12 mil ilanı bizim için harp sebebidir, 6 mil bizim Egede kırmızı çizgimizdir. demişti. Daha sonra 1980de Başbakan olduğunda verdiği ilk demeç, gene yukarıdaki sözlere havi bir kararlılık mesajıydı.
DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİ (UNCLOS)
Venezuela Caracasta 1974te başlayan ve aralıklarla 9 yıl süren, neticede Jamaica Montego Bayde 119 ülke tarafından 1982de imzalanan, 60 ülke parlamantosunda onaylanan ve 16 Kasım 1994te yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler IIIüncü Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) kararlarındaki karasuları meselesi Ege de Türk menfaatlerinin savunulmasına manidir. Mesela Md.3- Her devlet karasularının genişliğini saptamak hakkına sahiptir der. Bu madde Yunanistana güç vermekte diğer 123 ve 300üncü maddeler ise çözüm değil bizim için problem oluşturan kelimeler yığınıdır.
Bugün yazılıp çizilenlerin çoğu gerçek değildir E. Amiral Çetinkaya Apatay 2006da yayınladığı Ege de Olup Bitenler adlı eserinde şöyle der: Ege de önce Osmanlı Devleti, sonra da Türkiye Cumhuriyeti kaybedeceği her şeyi kaybetmiştir.
Küçük bazı değişiklikler hariç son nokta 10 Şubat 1947 Paris Barış Antlaşması ile kondu. Rodos ve Menteşe Adaları İtalyanlardan Yunanistana geçti. Kısa süre sonra 7 Mart 1947de o topraklar Atinaya bağlandı. Ve o gün bu gün Çanakkale çıkışındaki iki ada hariç Ege de yaşanabilen bütün adalar bugün itibarı ile Yunan toprağı.
Batı komşumuzu düşündüren ve hatta korkutan İzmir ve çevresi ile Foçada konuşlu Ege Ordusu (4üncü Ordu), Foçada kurulu Amfibi Deniz Piyade Tugayı, Amfibi Komando Tugayı ve Amfibi Görev Grup K.lıklarının varlığıdır. (Mersin de konuşlandırılan Çıkarma Filosu K.lığı 13 Ağustos 1985te Foçaya taşındı, 5 Ağustos 2011de de ismi Amfibi Gemiler komutanlığı oldu) .
O gün geldiğinde bu güç nasıl kullanılır hangi adalara çıkarma yapılır, şimdiden kestirmek zor.
ALTIN ÜÇGEN (SAKIZ, SİSAM VE NİKARİA ADALARI)
Ege de söz sahibi olmamız için: Limni (Limnos), Midilli (Lesbos), Sakız (Khios), Sisam (Samos) ve Sisamın uzantısı Nikaria (İkaria) adaları bizim olmalı ve de T.C. etiketi taşımalı.
Sakız Psara, Sisam ve Nikaria adalarından oluşan Ege Altın Üçgeninde oluşacak Türk hakimiyeti zaman zaman Atinada terslenen, sahil şeridimizde yaptığı küçük birkaç adacıktaki barakalarda bir de Yunan bayrağı çekerek bizi tahrike yeltenen, altında nutuklar atan, büyük Helen rüyası içindeki bakan, milletvekili, amiral ve generallerin ebedi susmalarını sağlayacaktır.
Geçmişte kaldı diyeceksiniz, ama bu başarı Bay 28 gibi kişiler denizden, denizcilikten sorumlu mevkilerde bulunuyorlarsa biraz zor ve hatta çok zor
Ege de esen Helen rüzgârları Anadolu sahillerini yalamamalı, gücünden çok etki sahası oluşturmamalı, iktidarlar bi şekilde buna müsaade etmemeli.
Kriz üreten insanlar, büyüklük hastalığına tutulmuş liderler ve hep problemli ülkeler olduğu müddetçe umulmadık bir anda Avrupa da, Ortadoğu da, Pasifikte Çin Denizinde, Kore de çok yönlü ekonomik ve askeri bir çatışma çıkabilir ve de bütün dünyayı sarabilir. İşte o tarihte biz de hazırlıklı olmalı, ve bir asır sonrada olsa gerekeni yapmalı Orta Egeye geridönmeliyiz.
Zor, olmaz mı dediniz! Binlerce kilometre uzaktan gelip tüm Irakı bloke eden, sömüren, PKKyı destekleyen, bu ülkeyi Amerikan kolonisi yapan güç, conileri ile Iraka hakim. Bir diğeri Esat ile asırlardır Akdenize inemeyen Ruslar Suriyeyi işgal altında tutabiliyor, Akyarda ( Sivastopol) emekli bir amiral: Karadeniz bir Rus iç denizidir diyor. Asırların Türk diyarı Kırım bir oldu bitti ile işgal ediliyor Bütün bunlar oluyor da Türkiye şartlar oluşunca neden Orta Egeye sahip olmasın?
Evet, neden?
08.12.2017
Babür Hüseyin ÖZBEK
Notlar
I Bundan sonra dünya silah pazarında da T.C. bir değil birkaç marka ile boy gösterecek ve bunlar gurur kaynağı olacak. Roketsan tarafından milli imkânlarla geliştirilen gemisavar füzesi Atmacanın test atışları tamamlandı. 2018de Dz.K.K.lığı envanterine alınıp halen muhrip / firkateyn ve denizaltılarda kullanılan ABD üretimi Harpoon füzelerinin yerini alacak. Atmaca füzesi 800 kg. ve 200 km. menzile sahipken, Harpoon füzesi 140 km. menzilli ve 691 kg. Bu bir başarıdır.
II - Komşumuz Ege de, Adalar da 25 metrenin altındaki Türk bayraklı yatlarda, teknelerde yolcu gemisi şartları arıyor / istiyor; olmadı bu tekneleri seferden men ediyor, bağlıyor. İsim de koymuşlar Gulet Krizi. Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan 13 Ekim 2017de Atina da Yunanistan Denizcilik Bakanı Panagiyotis Kouroumplis ile görüştü. Ama çözüm geldi mi? Gemi tutulmaları % 7ye yükselirse beyaz listeden gri listeye düşeriz, bu da hiç iyi olmaz, aman dikkat sayın bakan! Zira 2006da kara listeden gri listeye, 2008de de gri listeden beyaz listeye İ.M.O ya rağmen zor yükseldik. Gri listeye tekrar düşüş olursa bu hem ekonomik ve hem de itibar kaybı demektir.
III Alman cep zırhlısı Amiral Graf Speenin hüzünlü akibetini anlatan makaleyi isteyenler: Atlantikte hüzünlü bir intihar - jeopolitürk yazarak googledan bulup okuyabilirler.
İki günlük sıkıntılı, çözümsüzlüğü yüzyıllara dayanan, ( problemli, Atina ve Batı Trakya -Gümülcine) gezisinin gündemi:
a - Ege Denizi ve adalar meselesi,
b - Kıbrıs sorunu
c - Batı Trakya Türk azınlığı ve 12 Adalar da yaşayan Yunan vatandaşı Türkler ile İstanbul da yaşayan Rum kökenli T.C vatandaşlarının eğitim ve dini sorunlarının çözümü.
d - Değişik yollardan Yunanistana kaçak geçen FETÖ Örgüt elemanlarının Türkiyeye iadesi.
e - Lozan Antlaşmasının güncellenmesi ( Ki bu konu basına açık görüşmelerde alevlendi ve sonra da gezinin gündemine oturdu.)
f - Büyük Atatürkün izlerini taşıyan güzel şehir Selanikten İstanbula hızlı tren projesi,
g - İpsala Kipi sınır kapısında ikinci bir köprü inşaatı
h - Selanik İzmir feribot seferleri projesi. (255 deniz mili 11 -13 saatlik bir seyir/ intikal süresi.)
i - 6 milyar avro olan ticaret hacminin 10 milyar avroya çıkarılması
Öncelikle İzmir Pire / Atina (205 d.mili)feribot hattı açılmalı, programlı çalışmalı ve süreklilik arz etmeli. Şimdi hayal gibi ama belki gelecekte mümkün olur, ben gene de yazıp söyleyeyim. Selanik Ayvalık (204 d.mili) feribot hattı da açılsa, keşke açılabilse
Biz gene gezinin Atinada ekranlardan bize yansıyan tarafına dönelim:
Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan yetkileri kısıtlı meslektaşı Prikopis Pavlopulos ve Başbakan Aleksi Çiprasla yaptığı basına açık görüşmelerde: Lozanın güncellenmesi, Batı Trakya Türklerine verilmeyen haklar, Kıbrıs ve FETÖ kaçakları konularını gündeme taşıdı.
Bu yazı yazılırken uçak gezinin Türk hududu Meriç Nehrinin 55 km. batısındaki tarihi Türk şehri Gümülcine (komotini) Havaalanına iniyordu.
Yapılanlar sadece görüşme, karşılıklı söz düellosu, bazen sertleşen gel gitlerden ibaret. İlerde tersleşmelere ve hatta restleşmelere de hazır olmalıyız. Yunanistan arkasına başka bir güç almadan bize Türkiyeye ne askeri ve nede ekonomik olarak kafa tutamaz, dayılanamaz. Aksi tutum, akıl tutulmasıdır.
Çünkü 2010 -2018 arası yürürlükte olan kemer sıkma politikası ekonomiye beklenen rahatlamayı getirmedi. Ana gelir kaynakları gemi taşımacılığı/denizcilik ve turizmde halen % 25lere doğru tırmanan bir küçülme yaşanıyor. Ekonomik gücü Almanya ve Amerikan şirketlerinin gölgesinde, sözde bağımsız, ama AB kontrolünde bir ülke; zinhar bağımsız değil.
Politikacılar konuşurlar, ben sizi gerçeklere, Egeye götüreceğim. Küçüklüğümde çok duyduğum büyüklerin sinirlendikleri kişilere: Sana şöyle bir çarparım Hanyayı Konyayı görürsün! derlerdi.
Hanya Girit Adasında güzel bir şehirdir. Yıllar önce yaşlı bir Türk limanda ; Beni de götürün, hiç görmediğim, hep hayali ile yaşadığım Anadolu da ölmek istiyorum. demişti.
Egede işler iyi giderse mesele yok, ya tersine dönerse. Mesela Iinci Balkan Harbi patlamış Çanakkale Boğazını Yunan Donanması kapatmış Egeye çıkamıyoruz. Denizde her şey felç. O günlerde donanmamız güçlü olsa idi Selanik kaybedilmezdi.
Tarihimizde Anadolunun batı sahillerini oluşturan adalarda hep sıkıntı yaşadık, acılar çektik, şimdi ise daha kötüsünü yaşıyoruz. Kuşatılmış durumdayız. Siz kabullenelim mi diyorsunuz, asla!
Şimdi Egede söz sahibi değiliz, ama hedef koyarsak ilerde olacağız.
EGENİN 4 MEVSİMİ DE GÜZELDİR
Ege sahillerinin kışı ayrı yazı ayrı güzeldir. İlkbaharına da sonbaharına da doyum olmaz. Çanakkale Boğazından yukarı çıkıp 43 derece kuzey paralelinin kuzeyindeki Ukrayna, Rusya ve Romanya limanlarındaki hava şartları Egeye göre tatsız, nemli ve soğuktur. Bunun tersi gene Egenin Kıbrıs ve Giritin güneyindeki 34 (N) kuzey paralelinin güneyinde yaşanır, Akdenizde İskenderiyeden, Tunus ve Fasa kadar teneffüs edilen hava haz vermez; yazları aşırı sıcak ve zevksizdir. Cezayirde İspanya kontrolündeki sayfiye kenti Melillada sadece ve sadece tatil kentidir. İtalyan sayfiye çizgisi (Riviera) Civitavecchia, Cenova, San Remeo ile Monakoda lüks, tabiatı zorlayan göz alıcı yapılar sizi aldatmasın. Aynı sahilin Fransa şeridinde Nis, Cannes ve St.tropez ise güzeldir zenginlere para babalarına hitap eder. İspanyada ise Akdeniz sahilinde Barselonanın kuzey sahili Costa Brava ile gene Valencianın kuzey sahili Costa del Azahar, Atlantikte San Sebastian, Vigo - La Coruna ile Cadiz hep canlıdır. Kanarya Adaları uzak, iddialı zenginlere hitap etmek ister ve sıcaktır.
2006da kısa süre kaldığım Sardunya Adasındaki Portovesme ve Portoscusoyu sevmiştim hala anarım. Farklı, çekici ve iz bırakan sayfiye kentleri idi.
Yukarıda ki turizmin Avrupada omurgasını oluşturan mekanlar sadece güzeldir, ama Egenin 4 mevsime yayılan iklimi buraların hepsinden farklı, içinde yaşayanları kendisine aşık eden, ömrü uzatan muhteşem bir tılsımı mevcuttur.
Ancak yeryüzü yuvarlağı da sadece Kuzey Yarımküreden ibaret değildir. Aynı arzların (paralellerin) Güney Yarımkürede benzeri Uruguayda da vardır. Mevsimler Ege gibi 4 mevsimi yaşatır.
Burası Uruguay ve gene dünyanın en büyük deltası Rio De La Plata yani Parana Nehrinin Güney Atlantike döküldüğü geniş mi geniş yerdir. İz bırakan bir hatırayı yeri gelmişken gene anlatmak istiyorum.
İkinci Dünya Harbinin deniz safhası Güney Atlantikte zorlu geçiyor. Tarihler 13 Aralık 1939, Falkland Adalarındanki İngiliz deniz üssü Stanley Basenden kalkan üç İngiliz kruvazörü Montevideo (Uruguayın) 290 deniz mili doğusunda seyrediyorlar. Atlantikte 9 İngiliz gemisini yok eden Alman cep zırhlısı Amiral Graf Speeyi batıracaklar. Denizde bir cehennem yaşanıyor. İngiliz Bahriye Nâzırı Sir Winston Churcill üzgün, çaresiz, sinirli. Bunların rotaları kesişiyor, Dünya radyoları Güney Amerikanın o gün için İsviçresi olan Montevideonun yaklaşık 90 100 km. doğusundaki Punta Del Esteden canlı yayında (III)
Bu tabiat harikası Rio De La Platanın 250 km. yi bulan uzun sahilşeridi Egedeki iklimi andıran özellikler gösterir, sanki Güney Amerikadaki yansımasıdır.
Yoksa Hindistandaki Pangin (Goa), Amerikadaki Florida Miami güzel, donanımlı, lüks ve de şaşalı yaşam sunan beldeler. Ancak gene de Ege sahillerinin 4 mevsimini doya doya yaşatan havasına, suyuna ve mistik üstünlüğüne ulaşamazlar.
Ege ve çevresi dünyanın en güzel denizidir.
ORTA EGE DE ROTA MEHMETÇİK FENERİ
Üç tarafı doğusu, batısı, kuzeyi karalarla çevrilmiş güneyden açılmış büyük bir kapı gibi 4üncü kenarı Rodos ve Giritle Akdenize açılan adalar denizi ve bütün mevsimlerin doya doya yaşandığı cennetin ta kendisi Ege. Yeryüzünü oluşturan kıtaları denizleri dolaşın böyle yazları ayrı ilkbaharı ayrı güzel, sonbaharı muhteşem bir sahil şeridi yoktur.
Çanakkale Boğazından bir ticari veya askeri gemi ile Mehmetçik Fenerini sancaktan bordalayarak çıktınız, Gökçeada ve Bozcaadayı geçip mavilikler içine süzüldünüz. veya Avrupadan geliyorsunuz Moranın güneyinde Mataban Burnunu bordaladınız iskele alabanda ile Egeye girdiniz, rotanız kuzey doğu, Andros Adasının batısındaki Kalirevsk Boğazından itibaren rota 027 boğaz girişi Çanakkale Mehmetçik Feneri. Yok, Süveyşten geliyorsanız Rodostan gene Egeye girdiniz burası sanki farklı bir dünya farklı bir deniz; Ege.
Ama biz bu denizde söz sahibi değiliz.
Diğer taraftan Ege sadece bir deniz, tarih ve turizm cenneti değildir. Türk ve Yunan halkının asırlardır kıyılarında, adalarda amansızca boğuştuğu, bundan sonra da boğuşmaya devam edeceği paha biçilmez stratejik ve güzelliklerle yüklü bir adalar denizidir.
BÜLENT ULUSU: 6 MİL BİZİM EGEDE KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
Şu anda ve yakın gelecekte Türkiye için en büyük tehdit: Yunanistanın Ege de anakara ve özellikle sahip olduğu adalarının karasularını 12 deniz miline çıkarma isteğidir. Böyle bir felaket olursa Türkiye Egenin % 8.7sini, Yunanistan % 71.3ünü ve geriye kalan % 19.8lik oranındaki sahada açık deniz konumunda değerlendirilecektir. Manası; bütün Egenin kaynakları büyük ölçüde Yunanistanın hakimiyetine geçecektir. Uygulamada ise zararsız geçiş ve transit geçiş hakları kullanılırken Orta Egede dar bir saha hariç karasuları 12 deniz mili olacağından bir Türk askeri gemisi Atinadan izin almadan Akdenize inemeyecektir.
Başka bir anlatımla Türkiye Ege denizinde kıyısı olmayan bir Paraguay, bir Zambiya, bir Moğolistan, bir İsviçre durumunda olacaktır. Sık kullanılan kıta uzantısı sahiller, Kıta Sahanlığı Hakları üzerinde bulunan Yunan adalarının kazandığı haklar sebebiyle güdük kalacaktır.
1976 veya 77li yıllardan hatırladığım; Egede bir tatbikattan döndük, Gölcük Donanma K.lığında tatbikat sonu brifingi var, yüzbaşıyım, arka sıralarda oturup not tutuyorum. O günkü Donanma K. rahmetli Oramiral Bülent Ulusu: Egede Yunanistanın 12 mil ilanı bizim için harp sebebidir, 6 mil bizim Egede kırmızı çizgimizdir. demişti. Daha sonra 1980de Başbakan olduğunda verdiği ilk demeç, gene yukarıdaki sözlere havi bir kararlılık mesajıydı.
DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİ (UNCLOS)
Venezuela Caracasta 1974te başlayan ve aralıklarla 9 yıl süren, neticede Jamaica Montego Bayde 119 ülke tarafından 1982de imzalanan, 60 ülke parlamantosunda onaylanan ve 16 Kasım 1994te yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler IIIüncü Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) kararlarındaki karasuları meselesi Ege de Türk menfaatlerinin savunulmasına manidir. Mesela Md.3- Her devlet karasularının genişliğini saptamak hakkına sahiptir der. Bu madde Yunanistana güç vermekte diğer 123 ve 300üncü maddeler ise çözüm değil bizim için problem oluşturan kelimeler yığınıdır.
Bugün yazılıp çizilenlerin çoğu gerçek değildir E. Amiral Çetinkaya Apatay 2006da yayınladığı Ege de Olup Bitenler adlı eserinde şöyle der: Ege de önce Osmanlı Devleti, sonra da Türkiye Cumhuriyeti kaybedeceği her şeyi kaybetmiştir.
Küçük bazı değişiklikler hariç son nokta 10 Şubat 1947 Paris Barış Antlaşması ile kondu. Rodos ve Menteşe Adaları İtalyanlardan Yunanistana geçti. Kısa süre sonra 7 Mart 1947de o topraklar Atinaya bağlandı. Ve o gün bu gün Çanakkale çıkışındaki iki ada hariç Ege de yaşanabilen bütün adalar bugün itibarı ile Yunan toprağı.
Batı komşumuzu düşündüren ve hatta korkutan İzmir ve çevresi ile Foçada konuşlu Ege Ordusu (4üncü Ordu), Foçada kurulu Amfibi Deniz Piyade Tugayı, Amfibi Komando Tugayı ve Amfibi Görev Grup K.lıklarının varlığıdır. (Mersin de konuşlandırılan Çıkarma Filosu K.lığı 13 Ağustos 1985te Foçaya taşındı, 5 Ağustos 2011de de ismi Amfibi Gemiler komutanlığı oldu) .
O gün geldiğinde bu güç nasıl kullanılır hangi adalara çıkarma yapılır, şimdiden kestirmek zor.
ALTIN ÜÇGEN (SAKIZ, SİSAM VE NİKARİA ADALARI)
Ege de söz sahibi olmamız için: Limni (Limnos), Midilli (Lesbos), Sakız (Khios), Sisam (Samos) ve Sisamın uzantısı Nikaria (İkaria) adaları bizim olmalı ve de T.C. etiketi taşımalı.
Sakız Psara, Sisam ve Nikaria adalarından oluşan Ege Altın Üçgeninde oluşacak Türk hakimiyeti zaman zaman Atinada terslenen, sahil şeridimizde yaptığı küçük birkaç adacıktaki barakalarda bir de Yunan bayrağı çekerek bizi tahrike yeltenen, altında nutuklar atan, büyük Helen rüyası içindeki bakan, milletvekili, amiral ve generallerin ebedi susmalarını sağlayacaktır.
Geçmişte kaldı diyeceksiniz, ama bu başarı Bay 28 gibi kişiler denizden, denizcilikten sorumlu mevkilerde bulunuyorlarsa biraz zor ve hatta çok zor
Ege de esen Helen rüzgârları Anadolu sahillerini yalamamalı, gücünden çok etki sahası oluşturmamalı, iktidarlar bi şekilde buna müsaade etmemeli.
Kriz üreten insanlar, büyüklük hastalığına tutulmuş liderler ve hep problemli ülkeler olduğu müddetçe umulmadık bir anda Avrupa da, Ortadoğu da, Pasifikte Çin Denizinde, Kore de çok yönlü ekonomik ve askeri bir çatışma çıkabilir ve de bütün dünyayı sarabilir. İşte o tarihte biz de hazırlıklı olmalı, ve bir asır sonrada olsa gerekeni yapmalı Orta Egeye geridönmeliyiz.
Zor, olmaz mı dediniz! Binlerce kilometre uzaktan gelip tüm Irakı bloke eden, sömüren, PKKyı destekleyen, bu ülkeyi Amerikan kolonisi yapan güç, conileri ile Iraka hakim. Bir diğeri Esat ile asırlardır Akdenize inemeyen Ruslar Suriyeyi işgal altında tutabiliyor, Akyarda ( Sivastopol) emekli bir amiral: Karadeniz bir Rus iç denizidir diyor. Asırların Türk diyarı Kırım bir oldu bitti ile işgal ediliyor Bütün bunlar oluyor da Türkiye şartlar oluşunca neden Orta Egeye sahip olmasın?
Evet, neden?
08.12.2017
Babür Hüseyin ÖZBEK
Notlar
I Bundan sonra dünya silah pazarında da T.C. bir değil birkaç marka ile boy gösterecek ve bunlar gurur kaynağı olacak. Roketsan tarafından milli imkânlarla geliştirilen gemisavar füzesi Atmacanın test atışları tamamlandı. 2018de Dz.K.K.lığı envanterine alınıp halen muhrip / firkateyn ve denizaltılarda kullanılan ABD üretimi Harpoon füzelerinin yerini alacak. Atmaca füzesi 800 kg. ve 200 km. menzile sahipken, Harpoon füzesi 140 km. menzilli ve 691 kg. Bu bir başarıdır.
II - Komşumuz Ege de, Adalar da 25 metrenin altındaki Türk bayraklı yatlarda, teknelerde yolcu gemisi şartları arıyor / istiyor; olmadı bu tekneleri seferden men ediyor, bağlıyor. İsim de koymuşlar Gulet Krizi. Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan 13 Ekim 2017de Atina da Yunanistan Denizcilik Bakanı Panagiyotis Kouroumplis ile görüştü. Ama çözüm geldi mi? Gemi tutulmaları % 7ye yükselirse beyaz listeden gri listeye düşeriz, bu da hiç iyi olmaz, aman dikkat sayın bakan! Zira 2006da kara listeden gri listeye, 2008de de gri listeden beyaz listeye İ.M.O ya rağmen zor yükseldik. Gri listeye tekrar düşüş olursa bu hem ekonomik ve hem de itibar kaybı demektir.
III Alman cep zırhlısı Amiral Graf Speenin hüzünlü akibetini anlatan makaleyi isteyenler: Atlantikte hüzünlü bir intihar - jeopolitürk yazarak googledan bulup okuyabilirler.
