Denizde Güvenlik, Kaptana Güvenle Başlar!
11 Ağustos 2022, Perşembe 10:00Son yıllarda denizlerimizde meydana gelen bazıları “akıl almaz”, bazıları ise “göz göre göre” yaşanan kazalar ister istemez profesyonel ya da amatör kaptanların yeterliliklerini ya da bu kazaların nedenlerini incelemeyi gerekli kılıyor.
Zira ister profesyonel, ister amatör olsun, kaptanlar kendileri dışında teknelerindeki misafirlerin canlarına karşı da sorumlu.
Havaların ısınması, turizm sezonunun canlanması ile günübirlik ya da haftalık tur tekneleri ve özel gezinti teknelerinin trafiği arttı… Pandemi dönemi kısıtlamalarının da sona ermesi ile bu “trafik” önceki yıllara göre “katlamış” durumda.
İyi de, mavi yolculuk ya da günübirlik tura çıkacağınız teknelerin kaptanlarına ya da su sporları alanında faaliyet gösteren botları kullanan kişilere ne kadar güveniyorsunuz?
Konuyu daha dar, daha “özel” bir boyuta taşıyalım.
Sevdiğiniz bir arkadaşınız tekne aldı ve sizi güzel bir yolculuğa davet etti. Bu yolculuğun “yeterli bilgiye sahip olunmadığı” takdirde kolayca faciaya dönüşebileceğinden haberdar mısınız?
Diyelim ki evhamlı bir kişisiniz, kaptanın ehliyetini / belgesini görmek istediniz.
İyi de, bu belgeyi görmek içinizi rahatlatacak mı?
Kimsenin bu soruları “beklenmedik acil bir durum yaşanmadan” ve “verilen tepkiyi görmeden” cevaplayabilme şansı maalesef yok.
Son bir hafta içinde peş peşe yaşanan biri ölümlü, diğeri yaralanma ile sonuçlanan iki tekne kazası, hafızamızdaki pek çok benzer olayı canlandırınca böyle bir yazıyı kaleme almak kaçınılmaz oldu.
KNOT İLE DENİZ MİLİ ARASINDAKİ FARK
Denize çıkan bir kaptanın “bilgili” olması elbette önemli...
Ancak teorik bilgi yaşanan deneyimlerle güçlenmedikçe pek bir değer ifade etmiyor aslında.
“Deneyim”e gelmeden, “bilgi” boyutunda bir anekdot aktaralım önce…
Ticari Yat Kaptanlığı belgesine sahip genç kuşaktan bir tanıdığım geçtiğimiz günlerde, “Knot ile deniz mili arasındaki fark nedir?” diye sorunca şaşkınlığımı gizleyemedim.
Bilenlerin ne demek istediğimi anladıkları için konuyu fazla irdelemeden, etkilendiğim bir başka noktaya sıçrayayım…
“BENİM BAŞIMI ÖNE EĞME”
Bu kez isim vermekte, hatta özellikle vurgulamakta bir sakınca görmüyorum.
Bodrum’un hem “yerlisi” hem de “eskisi” Halil Kaptan’dan söz etmek istiyorum.
Kendini bildi bileli denizde olan ve bu nedenle bölgeyi nasırlı avuçlarının içi gibi koy koy, derinliklerine varana dek ezbere bilen Halil Kaptan, mütevazı “Elele” adlı ahşap teknesine zaman zaman deniz lisesi öğrencilerini miço olarak alıp onara staj olanağı sağlıyor.
Bir gün bu öğrencilerden birine, denizcilikteki temel bağlardan “izbarço”yu bilip bilmediğini sordu. Bilmediği cevabını alınca da, nasıl yapacağını gösterirken şu anlamlı cümleyi kurdu:
“Günün birinde çalıştığın teknede izbarçoyu bilmediğin anlaşılırsa başım öne düşer. Benim başımı eğme sakın. Ne bilmek, öğrenmek istiyorsan sor, sana anlatayım.”
“Alay”dan yetişen bu kaptanın bilgeliğine hayran kalmamak elde değil…
Gençlerin böyle “yaşlı kurtları” rol model almaları gerek.
Çünkü denizin bilinmezi çok, şakası ise hiç yok.
“BİLGİ” DEMİŞKEN…
Bir de “meşhur” ADB (Amatör Denizci Belgesi) sınavlarımız var…
Önceleri özelde bazı merkezler tarafından verilirken, sonradan bakanlık yetkisine alındı, dahası sınavlar “fiziki” olmaktan çıkartılarak internet ortamına (on-line) taşındı.
Belgeyi almak, “Bir milyon amatör denizci” hedefi ile son derece kolaylaştırıldı.
ADB’ye sahip olmakla “denizci olunabilir mi?” sorusunu cevaplamayı, sınavdaki sorulardan birini aktararak size bırakalım:
“Teknenin baş tarafı aşağıdaki seçeneklerden hangisi ile tanımlanır?
- Baş
- Kıç
- İskele
- Sancak”
Bu en çarpıcı olan sorulardan biri… Kaldı ki diğerleri de pek farklı değil.
Özetle ADB almak istiyorsanız bırakın tekne kullanmayı bilmeyi, harita okuma, kerteriz alma, mevki koyma, basit hava tahmini yapma becerilerine sahip olmanıza hiç gerek yok. Okur-yazar omanız yeterli...
ADI DEĞİŞİRKEN İÇİ DE BOŞALDI
Bu belgenin en eski adı “Amatör Yat Kaptanığı” idi…
Sınavlar liman başkanlıklarında çoktan seçmeli olmayan sistemle yapılır ve 100 soru sorulurdu. Ayrıca adayın basitçe bir tekneyi kullanma yeteneği de iskeleden avara (ayrılma) edip, ardından aborda (yanaşma) olması ile sınanırdı.
Sonradan adı “Amatör Denizci Yeterlilik Belgesi”ne çevrildi, sorular kolaylaştırıldı, sınavda başarısız olanlar için “sayısız kez” yeniden sınava girme hakkı tanındı.
Ancak “işlemler” kolaylaşırken, uluslararası geçerliliğe sahip bu belge özelliklerini de kaybetmeye başladı.
Başlarda, tanımlanan belli grostonda ve uzunluğa sahip ticari tekne kullanma, tekne boyutu büyürken de “ikinci, üçüncü ya da dördüncü süvari” olabilme hakkı kaldırıldı.
Bugün, “Bir milyon amatör denizci” hedefiyle verilen ADB’ler “uluslararası geçerliliğe sahip” görünmekle birlikte dünyanın hiç bir yerinde, hatta kıyı komşumuz Yunanistan’da bile kabul görmüyor.
Soralım ve de yazımıza noktayı koyalım:
ACABA NEDEN?
NOT:
Bu yazımızda deneyimli ticari kaptanları ya da yeterli donanıma sahip, araştıran, öğrenen ve kendilerini geliştiren ADB’lileri konudan tenzih ediyoruz, üstlerine alınmasınlar. Ayrıca, onların da bu konuda hemfikir olduklarına inanıyoruz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.