COVİD-19, EURO, AMATÖR DENİZCİLER, SİYASET
18 Aralık 2020, Cuma 21:57COVİD-19, EURO, AMATÖR DENİZCİLER, SİYASET
Pandeminin ne demek olduğunu biliyor muyduk? Kelimeyi çoğunluğumuz duymamıştı bile. Meğerse küresel ölçekte salgın hastalık demekmiş.
Pandemi başlayalı yaklaşık 10 ay oldu. Hastalık hakkında tıp dünyası hala çok şeyi bilmiyor. Hangi organa ne kadar zarar verdiği, covid-19 virüsünün iyileşen hastalarda, mesela 3 ay, 6 ay, 1 yıl, 5 yıl, 10 yıl sonra ne gibi arazlara neden olacağı bilinmiyor. Henüz aşı yok, ilaç yok, tedavi yöntemi bilinmiyor. Tek korunma yöntemi, asırlar öncesinden gelen yöntem. İzolasyon.
Bütün bunlara rağmen, sadece Türkiye’de değil, dünyanın tamamında, insanların önemli bir çoğunluğu hiçbir tedbire, izolasyon, maske, mesafe, temizlik kurallarına dikkat etmedi, etmiyor ve hastalık yayıldı.
İnsanlardaki hastalığa karşı duyarsızlık ve gevşeklik hayret verici düzeyde.
Aynı duyarsızlık ve gevşeklik, AMATÖR DENİZCİ BARINAKLARI konusunda, Amatör Denizcilerde, bu sorunu çözmekle görevli olan (veya kendini görevli kabul etmeyen) bakanlıkta, bürokratta da var. Bu konuya daha sonra değineceğim. Ama kısmen de olsa önceki yazılarımda zaten değinmiştim.
Covid 19’un gelişiyle birlikte dünyada çok şeyin değişeceğini, ekonominin, sosyal düzenin, siyasi düzenin, hatta devlet haritalarının değişeceğini, gören gözler, algılayan beyinler anlamıştı. Değişim devam ediyor. Zaten hastalıktan önce çekilmez hale gelen ve değiştirilmesi gereken dünya düzeninin dibine kibrit çakarak patlatan pandemi oldu.
Değişmeyen tek şeyin, “Türkiye’deki marinalarda yürütülen soygun düzeni” olduğunu yazacağımı zannettiniz değil mi? Hayır değil.
Ben bir zamanlar banka müfettişi idim. Banka müfettişi ne yapar? Banka genel müdürü veya yönetim kurulu adına şubelerde denetim, soruşturma, inceleme yapar. İşi parayı kontrol etmektir. Matematiktir. Faiz hesaplarıdır. Bankadan haksız menfaat sağlayanları saptar, raporlar. Görevi teftiş kurulu başkanına verir. Bir gün teftiş kurulu başkanı beni çağırdı, görev verecek.
X ilçesindeki X şubesinde Müdür (erkek, evli) ve Müdür Yardımcısı (kadın, evli) mesaiden sonra şubede birlikte oluyormuş. Mutfak, mekanları imiş. Biraz aydınlık olsun diye buzdolabının kapağını açıyorlarmış. Bir gün, şubenin elektrik fazlarından biri gitmiş, şube karanlık, ama mutfakta ve tabii buzdolabında elektrik var. Buzdolabından kaynaklı ışık, bunların gölgesini duvara yansıtmış. Sinema gibi. Dışarıdan geçenler bunu görmüş ve seyretmeye başlamışlar.
Efendim, bu durum bankanın itibarını sarsmış. Ben gidecekmişim, soruşturma yapacakmışım, rapor yazacakmışım. Cevabım şu oldu; “Ben banka müfettişiyim. Hesap bilirim. Bu bir zina. (O tarihte zina suç.) Benim müfettiş olarak görev tanımlamama ve eğitimime uygun değil. Yanlış anlamayın, konu hakkında bilgim ve fikrim var. Benim şimdiden oluşan kanaatim, ALAN RAZI, VEREN RAZI. Bankayı zarara uğratmamışlar. Ama banka genel müdürlüğü bu durumu sakıncalı görüyorsa, gereğini yapsın. Bizden çok eşlerini ilgilendirir.” dedim ve başkanın eli kapıyı işaretleyerek, kocaman sesi ile bana DEFOL dedi. Yani odadan kovuldum.
Şimdi, covid 19 nedeniyle neredeyse kısa bir süreliğine 10 TL’nin üzerine çıkan Euro üzerinden % 30 – 40 zam yapan marinaların müşterilerinden bu zamlara hiç ses yok. Yani ALAN RAZI, VEREN RAZI. Üstelik Cumhurbaşkanının TL kullanılsın dediği bir ortamda (ki devlet kurumlarının ihalelerinde bile TL kullanılmıyor) marinalar hala döviz bazında fiyat hesaplıyor. Sorduğunda turistik tesis olduklarını, Turizm Bakanlığı’na bağlı olduklarını söylüyorlar ama artık marinalarda yabancı uyruklu sayısı bir elin parmakları kadar az. Bu duruma müdahale etmeye niyetli bir devlet kurumu veya bürokratı yok. Zaten marina müşterilerinin de itirazı yok.
Bu nedenle, “Türkiye’deki marinalarda yürütülen soygun düzeni” başlığı ile bir konuyu işlemem. Gereksiz. Anlamsız. Saçma. Daha önce bu konuda bir fikir beyan ettiysem affola. Saçmalamışım.
Adamın bol parası var. Harcayacak yer bulamıyor. Ya kumarda kaybedecek ya da marinaya verecek. Kime ne? Bize ne? Tabii bol parasını okul yapımına harcayan, Mehmetçik Vakfı’na bağışlayan MÜTEKAMİL insanlarda var. Hangi insan daha kıymetli? Cevabı biliyorsunuz.
Ben AdbDer Amatör Denizciler Barınak Derneği’ni 2014 yılında kuran kurucu başkanıyım. Üyelerimizin arasında marina müşterileri de var. Marinalarda öpülmekten haz duymayan insanlar.
Yanlış anlaşılmasın, AdbDer ve ben marinalara karşı değiliz. Çünkü AdbDer üyelerinin ekseriyeti ve ben marina müşterisi değiliz, marinalar da bizi müşteri olarak görmüyor. Marinaların bize yakıştırdığı sıfat genelde ÇULSUZ veya HIRPANİ. Bizim gibi adamlar marinalarda istenmiyor.
Marinalara hiç karşı değiliz. Hatta yeni marina yapımını destekliyoruz bile. Fethiye’de marina yapılacakmış. Fethiye Belediyesi’nin karşı olduğunu öğrendik. 25 Aralık tarihinde yapılacak toplantı için bir yazı-bildiri hazırladık. Bu yazının ekinde fotoğrafını görebilirsiniz. Yapılacak marinalara destek verdik. Bizim derdimiz 5 yıldızlı otel niteliğindeki marinalar değil, çadır alanı niteliğindeki BARINAKLAR. Ucuz olmalı. Bedava olmalı demiyoruz. Ama illaki ucuz olmalı. Tıpkı çadır alanları gibi.
Birde “DENİZ UCUZ ADAMI SEVMEZ “ atasözü var. Bu atasözünü hangi ata uydurduysa! Şunu “MARİNALAR PARASIZ ADAMI SEVMEZ” şeklinde değiştirerek mertlik gösterseler hiç fena olmayacak.
Marinalara lüks diyenlerde var. 10 mt'lik bir tekneyi yıllık 48.000 TL’ye (aylık 4.000 TL eder. Çoğu ilde süper lüks ev kirası. Hatta villa kirası.) bağlamak lüks müdür, başka şey midir bilmem. Ben cahil. Ama bir tekneyi 3 iple (biri tonoz, biri iskele kıç, biri sancak kıç) bağlamanın bedeli bu mu? Ben bilmem. Ben cahil. Ama bildiğim bir şey var, 48.000 TL bir punton parası. Yani her yıl bir punton parası ödeniyor. Ortalama 6 teknenin bağlanabileceği bir punton. Çoğu yere üç iple bedava bağlanabilir misiniz? Evet. Ama güvenlik yok.
Marinalarda yaklaşık 25.000 tekne var. Çoğunluğunun sahibi denizci bile değil. Teknesine bakmaktan, tamir etmekten, yıkamaktan bile aciz. Abralamak? Onlar için bu kelime yabancı. Yine çoğunluğu kaptan kullanıyor. AdbDer’in temsil ettiği kitle bu değil.
AdbDer, marinalar dışındaki yaklaşık 250.000 denizciyi temsil ediyor. Onların bir kısmı (yaklaşık 50.000 denizci) BARINAK BULAMADIKLARI için teknelerini satıp kara yaşantısına geçsede denizciler. BARINAK problemi çözüldüğünde denize tekrar çıkacaklar.
Bu denizciler zengin insanlar değil. Birde denize çıkmak hayali ile yaşayanlar var. En az 2 milyon kişi. Emekliler, memurlar, işçiler, öğrenciler.
Bunların bırakın bir tekne alıp bağlamayı, plaja gidip denize girme hakları bile elinden alınmış. Plajlar paralı ve 4 kişilik bir ailenin 400 TL ile ancak çıkabildiği makul (??) fiyatlı plajlar. Dar gelirli insanların denize çıkmaları bir yana, denize girme hakları bile ellerinden alınmış. Bir ara, kıyıdan olta balıkçılığı bile ehliyete ve paraya bağlanıyordu. Belki bağlanmıştır. Bilmiyorum. Ama tekneden olta balıkçılığı için ehliyet zorunlu diye biliyorum. Belki yanlış biliyorum. Belki doğru biliyorum. Ama bunlara benim pek aklım ermiyor. Ben cahil.
Ama bildiğim bir şey var. Kıyılarda DENİZ-İNSAN ilişkisi yok oldu. Bu konuda 31 Mart yerel seçimlerinden önce AdbDer bir rapor hazırlayıp Sayın Cumhurbaşkanımıza, Akparti Genel Başkanı sıfatı ile gönderdi.
Raporun değerlendirildiği veya değerlendirilmediğine dair bir cevap, işaret, telefon, teşekkür almadık. Zaten verdiğimiz dilekçelerin hiçbirine cevap gelmedi. Özellikle AMATÖR DENİZCİLİK KANUNU için bir cevap almadık. SİTEMKARIZ.
İktidardaki Cumhur İttifakı partileri ile Muhalefet partileri konudan bihaber. İlgisiz. Özelde Amatör Denizcilerin, genelde bütün denizcilerin BARINAK probleminden, insanların plaj probleminden habersiz, ilgisiz.
BİR DENİZ POLİTİKASI, AMATÖR DENİZCİ POLİTİKASI HİÇBİR PARTİDE YOK.
Doğal olarak fatura iktidar partisine kesiliyor. Bu fatura oy olarak yansıyor. Akparti’nin, MHP’nin, Cumhur İttifakının kıyılarda sürekli oy kaybetmesinin nedenlerinden biri bu olabilir mi? Bu konuyu detaylı olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza gönderdiğimiz ve cevap alamadığımız raporda işledik.
Kıyı belediyelerini seçimle kazanan CHP ne yapıyor? Çalıştırmadığı arıtma tesislerinden arıtılmamış pis suyu denize boşaltarak denizi kirletmeye devam ediyor. Halbuki arıtılmış suyu bile içindeki suda çözülmeyen kimyasallar ve deterjanlar yüzünden denize boşaltmaması gerekir. CHP’li kıyı belediyelerinden hiç AMATÖR DENİZCİ BARINAĞI sözünü duydunuz mu?
Denizcilik ve Barınak konusunda sorumlu ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANLIĞI’na gelince; eski bakan 1 yıl önce 20.000 Amatör Denizci teknesinin bağlanacağı barınak sözü vermişti. 1 yıl geçti. Barınak gören var mı?
Aslında bakanlığı denizden sorumlu birimlerindeki bürokratları değerlendirerek ele almak lazım. AdbDer’in kuruluşundan bu yana, 6 yıl boyunca, bu bürokrat kesiminin bırakın Amatör Denizcilik için, Denizcilik için faydalı bir çalışmasını gören oldu mu? Ben görmedim. Ben kör. Bu bürokratlara niye maaş ödenir? Niye işlerine son verilip, yerlerine çalışacak birileri alınmaz? Örneğin bir bürokrat Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevden alınmıştı. Reklam olmasın diye ismini yazmıyorum. Bilen biliyor. Gazetemiz yazmıştı. Ama yerine atanan ondan farklı değil. Yoksa bakanlık işsizlere iş yaratma kurumu mudur? Bu konuyu Sayın Cumhurbaşkanımızın bilgisine arzederim.
Ekim ayının 18’inden 20’sine kadar, AMATÖR DENİZCİLİK KANUNU TASLAĞI, Akparti TBMM Grup Başkanı, Grup Başkan Vekilleri, Bayındırlık, İmar, Ulaştıma ve Turizm Komisyonu Başkan ve Üyeleri dahil olmak üzere, mecliste 189 Akparti Milletvekilinden 139 una e-posta ile gönderildi. 50 milletvekiline nedenini bilmediğimiz bir sebepten e-postalar ulaşmadı.
Şimdi görev milletvekillerinde. Bu kanun yasalaşırsa, barınakları Amatör Denizciler kendi paraları ile kuracak. Devletin cebinden para çıkmayacak. Üvey evlat Amatör Denizciler için ilk kez bir şey yapılmış olacak. İLK KEZ.
Hilmi Atilla Özbank
18/12/2020