Büyük Reşit Paşa
20 Kasım 2024, Çarşamba 09:30Japonya’dan alınmışlardı. İdarenin paşa sınıfı, zamanının en modern dizayn gemilerindendiler. Teknik özelliklerini yazıp kafa karıştırmak istemem ama çalışmak için taliplisi çoktu. Ne hikmetse ben hiç heves etmedim bu gemilerde çalışmaya. Oldum olası denizciliği hep eski gemilerde yapmayı yeğlemişimdir, hani imkan olsa en modern gemi yerine yelkenli gemilerde çalışmayı tercih edecek bir yapım vardı. Sebebini bende bilmiyorum ama belki de bilinçaltım en iyi denizciliğin modernlikten uzak gemilerde yapılacağını mı söylüyordu bilemem ki. Bu da benim saçmalıklarımdan biriydi herhalde. Hoş artık hiçbir değeri kalmadı ya… Şimdi ne o gemiler kaldı ne de bu dinazorun nuhu nebiden bile kalmış olsa da bir gemiye kumanda etme imkanı.
Bu tip gemiler devamlı Continant hattına çalıştılar, belli ve değişmez bir kadroları oluştu ve işletmedeki tanımları haşhaş paşa olarak betimlendi. Çünkü kaçakçılık diz boyuydu.
Çok kısa bir müddet için 3.Gv.Zbt.olarak Gazi Osman Paşa gemisinde çalışmıştım.
S/S Manisa ile Salıpazarı’nda sancaktan aborda tahliyede bulunuyorduk, iki gün sonra Amerika’ya müteveccihen sefere kalkacaktık ve ben bir öğlen üzeri izinli vardiyamdan dönmüştüm ki arkamızda aborda Büyük Reşit Paşa gemisini gördüm. Öğle yemeği paydosunda salonda arkadaşlar mezkür gemi daha doğrusu paşa sınıfı gemiler hakkında fikir beyan edip rahatlıklarından dolayı o tip gemilere kapağı atmanın yollarını tartışırlarken benim üzerinde durduğum konu o güne kadar hiç görmediğim mark gregor anbar kapaklarıydı. Reis dayıya bu arzumuzu söyledik iki üç arkadaş. ‘’Eyü da ha gidün deyun MUSTAFA Kasarcuya, göstersun size o kapakları. Ha ne fişku yeyeceksenuz.’’ dedi rahmetli reis dayı Bosi Mehmet. Atlayıp gittik, sanki bize yeni bir mal pazarlamak derdinde olan satıcı titizliği ile 3 no anbarı açtırıp kapattırdı birkaç kere güverte lostromosu rahmetli Mustafa Kasarcı. Bizde bu yeniliği görüp ulan meslek ne kadar kolaylaştı. Gemicilik artık beyefendi işi oldu diye söylenerek döndük gemimize. E tabi bizim 1-2-3 nolu anbar kapaklarımız ponton kapak tabir ettiğimiz cinsten kıç taraftaki 4 ve 5 nolu anbar kapaklarımız tahta kapak olduğundan ve dahi bunları neta etmek, mezarnalarını koymak, tahta kapakları sıralamak, brandalarını çekmek, siğillemek gibi işler zaman aldığı ve yorucu olduğu için sistem arkadaşların çok hoşuna gitmişti. Vallaha ne yalan söyliyeyim, ben hiç hoşnut kalmadım ve sordum kendi kendime ben mazoşist miydim ki ağır işlerden zevk alıyordum veya gemiciliği, denizciliği hep ilkel şartlarda yapmaktan niçin zevk alıyordum bilemedim! Bu yaşa kadar da, emekli olduktan sonra da, denizden karaya sürgün edildikten sonra da çözemedim bu problemi. Gerek zabitliğimde gerek kaptanlığımda yeni modern cihazlara itibar etmedim, favorim manyetik pusula oldu. Ecdis filan hayatta kullanmaya değer bulamadığım süs aletleri oldu. Dedim ya artık nesli inkıraz bulmuş bir dinazor eskisi olarak saçmaladığımın farkındayım ama gerçek bu. ,
Geçen gün bir tıp doktoru arkadaşımla sohbet ederken çok lüks bir yolcu gemisi ile yaptığı bir seyahatten bahsettiği zaman sözünü kesip ‘’Bırak allasen, gemi mi onlar be! Kendini kaptan değil pavyon fedaisi gibi hissediyorsun.’’ dediğim zaman ‘’Oğlum sen bir psikiyatrise görün.’’ dediydi. Bilmem inşallah bu dünyada gülmeyen talihim gök okyanusunda güler de modern bir gemiye değil şöyle balta başlı, anbarları tahta kapaklı, ihrakiyesi kömür, makinesi stimli bir gemiye keser ordinomu kahbe felek. Hiç ummam ama bilinmez ki. Ne demişler, gün doğmadan Nesime-i şebden neler doğar…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.