İstanbul
21 Aralık, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Bir İnsanlık Öyküsü

09 Mart 2021, Salı 14:33

BİR İNSANLIK ÖYKÜSÜ

Sinema sanatçısı Hüseyin Baradan , eşi Hayriye Baradan ile Yunan Adaları'na gemiyle çıktığı gezide , büyük bir acı yaşadı...

Gemi Girit'e yaklaşırken eşini kaybetti , yapayalnızdı...

İşte o an kendi deyimiyle karşısında bir " melek " buldu...

" Melek " , Girit'te bir seyahat acentasının sahibi Manolis Gavrilakis'ti...

Gavrilakis , İlk kez gördüğü bu Türk'ün acısına ortak oldu , sıkıntılarını paylaştı... " Annem " dediği Hayriye Baradan'ın cenazesinin İzmir'e çok kısa bir süre içinde gelmesini sağladı...

" Kurban Bayramı'nda , 45 yıllık eşim Hayriye Baradan'la uzun süredir görmeyi düşlediğimiz Yunan Adaları'na gideceğimiz için çok mutluyduk " diye söze başladı

Hüseyin Baradan...

Günlerdir sadece çok yakınlarının bildiği bir sırrı açıklamadan önce derin bir soluk aldı , " o acı günlere dönmek canımı acıtıyor ama artık yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum " dedi ve başladı anlatmaya...

" Kurban Bayramı'nda Yunan Adaları'na düzenlenen bir geziye eşimle birlikte iştirak ettik... Gezi Kuşadası'ndan başlayacak , Mikonos , Rodos , Girit ve Santorini Adaları'nı kapsayacaktı. Gemimiz " Odesus " mükemmeldi...

Gemi kaptanı , 10 yaşına kadar Türkiye'de yaşamış bir Rum çocuğuydu . Gemide Türkler de vardı... Hatta Batı Dersaneleri'nin sahibi de eşiyle birlikte gemideydi...

Rodos'a geldiğimizde, özel bir gündü...

Eşime " dolaşmaya çıkalım mı" dedim... " Kendimi iyi hissetmiyorum , ben gemide dinleneceğim . Sen gez gel " dedi bana...

Dışarı çıktım ama her yer kapalıydı . Açıkçası eşim yanımda olmadan pek keyif alamadım... Kısa sürede döndüm gemiye... Girit'e doğru yola çıktık...

Akşam yemeğinde yine dostlarımızla birlikte eğlendik... Saat 09.30 sıralarında gemi sallanmaya başladı . Eşim tedirgin oldu , " Hüseyin ben kamarada dinleneceğim " dedi.

Ben de onu yalnız bırakmak istemedim.

Odamıza çekildik... Bu arada, eşim " ben fena oluyorum " deyince telefonla doktoru çağırdım.. İnanmazsınız ama, bir ambulansta bile olmayacak sıhhi teçhizatla, bir doktor ve iki hemşire iki dakika içinde kamaraya girdiler.

Hemen eşime müdahale ettiler... Tansiyonunu ölçtükleri sırada , " Hüseyin, ben ölüyorum " dedi ve gitti...

O doktorların gayretini yaşamayan bilemez . Ama sonuçsuz kaldı...

Donup kaldım... Beni dışarı aldılar . Gemi personeli benim için seferber oldu . Girit'e geldik , gemi kaptanı , iki hemşire ve ben karakola , ifade vermeye gittik.

Gemi iki saat sonra kalkacak... Bize iştirak eden rehberler de " ihtiyacınız olur ", diyerek 500 dolar bırakıp gittiler... Girit Adası'nda yapayalnız bir adamım . Param kısıtlı... Beni morga götürdüler , polis ifademi aldı.

Perişan bir haldeyim . Karakolda genç bir adam var... Birden, " Ben size yardım etmek istiyorum " dedi , " Ben Comodor Seyahat Şirketi'nin sahibi Manolis Gavrilakis..."

Kendisine " Çok teşekkür ederim " dedim...

" Bakın çok yorgunsunuz . Ben şimdi sizi bir otele götüreceğim . Biraz dinlenin " dedi...

Peki deyip çıktık,

" Astoria " diye 5 yıldızlı bir otel... Orada sıkıntılıydım , yerimde duramadım... Az sonra Manolis eşiyle birlikte geldi . Yarı İngilizce , yarı Rumca anlaştık..

Sohbetimiz sırasında , kendisine " Manolis , benim vizem yok , gemi de gitti ben şimdi ne yapacağım " diye sordum...

" Sen bunu hiç düşünme . Ver bana pasaportunu , için rahat olsun..." diye yanıtladı sorumu...

" Manolis ne yapmam gerekiyor " diye tekrar sordum...

" Beni dinler misin " dedi " Sen şimdi buradan git... Hayriye Anne'yi bana teslim et.."

Bir an şaşırdım.. " H üseyin ilk kez gördüğün bir adama nasıl güvenirsin? " diye kendi kendime konuşurken , ondan bir teklif daha geldi:

" Ben size birşey sormak istiyorum... Sizde çok kıymet verilen kendinden büyük insana ne denir ?.."

" Ağabey " dedim..

" Müsaade edersen ben size ağabey diyeceğim . Buyrun yazıhaneme gidelim " dedi.

Yazıhane çok güzel bir yerde... Ben ağlıyorum , ama onun nişanlısı benden fazla gözyaşı döküyor . Şaşkın bir haldeyim...

Manolis , " Ağabey " dedi , " Ben herşeyi ayarladım . Şimdi sen buradan uçağa bineceksin , Atina'ya gideceksin... Havaalanında seni bir araba karşılayacak . Şoförün elinde, isminin yazdığı bir levha göreceksin . Otelde 134 nolu odada kalacaksın.

Şoför ertesi sabah seni otelden alacak , Atina Havaalanına gideceksin.. Oradan Türk Hava Yolları'nın 10.45 sefer sayılı uçağına bineceksin . İstanbul'a vardığında 14.35'te kalkan İzmir uçağına bineceksin..."

Bunları söyledikten sonra , yazıhanesinin bir köşesinde bulunan " ikonu " bana uzattı ve ekledi:

" Ağabey sen Müslümansın . İnanmayabilirsin ama al çantana koy . Bu seni rahatlatır..."

Aldım ikonu , çantama koydum.

Haydi şimdi havaalanına gidiyoruz " dedi..

Peki dedim , " Eşimin cenazesi nasıl gelecek?.."

" Sen onu düşünme " diye yanıtladı sorumu ve devam etti: " Anne bana emanet... Bu işler biraz fazla sürer , ama sakın merak etme... En kısa zamanda anneyi İzmir'e göndereceğim..."

Arabasına bindik , elinde bir paket , yolluk hazırlamış , suyundan ekmeğine varıncaya kadar herşey var... Çekindiğimi anlayınca , ısrar etti :

" Bak bu saate kadar hiçbir şey yemedin... Bunları mutlaka ye.."

Bir de ilaç verdi , " bunu da 6 saatte bir içersiniz . Sizi rahatlatır..."

Manolis ve eşi uçak kalkıncaya kadar bekledi . Beni uğurladılar. Uçakta yalnız kalınca " 45 yıllık karını ellerin elinde nasıl bıraktın " diye başladım içten içe ağlamaya...

Atina'ya geldik . Kapıda bir Mercedes , yanında bir şoför , elinde " Mr. Baradan " yazılı bir levha... Dediği otele girer girmez telefonum olduğunu anons ettiler , danışmaya gittim...

" Abi ben Manolis , rahat geldin mi.. Ağlama bak , sakın ola ki otelde yememezlik içmemezlik etme... Saatte bir arayacağım seni... İlacını içtin mi ? "

Gece yatmadan önce , saat 01.00'de bir telefon daha... " Abi hapı içersen sakın içki içme..."

Ertesi sabah 09.00'da araba geldi... Beni aldı , Atina Havaalanına vardık . İçeri girer girmez , yine telefon anonsu..

" Alo abi ben Manolis , nasılsın , iyi misin . Hiç üzülme , anneye otopsi yapıldı en yakın zamanda göndereceğiz.."

Bu arada Hüseyin Aslan , Hakan Tartan , Dışişleri Bakanlığı devreye girmiş.. Hakikaten bürokrası uzun iş... Geldik İstanbul'a...

Havaalanına iner inmez , " Sayın Hüseyin Baradan , danışmaya gelmeniz rica olunur " diye bir anons... Gittim yine Manolis...

" Abi Manolis , geldin değil mi , şimdi rahatladım oh... İlacını içtin mi..."

Bu arada iki kez Hüseyin Aslan'ı üç kez de oğlumu aramış " merak etmeyin baba az sonra uçakla geliyo r" diye...

İzmir'e gelince beni Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina karşıladı....

Büroya gelince , Manolis'i aradım... Bana söylediği tek şey ; " Anneyi düşünme , cenaze pazar günü geliyor " oldu.

Pazar günü cenazeyi almaya gittiğimizde şaşkınlıktan dona kaldık... Manolis cenazeyi gelin gibi süslemişti . Gözyaşlarımı tutamadım...

Ertesi gün Hocazade Camii'nde yapılan dini törenden sonra Hayriyemi toprağa verdik... Onca kalabalığa karşın beni en çok duygulandıran, tam tören saatinde Manolis'in cep telefonundan araması oldu:

" Abi üzülme sakın ha, ağlamayasın... Çok kalabalık var değil mi?.. İnsanın sevilmesi kadar güzel bir şey yok . Ben her zaman yanındayım artık.."

Eşimi defnettikten sonra Manolis'i aradım telefonla... " Sevgili dostum... En acı günümde yanımda oldun... Söyle bana , senin için ne yapabilirim? "

Tek birşey söyledi Manolis , " Bunları düşünme , beni kardeşinin yerine koy bu bana yeter . Ama ille de birşey yapmak istiyorsan , İzmir'in methini çok duydum , hele Kordon'u pek güzelmiş... İkinci balayımı İzmir'de geçireceğim. Bana rakıyla balık ısmarlarsın , ödeşiriz..."

Gördüğün gibi Hürolcuğum ; yarımseverlik , ne dil , ne din , ne ırk hiçbir şey dinlemiyor . İnsanlık başka bir olay... Biliyor musun , oradan buraya cenaze masrafları 6000 dolar... Uçak , yol , otel paraları bunun dışında... Söyle Allahaşkına , böyle bir iyiliği bugün kim yapar ?...

Bu yaşadıklarımdan sonra , Yunan Başkonsolosluğu'na , Yunan Konsolosluğu'na, Yunan Dışişleri Bakanlığına , Kültür Bakanlığı'na , Girit Valisi'ne , Girit Belediye Başkanı'na birer mektup yazdım .

Dedim ki :

" Sizin işte böyle bir vatandaşınız var , onunla gurur duyun..."

Acıyla dostluğu birarada yaşamak nasıl birşey bilir misin Hürol... İşte ben bunu ilk kez gördüğüm bir insanla o kadar yoğun yaşadım ki...

İnsanlığını kaybetmiş bu kadar puştun içinde yaşarken , böyle şeyler bana çok ama çok ağır geliyor...

 

Sn. Saffet ÇİÇEKDAĞI göndermiştir.

google