BİR AYIP DAHA
28 Ekim 2019, Pazartesi 14:33İstanbul Boğazı'nın kıyısında Paşabahçe Koyunun Beykoz Belediye binasını önünde kıçtan kara edilmiş bir bebek var. Bu bebek Şehir hatları İşletmesinin yönetememecileri tarafından 2010 yılında seferden çekilip 2011 yılında Beykoz Belediyesi'nin emrine tahsis edilen PAŞABAHÇE isimli türünün tek örneği ve çocukluğumuzun efsanesi bir bebek. Şimdi bir gemiden bebek olarak bahsetmemi yadırğıyor olabilirsiniz ama denizcilik terminolojisinde biz denizciler ve bilhassa artık nesli inkiraz bulmuş, dinazorlar fasilesine dahil olmuş denizciler gemilerin canlı olduğu konusunda hemfikirizdir. Dahası bizler gemilerin sökülüp ahirete intikat ettikten sonra dahi sonsuz gök okyanusunda o usta kaptanlarının kumandasında hiçbir limana uğramadan sonsuz seferlerine devam ettiğine inanır ve birgün bu gemilerde ki görevimize kavuşmak için ordino alacağımıza ve bir semt camiinin musalla limanından imam efendinin yeşil vasıta botu ile tayin edildiğimiz gemimize gideceğimize inanır ve kahpe şehirde bu kart ve onlarca kocadan arda kalmış fahişe şehirde emeklilik günlerini geçirmeye katlanırız. Yegane tesellimiz Boğazdan gelip geçen gemilere iç çekerek bakmak, onların kumanda köprüsünde onlara hayalen kumanda etmek, gitgide şekilleri bile bozulup acayipleşen kutu gibi her yanı kapalı modern şehir hattı gemileri ile bir yakadan bir yakaya seyahat ederek içimizdeki deniz daüssılasını bir nebze bastırmaya, yatıştırmaya çalışmaktan ibarettir.
Zaman zaman Hasköy’de mukim Rahmi Koç Sanayi Müzesi'ne gider ve saygıdeğer Rahmi Beyefendi'nin sayi-i gayreti ile katliamdan kurtulup gene zamanında kaptanlığını ve enspektörlüğünü yaptığı Tuncay Kaptan'ın, kardeşi gibi katledilemeyip katliamdan kurtulmuş FENERBAHÇE isimli bir bebeğin kollarına sığınıp eski günleri anar ve bir nebze eski günlere dönebilmenin mutluluğunu yaşarız.
Yazımın başında da belirttiğim veçhile bu günlerde Paşabahçe koyunun Beykoz sahili deryasında bir katliam gerçekleştirilmek üzere. Efendim, bundan yıllarca önce İtalyan tersanelerinde bir bebek dünyaya gözlerini açtı. Genelde gemiler ikiz olarak doğsada bu bebek tek olarak dünyaya merhaba dedi ve 1952 yılında Şehr-i İstanbula gelerek Şehir Hatları İşletmesinin kadrosuna dahil olarak tam 58 yıl, kadrodan ayrılıp heke çıkarıldığı 2010 yılına kadar yaz- kış, gece - gündüz demeden Adalar - Yalova - Kadıköy hattında yüzbinlerce yolcuya hizmet edip durdu. Paşabahçe isimli bu bebek ile seyahat etmek bir ayrıcalıktı. İki zamanlı makinalarının tahrik ettiği çift uskurları ile 18 mile yakın sürat yapabilen bu bebeğin modern salonlarından binlerce kişi gelip geçti. Anlatmaya insan kaleminin kifayetten aciz kalacağı nice acı tatlı maceraların, aşkların yaşandığı ve bu şehre mal olmuş bebek gün geldi, her canlı gibi büyüdü yaşlandı, hastalanmaya başladı ve tedaviye alındı derya üzre. Zaman zaman hastaneye kaldırıldı ve ağır tedaviler geçirdi. Sonra yeni yetişen bebekler denizde boy göstermeye başladılar, hastalık ilerliyor ve tedavisi gün günden zorlaşıyordu. Zaman geldi ve ilaçlar, ameliyatlar fayda etmemeye başlayınca malum yönetememeciler kurulu kararı ile heke ayrılan bu bebek bir cemile olarak Beykoz Belediyesi'ne verildi nikah salonu, sergi salonu ve bunun gibi hayırlı organizasyonlara ev sahipliği yapması için ama. İşte o zaman kimsenin düşünemediği daha doğrusu usuna bile gelmeyen bir şeyler çıktı ortaya. Bir gemi bakımı ihtisas ve deneyim isteyen bambaşka bir alan olduğu için belediye yetkilileri de bu işlere agah olamadıklarından kıçtan kara ettikleri bu bebeğe apartman bakımı gibi bir bakım yaparak hayatını idame ettireceklerini sandılar ve hayatlarının hatasını yaptıklarının farkına vardıkların da ise iş işten çoktan geçmiş ve illet-i seretan bütün vücüdü sarıp tedaviye cevap veremeyecek hale gelmişti. Vücut çürümüş, kanser her yana nüfuz etmiş, metastaz yapmış ve tedavisi gayri kabil bir hale gelmişti. Sözün özü; bebeğimiz ölüyordu. Artık tedavisi imkansız bir haddeye gelmiş ve tabiri caiz ile doktorlar ne yerse yesin demişlerdi. Bu günlerde gemiyi ziyaret için izin istedik ve lütfettiler,gemiye çıktık ve hal-i pürmelalini temaşa edebilmek bahtsızlığına uğradık.Yalnızdı,ağlıyordu,acılarını paylaşacak,derdini dinleyecek kimsesi yoktu. Bak şuhalime kaptan dedi bak,bak ta ibret al ve insanoğlunun kadir kıymet bilmezliğine bir kere daha şahit ol.Uzun uzun söyleştik,ağlaştık karşılıklı.Şimdi gene gemi ile söyleşilir mi, kaptan iyice kafayı yedin diyeceksiniz biliyorum ama ey kariler bizler bu bebeklerle gönül bağları ile de konuşabiliriz. Salonlarımın haline bak,bir tane koltuk kanepe kalmadı hepsini söküp attılar.kıç taraftaki lüks mevkideki hazeran koltuklar,masalar ve bu koltuklarda oturup seyahat eden şık giyimli beylerin,etekleri yaz rüzğarları ile uçuşan insana sarılıp öpme hissi veren cıvıl vcıl genç kızların,kadınların saslerinin çınladığı şu salonlarımın haline bak,köprüüstüne çıkıp baktınmı,gördünmü oradaki rezilliği,köprüüstü bir geminin namusudur.köprüüstü kutsaldır.köprüüstü mabettir,şimdi benim köprüüstüm cemaati sürğüne gitmiş,ibadet eden bir tane inananı kalmamış görevlisi de ebediyete intikal etmiş,binası harap olup yıkılmaya başlamış,içindeki kutsal objeleri çalınmış bir mabete benzemiyormu,o mübarek dümen dolabını tutan eller çoktan toprak oldu,makine telgrafına kumanda eden sırmalı kollar artık romatizmadan kalkmakta zorlanıyor, bense artık bu şekilde rezilane ve zelilane yaşamak istemiyorum dedi.
Çaresizdim,acizdim elimden bir şey gelmiyordu.Hemen Belediyenin yanıbaşında bulunan bir ilim irfan yuvasına müracaat ettim,Barbaros Hayrettin Paşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yetkililerinden yardım istedim.belediye ile konuşalım.talebeler pratik eğitim yapsınlar,izin alalım dedim,olumlu karşıladı eğitimciler ama son bir kontrolumuzda geminin talebelerin eğitimi için rizikolu olacağına karar verdik,çünkü her yer o kadar çürümüştü ki.Allah korusun vukua gelebilecek bir kaza onulmaz problemler yaşatabilirdi,vazgeçtik,sonra bir tevatür çıktı Belediye bu bebeği Beykoz koyunda batırıp dalış turızminde faydalanmak istiyordu ama malümuâliniz bürökrasi hazretleri ne diyecekti.O zaman dedim ki madem bu bebekten vazgeçildi,katledilmesi mukadder hiç olmazsa gelecek nesillere bir hatıra olması babında bağzı cüzitamlarını Belediyeden talep edelim de okulumuzun bahçesinde teşhir edelim,bu hevesle müracaat ettik Belediye ye.Sayğıdeğer bir öğretim görevli ile birlikte.Resmen bir ayak topu muamelesi gördük odadan odaya savrulduk,kimsi ilgilenmedi,yılmadık,işin peşine düştük en ağzın Biscay fırtınalarında,kuzey Atlantik hurakeynlerinde eğilmeyen başımı eğdim ciğeri beş para etmez bürokratların önünde.bakın dedim bu gemiyi satacaksınız,alan kişi bunu söküp hurdasında demir olarak yararlanacak,biz bağzı cüzitamları istiyoruz,okulumuzun bahçesinde teşhire açalım,bize vereceğiniz malzeme inanın ki maddi olarak bir hiç ama manen değerine paha biçilemez,örneğin direğini verin bize okulumuzun bahçesine dikelim,önüne kıç taraftaki tonoz demirini yani admiraltay demirini,dümen dolabını,pusulası çoktan aparılmış pusula sehbasını verin dedik,defaten gidip geldik,defaten aburu döktük netice sayğıdeğer ! Belediye Reisi beyefendi olmazlanmış.Küskün,meyus ve çaresiz ayrıldık Belediyeden,E ne demiş şair yıllar önce,Selam verdim.rüşvet değildür deyu almadılar.
Sonra bir haber çarptı gözüme sosyal medyada 618 sayılı Limanlar Kanununun 7 ci maddesi ve Devlet İhale kanununun 2886 cı maddesine müsteniden geçici teminatı 8190 Tl.olarak açık artırma ile ihaleye çıkarılacakmış.İhale İstanbul Liman Başkanlığının 3 katında ki toplantı salonunda 4 kasım saat 16.00 da yapılacak ve bu zavallı bebek timsah suratlı bir bozmacının malı olup en kısa zamanda bozulup ahret yolculuğuna çıkacakmış.
Ey Şehir Hatlarının sayğıdeğer yöneticileri,bir himmet ile bu bebeği bir restorasyondan geçirip sevenlerini mutlu etmeyi düşünemezmisiniz.Şimdi Şehir Hatları İşletmesinin başında sayğıdeğer bir hanımefendi Sinem Dedetaş var,ve kadının eli değdimi her şey güllük gülistanlık olur,sayğıdeğer hanımefendi lütfedip bir çare bulsanız umulmaz derdimize,kıymasınlar efendim Paşabahçi isimli bebeğimize.