BEN SAVARONADA İKEN
18 Nisan 2016, Pazartesi 11:22Savaronanın İstanbuldaki mekânı, bağlama limanı, Kuruçeşme önleri. Baş kıç ve iskele halatları ile bağlı iken pruvada Galatasaray Adası, sancak kıç omuzluğunda geceleri ışıklar içinde Iinci Boğaz Köprüsü ile süslü.
Denizde seyir halinde iseniz Rumelinin bu kesimi sizi mıknatıs gibi çekiyor, etki sahasına alıyor. Boğazın bu kesimi nisan ayı ortalarında baharı çok canlı karşılıyor, her yer çiçeklerle, yeşilliklerle, mimozalarla, yasemin, lale ve sardunyalarla kaplı. Geçen gemilerin ne kadar dikkatini çekiyor bilmiyorum, ama yolun üstünde yamaçlarda Savaronaya limanda tepeden bakan Halide Hanım Korusu var.
Akşamın alacakaranlığı daha çökmemiş, deniz trafiği her iki yönde de hareketli. Karadenizden Marmaraya, Marmaradan Karadenize seyir halindeki gemilerin bordo fenerleri güneşin dinlenmesi ile böyle dar sularda daha erken göze çarpıyor. Yalıların, köşklerin pencerelerine vuran güneş ışıkları artık kızıllığını kaybederek kararmaya yüz tutuyor. Ben buradayım, ben güzellikleri ile insanları birbirine bağlayan yeryüzü cennetlerinin hasıyım. diyor.
ÇARPICI BİR DENİZ GEZİSİ İLE TAÇLANDIRMA
Yeryüzündeki Müslüman ülkelerin akılcı (rasyonel) yönetimlere, çağdaş hukuk devleti olmaya, demokrasiye ve barışçı dış politikalara ihtiyaçları var. O toplumlarda kadın hakları ve işçi çalışan kitlelerin yarınları gri, eğitim çağdaş değil, günün gerçekleri ile bağdaşmıyor. Bu toplantılar, o değerlendirmelerle çağ dışı eksikleri görür, havanda su dövülmezse, o zaman gayeye hizmet eder. Ama bizim konumuz bu değil.
Zirveye katılan misafir ülke devlet ve hükümet başkanlarına Savaronada akşam yemeği verilecek ve bu yemek güzel, çarpıcı bir deniz gezisi ile de taçlandırılacak. Program böyle.
Kuruçeşme önleri karadan, denizden ve hatta havadan kontrol altında. Beyaz kuğuyu çağrıştıran dev yat hatırlı, zengin, fakir ve çoğu istikrarsız İslam ülke yöneticilerini mevsiminde en güzel olduğu bir ay ve saatlerde gezdiriyor. Süzülerek Karadeniz yönünde, kuzey rotasında ilerliyor. Gaye misafirlerde unutulmaz anılar bırakmak, haklı olarak etkilemek.
SAĞDA (SANCAKTA) ASYA, SOLDA (İSKELEDE) AVRUPA
Yıllar önce Atinada o günün Başbakanı Yorgo Papandreu ve eşi Ada Hanım 4lü yemekteler, karşıda birkaç ada görünüyor. Konuşmanın bir yerinde: Egede 12 deniz milini görüşebiliriz diyor R.T.Erdoğan. Gel de anma rahmetli Bülent Ulusuyu. 1977de Donanma K. olarak bir tatbikat dönüşü verilen brifingde: Egede 12 d.mili ilanı bizim kırmızı çizgimizdir harp sebebidir demişti. Bilmek, bilinçli olmak, bilerek ülkeyi yönetmek...!
Gene aynı günlerde Levent Ayazağada Harp Akademileri K.lığında Uluslararası Deniz Gücü ve Güvenliği sempozyumu düzenlendi, basına yansıdığı kadarı ile 40 ülkeden 1 000e yakın davetli gelmiş. Belki gerçektende iyi ve faydalı oldu. Ancak R.Bülent Bostanoğlunun konuşmasında denizcilik camiasının da çok yadırgadığı: Denizlere hakimlik süren kişinin dünyaya hakimlik sürer. düşük, manasız cümlesi taş gibi düştü. Seminerin ağırlığını yok mertebesine çekti. Mazeret ve izahlar yetersiz.
11inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül (2007 2013) için eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, O daha Cumhurbaşkanı olamadı, olmaya çalışıyor demişti, bir demecinde. R.Bülent Bostanoğlu bana o üzücü sözleri hatırlattı. Ankarada Barbarosun koltuğunu doldurdu mu, dolduramadı mı, karar sizin! Daha olmadı BAS sendromlu kişilere mesela Alev Gümüşoğluna sorsun. Gelişmiş toplumlarda lider, makam sahibi kişi, önce personelinin haklarını korur ve hatta iyi korur; alçak gönüllü ve hoş görülüdür.
56 GÜN KALABİLDİ
Savarona ismini Hint Okyanusunda yaşayan bir Afrika kuğusundan alır. 1931de Hamburgda şanlı Yavuz muharebe kruvazörünün yapıldığı Bohm und Voss Tersanesinde inşa edildi. Bayan Emily Margaret Cadwalader tarafından açık denizlerde seyir yapmak ve kumar oynatılmak için yapıldı. 3 4 sene Atlantikte dolaştı, hiçbir şekilde Amerikan karasularına girmesine müsaade edilmedi. O yıllarda Southampton limanında bekledi. Mal sahibi kadın geminin baş mühendisine (B.Ç.) aşık oldu. Aile faciası çıkacaktı.
Gemi, Şubat 1937de Londrada denizcilik camiasında satışa çıkarıldı.
Süvari Sait Özege ve 45 personelli gemi Ege de Türk Karasularına girdikten kısa süre sonra 01 Haziran 1938de 06 30da Floryaya demirledi. Atatürk Dolmabahçede idi. Buradan vira demir etti, 13 45 de Dolmabahçe önlerine gelip tekrar demirledi. 2 saat sonra Atatürk Acar Motoru ile yanında; Hasan Rıza Soyak, Salih Bozok ve Kılıç Ali ile yata/gemiye çıktı. Önce ismini Güneşdil olarak değiştirmek istedi, sonra vazgeçti , Böyle kalsın, değişmesin dedi.
Büyük Atatürk 1 Haziranda, saat 13 45de geldiği ve sonra çok sevdiği bu yatta 56 gün kaldı. O güvertelerin her tarafına hatıraları sindi, o güvertelerden İstanbulu seyretti, o güvertelerde kararlar aldı. Ve 25 Temmuz 1938 gecesi fenalaştı, sabahı bekleyemedi, oturduğu koltuğu ile acilen Dolmabahçeye alındı. Çok, çok sevdiği; Çocuğum dediği M/Y. Savaronaya bir daha dönemedi, ömrü yetmedi.
***
O günlerde yanımda olan sınıf arkadaşlarımdan bugün rahmetli olanlar oldu. Fakat Savarona bizim denizlerdeki ilk göz ağrımızdır. Sonraki yıllar dünyayı dolaştım ama o bir başka hatıra yığınağı ile yerini hep korudu.
Şimdi uzaklardan da olsa görünce, adını işitince ve hatta adı bile geçince; Ben Savaronada iken deme hakkını kendimizde buluyoruz.
(Meraklısı için daha önce yazdığım konu ile ilgili makalelerden birinin linki)
Denizde seyir halinde iseniz Rumelinin bu kesimi sizi mıknatıs gibi çekiyor, etki sahasına alıyor. Boğazın bu kesimi nisan ayı ortalarında baharı çok canlı karşılıyor, her yer çiçeklerle, yeşilliklerle, mimozalarla, yasemin, lale ve sardunyalarla kaplı. Geçen gemilerin ne kadar dikkatini çekiyor bilmiyorum, ama yolun üstünde yamaçlarda Savaronaya limanda tepeden bakan Halide Hanım Korusu var.
Akşamın alacakaranlığı daha çökmemiş, deniz trafiği her iki yönde de hareketli. Karadenizden Marmaraya, Marmaradan Karadenize seyir halindeki gemilerin bordo fenerleri güneşin dinlenmesi ile böyle dar sularda daha erken göze çarpıyor. Yalıların, köşklerin pencerelerine vuran güneş ışıkları artık kızıllığını kaybederek kararmaya yüz tutuyor. Ben buradayım, ben güzellikleri ile insanları birbirine bağlayan yeryüzü cennetlerinin hasıyım. diyor.
ÇARPICI BİR DENİZ GEZİSİ İLE TAÇLANDIRMA
Tarih 13 Nisan 2016 saat 18 30 Kuruçeşme önleri. Cemil Topuzlu Parkı çevresi alûl alâ güvenlik tedbirleri ile kuşatılmış. Gündüz Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkünde yapılan 13üncü İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesine katılan 56 üye ve 5 gözlemci üye, boğaza geliyorlar.
Yeryüzündeki Müslüman ülkelerin akılcı (rasyonel) yönetimlere, çağdaş hukuk devleti olmaya, demokrasiye ve barışçı dış politikalara ihtiyaçları var. O toplumlarda kadın hakları ve işçi çalışan kitlelerin yarınları gri, eğitim çağdaş değil, günün gerçekleri ile bağdaşmıyor. Bu toplantılar, o değerlendirmelerle çağ dışı eksikleri görür, havanda su dövülmezse, o zaman gayeye hizmet eder. Ama bizim konumuz bu değil.
Zirveye katılan misafir ülke devlet ve hükümet başkanlarına Savaronada akşam yemeği verilecek ve bu yemek güzel, çarpıcı bir deniz gezisi ile de taçlandırılacak. Program böyle.
Kuruçeşme önleri karadan, denizden ve hatta havadan kontrol altında. Beyaz kuğuyu çağrıştıran dev yat hatırlı, zengin, fakir ve çoğu istikrarsız İslam ülke yöneticilerini mevsiminde en güzel olduğu bir ay ve saatlerde gezdiriyor. Süzülerek Karadeniz yönünde, kuzey rotasında ilerliyor. Gaye misafirlerde unutulmaz anılar bırakmak, haklı olarak etkilemek.
SAĞDA (SANCAKTA) ASYA, SOLDA (İSKELEDE) AVRUPA
Ana güverte de kurulan ve kıç üstüne kadar uzanan U tipi masanın açık kıçüstü hizasında şanlı sancak dalgalanıyor. Saatler ilerliyor. Ev sahibi ülke olarak Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan konuklara günün ehemmiyetini, Boğazı ve Türkiyeyi tanıtıcı bir konuşma yapıyor. Ve bu konuşmanın bir yerinde ;
sağda Asya, solunda Avrupa, dünyada bir benzeri yok
diyor ve konuşmasına devam ediyor.
Biz kara toplumuyuz. Böyle bir konuşmayı denizle, denizcilikle az çok ilgisi olan biri yapsa idi, uçakta, otobüste, yolda olmadığını bilir içinde bulunduğu gemide; sağ değil sancağımızda Asya, sol değil iskelemizde Avrupa, derdi. Eğer ne olmuş diye düşünen kişiler varsa o kişiler sığdırlar. Türkiyenin üç tarafı deniz ama idare edenler gemi ve deniz nedir bilmiyorlar, konuya ne kadar da uzaklar. denmez mi?
Yıllar önce Atinada o günün Başbakanı Yorgo Papandreu ve eşi Ada Hanım 4lü yemekteler, karşıda birkaç ada görünüyor. Konuşmanın bir yerinde: Egede 12 deniz milini görüşebiliriz diyor R.T.Erdoğan. Gel de anma rahmetli Bülent Ulusuyu. 1977de Donanma K. olarak bir tatbikat dönüşü verilen brifingde: Egede 12 d.mili ilanı bizim kırmızı çizgimizdir harp sebebidir demişti. Bilmek, bilinçli olmak, bilerek ülkeyi yönetmek...!
Gene aynı günlerde Levent Ayazağada Harp Akademileri K.lığında Uluslararası Deniz Gücü ve Güvenliği sempozyumu düzenlendi, basına yansıdığı kadarı ile 40 ülkeden 1 000e yakın davetli gelmiş. Belki gerçektende iyi ve faydalı oldu. Ancak R.Bülent Bostanoğlunun konuşmasında denizcilik camiasının da çok yadırgadığı: Denizlere hakimlik süren kişinin dünyaya hakimlik sürer. düşük, manasız cümlesi taş gibi düştü. Seminerin ağırlığını yok mertebesine çekti. Mazeret ve izahlar yetersiz.
11inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül (2007 2013) için eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, O daha Cumhurbaşkanı olamadı, olmaya çalışıyor demişti, bir demecinde. R.Bülent Bostanoğlu bana o üzücü sözleri hatırlattı. Ankarada Barbarosun koltuğunu doldurdu mu, dolduramadı mı, karar sizin! Daha olmadı BAS sendromlu kişilere mesela Alev Gümüşoğluna sorsun. Gelişmiş toplumlarda lider, makam sahibi kişi, önce personelinin haklarını korur ve hatta iyi korur; alçak gönüllü ve hoş görülüdür.
56 GÜN KALABİLDİ
Tekrar M/Y Savaronaya dönüyorum. Benim sınıfım 1966, 12 Temmuzunda Heybeliden hareketle 38 gün süren bir seyir yaptı. O yıl mezun olan deniz subaylarına 9 ülke limanını gezdirdi, açık deniz eğitimi verdi, yarınlara hazırladı. Ben Savaronada iken sanki her şey daha sade ve güzeldi. 1979da Ermeni yedek subayın çıkardığı iddia edilen yangın o beyaz kuğuyu çok tahrip etti. Bu konuyu 2 3 defa detaylı yazdım. Aşağıda bulduğum linklerden birini alıyorum, ama gene de o muhteşem yatın geçmişine kısa da olsa değineceğim.
Savarona ismini Hint Okyanusunda yaşayan bir Afrika kuğusundan alır. 1931de Hamburgda şanlı Yavuz muharebe kruvazörünün yapıldığı Bohm und Voss Tersanesinde inşa edildi. Bayan Emily Margaret Cadwalader tarafından açık denizlerde seyir yapmak ve kumar oynatılmak için yapıldı. 3 4 sene Atlantikte dolaştı, hiçbir şekilde Amerikan karasularına girmesine müsaade edilmedi. O yıllarda Southampton limanında bekledi. Mal sahibi kadın geminin baş mühendisine (B.Ç.) aşık oldu. Aile faciası çıkacaktı.
Gemi, Şubat 1937de Londrada denizcilik camiasında satışa çıkarıldı.
Biz T.C olarak satın aldık. Londra Büyükelçimiz Fethi Okyar 24 Mart 1938de gemi kıç gönderine Türk bayrağını çekti. Alıcılar arasında A.Hitlerde vardı.
Süvari Sait Özege ve 45 personelli gemi Ege de Türk Karasularına girdikten kısa süre sonra 01 Haziran 1938de 06 30da Floryaya demirledi. Atatürk Dolmabahçede idi. Buradan vira demir etti, 13 45 de Dolmabahçe önlerine gelip tekrar demirledi. 2 saat sonra Atatürk Acar Motoru ile yanında; Hasan Rıza Soyak, Salih Bozok ve Kılıç Ali ile yata/gemiye çıktı. Önce ismini Güneşdil olarak değiştirmek istedi, sonra vazgeçti , Böyle kalsın, değişmesin dedi.
Büyük Atatürk 1 Haziranda, saat 13 45de geldiği ve sonra çok sevdiği bu yatta 56 gün kaldı. O güvertelerin her tarafına hatıraları sindi, o güvertelerden İstanbulu seyretti, o güvertelerde kararlar aldı. Ve 25 Temmuz 1938 gecesi fenalaştı, sabahı bekleyemedi, oturduğu koltuğu ile acilen Dolmabahçeye alındı. Çok, çok sevdiği; Çocuğum dediği M/Y. Savaronaya bir daha dönemedi, ömrü yetmedi.
***
Biz, 124 Deniz Harp Okulu öğrencisi (Cadet), 28 yıl sonra, 12 Temmuz 1966da bu her güvertesi, köprüüstü, makine daireleri hatıra yüklü gemiye iskele iskelesinden çıktık. Sırasıyla: Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Cebelitarık, Barselona, Marsilya, Livorno, Augusto (Sicilya Adası ) ve La Valetta (Malta Adası) olmak üzere 9 liman yaparak Heybeliye döndük.
O günlerde yanımda olan sınıf arkadaşlarımdan bugün rahmetli olanlar oldu. Fakat Savarona bizim denizlerdeki ilk göz ağrımızdır. Sonraki yıllar dünyayı dolaştım ama o bir başka hatıra yığınağı ile yerini hep korudu.
Şimdi uzaklardan da olsa görünce, adını işitince ve hatta adı bile geçince; Ben Savaronada iken deme hakkını kendimizde buluyoruz.
(Meraklısı için daha önce yazdığım konu ile ilgili makalelerden birinin linki)
