Avrupa’nın En Pahalı Marinaları Türkiye’de
10 Aralık 2021, Cuma 12:42Almanların ünlü yatçılık dergisi Palstek, Avrupa ve Akdeniz bölgesindeki en pahalı marinaların Türkiye’de olduğunu yazdı. Segeln Insider dergisi yazarı Udo Hinnerkopf da kaleme aldığı benzer konudaki yazısında, “Türk lirası değer kaybediyor ama marina fiyatları zamlanıyor” ifadesini kullandı. İyi de, fiyatların bu denli yüksek olmasının tek nedeni acaba marinalar mı?
Hamburg’da yaşayan denizci bir dostumuz, Almanya’da yayınlanan yatçılık dergilerindeki benzer yazıları örnek göstererek, Türkiye’de marinacılık ve yatçılık dünyasında karşılaşılan “yüksek fiyat” politikalarından yakındı.
Bu örneklerden biri, Almanya’da yayınlanan popüler yatçılık dergilerinden Palstek Magazin idi. Dergi, Avrupa’da, özellikle de Akdeniz’de yer alan marinalar içinde en yüksek marina fiyatlandırmasının Türkiye’de olduğu konusunda bir makale yayınlamıştı.
Segeln Insider dergisi yazarlarından Udo Hinnerkopf da bu konuya değindiği yazısında, “Türk lirası değer kaybediyor ama buna karşılık zaten yüksek olan marina ücretlerinde tırmanış sürüyor. Rakamlar İtalya’dan bile yüksek” dedi.
Türkiye’de marina fiyatlandırmasından tekne sahipleri uzun yıllardır şikayetçi. Özetle bu yabancı yayınların “çamur atma” çabasında olmayıp, herkes tarafından bilinen bir gerçeğe parmak bastıklarını söyleyebilmek mümkün.
Ne var ki, bu yüksek fiyatlandırmanın sorumlusu acaba “marinacılık politikası” mı, yoksa altında yatan başka unsurlar da var mı?
Bölgede bulunduğumuz günlerde merak edip sorguladığımız için kabaca bir fikir sahibiyiz.
Danimarka, İsveç, Norveç gibi İskandinav ülkelerinde marinaların yerleştiği alanların sahibi devlet olmakla birlikte yönetimi içinde yer almaları zorunlu tutulan yat ve yelken kulüplerine bırakılmış durumda.
Bu marinalarda AVM’ler, lokantalar, barlar, eğlence mekanları yok. Temiz duş ve tuvaletler ile çamaşırhane bulabileceğiniz tek konfor. Bir şeyler içmek veya atıştırmak isterseniz, marinanın dışına çıkmak ya da mevcut yat-yelken kulübünün mütevazı kafeteryasında sunulan hizmetle yetinmek zorundasınız.
Karşılığında da sizden talep edilen fiyat, 35-40 ft’lik bir tekne için yıllık 500-700 Euro…
Üstelik bu para da devlete gitmiyor, marinayı işleten yat veya yelken kuübüne kalıyor. Dolaysıyla kulüplere de bir gelir sağlanmış oluyor.
Norveç'in Horten kasabasındaki bu minik marinanın pek çok bölgede örneği de var... İhtiyaçlarını karşılamak üzere gelenlerin teknelerini iki günlüğüne ücretsiz bağlamalarına izin veriliyor.
Şimdi bizdeki duruma göz atalım…
Marinaların yerleştiği alanların tümünün sahibi bizde de devlet…
Aradaki farkı, bizdeki marinaların kullandıkları alan karşılığında “ecrimisil” adı verilen bir “işgaliye bedeli” ödemek zorunda kalmaları oluşturuyor.
Yani devlet, hem marinalara, hem de birkaç istisna hariç yat ve yelken kulüplerine “işgalci” olarak yaklaşıyor. Sistem böyle kurulmuş ve değiştirmek için de henüz atılan tek bir somut adım yok…
Peki bu “işgaliye bedeli” nasıl belirleniyor?
Çevredeki en değerli taşınmazın metrekare birim fiyatı esas alınıyor ve bu tutar her yıl güncelleniyor. İçinden çıkılamayan döngü de işte böyle başlıyor.
Marina, çevresine değer katıyor ve taşınmazların gerek değeri, gerek kira bedellerinin yükselmesinde etken rol oynuyor. Bu değer artışı da marinanın ecrimisil çarpanını etkiliyor. Her yıl değer artıyor...
Sonuçta, marina yönetimleri bu olağanüstü bedeli ödeyebilmek için hem tekne bağlama ücretlerine zam yapıyor hem de içinde ticari işletmeler açılmasına izin vermek zorunda kalıyor.
“Ecrimisil” denilen ucube sistemin yarattığı farkı diğer bir örnekle açıklayabilmek mümkün…
Türkiye’nin en ünlü marinacılık zincirlerinden birine sahip ve uyguladığı yüksek fiyat politikası nedeniyle sıklıkla eleştirilen şirket, birkaç yıl önce Yunanistan’ın Midilli adasında da faaliyet göstermeye başladı. Ama Midilli’deki fiyatı, Türkiye’deki işletmelerinin üçte birini geçmiyor…
Gelelim bir başka örneğe…
Bir süre önce Bodrum’da bir marina yöneticisi ile yaptığımız sohbette konunun farklı bir yanına da tanık olduk.
“Bizden birkaç yıl önce fiyatlarımızı TL’ye çevirmemizi istediler, biz de buna uyduk. Ancak marina işletmesi için gerekli girdilerimizin çok büyük bölümünü dövizle yapılan harcamalar oluşturuyor. Döviz de günden güne değer kazanıyor. Gelin de çıkın işin içinden…”
Özetle, “halkın denizcileşmesi” yolundaki beklenti bizler için henüz “içi boş” bir kavram.
Mevcut durumda bakım ve onarım gibi diğer masrafları hariç, sadece marina bağlama ücreti olarak yılda ortalama 50 bin lirayı gözden çıkarmadığınız takdirde tekne sahibi olabilmeniz hayal.
Alıntı: Turksail