AMİRAL KOLÇAK ( KOLCHAK THE POLAR ), BİZDEN BİRİ
03 Mart 2018, Cumartesi 10:25
AMİRAL KOLÇAK (KOLCHAK THE POLAR), BİZDEN BİRİ
.jpg)
.jpg)
Sancakta 3üncü köprünün Anadolu ayağı altındaki Fil Burnunu, Poyraz Köyü ve Anadolu Feneri ışıklarını gerilerde bırakarak 5 millik seperasyon çıkışına ilerliyor, Karadenize çıkıyorsunuz. Boğaz giriş çıkış trafiği yoğun. Eskisi gibi kıyılardaki deniz fenerlerinden mesafe kerteriz alarak mevki koyma dönemi çoktan bitti. Güçlü radarlar o işi görüyor.
Rota Samsun, Trabzon gibi Türk limanları mı, yoksa Novorosiske, Akyara (Sıvastopol), Odesaya mı? Veya Azak Denizindeki Berdyanskiye, Taganroga mı? Yoksa bulanık suları ile tatsız bir görüntü sergileyerek Karadenize dökülen Tunadan girip Galatiye mi, İbrayile (Braileye) mi intikal edeceksiniz? Bizim sahiller hariç Odesa farklıdır, güzeldir, diğerleri ise sadece birer limandır. Akyar mı dediniz; o vatan hasretidir, kuzeyden Anadoluya bakan mahzun, elemli bir yüzdür.
Ne zaman gemi ile Boğazdan Karadenize çıksam bu deniz ilk anda bir sıkıntıya ve içimde bir daralmaya sebep olur. Gözlerimin önünde geçmişte sanki kendimde o dönemlerde yaşamışım gibi bir film şeridi döner, döner, tekrar sarar ve hepsi de sıkıntılıdır. Şöyle ki:
1 10 Şubat 1929 gecesi Moskovadan gelen tren Odesa garına girdiğinde bir zamanlar ülkenin ikinci güçlü adamı olan Leon D. Bronştayn Troşkinin sürgüne gönderildiğini kimse bilmiyordu. Buzlarla kaplı limandan İlyiç adlı gemi zor avara etti. Troçki ülkesinde Leninden sonra hep ikinci adam oldu. Kızıl Orduyu kurdu. J.Stalinden hep bir adım önde oldu, ama gene de ona yenildi.
Gemiye çıktığı son ana kadar Almanlardan giriş vizesi bekledi. Ret edildi. Hiçbir ülke J.Stalinin baskısı nedeni ile vize vermiyordu. Bazı şartlarla Ankara hariç.
Orta boylu, yapılı, silindir şapkalı, gözlüklü, zeki bakışlı, çekingen bir adam eşi ve oğlu ile Türk topraklarına adım atıyordu. (12 Şubat 1929 ) Gemi Büyükdere önlerine demirlediğinde M.K.Atatürke verilmek üzere Türk yetkililere oğlu Leon Sedov tarafından verilen bir mektup gönderdi. Tokatlıyan Han, Şişli (Bomanti) ve Büyükada günlerini kapsayan 3.5 yıllık Türkiye deki günlerini hep yazarak geçirdi. Menşevikti yani Sürekli İhtilal i savunuyordu. Yaşadığı döneme damgasını vurmuştu.
Ülkesini terk ettikten sonra o topraklara son bakışını, Karadenizden İstanbula (356 deniz mili) intikal seyrini, korku ile karışık uyumadan geçirdiği 2 günü, hiç mi hiç unutmadı. Biz onu Taksim Anıtının üzerindeki 2 Rus generalden biri olan Mihail Vasilyeviç Frunzeyi Ankara ya göndermesi ile tanırız. Karadenizdeki korkusu ile değil. Meksikadaki öldürülüşü hazindir, zira alçaklar sınır tanımaz.
2 Şanlı Hamidiye kruvazörü Odesa limanına girer(1914) Rusların Kazbek kruvazörünü batırır diğer Kagül kruvazörüne de ağır hasar verdirerek süratle limanı terk eder. Bu olay Türk dünyasını sevince boğar. Bugün hala dillerde dolaşan, dinlendiğinde insanın içini titreten bir türkü var, Azerbaycan Genceli şair Muallim Ahmet Cevad Hacıbeylinin söylediği şekliyle Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türkün bayrağına, Ah diyerdim, heç ölmezdim düşebilsem toprağına .Kazbek olsun ilk kurban, selam Türkün bayrağına . Şair, 1937de ; Türk casusluğu ve Türklere yardım etmekle suçlanarak J.V.Stalinin emri ile kurşuna dizilir
Ve Karadeniz O gün Bugün halâ çırpınıyor. Nisan 2014te gasp edilen Türk Kırımın savunması Almanlara, Amerikalılara kaldı. Biz Ruslara domates satacağız, turist gelecek Aman ha susalım, suni dostlarımız Ruslar incinmesin! Hani yıllarca stratejik dostumuz Amerikayı da incitmemeye gayret ettik, gördük başımıza neler geldi.
3 Yaşamı, savaşları, aşkları, mesleği ve deniz araştırmalarındaki başarıları, halkı ezmedeki kötü berbat mı berbat uygulamaları ile 4- 5 kuşaktır kullandığı Türk soyadı ile Türk mü değil mi tartışmasına sebep olan Amiral Alexander Vasilyevich KOLCHAK (16 Kasım 1874 7 Şubat 1920 ). Bazı yazarlar, tarihçiler, siz neden hala ısrarla soyadı üzerinde bir sis perdesi oluşturmaya çalışıyorsunuz? Kaç kuşak ataları ısrarla KOLÇAK soyadını kullanmış, istese değiştirirdi. Kısmen asimile olsa da o bizden biridir ve evet kötü örnektir, ama Türktür!
Rota Samsun, Trabzon gibi Türk limanları mı, yoksa Novorosiske, Akyara (Sıvastopol), Odesaya mı? Veya Azak Denizindeki Berdyanskiye, Taganroga mı? Yoksa bulanık suları ile tatsız bir görüntü sergileyerek Karadenize dökülen Tunadan girip Galatiye mi, İbrayile (Braileye) mi intikal edeceksiniz? Bizim sahiller hariç Odesa farklıdır, güzeldir, diğerleri ise sadece birer limandır. Akyar mı dediniz; o vatan hasretidir, kuzeyden Anadoluya bakan mahzun, elemli bir yüzdür.
Ne zaman gemi ile Boğazdan Karadenize çıksam bu deniz ilk anda bir sıkıntıya ve içimde bir daralmaya sebep olur. Gözlerimin önünde geçmişte sanki kendimde o dönemlerde yaşamışım gibi bir film şeridi döner, döner, tekrar sarar ve hepsi de sıkıntılıdır. Şöyle ki:
1 10 Şubat 1929 gecesi Moskovadan gelen tren Odesa garına girdiğinde bir zamanlar ülkenin ikinci güçlü adamı olan Leon D. Bronştayn Troşkinin sürgüne gönderildiğini kimse bilmiyordu. Buzlarla kaplı limandan İlyiç adlı gemi zor avara etti. Troçki ülkesinde Leninden sonra hep ikinci adam oldu. Kızıl Orduyu kurdu. J.Stalinden hep bir adım önde oldu, ama gene de ona yenildi.
Gemiye çıktığı son ana kadar Almanlardan giriş vizesi bekledi. Ret edildi. Hiçbir ülke J.Stalinin baskısı nedeni ile vize vermiyordu. Bazı şartlarla Ankara hariç.
Orta boylu, yapılı, silindir şapkalı, gözlüklü, zeki bakışlı, çekingen bir adam eşi ve oğlu ile Türk topraklarına adım atıyordu. (12 Şubat 1929 ) Gemi Büyükdere önlerine demirlediğinde M.K.Atatürke verilmek üzere Türk yetkililere oğlu Leon Sedov tarafından verilen bir mektup gönderdi. Tokatlıyan Han, Şişli (Bomanti) ve Büyükada günlerini kapsayan 3.5 yıllık Türkiye deki günlerini hep yazarak geçirdi. Menşevikti yani Sürekli İhtilal i savunuyordu. Yaşadığı döneme damgasını vurmuştu.
Ülkesini terk ettikten sonra o topraklara son bakışını, Karadenizden İstanbula (356 deniz mili) intikal seyrini, korku ile karışık uyumadan geçirdiği 2 günü, hiç mi hiç unutmadı. Biz onu Taksim Anıtının üzerindeki 2 Rus generalden biri olan Mihail Vasilyeviç Frunzeyi Ankara ya göndermesi ile tanırız. Karadenizdeki korkusu ile değil. Meksikadaki öldürülüşü hazindir, zira alçaklar sınır tanımaz.
2 Şanlı Hamidiye kruvazörü Odesa limanına girer(1914) Rusların Kazbek kruvazörünü batırır diğer Kagül kruvazörüne de ağır hasar verdirerek süratle limanı terk eder. Bu olay Türk dünyasını sevince boğar. Bugün hala dillerde dolaşan, dinlendiğinde insanın içini titreten bir türkü var, Azerbaycan Genceli şair Muallim Ahmet Cevad Hacıbeylinin söylediği şekliyle Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türkün bayrağına, Ah diyerdim, heç ölmezdim düşebilsem toprağına .Kazbek olsun ilk kurban, selam Türkün bayrağına . Şair, 1937de ; Türk casusluğu ve Türklere yardım etmekle suçlanarak J.V.Stalinin emri ile kurşuna dizilir
Ve Karadeniz O gün Bugün halâ çırpınıyor. Nisan 2014te gasp edilen Türk Kırımın savunması Almanlara, Amerikalılara kaldı. Biz Ruslara domates satacağız, turist gelecek Aman ha susalım, suni dostlarımız Ruslar incinmesin! Hani yıllarca stratejik dostumuz Amerikayı da incitmemeye gayret ettik, gördük başımıza neler geldi.
3 Yaşamı, savaşları, aşkları, mesleği ve deniz araştırmalarındaki başarıları, halkı ezmedeki kötü berbat mı berbat uygulamaları ile 4- 5 kuşaktır kullandığı Türk soyadı ile Türk mü değil mi tartışmasına sebep olan Amiral Alexander Vasilyevich KOLCHAK (16 Kasım 1874 7 Şubat 1920 ). Bazı yazarlar, tarihçiler, siz neden hala ısrarla soyadı üzerinde bir sis perdesi oluşturmaya çalışıyorsunuz? Kaç kuşak ataları ısrarla KOLÇAK soyadını kullanmış, istese değiştirirdi. Kısmen asimile olsa da o bizden biridir ve evet kötü örnektir, ama Türktür!
KÖKLERİ HOTİN KALESİNDE
1700lerde Osmanlının Rusya içlerine kadar uzanan uç beyliği ileri karakollarından biri Hotin Kalesidir. Bu kale bugün Romanya, Moldovya ve Ukrayna sınırlarının üçünün kesiştiği sınır boyunun 40 kilometre kuzeyinde, Ukrayna hudutları içinde Dinyester nehri üzerinde halen kendi adından da ünlü kalesi ile anılan bir kent Hotin ve Hotin Kalesi.
1739da Hotin 60 bin Rus askeri tarafından kuşatılır. Bunu 900 Osmanlı askeri savunmaktadır. Kale düşer. Komutan İlyas Kolçak, ailesi ve oğulları Mehmet ve Selim Beyler artık esirdir. Selim Kolçakın İstanbula gidişine izin verilir. Diğerleri St. Petersburga sürülür. Bir yıl sonrada 19 Şubat 1740da ülkelerine dönmelerine izin çıkar.
Bir heyecan kasırgası eser, dönüş yolunda Padişah I.Mahmutun Hotin kalesini düşmana sattıkları, İstanbula avdetlerinde idam edilecekleri haberi gelir. Baba, o kahraman adam İlyas Kolçak yoldan döner. Sıkıntılı yaşamı 3 yıl sonra 1743de Ukraynada, Zitomir kentinde, vatan hasreti çeke çeke son bulur, vefat eder.
Keşke vatanına dönüşüne müsaade edilse idi!
Rusyada kalan diğer oğlu Mehmet Kolçak din değiştirir, Ortodoks olur. E tabi! mükâfatlandırılır, şövalyelik payesi verilir. İşte Mehmet Beyin çocuklarının çocukları bu şekilde neslini devam ettirir.
Vasili İvanoviç Kolçak, Mehmet Kolçakın neslinden, Rus ordusunda 1853-54 Kırım Savaşına katılmış, ünlü Amiral A. V. Kolçakın babası, annesi ise Olga İliniçnadır, İşte bu evlilikten ilerde Kutup Kaşifi Kolchak the Polar olarak ünlenecek, Beyaz ordunun başına geçecek Amiral Kolçak doğar.
St. Petersburgda Deniz Harp Okulunu bitirir ve teğmen olarak 1894te Vladivostoka tayin olur. 5 yıl burada görev yapar. 1899da Kronstadt üssüne gelir.
1900 yılında hidrolog deniz binbaşı olarak Kuzey Kutup seferine çıkar. Bu seferde Kuzey Sibirya Adalarını keşfeder ve bölgenin ilk defa haritasını çizer. Araştırmalar iki yıl sürer. Ancak o yıllarca anılacak seferden, seferin lideri ve 3 uzmanın araştırmalarda kaybolması kayıpların uzun aramalara rağmen bulunamaması sonucu dönerler.
Aleksandır Kolçak iki kez daha kutba sefer yapar. 1906daki akademik çalışması: Kara ve Sibirya Deniz ve Buz adlı eseri ile çarlık Rus Coğrafya Derneğinin ( Royal Geographical Society) en yüksek ödülüne layık görülür. Artık konusunda uzmandır. Batılıların deyimi ile Kolchak the Polar Kutup uzmanı Kolçak olarak anılır
1739da Hotin 60 bin Rus askeri tarafından kuşatılır. Bunu 900 Osmanlı askeri savunmaktadır. Kale düşer. Komutan İlyas Kolçak, ailesi ve oğulları Mehmet ve Selim Beyler artık esirdir. Selim Kolçakın İstanbula gidişine izin verilir. Diğerleri St. Petersburga sürülür. Bir yıl sonrada 19 Şubat 1740da ülkelerine dönmelerine izin çıkar.
Bir heyecan kasırgası eser, dönüş yolunda Padişah I.Mahmutun Hotin kalesini düşmana sattıkları, İstanbula avdetlerinde idam edilecekleri haberi gelir. Baba, o kahraman adam İlyas Kolçak yoldan döner. Sıkıntılı yaşamı 3 yıl sonra 1743de Ukraynada, Zitomir kentinde, vatan hasreti çeke çeke son bulur, vefat eder.
Keşke vatanına dönüşüne müsaade edilse idi!
Rusyada kalan diğer oğlu Mehmet Kolçak din değiştirir, Ortodoks olur. E tabi! mükâfatlandırılır, şövalyelik payesi verilir. İşte Mehmet Beyin çocuklarının çocukları bu şekilde neslini devam ettirir.
Vasili İvanoviç Kolçak, Mehmet Kolçakın neslinden, Rus ordusunda 1853-54 Kırım Savaşına katılmış, ünlü Amiral A. V. Kolçakın babası, annesi ise Olga İliniçnadır, İşte bu evlilikten ilerde Kutup Kaşifi Kolchak the Polar olarak ünlenecek, Beyaz ordunun başına geçecek Amiral Kolçak doğar.
St. Petersburgda Deniz Harp Okulunu bitirir ve teğmen olarak 1894te Vladivostoka tayin olur. 5 yıl burada görev yapar. 1899da Kronstadt üssüne gelir.
1900 yılında hidrolog deniz binbaşı olarak Kuzey Kutup seferine çıkar. Bu seferde Kuzey Sibirya Adalarını keşfeder ve bölgenin ilk defa haritasını çizer. Araştırmalar iki yıl sürer. Ancak o yıllarca anılacak seferden, seferin lideri ve 3 uzmanın araştırmalarda kaybolması kayıpların uzun aramalara rağmen bulunamaması sonucu dönerler.
Aleksandır Kolçak iki kez daha kutba sefer yapar. 1906daki akademik çalışması: Kara ve Sibirya Deniz ve Buz adlı eseri ile çarlık Rus Coğrafya Derneğinin ( Royal Geographical Society) en yüksek ödülüne layık görülür. Artık konusunda uzmandır. Batılıların deyimi ile Kolchak the Polar Kutup uzmanı Kolçak olarak anılır
PASİFİKTE BİR MUHRİP KOMUTANI
1904te Port Artura gönderilir. Pasifikte Rus Askold kruvazöründe çalışır, Serdityi muhribine komuta eder. Döşediği mayınlar ünlü Japon kruvazörü Takasagoyu batırır. Muhasarada ağır yaralanır Japonlara esir düşer, Nagazakiye götürülür. Sağlık durumunun gittikçe kötüleştiğini gören Japonlar onu Ruslara iade ederler. Yorgun, bitkin ve hasta olarak St. Petersburga döner.
Geçen zaman içinde toparlanmış, iyileşmiştir. Baltık Filosuna katılır. Denizde mayın savaşı konusunda uzmanlaşmıştır. 1914 15 yıllarında Baltık Denizinde Almanlara karşı yaptığı operasyonlarla Kiel ve Danzig limanlarına mayın döşeyerek tehdit oluşturmuş, düşmanına korku salmıştır.
Ağustos 1916da koramiralliğe yükselir ve Karadeniz Filosu Komutanlığına getirilir. Uygulamaya zaman bulamasa da Türk Boğazlarının denizden işgal ve kontrolü için bir plan hazırlar. Karadenizde Zonguldak İstanbul kömür seferlerini sekteye uğratır. Denizden yaptığı çıkışla Nisan 1916da Trabzonun işgalinde başrolü oynar.
1917 Rus Şubat devriminden sonra Haziran 1917de Rus Karadeniz Filosu Komutanlığından alınır, evine St. Petersburga döner. Çevresinde bir tehdit gibi görünmektedir. Kolçak yanındaki kader arkadaşlarından bazılarını da yanına alarak önce İngiltereye oradan da Amerikaya gider. Buralarda istediğini bulamaz, sonrada Japonya üzerinden Vladivostoka gelir.
İngiliz yetkililer Kolçakın Bolşevikleri alt edeceğini o gün için düşündükleri liderdir. Omska gelen Amiral Kolçak başlamış ve giderek hızlanan Rus iç Savaşında Beyaz Ordu saflarına katılır, oramiral rütbesi ile başa geçer.
Ancak kesif telafisi imkansız hatalar yapar. Çok serttir, muhaliflerini hapse atar, fabrikalardaki işçileri çıkartır, sendikaları kapatır, fabrikaları eski sahiplerine iade eder. Dış borçları kabul ederek İtilaf Devletlerine yaranacağını hesaplar. Yoksul işçi ve köylü ayaklanmalarını acımasızca bastırır. Halbuki Kızıl Ordu farklı bir davranış içinde bölgeye doğru ilerlemektedir.
Yardımcıları, ordu komutanları; Yudaniç, Wrangel ve Denikin ile bağları hiç de olması gerektiği gibi iyi değildir. Beyaz Ordu harekatın başında ilk aylarda başarılıdır. Daha sonra her şey tersine dönmüş Bolşevik karşıtı en disiplinli ve dinamik silahlı birlik Çekoslovak Lejyono ile, İngilizlerle, Amerikalılar ve Japonlarla arası açılmış onlarda onu yüzüstü bırakmışlar, hazin sona doğru gidişini sadece ve sadece seyretmişlerdir.
Kızıl Ordu Nisan 1919da toparlanmış ve bütün bölgelerde saldırıya geçmiştir. Ülkede adeta kan gövdeyi götürmektedir. Ural Dağları aşılmış doğuya yürüyüşünde Kızıllar hızlanarak ilerlemekte, Beyaz Orduya yardımlar durmuş, çok hızlı bir çözülme başlamıştır. Çekilme Omska kadar sürer. 19 Kasım 1919da Omsk direnişsiz düşer. Şehir ve çevresinde 50 binin üzerinde Beyaz Ordu askeri ve birkaç bin rütbeli subay astsubay vardır. Kızıl Ordu onları ezer, büyük kesimi imha edilir, gaddar ve acımasızdırlar. Kolçak çekilmeye devam etmektedir.
Elinde kalan az bir güçle 13 kasımda hızla İrkutska çekilmeye çalışır.
14 Ocak 1920de azılı düşmanlarının gücüne artık daha fazla karşı koyamaz ve Kızıl Ordunun eline geçer. Moskova öldürülmesine karşıdır. Ona rağmen 7 Şubat 1920de o muhteşem Amiral Kolçak İrkusk kentinde Angara ırmağı kenarında kurşuna dizilerek öldürülür, bitmeyen kinle yerdeki cesedi tekmelenir.
Geçen zaman içinde toparlanmış, iyileşmiştir. Baltık Filosuna katılır. Denizde mayın savaşı konusunda uzmanlaşmıştır. 1914 15 yıllarında Baltık Denizinde Almanlara karşı yaptığı operasyonlarla Kiel ve Danzig limanlarına mayın döşeyerek tehdit oluşturmuş, düşmanına korku salmıştır.
Ağustos 1916da koramiralliğe yükselir ve Karadeniz Filosu Komutanlığına getirilir. Uygulamaya zaman bulamasa da Türk Boğazlarının denizden işgal ve kontrolü için bir plan hazırlar. Karadenizde Zonguldak İstanbul kömür seferlerini sekteye uğratır. Denizden yaptığı çıkışla Nisan 1916da Trabzonun işgalinde başrolü oynar.
1917 Rus Şubat devriminden sonra Haziran 1917de Rus Karadeniz Filosu Komutanlığından alınır, evine St. Petersburga döner. Çevresinde bir tehdit gibi görünmektedir. Kolçak yanındaki kader arkadaşlarından bazılarını da yanına alarak önce İngiltereye oradan da Amerikaya gider. Buralarda istediğini bulamaz, sonrada Japonya üzerinden Vladivostoka gelir.
İngiliz yetkililer Kolçakın Bolşevikleri alt edeceğini o gün için düşündükleri liderdir. Omska gelen Amiral Kolçak başlamış ve giderek hızlanan Rus iç Savaşında Beyaz Ordu saflarına katılır, oramiral rütbesi ile başa geçer.
Ancak kesif telafisi imkansız hatalar yapar. Çok serttir, muhaliflerini hapse atar, fabrikalardaki işçileri çıkartır, sendikaları kapatır, fabrikaları eski sahiplerine iade eder. Dış borçları kabul ederek İtilaf Devletlerine yaranacağını hesaplar. Yoksul işçi ve köylü ayaklanmalarını acımasızca bastırır. Halbuki Kızıl Ordu farklı bir davranış içinde bölgeye doğru ilerlemektedir.
Yardımcıları, ordu komutanları; Yudaniç, Wrangel ve Denikin ile bağları hiç de olması gerektiği gibi iyi değildir. Beyaz Ordu harekatın başında ilk aylarda başarılıdır. Daha sonra her şey tersine dönmüş Bolşevik karşıtı en disiplinli ve dinamik silahlı birlik Çekoslovak Lejyono ile, İngilizlerle, Amerikalılar ve Japonlarla arası açılmış onlarda onu yüzüstü bırakmışlar, hazin sona doğru gidişini sadece ve sadece seyretmişlerdir.
Kızıl Ordu Nisan 1919da toparlanmış ve bütün bölgelerde saldırıya geçmiştir. Ülkede adeta kan gövdeyi götürmektedir. Ural Dağları aşılmış doğuya yürüyüşünde Kızıllar hızlanarak ilerlemekte, Beyaz Orduya yardımlar durmuş, çok hızlı bir çözülme başlamıştır. Çekilme Omska kadar sürer. 19 Kasım 1919da Omsk direnişsiz düşer. Şehir ve çevresinde 50 binin üzerinde Beyaz Ordu askeri ve birkaç bin rütbeli subay astsubay vardır. Kızıl Ordu onları ezer, büyük kesimi imha edilir, gaddar ve acımasızdırlar. Kolçak çekilmeye devam etmektedir.
Elinde kalan az bir güçle 13 kasımda hızla İrkutska çekilmeye çalışır.
14 Ocak 1920de azılı düşmanlarının gücüne artık daha fazla karşı koyamaz ve Kızıl Ordunun eline geçer. Moskova öldürülmesine karşıdır. Ona rağmen 7 Şubat 1920de o muhteşem Amiral Kolçak İrkusk kentinde Angara ırmağı kenarında kurşuna dizilerek öldürülür, bitmeyen kinle yerdeki cesedi tekmelenir.
.jpg)
BIRAKTIĞI ESERLERİ İLE ANILACAK
1910da ki akademik çalışması; Kuzey Kutbu, Pasifik ve Atlantik Okyanuslarının su yolları araştırmasıdır. Kara buz ölçümlerinin coğrafi koordinatlarını grafiklerle belgeler ve ilk kayıtlarını tespit eder. (Bu ölçümler ve koordinatlar günümüzde de kullanılmaktadır.) Ödülleri ve unvanı ise:
Kutup araştırmacısı,
Deniz mayınları uzmanı,
Rus coğrafya derneği üyesi,
Altın kılıç ödülü sahibi,
Beyaz Ordular baş komutanı
Büyük altın Konstantin madalyası sahibi,
Bu ödüller 46 yıllık fırtınalı bir hayata sığdırılmış. Ruslar onu bugün olamasa bile yarın bıraktığı eserleri ile anacaklar, anmalılar. Çünkü mesleğinde zirve yapmış bir kutup uzmanı ve deniz mayınları konusunda söz sahibi olmuş bir yetenek.
Komünist yönetimler zamanında hep vatan haini olarak görüldü. 1990larda sistem çökünce yeniden keşfedildi.İade-i itibar için 1999da Bölge Askeri Mahkemesinde ve sonrada 2001de Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesinde davalar açıldı ama reddedildi. Rus Parlamentosu Dumada bile gündeme getirilmesine eski tüfek komünistler, onların yan kuruluşları ve savaş gazileri karşı cephe oluşturuyorlar. Her şeye rağmen 2004te İrkuskta heykelinin dikilmesine muvaffak olundu.
Bizde, Çubukludaki Seyir Hidroğrafi ve Oşinoğrafi Başkanlığı benzeri Rus kuruluşta ve halen bazı diğer kesimlerde eserleri ile anılıyor, açıkça olmasa da saygı görüyor. Bugün olmayabilir, ama 5 sene, 25 sene, olmazsa 50 sene sonra mutlaka ve mutlaka itibarı iade edilecektir. Ondan şüpheniz olmasın!
Biz de pek tanınmıyor ama bu yıl 7 Şubatı, onun 98inci ölüm yıl dönümü olarak bir kanal andı. Biliyorum, sevmeyenler var, ama inanın ilerde sevenler daha çok olacak. Yabancılar onu Kolchak the Polarolarak anıyor, bizde hatalı fakat güçlü bir Türk olarak anacağız.
Kutup araştırmacısı,
Deniz mayınları uzmanı,
Rus coğrafya derneği üyesi,
Altın kılıç ödülü sahibi,
Beyaz Ordular baş komutanı
Büyük altın Konstantin madalyası sahibi,
Bu ödüller 46 yıllık fırtınalı bir hayata sığdırılmış. Ruslar onu bugün olamasa bile yarın bıraktığı eserleri ile anacaklar, anmalılar. Çünkü mesleğinde zirve yapmış bir kutup uzmanı ve deniz mayınları konusunda söz sahibi olmuş bir yetenek.
Komünist yönetimler zamanında hep vatan haini olarak görüldü. 1990larda sistem çökünce yeniden keşfedildi.İade-i itibar için 1999da Bölge Askeri Mahkemesinde ve sonrada 2001de Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesinde davalar açıldı ama reddedildi. Rus Parlamentosu Dumada bile gündeme getirilmesine eski tüfek komünistler, onların yan kuruluşları ve savaş gazileri karşı cephe oluşturuyorlar. Her şeye rağmen 2004te İrkuskta heykelinin dikilmesine muvaffak olundu.
Bizde, Çubukludaki Seyir Hidroğrafi ve Oşinoğrafi Başkanlığı benzeri Rus kuruluşta ve halen bazı diğer kesimlerde eserleri ile anılıyor, açıkça olmasa da saygı görüyor. Bugün olmayabilir, ama 5 sene, 25 sene, olmazsa 50 sene sonra mutlaka ve mutlaka itibarı iade edilecektir. Ondan şüpheniz olmasın!
Biz de pek tanınmıyor ama bu yıl 7 Şubatı, onun 98inci ölüm yıl dönümü olarak bir kanal andı. Biliyorum, sevmeyenler var, ama inanın ilerde sevenler daha çok olacak. Yabancılar onu Kolchak the Polarolarak anıyor, bizde hatalı fakat güçlü bir Türk olarak anacağız.
02 Mart 2018
Babür Hüseyin ÖZBEK
Babür Hüseyin ÖZBEK
