20. Yüzyılın Şahsiyetleri Birer Birer Unutulurken
12 Kasım 2021, Cuma 13:41Çoğunun masal olduğuna inandığım bir anı paylaşayım.
"Değerli veteriner hekim Hıdır Bayülgen'den alıntıdır. Mustafa Kemal Atatürk asker, eğitimci, devlet adamı kimliğinin yanında aynı zamanda duygu yüklü, merhametli, yüksek insanlık değerleri taşıyan biriydi. Çocukları, doğayı, ağaçları, hayvanları çok severdi.
Alev, Can, Alp, Sadık, Joli adlı köpekleri, ayrıca bağ evini bekleyen iki kurt köpeği vardı. Milli mücadele yıllarında yanında olan köpeğinin adı Alber'di. En sevdiği köpeği ise Foks idi. Çankaya köşkünde uzun beyaz tüylü bir Ankara kedisi, bir güvercinliği ve daha birçok hayvanı vardı. Dolmabahçe sarayının bahçesinde de birçok hayvanı beslerdi. Yaralı bir kargayı da tedavi ettirip beslemişti.
Kurban kesilmesini istemeyen, emrivaki olarak ayaklarının dibinde kesilen kurbanlara bakamayıp, yüzünü çevirecek denli merhametli, yufka yürekli biriydi Atatürk.
İzmir suikastından sonra asılan, eski arkadaşı ''Ayıcı Arif'in geride 'Bozoğlan'' adlı ayısı kalmıştır. Atatürk'ün fotoğraf emir subayı Esat Bey anlatır:
"Bir gün Gazi Paşa bahçede beni yanına çağırarak sordu:
-Görüyor musun Bozoğlanı?
Görmediğimi söyleyince darıldı:
-Hayvanın ne kabahati var? Git bak, gerekirse çiftliğe alalım. Yetim kaldı hayvan. Ayılar çok ince ruhludur.
Bozoğlanı görmek için hemen Kayseriye gittim. 6 gün önce ölmüştü. Belki de kalp kırıklığından.
Bozoğlanın öldüğünü Paşaya söyleyemedik."
Atatürkün en sevdiği hayvan ise 'At'tı. O'nun at sevgisini yakınında bulunan çok kişi hatıralarında belirtirler. Sabiha Gökçen anlatır:
"...Çok sevdiği atlarından biri, iki gün kadar önce hastalanmıştı. Veterinerlerle beraber bir geceyi başında geçirmişti hatta. Şimdi ise ‘umut olmadığı’ haberini getiriyorlardı. Çaresizliğin bir insanı nasıl yıktığına işte o gün bir kez daha yakından tanık olmuştum. Paşa silahını aldı. Ağır adımlarla odadan çıktı. Ben de peşinden gittim. Atların bakım yerlerine vardığımızda, seyisleri o güzelim doru atın başında bekler bulduk. Hayvanın karnı sık sık inip kalkıyor, ağzından köpükler saçıyordu. Acı çekiyordu belli ki. Gözleri büyümüş gibiydi.
Gazi Paşa eğildi, mendili ile ağzındaki köpükleri sildi. Yelesini okşadı. O bunu yaparken hassas hayvan efendisinin kokusunu almıştı. Gözlerini ondan yana çevirdi. Sanki gülümsüyordu şimdi de. Paşa’nın yüzü bembeyazdı.
''Oğlum oğlum'' diye mırıldandı. ''Şimdi bütün ağrıların, sızıların, acıların dinecek.''
Sonra atını üst üste birkaç kez öptü. ‘Sen mi beni arayacaksın, yoksa ben mi seni?’ dedi. Doğruldu. Ayakta put gibi duruyordu. Gözleri hayvanın gözlerindeydi. Atın acısı hafiflemişti sanki onun okşamaları sonucu. Daha az inip kalkıyordu karnı. Ağzında da fazla bir köpük yoktu.
Paşa silahını doğrulttu. Öylece birkaç saniye bekledi. Tam kafasına nişan almıştı atının. Tetiğe dokunduğu anda her şey bitmiş olacaktı. Bu durumda bile birbirlerine sevgi ile bakıyorlardı. Gazi kabzayı sanki çelik parçasının soğukluğunu yüreğinde hissetmek istercesine sımsıkı tutmuştu. Bir hareket yeterliydi.
Birden Gazi’nin gözlerinden yaşlar boşandığını gördüm. Yağmurdan beterdi bu yaşlar. Eli yana düştü. Geri döndü:
‘Alın! Alın götürün hayvanı buradan! Çok uzaklara götürün. Acı çekmeden ölmesini temin edin. Gerekirse iğne yaptırın; uyutun, öyle vurun. Ben düşmanlarımı bile böyle vurmamışımdır. Bana bunu yaptırmayın!’"
Asaf İlbay'da anılarında anlatır:
"Kararları ne kadar kesin ve iradesi ne kadar kuvvetliyse his tarafı da o kadar zengindi. Milli mücadeleden sonra bir gece, sofrada, çok sevdiği bir tayın hastalığa yakalanışını anlattı. Veterinerler yanına yaklaşılmasını menetmişler ve öldürmek mecburiyetinde kalacaklarını bildirmişler. Nihayet o kadar ısrar etmiş ki, eldiven giyerek tayı okşamasına müsaade edilmiş. Zavallı hayvanı okşarken gözyaşlarını tutamayan Gazi:
''Çocuğum olmadığında hikmet ve isabet varmışb. Eğer bir evlat kaybetmek felaketine uğrasaydım, kalbim bu elem ve kedere dayanamazdı' demişti."
Mustafa Kemal Atatürk, okullarımızda içerikten yoksun, ilkokul düzeyinde "Atam, sen kalk ben yatam" türü çocukça, aptalca, hamaset dolu söylemlerle anlatılır ve anılır çoğunlukla.
Oysa O'nu tanıdıkça, söylediklerini, yaptıklarını yakından inceledikçe inanılmazı başaran bir büyük "insan" olduğu görülür. En büyük başarısı da yüzyıllarca köklerinden koparılan, horlanan, milli kimliği yok sayılan Türk milletini yeniden tarih sahnesine çıkarması, 'ümmet' olmaktan 'millet' olmaya, 'kul' olmaktan 'birey' olmaya yükseltmesidir.
20. Yüzyılın büyük şahsiyetleri birer birer unutulup giderken Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümsüz olması bundandır."
Sayın Hidayet Saraç göndermiştir.