Koleksiyonerlik bir hastalıktır. Hem de vücudun tüm hücrelerine kadar yavaş yavaş yayılan, yayıldığında ise artık geri dönüşü olmayan bir hastalık. Tedavisi ise yoktur. Artık gözünüz sürekli koleksiyonunu yaptığınız ürünü görür. Her yerde onu ararsınız. Bulduğunuzda da yıllardır özlemini çektiğiniz bir dostunuzu görmüş gibi sevinirsiniz, gözleriniz ışıldar. Sevgiyle dokunursunuz, en iyi yerde muhafaza edersiniz. Arada yanlarına gidip onlarla konuşursunuz. Artık onlar, koleksiyoner için aileden biri gibi olmuştur. Daima korunmaya muhtaç ve şefkat gösterilmesi gereken canlılardır onlar. Eskiden belki tozlu raflarda belki bir eskicinin arabasında belki de her an çöpe atılmayı bekleyen birer cansız varlıkken koleksiyonerin elinde can bulmuştur. Bir zamanlar bizlerin hayatına ışık tutan, her evde mutlaka bulunan gaz lambaları da Süreyya Özkanın elinde canlanmış.
Süreyya Özkan; gaz lambası koleksiyonuna 25 yıl önce bir arkadaşının kendisine 150 adet gaz lambası hediye etmesiyle başlamış. İlk zamanlar gaz lambalarını ofisinde dekor olarak kullanmış. Zamanla gaz lambalarına olan ilgisi artmış ve tutkuya dönüşmüş. Süreyya Özkan artık her semtte, her şehirde hatta yurt dışında bulduğu gaz lambalarını satın almaya başlamış. Satın aldığı gaz lambalarının bazıları bozuk bazılarının camları kırık olmasına rağmen zamanla onları bizzat kendisi tamir etmeye başlamış. Elinde bulunan lambaların hepsi şu anda çalışır vaziyette. İran, İngiltere, Amerika, Mısır, Fransa, Almanya, Rusya ve Ortadoğu ülkelerine ait gaz lambalarını Süreyya Özkanın koleksiyonunda bir arada görmek mümkün. Şu anda sayısı 1500ü geçen bir koleksiyona sahip. İlginç olan böylesi büyüklükteki koleksiyonu kendisine ait muhasebe ofisinde muhafaza ediyor olması. Ofis kapısından adımınızı attığınız anda muhasebe ofisinde olduğunuzu unutuyorsunuz. Sanki bir sanat galerisinde gibi duvarlarından sanat akan bir mekanda dolaşıyorsunuz. Önce yağlıboya tabloların ağırlıkta olduğu bir resim sergisi ile karşılaşıyorsunuz. Sonra gaz lambaları beliriyor çeşit çeşit renk ve boyutlarda. Kimi masanın üzerinde kimi duvarda kimi de raflarda yerini almış. Ofiste çalışanlar da bu renkli dünyanın içinde çalışıyorlar. Bizlerde fotoğraflar eşliğinde bu renkli dünyayı gezmeye başlayalım
Süreyya Özkan; gaz lambası koleksiyonuna 25 yıl önce bir arkadaşının kendisine 150 adet gaz lambası hediye etmesiyle başlamış. İlk zamanlar gaz lambalarını ofisinde dekor olarak kullanmış. Zamanla gaz lambalarına olan ilgisi artmış ve tutkuya dönüşmüş. Süreyya Özkan artık her semtte, her şehirde hatta yurt dışında bulduğu gaz lambalarını satın almaya başlamış. Satın aldığı gaz lambalarının bazıları bozuk bazılarının camları kırık olmasına rağmen zamanla onları bizzat kendisi tamir etmeye başlamış. Elinde bulunan lambaların hepsi şu anda çalışır vaziyette. İran, İngiltere, Amerika, Mısır, Fransa, Almanya, Rusya ve Ortadoğu ülkelerine ait gaz lambalarını Süreyya Özkanın koleksiyonunda bir arada görmek mümkün. Şu anda sayısı 1500ü geçen bir koleksiyona sahip. İlginç olan böylesi büyüklükteki koleksiyonu kendisine ait muhasebe ofisinde muhafaza ediyor olması. Ofis kapısından adımınızı attığınız anda muhasebe ofisinde olduğunuzu unutuyorsunuz. Sanki bir sanat galerisinde gibi duvarlarından sanat akan bir mekanda dolaşıyorsunuz. Önce yağlıboya tabloların ağırlıkta olduğu bir resim sergisi ile karşılaşıyorsunuz. Sonra gaz lambaları beliriyor çeşit çeşit renk ve boyutlarda. Kimi masanın üzerinde kimi duvarda kimi de raflarda yerini almış. Ofiste çalışanlar da bu renkli dünyanın içinde çalışıyorlar. Bizlerde fotoğraflar eşliğinde bu renkli dünyayı gezmeye başlayalım
Süreyya Özkanın ofisinden bir görüntü
Süreyya Özkanın kendi yapmış olduğu yağlıboya tablolar
Ofisin koridorundan bir görüntü
Tugay Yılmazoğlu Süreyya Özkan Ayhan Coşar ( soldan sağa)
Fatih Öztürk - Cem Özkan Süreyya Özkan Volkan Kömürcü ( soldan sağa )
Ofisten bir görüntü
Ofisin bir başka köşesi
Gaz lambalarının 150-200 yıllık olanları var Süreyya Özkanın koleksiyonunda. Yabancı ülkelere ait gaz lambaları genelde çift ve yuvarlak fitilli, Türklerin gaz lambaları ise düz fitilliymiş. Yine yabancı ülkelere ait olan bazı gaz lambaları (tavana asılan) saraylarda kullanılmış. Üzerindeki süslemelerden ve detaylardan bu açıkça görülebiliyor. Koleksiyonda yer alan diğer gaz lambaları : Osmanlı köşklerinden gelenler, hanlar için kullanılanlar, konaklarda kullanılan, gece dışarıda yürürken elde taşınan, dönemine göre daha zengin durumda olup konaklarda yaşayan insanların ahırları için özel olarak kullanılan lambalar ve ağırlıklı olarak Türkiyenin batısı ve kuzeybatısında kullanılmış gelin lambalarından oluşan geniş bir yelpazeye sahip.
Ortadaki sarı camlı lamba Türkiyenin batı ve kuzeybatı bölgelerinde kullanılan Gelin Lambası
1800-1900lü yıllarda imal edilen gaz lambaları
Sağ taraftakiler 1800lü yıllara ait, sol taraftakiler Kütahya yöresine ait yakın zamanda imal edilen gaz lambaları
Arka sıradakiler yurdumuzda 1970 ve 1980li yıllarda kullanılan örneklerden
Büyük bölümü 1950-1960 ve 1970li yıllarda yurdumuzda kullanılmış gaz lambası çeşitleri
Alt raftaki gaz lambaları 1950-1970li yıllar arasına ait
Sanat olarak bakır işçiliği öne çıkan illerimizde imal edilen gaz lambaları
Çoğunlukla Erzincan yöresine ait lambalar
Sağ ve solda yer alan büyük gaz lambalarının bir kısmı Yıldız Porselen ve özelleştirilmeden önce Sümerbankta imal edilmiştir.
Yurdumuzun çeşitli bölgelerinden 1950-1960-1970li yıllara ait gaz lambaları
Alt rafta sağdaki gaz lambası 225° gemi pruva fenerinin gaz lambası haznesi
Sol önde yer alan ilk 4 tanesi Sümerbank özelleştirilmeden önce imal edilen gaz lambaları
Soldan 3. lamba hunilerden yapılmış ve kullanılmış. Kim bilir kimler nerelerde kullandı? Bu lambadan 2 adet var. 3.süne rastlamadık. Rastlayanınız var mı?
1950-1960-1970li yıllara ait yurdumuzun her evinde bulunan örneklerden
Alt rafın arka sırasındaki lambalar; özelleştirilmeden önceki Sümerbank, Yıldız Porselenin üretmiş olduğu ve Ege Bölgesinde özel atölyelerde imal edilen gaz lambaları, üst raf ön sıra Kütahya Bölgesi özel atölyelerde imal edilmiş, arka sıradakiler 1960lı yıllarına ait metal gaz lambaları
Süreyya Özkanın ofisi dışında birde atölyesi var. Atölyenin kapısı açılınca kendinizi bambaşka bir dünyada buluyorsunuz. Yüzlerce çeşit gaz lambası da burada yer alıyor. Yeterli alan olmadığı için çoğu kolilerde muhafaza ediliyor. İnsan hangisine bakacağını şaşırıyor. Her adım atışta insanı daha da büyüleyen bir atmosferin içinde buluyorsunuz kendinizi. Yine Süreyya Özkanın yaptığı tablolar ve ofisinde olduğu gibi burada da mevcut olan bir saz
Süreyya Özkan Kartal Musiki Cemiyeti üyesiymiş aynı zamanda. Gaz lambalarının tamiri de işte bu atölyede yapılıyor. Tam bir sanat atölyesi ve sanatla iç içe geçmiş bir hayat Süreyya Özkanın ki. Atölyede olduğum zaman içerisinde Süreyya Bey ile röportaj yaptığımı unutup kendimi gaz lambalarını tek tek keşfe çıkmış halde buldum. Tabi ki zaman ilerleyip de atölyeden çıkma vakti geldiğinde arkama birkaç kere dönüp bakmaktan kendimi alamadım. Maalesef benim için ayrılma vakti gelmişti. Fakat bu koleksiyonu birebir gördüğüm için çok şanslı olduğum bir gerçek.
Atölyeden genel bir görüntü
Çift fitilli gaz lambası
Soldaki 2 tanesi alışılagelmişin dışındaki lambalar
Gemilerde kullanılan (replika) 360° gaz hazneli fener. Genelde geminin elektrik sistemi devre dışı kaldığı zaman kapalı olanların aydınlatılmasında kullanılıyor. Tabanında anela olsaydı demir (liman) feneri olarak da kullanılabilirdi.
Orta rafta soldan 4. ve 5. fener, üst rafta ise sağdan 2. fener 1900lü yılların başında kullanılan örneklerden
Üst rafta soldan 3.ve 4. fener 1900lü yılların başlarında kullanılan lambalardan
Alt rafta soldan 2., 4. ve 5., orta rafta soldan 1. lamba 1900lü yılların başında kullanılanlardan
Sol alt raftaki gaz lambaları Kütahya yöresine ait
Ortada aynalı gaz lambası
Süreyya Özkan 2005 yılının kasım ayında Kartal Belediyesinde gaz lambaları sergisi açmış. Sergiye çok büyük ilgi olmuş. Paristen de davet gelmiş sergi için fakat gaz lambalarının kırılmasından korktuğu için Paristeki teklifi kabul etmemiş. Gaz lambalarını sürekli sergileyebilmek adına sergi yeri tahsisi için Maltepe Kaymakamlığına dilekçe vermiş Süreyya Özkan. Kaymakamlık da Maltepe Belediyesine iletmiş dilekçeyi. Fakat bu muhteşem koleksiyon için belediye yer temin etmemiş. Üstelik Maltepe Kaymakamlık Binasının 3 katı boş iken!!! Dünyanın sanat merkezi sayılan Paris gibi bir yerden sergi için teklif geliyor ama bizim ülkemizde belki de DÜNYANIN EN BÜYÜK GAZ LAMBASI KOLEKSİYONU İÇİN YER BULUNAMIYOR. Hal böyle olunca Süreyya Özkanda kendi imkanları ile bir daire satın almış. Şu andaki muhasebe ofisini, yeni aldığı daireye taşıyacak ve gaz lambalarını sürekli olarak Maltepede bulunan ofisinde sergileyecek. Projenin ismi bile hazır: Lamba Evi
Süreyya Özkanın yapmak istediği bir şey daha var. İstanbulun nostaljik bir sokağında gaz lambalarını sırayla karşılıklı olarak dizmek ve gaz lambalarını yakarak İstanbulun tarihine gaz lambaları eşliğinde bir kez daha ışık tutmak ve Gines Rekorlar Kitabına girmek. Eminim ki böyle bir görsel şölene izdiham olur.
Süreyya Özkan gaz lambalarını satın almak isteyen çok kişi olduğunu söylüyor. Hatta satın almak isteyen dünyaca ünlü bir antikacıdan bahsediyor ve ticari olarak bakılması hoşuna gitmiyor. Kendisi bu koleksiyona gönül vermiş biri olarak bunun parayla ölçülemeyeceğini dile getiriyor. İleride de bu koleksiyonu bir müzeye bağışlamak istiyor. Konu sanat olunca söylemeden geçemiyeceğim. Ülkemizde sanata halen yeterince önem verildiğini düşünmüyorum. Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRKün de dediği gibi Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
Süreyya Özkan ile sohbet ettikçe kendisinin bir yönünü daha keşfediyorum. Süreyya Bey yat kaptanıymış. Zamanında bir tekne satın almış, tekneyi koyabilecek yer olmadığı için kullanamadan satmak zorunda kalmış. Marinaların fiyatlarının çok pahalı olmasından herkes gibi Süreyya Beyde şikayetçi. Fiyatı daha uygun olan Küçükyalıdaki denizci barınağında da elektrik ve su olmadığını ayrıca ufak bir fırtına da teknenin batabileceğini söylüyor. Her tekne sahibinin olduğu gibi maalesef bu durum denize sevdası olan insanların genel problemi. Artık yatı olanlar marina fiyatlarının yüksekliğinden dolayı yatlarını satmaya başladılar. Zaten denizcilik sektörü ile ilgili de yeterince gelişmiş bir toplum olamadık. Zannediyorum ki bizim birkaç tane damarımız kopuk vaziyette!!!
Umuyorum ki bu koleksiyonun değeri bilinir ve ilgili merciler tarafından gereken yapılır.
Süreyya Özkanın yapmak istediği bir şey daha var. İstanbulun nostaljik bir sokağında gaz lambalarını sırayla karşılıklı olarak dizmek ve gaz lambalarını yakarak İstanbulun tarihine gaz lambaları eşliğinde bir kez daha ışık tutmak ve Gines Rekorlar Kitabına girmek. Eminim ki böyle bir görsel şölene izdiham olur.
Süreyya Özkan gaz lambalarını satın almak isteyen çok kişi olduğunu söylüyor. Hatta satın almak isteyen dünyaca ünlü bir antikacıdan bahsediyor ve ticari olarak bakılması hoşuna gitmiyor. Kendisi bu koleksiyona gönül vermiş biri olarak bunun parayla ölçülemeyeceğini dile getiriyor. İleride de bu koleksiyonu bir müzeye bağışlamak istiyor. Konu sanat olunca söylemeden geçemiyeceğim. Ülkemizde sanata halen yeterince önem verildiğini düşünmüyorum. Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRKün de dediği gibi Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
Süreyya Özkan ile sohbet ettikçe kendisinin bir yönünü daha keşfediyorum. Süreyya Bey yat kaptanıymış. Zamanında bir tekne satın almış, tekneyi koyabilecek yer olmadığı için kullanamadan satmak zorunda kalmış. Marinaların fiyatlarının çok pahalı olmasından herkes gibi Süreyya Beyde şikayetçi. Fiyatı daha uygun olan Küçükyalıdaki denizci barınağında da elektrik ve su olmadığını ayrıca ufak bir fırtına da teknenin batabileceğini söylüyor. Her tekne sahibinin olduğu gibi maalesef bu durum denize sevdası olan insanların genel problemi. Artık yatı olanlar marina fiyatlarının yüksekliğinden dolayı yatlarını satmaya başladılar. Zaten denizcilik sektörü ile ilgili de yeterince gelişmiş bir toplum olamadık. Zannediyorum ki bizim birkaç tane damarımız kopuk vaziyette!!!
Umuyorum ki bu koleksiyonun değeri bilinir ve ilgili merciler tarafından gereken yapılır.
Haber ve Fotoğraf: Özge Durmuş
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.