Kendinizden kısaca bahseder misiniz?
1976 yılında Kars'ta doğdum. İlkokul'u orada bitirdikten sonra yurdun batısına Kocaeli'ye yerleştik.
Hayatımın ilk ayrımcılığıyla o zaman tanıştım. Yurdun doğusundan batısına gelince kültürel farklılıklar oldukça farklılaşıyor. O dönemlerde uzun yıllar tiyatroyla uğraştım. Sosyal etkinliklere katıldım.Sonrasında askerlik görevimi yapmak için askere gidip geldim. Asıl hikaye bundan sonra başladı. 1999 depremiyle beraber hayatımın en tuhaf günlerini yaşamaya başladım.
1999 depreminde neler yaşadınız? Hayatınız depremden sonra nasıl şekillendi?
Benim için her şey 16 Ağustos gecesine kadar normaldi. İnsanlar doğarlar, büyürler evlenirler ve ölürler. Fakat o gün her şey bambaşkaydı. O gün hayatımda en çok yürüdüğüm gündü.
İçimden sadece yürümek geliyordu. Geçtiğim her yerde insanların yüzüne tek tek bakma gibi bir isteğim oluşmuştu.Depremin olduğu gece 3 gibi bir gürültüyle uyandım. Bildiğimiz gibi bir deprem değildi. İnsanı yerinden zıplatıyordu. O derece şiddetliydi. Gözlerimi açtığımda gördüğüm şey ise her yerde toz bulutu ve karanlık... Yaklaşık üç gün enkaz altında kaldım. Sadece tevekkül ettim. Hiçbir şey yapamıyorsunuz. Dışarda gündüz mü gece mi bilmiyorsunuz. Birileri sizi kurtarmaya gelecek mi bilmiyorsunuz.
Toprağın altında beklemek tek kelimeyle çaresizlik
Tam bir çaresizliği yaşadım. Dışarda birçok insan çaresizliği farklı tanımlıyor. Fakat asıl çaresizlik buymuş. Dışarda kimsenin olup olmadığını bilmiyorsunuz. Yaşamın var olduğunu bir ses duyduğunuzda anlıyorsunuz. Evde, annem, kuzenim, teyzem, teyzemin kızı, ananem vardı. Annemi teyzemi ve kuzenimi depremde kaybettik. Benim ayaklarım kangrenden dolayı kesildi. Teyzemin kızı, ben ve ananem kurtulduk. Sonrasında birçok hastanede yattım. En son Gata'da tedavi gördüm. Düşündüm ne yapacaksın bundan sonra diye. Sonra dedim ki; Eğer hayat devam ediyorsa sen de yaşayacaksın. Fakat nasıl yaşayacağımı bundan sonra ne yapacağımı ben de bilmiyordum.
Hayatımda iki şeyden uzak durdum: Biri korku, diğeri umut
Korku insanı tutsak eder. Umut da insanı köleleştirir. Tanrı en güzel şeyleri korkunun bir adım ötesine koymuştur. Eğer korkularını aşabilirsen birçok şeyi başarabilirsin. Nasıl yapacağımı ben de bilmiyordum fakat yaşamaya karşı bir inat vardı içimde. Sonrasında tedavi için Almanya'ya gittim. Protezler yapıldı. 3-4 yıl sonra Türkiye'ye döndüm ve kaldığım yerden devam ettim hayata.
Dalış yapıyorsunuz, dağa tırmanıp kamp yapıyorsunuz. Cesaret ve enerji isteyen faaliyetler. Kendinizde bu gücü nasıl buluyorsunuz?
Ben depremden önce de dağcılıkla uğraşıyordum. Kamp yapıyordum.Öncelikle dağa çıkıp çadır kurmayla başladım işe. Tek başıma.. Yaptığım tüm aktivitelerde tektim. Çünkü hem vücudumu hem de beynimi artık tek başıma kimsenin yardımı olmadan bir şeylerli yapabileceğimi öğrenmem gerekiyordu. Kolay olmadı. Önceden 10 dakikada kurduğum çadırı 3-4 saatte kuruyordum. Çadır kurmak yetmez dedim. Sonrasında dağa tırmandım. Dağcılıkta beş nokta kuralı vardır. Trmandığın yere vücudunun belirli yerlerini dayamak zorundasındır . Fakat benim bacaklarım bu kurala uymuyordu. Arkadaşlarım ve doktorumla deneye deneye, bana tırmanış ayakları yaptık. Öncelikle keçi ayağını yapmayı denedik. Çünkü keçiler güzel tırmanır fakat olmadı.Çalışa çalışa, tırmanış yapabileceğim bir ayak tasarladık. Sonrasında büyük bir keyifle tırmanışlarıma başladım. Yükseklik korkum vardı. Fakat korkarak bir şeyleri başarmanın adı cesarettir. Ben bu cesareti kendimde buldum.
Hayatımda en yüksek yere yaptığım tırmanış 'klozet'
Hayatımda en yüksek tırmandığım yer Antalya Olympos Tahtalı Dağ 2365 metre'dir. Bence ilk tırmadığım yer hastanenin klozeti. Hastanede kaldığım ilk zamanlar sürüne sürüne 45 dakikada klozete varabilmiştim.Kollarım beni taşıyacak güçte de değildi. Benim için zirve orasıdır.Tırmandığım yerler, isimler , rakamlar değişecektir ama benim için hayatımda en yükseğe çıkmış olduğum nokta klozettir.
Dalışa nasıl başladınız? Dünya rekorunu kırmak hayalini kurduğunuz bir şey miydi?
Dalış benim hep ertelediğim bir şeydi. İlk defa 2009 yılında dalışa başladım.İlk engelli tüplü dalış eğitmeni oldum. Şimdiye kadar 100 engellenen kardeşlerime eğitim verdim. Engellenen diyorum çünkü bizler toplum tarafından engellenen bireyleriz. Aslında engelli olan binalar, toplu taşıma, araçları kaldırımlar, yollar araçlar. Bu engellerin arkasında taıkılıyosam ben engellenen oluyorum. 100 engelli kardeşimin bazılarını Uluslar arası geçerliliği olan bir sertifika verdik. Tek nefeste Dünya Serbest Dalış Rekor'unu 22 metre Kaş, Antalya'da kırdım . Bu yıl ise Değirmendere'de 16 Ağustosta ikinci dünya rekorunu kırdım. 32 metreye; enkazın olduğu yere indik. Depremin oluşturduğu etkileri, nasıl önlemler almamız gerektiğini insanlara bu şekilde anlatmak istedim. Bu rekorları, arkadan gelen engellenen bireylerin önünü açmak ve spor dallarının denenmesine desteklenmesine katkım olmasından dolayı kırdım.
Engelsiz Deniz Projesi nedir? Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Yaklaşık 8 yıldır Engelsiz Deniz Projesi'nin Koordinatörlüğü'nü yapıyorum. Denize dair, suya dair ne istekleri varsa bu arkadaşlarımın hayallerini gerçekleştirmek isteyen bir projedir. Kimisi jet kullanmak istiyorum dedi, jetleri getirdik ve kullandırdık. Kör bir arkadaşım da dahil. Yine kör bir arkadaşımıza yelken kullanmasını öğrettim.Dalış yapmak isteyene dalış, su kayağı yapmak isteyene su kayağı, rüzgar sörfü yapmak isteyene rüzgar sörfü.. Ne hayalleri varsa gerçekleştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu fikrin ortaya çıkışı ise; Bir gün Facebook'ta su sporlarından bir tanesini yaparken fotoğrafımı koydum. Engelli bir kardeşimiz beni de jete bindirir misin diye yazdı. Sonrasında denize dair hayal ettiğiniz ne varsa söyleyin diye sosyal medya hesabımdan yazdım.Geri dönen çok kişi oldu. 30 Ağustos'ta 50 engellenen kardeşimi suyla buluşturdum.
Etkinliğin sonrasında gördük ki deniz çok güzel bir terapi. Deniz; özgürlük, umut, hayal.
Engelli bireyleri spora, ya da su altı aktivitlere yönlendirmedeki projeleri nasıl buluyorsunuz? Yetkili kurumlarda eksik gördüğünüz noktalar neler?
Engellenen insanlara maddi desteği, sponsor olmayı birçok kurum risk olarak görüyor. Ya da sosyal sorumluluk projesi dahilinde görüyorlar. Engelli bireyler daha hassas oldukları için onların düşmesinden bir zarar gelmesinden korkuyorlar. Her insanın düşme yaralanma riski vardır. Engelenen insanların daha fazla bu riski taşıdığı söylenemez. Gerekli önlemler alındığında bu riskler en aza iner. Bundan 3-4 yıl önce engellenen bireylerin neler yapabileceğini göstermek için en uzun yol sayılan Likya yolunu yürüdüm ve tamamladım. 508 km'di. Bu yolu bitirmeknormalde 20 gün sürer ama ben iki buçuk ayda bitirebildim. Dağda kaldım. Bazı yerleri yelkenle geçtim, bazı yerleri yürüyerek ya da rüzgar sörfü yaparak geçtim. Likya yolu bir projeydi fakat sponsor bulamadım. Sırtımdaki çantayı taşıyacak insan bile bulamadım, ben taşıdım. Ağaç kavuklarında kala kala bitirdim yolu.Likya yolunda karşıma çıkan bir kütüğü geçerken, şehir hayatını düşündüm. O ağacı şehirlerdeki üst geçitlere benzettim.Birçok problemimiz var ama bunu insanlara güzel bir biçimde sunmak gerekiyordu. Kimsenin canını acıtmadan, şikayet etmeden göstermek istedim.
Yaklaşık 1 yıldır Engelsiz Deniz Projesi'ne devam edemiyoruz!
Engellenen kardeşlerimizin bu tarz faaliyetlerin içersinde olması için sık sık taşınması gerekiyor. Bizler de bir yere kadar gerçekleştirebiliyoruz.Finasal desteğimiz de olmadığı için bir yerde tıkandık. Şimdilik projeyi askıya aldık.
Projeyle ilgili gelen tepkiler nasıl?
Şöyle bir örnek vereyim. Bir engelli kardeşimiz vardı. İlk yelkene bindiğinde bacakları titriyordu. Aradan bir ay geçti... Şimdi o dalgıç, ve yelken kullanıyor. İnsanlara uygun şartlar verdiğinizde yapamayacakları şey yok. Yine kör bir arkadaşımıza yelken kullanmayı öğrettim. Gittiğini anlamadığını söyledi. Suya dokundurttum anlamaya başladı. Lazer yelkenliyi eline çizdim. Her yerine dokundurttum.
Bundan sonraki faaliyetleriniz, projeleriniz neler?
Ülkenin her yerine gidip kişisel gelişim seminerleri veriyoruz. Ayrıca 'Truvam Çanakkale' diye bir projem var. 17 Ağustos deprem anıtından, 18 Ağustos Çanakkale Şehitlik Abidesi'ne bir yolculuk yapmak istiyorum. Denizdeki zaferleri, oradaki kahramanlıkları anlatmak istiyorum. Yetkililerden de desteklerini bekliyorum. Çünkü su, anne karnındaki huzurdur. İnsanın kendini en güvende hissettiği yerdir.
Funda Kaya
Tozlu Bulutlardan Dünya Rekoruna
Enkazın altından dünya birinciliğine dayanan bir hikaye onunki. Ufuk Koçak azim, cesaret ve inatla yoluna devam eden, depremin yarattığı tozlu bulutlardan sıyrılarak, engellenen bir çok arkadaşının hayallerini gerçekleştiren bir rekortmen.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.