Nijerya açıklarında, Gine Körfezi'nde seyir halindeki' Mozart' adlı konteyner gemisi, geçen 24 Ocak'ta korsanların saldırısına uğradı. 15 mürettebat korsanlar tarafından esir alınırken, yapılan girişimlerin ardından gemiciler, 21 gün sonra yurda döndü. Bir gemici ise korsanlar tarafından vurularak, yaşamını yitirdi. Gemide görevli olan İzmirli gemici Erdi Akman, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Cape Town'dan Nijerya'ya geldik ve burada bir aylık demirleme sürecimiz oldu. Cape Town'a dönerken, limandan ayrılmamızdan 20 saat sonra alarm çalınca korsan saldırısına uğradığımızı anladık. Gemide önceden belirlenen saklanma alanına girdikten sonra kaptanımız geldi ve özel yapılan kapıyı da kapattık. Sonrasında direniş başladı. Kaldığımız yer Lagos kentine 300 mil, kıyıya da 180 mil mesafedeydi. Kısa süre sonra korsanlar olduğumuz yeri buldu ve kapıyı balyozla kırmaya çalıştı. Ancak başarılı olamadılar. Uzun süre sonra gittiklerini düşünmüştük ki taş motorunun sesi geldi. Kapıyı kesmeye başladılar. O sırada da kapının kilidine ve altına devamlı ateş ediyorlardı. Gemi kaptanı ve ikinci mühendisi de başlarını öne eğip bakıyorlardı.
İkinci mühendis arkadaşımızı bu sırada kaybettik. Hemen yanımdaydı ve çok kısa sürede hayatını kaybetti. O vurulunca biz teslim olmaya karar verdik ancak korsanlar kapıyı kesmeyi bırakmadı. İçeriye girdiklerinde, kendi aramızda helalleşmeye başladık. Bağırarak önce güverteye çıkardılar sonrasında da bota bindik."
'Kımıldayın, bağırmayın diye komutlar verdiler'
Botla yaklaşık 10 saatlik bir yolculuk yaptıklarını belirten Akman, "Bize sürekli, 'Kımıldamayın, bağırmayın' gibi komutlar verdiler. Daha önceki kaçırmaları bildiğimiz için bir sonraki adımı sürekli düşündük. Çünkü birkaç farklı kaçırma yöntemleri var. Daha önce gemiyi kaçırma, personeli kaçırma veya personelden bazılarını kaçırma gibi olayları yaşandığını biliyoruz. Onlar 15 kişiyi almayı seçtiler. Kaptandan şirketin iletişim numaralarını istediler. Bizi bindirdikleri botun içi benzin doluydu ve 10 saat yolumuz olduğunu söylediler. Çok uzun bir yolculuktu" diye konuştu.
İlk 5 gün korsanların kimseyle iletişim kurmadıklarının altını çizen Akman, "Nehir gibi bir yere soktular ama nasıl bir yer olduğunu bilmiyoruz. Çünkü başlarımızı eğmemizi söylediler. Onların bize söylediğine göre bir adaya gittik. 21 gün brandadan yapılmış bir kulübede yaşadık. Çok ufak bir yürüme alanımız vardı. Başımızda sürekli silahlı adamlar bekliyordu. Beş gün boyunca hiçbir şekilde şirketle iletişim kurmadılar. Ailelerimiz de bu süreçte bizden haber alamadılar. Beşiinci günün sonunda korsanlar, şirket yetkilileriyle iletişim kurdu ve 5 gün içinde bir kişiyi öldüreceklerini söylediler. O cümleyi duyduktan sonra bizim için korkulu süreç başladı. Sürekli pazarlık yapılıyordu. Son 10 gün kala liderleri çok sinirli bir şekilde geldi. Sürekli bağırıp, havaya ateş ediyordu. Bize, 'Şirketle görüşeceksiniz. Çünkü bizimle anlaşmaya yanaşmıyorlar' dedi. Bu sırada herkesin başında silahlı korsanlar vardı. Liderleri şirketi arayıp, 'Para yatmazsa bugünden itibaren her gün birini öldüreceğim' dedi. Tabi bunu duyunca büyük bir korku yaşadık. Birkaç gün içinde de haber geldi ve kurtarıldık. Önce bizi teslimat noktasına getirdiler. Para transferinin ardından 'Gidebilirsiniz' dediler" dedi.
'Olayın şokunu atlatamadık'
Adada korsanların kendilerine su, makarna ve pirinçten başka bir şey vermediğini belirten Akman, "Korsanlar içeri girdikten sonra her şeye hazırlıklıydık. Bir arkadaşımızı kaybettik. Adada psikolojimiz zaten normal değildi. Başınızda sürekli eli silahlı adamlar var. Hep bir ölüm korkusu yaşıyorsunuz. Kendi aramızda konuşup birbirimizi motive etmeye çalışıyorduk. Fakat ailelerimizin ne durumda olduğunu bilmiyorduk. Ancak en fazla tedirginlik yaşadığımız anlar, ilk olarak korsanların saklandığımız yere gelmesi, diğeri de pazarlık sırasında her gün bir kişiyi vuracağını söyledikleri zamandı. Adada bize makarna ve pirinç verdiler. Yemeğimizi kendimiz yapıyorduk. Onların sularını içme şansımız olmadığı için su ihtiyacımızı karşıladılar. Orada en büyük tehditlerden biri de sıtmaydı. Bunun yanı sırada bazı korsanlar şehre iniyorlardı. Bu yüzden koronavirüs tehdidi de vardı. Adada yılanlar, örümcekler ve ilginç böcekler vardı. Vücudumuzun her yerinde ısırıklar vardı" ifadelerini kullandı.
Fanatik Göztepe taraftarı olduğunu belirten Akman, kendisine ait olan Göztepe tişörtünü bir korsanın üzerinde gördükten sonra geri istediğini belirtip, "Hayatımın da her anında Göztepe vardır. Gemide de yanımda Göztepe tişörtüm vardı. Bir gün adada korsanların birinin üzerinde tişörtümü gördüm. Yanına gidip, 'Onun senin için maddi değeri yok ama benim için manevi değeri var. Geri verir misin?' dedim. O da 'Bakarız' diyerek geçiştirdi. Adadaki son günlerimde getirip verdi. Ben de geri aldım, Göztepe armasını orada bırakmadım" dedi.
Yaşadığı olayın ardından yeniden denize açılıp açılmama konusundaki kararın sadece kendisine ait olmadığını kaydeden Akman, "Havalimanında ailem beni karşılandığında herkese uzun uzun sarıldım. İlk olarak birine bir şey olup olmadığını sordum. Sonrasında tüm akrabalarımla tek tek görüştüm. 21 günün tüm acısını çıkardım. Onlara kavuştuğum için inanılmaz mutluydum. Hiçbir denizcinin 'Mesleği bırakıyorum' diyeceğini sanmıyorum. Çünkü bizim mesleğimiz tutkudur. Fakat yeniden gemiye gittiğimde aynı korkuyu tekrar yaşayıp yaşamayacağımdan emin değilim. Aslında bunun kararını da eşlerimiz ve ailelerimiz verecek. Onların kararları doğrultusunda biz de bir yol çizeceğiz. Henüz yaşadıklarımın şokunu atlatamadım. Özellikle geceleri hem eşim hem ben tam anlamıyla rahat uyuyamıyoruz. Zamanla geçeceğini düşünüyorum" diye konuştu.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.