Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'den yapılan yazılı açıklamaya göre sergi, 1903-1905 arasında Pierre Loti tarafından çekilen 70'ten fazla İstanbul tarihi yarımadası, Eyüp, Fatih, Haliç ve Boğaz fotoğraflarından oluşuyor.
Sergi, 27 Eylül'den 14 Aralık'a kadar, pazar günleri hariç her gün 11.00-18.00 saatleri arası, gösteri ve konser günleri saat 20.00'a kadar
gezilebilecek.
Pierre Loti Kimdir?
Halk arasında Piyer Loti olarak tanınan, özellikle Eyüp sırtlarındaki kahvehanesiyle bilinen Pierre loti aslında bir fransız denizcisi.
Pierre Loti, asıl adı Louis Marie Julien Viaud (d. 14 Ocak 1850 - ö. 10 Haziran 1923), Fransız romancı. Pierre Loti isminin yazara, kimi kaynaklara göre öğrencilik yıllarında; kimi kaynaklara göreyse, 1867 yılında yaptığı Okyanus seferi sırasında, Tahitili yerliler tarafından verildiği söylenir. "Loti", egzotik iklimlerde yetişen egzotik bir çiçeğin ismi.
1850 yılında Fransa'nın Rochefort kentinde Protestan bir ailenin en küçüğü olarak doğdu. 17 yaşında Fransız Deniz Kuvvetleri'ne girdi. Denizcilik eğitimini tamamladıktan sonra 1881'de yüzbaşı oldu ve ilerleyen yıllarda da terfi ederek albaylığa kadar yükseldi. Ortadoğu ve Uzakdoğu'da bulundu. Bir deniz subayı olarak romanlarında konu ettiği yabancı kültürünü pek çok yer gezerek tanıma fırsatını buldu. Bu yolculuklarında edindiği deneyimlerini ve gözlemlerini daha sonra kitaplarına yansıttı.
1879'da ilk romanı olan ve o dönemin Osmanlı Türkiye'sinden kesitler veren Aziyadé 'nin (Aziyade) yayınlanmasının ardından 1886'da Pécheur d'Islande'la (İzlanda Balıkçısı)'nı yayınladı.
Loti, kendini edebiyat çevresine kabul ettirmiş bir yazar oldu. Daha sonraki yıllarda her yıl bir kitabı çıktı ve kitapları geniş kitlelerce okundu. 1891 yılında Fransız Akademisi'ne seçilen yazar 1910 yılında Légion d?Honneur nişanını aldı. İzlenimci bir yazar olan Pierre Loti'nin oldukça yalın bir dili vardı.
Edebiyattaki bu izlenimciliği kişiliğini de derinden etkiledi. Derin bir umutsuzluğu dile getiren yapıtlarında aşkın yanı sıra ölüm duygusu da geniş yer alıyordu. Bütün bu umutsuzlukla birlikte içinde duyduğu insanlığa karşı şefkat ve acıma duygusunu yapıtlarına yansıttı.
Birçok kez İstanbul'da bulunmuş olan Pierre Loti, İstanbul'a ilk kez 1876 yılında bir Fransız gemisiyle, görevli subay olarak geldi. Loti, Osmanlı yaşam biçiminden etkilendi ve pek çok eserinde bu etkiyi gösterdi. Aziyadé adlı romanına adını veren kadınla burda tanıştı. İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Eyüp'te yaşadı. İstanbul'a hayran olan Pierre Loti, kendisini her zaman Türk dostu olarak nitelendirdi.
1913 yılında yazdığı La Turquie Agonisante (Can Çekişen Türkiye) kitabıyla Batı politikalarını eleştiren Loti aynı yıl devlet konuğu olarak Türkiye'ye geldiği zaman, Tophane Rıhtımı'nda büyük bir törenle karşılanarak Sultan Reşat tarafından sarayda ağırlandı.
Balkan Savaşları'da, I. Dünya Savaşı'nda ve sonrasında Anadolu işgalinde Avrupa'ya karşı hep Türkler'i savundu. Millî Mücadele döneminde Anadolu'daki direnişe destek vermesi ve kendi ülkesi olan işgalci Fransa'yı ağır bir dille eleştirmesiyle Loti, Türk halkının da sempatisini kazandı.
Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 Ekim 1921' de Pierre Loti' ye şükranlarını sunan bir mektup yolladı. Bununla birlikte Pierre Loti, 1920 yılında "İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi" olarak kabul edildi ve onun adını taşıyan bir de cemiyet kuruldu. Daha sonraları İstanbul'da Divanyolu'nda bir caddeye "Pierre Loti Caddesi" ve Eyüp'te bir kahvehaneye de "Pierre Loti kahvesi" adı verildi.
Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe de Pierre Loti Tepesi olarak anılmaktadır.
Pierre Loti'nin Diplomatik Rolü
Sultan Abdülhamid tahtan indikten sonra Trablusgarb Savaşı patlak vermiş, daha sonra Balkan Savaşı başlamış ve Türkiye paylaşılmak istenen ve Avrupa'dan dışlanmak istenen bir ülke durumuna düşmüştür. Avrupa'da müttefiki kalmamış denecek bir durumdadır. Dostluklar unutulmuşa benzer. Halit Ziya, Reşit Saffet, Hamdullah Suphi, Fransa'ya dostluk elçileri olarak gitmişler fakat umulanı bulamamışlardır.
1910 yıllarına kadar Loti, Türkiye'yi seven O'na aşık olan, Türkler gibi yaşamak isteyen romantik yazar olarak tanınıyordu. 1911'de İtalyan'ların Trablusgarb'ı 1913'te Balkan ülkelerinin Trakya'yı işgale kalkmaları Loti'yi bir anda kendi içine dönük sessiz, sakin bir yazar olmaktan çıkarıp, sevdiği milleti ve vatanı savunmaya yöneltir.
Türklerin çıkmayan sesini Avrupa'ya duyurmaya başlar. Kalemiyle Avrupa'ya savaş açmıştır. Fakat Loti'de görmüştü ki Avrupalı basın Türkiye ile ilgili yazıları yayınlamıyordu. Ara sıra da bazı gazetelerde çıkan yazılardan sonra Loti çeşitli hakaretlere maruz kalıyordu.
Loti?nin Türk davasını savunmaya başladığı dönemi Reşit Saffet Atabinen yaşamının militan dönemi olarak yorumlamaktadır. Loti'nin Türkçülüğü (Turcophile) ikiye ayrılır. 1914 öncesi ve sonrası veya savaş öncesi ve sonrası devreler diye.
Loti'nin Türkiyede geçirdiği yaşantı iki devrede incelenebilir: 1.Devre 1876-1908 Loti'nin yazarlık dönemi. Bu devrede tüm romanlarını yazmış, Türkiye'yi 2. bir vatan olarak görmüş, Sultan II. Abdülhamit'in saltanatını sürdüğü devirdir.
2. Devre Loti'nin Diplomat ve Asker olduğu devredir. Yani Abdülhamit'in tahttan indirildiği ve Türkiye'nin de savaşların içinde bulunduğu bir dönemdir. Diyebiliriz ki, Loti Türkiye ile ilgili gelişmelere göre hareket ediyordu. 30 yıl boyunca Türkiye'de olağanüstü ve egzotik bir hayat yaşayan Loti, zor günlerinde sevdiği Türkleri unutmamış ve onlara destek olmuştur, onların Avrupa'da sözcülüğünü yapmıştır.
Edebiyat açısından da bu iki devre şöyle özetlenebilir:
1. Devre Yazarlığın doruk noktasına ulaştığı, edebi eserlerini romanlarını yazdığı dönem.
2. Devre ise, yazarlıktan ziyade siyasi askerlik, diplomatik yönünün ortaya çıktığı ve tarihi gerçeklerle ilgilenen bir belgeselci Pierre Loti dönemidir.
Bu iki devreyi bir cümle ile şöyle özetleyebiliriz: Romantizmden Realizme geçiş.
Balkan Savaşı esnasında Loti, Türkiye'den dostlar kazanırken, Fransa'dan düşmanlar kazanır. Buna rağmen J. Jaures ve Figaro direktörü Calmette Loti?yi Türk tezi için desteklediklerini bildirirler. Türkiye'yi savunmaya cesaret edebilen tek sestir, Loti, 1913 de.
Loti Türklerin I. Dünya Savaşı'na girmesine karşı olduğu için, Talat Paşa ve Enver paşalara çeşitli müracaatları olmuş fakat sonuçsuz kalmıştır. Poincare ile o zamanki Türk hükümetleri arasında çeşitli arabuluculuk girişimleri olmuş fakat hepsi sonuçsuz kalmıştır. Loti 1908, Meşrutiyet rejimine karşı olmuştur.
La TurQuie Agonisante (Çan çekişen Türkiye), Balkan Savaşı'nı, Türklere yapılan zulmü anlatan birer tarihi belge niteliğini taşımaktadır. Loti Edirne'nin kurtuluşundan sonra Trakya'ya giderek Bulgarların yaptığı mezalimi yerinde görmüş ve bunları çeşitli basın organlarıyla yayınlayarak dünyaya duyurmuştur. Loti'nin son beş kitabı sanki bir Türk Milliyetçisinin kaleminden çıkmış gibiydi: Türkiye'nin Ermeni, Rum ve Bulgarlar tarafından istilasını barbarlık olarak nitelemiştir. Türkiye'nin, Rusların Avrupayı istila etmesinde, çok önemli bir engel olacağını bu nedenle Avrupalı'nın Türkleri savunması gerektiğini söylemiştir.
Pierre Loti'nin Objektifinden eski İstanbul manzaraları
Kaptan Pierre Loti'nin eski İstanbul sergisi
"Pierre Loti fotoğrafçı, İstanbul : 1903-1905" sergisi, 26 Eylül'de Notre Dame de Sion Fransız Lisesi (NDS) Galerisi'nde açıldı
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.