Birleşmiş Milletler (BM) 22 yıl önce 22 Mart'ı Dünya Su Günü olarak ilân etti. Bu yıl Su ve Sürdürülebilir Kalkınma temasıyla kutlanan günde BM, tüm ekosistemlerin küresel su döngüsüne bağlı olduğunu vurguluyor. Ancak artan kentleşmenin ilk kurbanlarından biri yine temiz su kaynakları oluyor.
BM verilerine göre dünyadaki toplam 14 milyar kilometreküplük su hacminin yalnızca yüzde 2,5i içilebilir durumda. 750 milyon insanın ise temiz suya erişimi yok. Bu sayı Amerika Birleşik Devletleri nüfusunun neredeyse 2,5 katına eşit. Dünyadaki yeraltı ve yerüstü sularının birbirine bağlı olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda akarsuların, göllerin ve denizlerin kirletilmeye devam edilmesiyle tablo daha da vahim hâle gelebilir.
Türkiyede bu tehlikeye dikkat çekmeye çalışan kurumlardan biri Sualtı Temizlik ve Bilinçlendirme Hareketi Derneği (STH). 2005 yılından bu yana faaliyet gösteren dernek, İstanbul başta olmak üzere Türkiyenin birçok noktasında dalışlar düzenleyerek denizlere atılan katı atıkları çıkartıyor. Bu atıklarla düzenlenen sergiler, insanlara sebep oldukları kirliliği gösteriyor. İlkokullar ile birçok kişi ve kurumlara verilen eğitimlerle de farkındalığın daha da artması hedefleniyor.
STH Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Tiryaki derneğin öncelikli amacının temizlik değil örnekleme olduğunu söylüyor:
Deniz kirliliği çok genel bir kavram. Bunun içinde petrol kirliliği var, radyoaktif kirlilik var, mikrobiyolojik kirlik var... Bunların hiçbirini insanların önüne koyamazsınız. Ama katı atık, kirlilik kavramını somutlaştırmak adına en doğru materyaldi. Biz de onu seçtik. Yaptığımız, insanların yoğun olduğu yerlerde suyun altında katı atık ne varsa önlerine koymak. Dolayısıyla soyut bir kavramı somutlaştırdık. Aslında bizim yaptığımız temizlik değil, örnekleme.
"Tablo değişmeye başladı"
İstanbulun Harem, Caddebostan, Haliç, Eminönü, Karaköy gibi sahillerinde sayısız dalış gerçekleştiren Tiryaki, deniz temizliğinde görece bir iyileşme olduğunu ancak uzun vadede birçok sorunla karşılaşılacağını söylüyor:
Biz, belediyelerin 1953e kadar topladığı çöpü denize attığı bir şehirde yaşıyoruz. Özellikle 1980'li yılların sonlarından itibaren çok ciddi bir kirlilik vardı. İstanbulun hiçbir yerinde denize girilemiyordu. 2000lerin başlarından itibaren bu tablo biraz değişmeye başladı. Hatta 2005ten itibaren biz İstanbulun daha önce hayal bile edemeyeceğimiz yerlerinde suya girdik. Bu ilk bakışta olumlu bir gelişme. Ancak 1950lerdeki ve 80lerdeki nüfus ve atık miktarını karşılaştırırsanız, bugün çok daha büyük boyutlarda tüketimimiz, dolayısıyla atığımız var."
İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğü, Haziran 2014te kentteki 80 yüzme alanından 70inin iyi, dokuzunun yeterli, birinin kötü kalitede olduğunu açıkladı. Denizin görece temizlendiğini söyleyen Tiryakiye göre ise yüzme alanlarının sayısı, deniz temizliğinin tek ölçütü değil. Belediyeler ve kurumlar istediği kadar uğraşsın, ben hâlâ denizin dibinden el arabası ve pisuvar çıkartıyorum diyen Tiryaki, Boğazın 40 metre ve altında doğru dürüst bir araştırma yapıldığından şüpheli.
Streptokok ve koliform oranları, deniz temizliğinin belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden yalnızca ikisi. Avrupa Birliği standartlarına göre, deniz suyunun temiz sayılması için vücutta iltihaplanmalara yol açan streptokok bakterisinin 400ün altında ölçülmesi gerekiyor. Halk arasında koli basili olarak bilinen hastalığa yol açan koliform bakterisi ise 1000den az olmalı. İstanbulun özellikle merkezi bölgelerinde bu oranlar çok yüksek seviyede. Örneğin, Kadıköy Belediyesinin Ağustos 2014te yaptığı bir araştırmaya göre koliform oranı Caddebostan plajlarında 2 bin seviyesindeyken, bu oran Yoğurtçu Parkı çevresinde 570 bin.
Tiryaki, "Özellikle 40 metre bandında streptokok ve koliform oranlarının çok yüksek çıkacağından eminim diyor. Tiryaki, bir denizin sorununun aslında tüm denizlerin sorunu olduğunun altını çizerek, İstanbuldaki deniz kirliliğinin yalnızca İstanbulluları ilgilendirmediğini belirtiyor. Marmaradaki pisliğin Akdeniz akıntısıyla Boğazdan geçerek Karadenize ulaştığını söyleyen Tiryaki, Sorun, bir anda 6 ülke ve yaklaşık 160 milyonluk bir nüfusun sorunu oluyor diyor.
Denizden pisuvar bile çıkıyor
Dünyada her gün 2 milyon ton atık, su kaynaklarına bırakılıyor. Doğada çözünmesi 450 yıl alan plastik parçalarını yem sanarak yiyen balıklar da sofralara geliyor. Sualtı Temizlik ve Bilinçlendirme Hareketi Derneği, İstanbul dalışlarında hâlâ denizin dibinden el arabası ve pisuvar çıkartıyor.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.