1988 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Yüksek Okulu Güverte Bölümünden mezun olan Turgay Aypek, geliştirdiği palet sistemi ile bir anda sektörün ilgi odağı oldu.
Aypekin uzun çabaları sonucu geliştirdiği palet sistemi, su firmalarına hem zamandan kazandırıyor hem de maddi açından büyük tasarruf sağlıyor. İlk olarak kendi firmasında kullanmak üzere ürettiği paletleri bir anda sektörün ilgisini çeken Kar Su Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Aypek ve yine bir denizci olan Gemi Makineleri İşletme Mühendisi BKM Kalıp Genel Müdürü Ercan Dilek ile biraraya geldik. Okul yıllarındaki arkadaşlıklarını iş hayatında da sürdüren 2 girişimci denizci, birlikte çalışmanın keyfini yaşarken denizciliğin dünyalarını zenginleştiren en önemli olgulardan biri olduğunun altını çiziyor.
Turgay Aypek tarafından kurulan Doğal Kaynak Suyu Kar Su, zamanla büyüyen bir firma haline gelmiş. Firma büyüyünce ihtiyaçlar da artış göstermiş. Fabrikaya gelen tırların doldurulması ve boşaltılması sırasında büyük zorluklar yaşayan Aypek, bunun önüne geçebilmek için birçok çözüm yolu denemiş. Uzun uğraşlar sonucu şu anda kullanılan palet sistemini geliştirmeyi başaran Turgay Aypekin başarılı adımlarla ilerlediği iş hayatındaki en önemli arkadaşı hiç kuşku yok ki 30a yakın firmaya satışı yapılan paletleri üreten BKM Plasitk Genel Müdürü Ercan Dilek.
Şimdilerde çok farklı bir sektörde iş hayatını sürdürse de denizciliğe nasıl adım attığını sorduğumuz Dilekin denizcilik macerası geçmiş yıllarda TVde yayımlanan Aşk Gemisi adlı diziyle başlamış. O diziyi izleyince uyuyamazdım diyen Dilek, Dizi sayesinde denizcilik bende tutku olmaya başladı. Sınava girdim. Üniversiteyi kazandım. Ben, Güverte Bölümünde okumak istiyordum. Ağabeyim bana Zabit mi olacağın? Makine Bölümünü yaz diyince onun dediğini yaptım.ifadelerini kullandı.
Okul yıllarından sonra denizcilik sektörüne geçişiniz nasıl oldu?
Ercan Dilek : Okul yıllarında giydiğimiz üniformanın çok ayrı bir havası vardı. Beni annemden istemeye gelenler bile olmuştu. Elbiseyi çıkardığımda yüzüme bakan olmuyordu. (gülüşmeler) Askeri yılların baskısı olsa bile ben okulumu seviyordum. Ancak mesleğe adımı attığım zaman ilk makine dairesine gittiğimde, Ben nasıl bir meslek seçtim? diye kendime sordum. O anı hatırlıyorum. Kapıyı açtığımda korkunç bir ses ve suratıma çarpan sıcaklık. Korkarak da olsa makine dairesine girdim. Ama o duygular zamanla kayboldu. Denizcilik tutkuya dönüşmeye başladı. Uzak seferlere çıktım. İlk uzak yol seferimde Pasifik Okyanusunu geçtim. 2 defa Atlantik Okyanusunu 4 defada Panama Kanalını geçtim. Değişik yerleri görmek insanda yeni ufuklar açıyor. Güzel bir camiamız var. İnsanlar görüşleri ne olursa olsun hemen kaynaşabiliyor. Benim gördüğüm ya da en azından yaşadığım bu. Şimdi oğlum bu okulu yazsın diye uğraşıyorum ancak maalesef kendisinin bu alana hiç ilgisi yok.dedi.
Yüksek Denizcilik Okulundan mezun olanların uzun yıllar bu arkadaşlığı sürdürebilmesinin sebebi nedir?
Ercan Dilek: O dönemde askeri idarinin altında okuduğumuz için kenetlenirdik. Sevemedik açıkçası onları. Onlara karşı kenetlenme ihtiyacı hissetmiştik. Bunda yatılı okumanın da katkısı var. 3 ay önce İzmire gittim. 1989 yılından beri görmediğim bir arkadaşımı ziyaret ettim. ( Bora Kayacan) 21 yıl sonra Kordonboyunda buluştuk. Okulda bıraktığımız yerden sohbete başladık. Yanımdaki arkadaşlarım buna çok şaşırdı. Sohbete doyamadık.
Turgay Aypek: Ben mesleğe çıktığımda hiçbir şeyden haberim yoktu. İngilizcem yetersizdi. 3ncü kaptan olarak görev yapıyordum. Ayda 6 liman yapıyordum. Bütün yazışmalar İngilizceydi. Bir tane hata yaptığın zaman bütün yazışmaları baştan yapıyordun. Çok kötü günler yaşadım. 2nci Kaptan Enver Bilgi vardı. Kendisine durumu anlattım. Bana gel otur dedi. Sen neden İngilizce öğrenmedin?diye sormadı. En kötü günlerimde yanımda oldu. Bana ağabeylik yaptı. Ben de ona kardeşlik yaptım.
Ercan Dilek: İnsanlar sağdan soldan ne kadar destek görürse işi o kadar kolaylaşıyor. Önümüzdekiler adımlarını hep bizim işlerimizi kolaylaştırma yönünde attılar. Gemilerde çalışırken bana da sürekli destek oldular.
Gemilerle birçok ülkeye gitmek size elbette birçok şey kazandırıyordur?
Ercan Dilek: Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?diye bir söz vardır. Hakikaten gezip görmek insana çok olumlu şeyler katıyor. Öyle şeyler görüyoruz ki Ben bunu neden düşünemedim?diye kendime soruyorum.
Turgay Aypek: Şu anda iş hayatımda bile okulumuzun bize kattıklarının meyvesini yiyoruz. Bu meslek dünyaya gözlerimizi açmamızı sağlıyor. Biz rahmetli Turgut Özal döneminde Türkiyenin şahlandığı, filoların üçe dörde katlandığı dönemde mezun olduk. Bizden önceki ağabeylerimiz çok başarılı insanlardı. Ama bizim mezun olduğumuz dönemde altyapı oluştu. Bundan yararlandık. Yurt dışında gördüğü birçok şeyi ülkemize getiren ağabeylerimiz var. Belki de incelenirse Türkiyeye birçok ilki getirenler ağabeylerimiz olabilir.
Sizi yurt dışına gittiğinizde etkileyen ve Türkiyeye getirmeyi düşündüğünüz bir şey görmüş müydünüz?
Turgay Aypek: Ben yurt dışına gittiğimde AVMleri gördüm. Muazzam bir şey dedim. Lift makinelerini gördüm. Bunların kesinlikle Türkiyeye gelmesi lazım dedim. Çünkü adamın 15 dakikada yüklediği yükü, biz 15 kişi 1,5 saatte zor boşalttık. Ama Türkiyeye döndüğümde ne benim ekonomim buna yeterdi ne de Türkiyede bunu alacak kişi vardı. Biz zaten gittiğimiz yerlere turist olarak gitmiyoruz. Oralarda yük boşaltıp indiriyoruz. Ekipman kullanıyoruz, yabancı insanlarla diyalog kuruyoruz. Kendi eksikliklerimizi görüyoruz. Bu muazzam bir öğreti oluyor bize. Denizcilik insana görgü veriyor. En büyük şansımız bu.
Peki denizcilikten çok başka bir alana geçtiniz. Su sektörüne nasıl adım attınız?
Turgay Aypek: Denizciliği zorunlu yaptım. O kadar hızlı ve yoğun çalıştım ki denizin rahat kısmını göremedim. Ben etrafımdaki bazı insanların destek ve istekleriyle bu sektöre girdim. 1999 yılında su sektörüne girdim. 2 ayda Türkiyede en kısa zamanda en çok suyu satan bayi oldum. Bütün bayileri geçtim. Karşımıza bir fırsat çıktı. Bize de bunu değerlendirmek nasip oldu. Şu anda Türkiyede 350 civarında su fabrikası var. 70e yakın ülkede bu sektör var. Her ülkede bizimkisi kadar fabrika olduğunu düşünün. Bu fabrikaların bazıları belirli grupların elinde. Çok büyük bir sektör.
Patenti size ait olan ve sektörün yoğun ilgi gösterdiği paletleri üretme fikri nasıl ortaya çıktı? Sizden önce sular nasıl taşınıyordu?
Turgay Aypek: Türkiyede şu anda Kanadalı bir firmanın getirdiği raks sistemi ile sular taşınıyor. Bunun pazarı 100 milyon dolar civarında. Bizden ileri olan insanları görünce bunları bunu nasıl yapmışlar diye düşündüm. Çok çalışmışlar, beyinlerini kullanmışlar. Bende beynimi kullanırsam onların önüne geçerim dedim.
Ama oldukça büyük rakipleriniz var?
Turgay Aypek: Muazzam rakiplerimiz var. Onlarla mücadele etmemiz gerçekten çok zor. Bir tarafta 150 kiloluk boksör. Bir tarafta karınca. Normalde bizim onlarla mücadele etmemiz imkansız. Her şeyi aynı yerden alıyorsunuz. Senin fabrikanın büyüklüğü kadar onun genel müdür odası var. Böyle bir pazara girdim. Tabiri caizse gemimi kurtarmaya çalıştım. Denizci olduğumu bilen bir büyüğüm tabiri caizse bana Gemini karaya oturtmadedi. Gemi ne zaman karaya oturur? Haritaya iyi bakmazsan, gemini iyi sevk ve idare edemezsen. Yeni bir girişim yapacağım zaman bu sözü göz önünde bulundururum. Zamanında manevra yapmak lazım. Geç manevra yapsan bile kurtulmazsın. Şimdi bunları gözeterek gemimi açıkdenizlere çıkarma gayretim oldu. Bunlar sadece maddi olarak gerçekleşmedi. Samimiyetle oldu.
Yeniden palet sistemine dönersek, ihtiyaca bu kadar net cevap veren bir ürünün tasarlanması, piyasaya sürülmesi oldukça yoğun bir çaba gerektirmiştir herhalde?
Turgay Aypek: Yeni Pazar kapıları, yeni mücadele ve yeni sıkıntılar demek. Yeni bir pazara girince kimse sizi çiçeklerle beklemiyor. Bu sıkıntıları yaşayarak ve aşarak belli bir noktaya geldik. Teknik problemler yaşanmaya başladı. Eleman sayısını artırdık. Gelen bidon sayısı artmaya başladı. Dolum ve boşaltım işleri sıkıntılı olmaya başladı. Deponun bize gönderirken verdiği sayı ile bizim teslim aldığımız sayı birbirini tutmamaya başladı. Bu da bize zarar ettiriyordu. Bidonlar tıra düzgün yerleştirilmediği için çizilmeye başladı. Çizilen yerlerin arasına siyah tozlar girmeye başlayınca çirkin bir görüntü ortaya çıkıyordu. Tabi bu durumlar can sıkıyordu Bu sıkıntılar üzerine Öyle bir şey yapmalıyım ki bütün bu sıkıntıları çözmeliyim dedim.
Ve bu sistemi geliştirmeye karar verdiniz?
Turgay Aypek: Kanadalı global sermayeye ait olan raks sisteminde bir tır 20 tanesini alabiliyor. Bunların tanesi 1,5 milyon. Bir raks sistemi 48 tane damacana alabiliyor. Daha çok yer kaplıyor. Benim onu alacak gücüm yok. Alsam da saklayacak yerim yok. Bazıları tahtalarla bu işi halletmeye çalışıyor. En çok kullanılan sistem bu. Ama ben denizciliğin vermiş olduğu görüşle değişik bir şey yapmak istedim. Önce tahta palet sistemini inceledim. Kendi aracıma damacanaları koyarak deneyler yaptım. Belli bir aşama kaydettim. Ancak yine de yeterli olmadı. Üstüne biraz daha koymak istedim. Sonra bir arkadaşın tavsiyesiyle plastik yapmayı denedik ve ortaya bu ürün çıktı. Ama ürünü ortaya çıkartmakla iş bitmiyor. Acaba ne kadar süre kullanabileceğiz, nerelerde hata oluşacak, ne zaman deforme olacak? Bunları da hesaplamak gerekiyor. Bayileri zorunlu tuttum bunu kullanmaya. Kendimde destek oldum. Sonra baktım tuttu bu iş. Neredeyse 3 yılda bu seviyeye geldik. Bunun belli bir zamanı taşerona yaptırarak geçti. Fabrikamız 4 aydır var.
Fabrikayı büyütmeyi düşünüyor musunuz?
Turgay Aypek : Yeni bir yer alma planımız var. Fabrikayı büyütmek istiyoruz. Ayda 180 ton üretme başarısını gösterdik. Bunun üzerine çıkmak istiyoruz. Yeni makineler aldık. Bununla beraber 32 kalıba çıkacağız. Bunun yanında geliştirilebilecek daha çok ürün var. Biz bütün hepsinin patentlerini aldık.
O zaman Türkiyede pek olmayan AR-GEyi kullanarak siz kendi çabalarınızla özgün bir ürün ürettiniz diyebilir miyiz?
Ercan Dilek: Ablamın düğünü için Almanyaya gitmiştim. Bayeri orada daha yakından tanıma fırsatım oldu. Kataloglarında Biz her şeye hayal etmekle başlarız diye yazıyordu. İnsanlar hayal gücünü kullanarak birçok şeyi üretebilir. Bayerin sadece AR-GEsinde 16 bin kişi çalışıyor. Birçok malzemeyi birbirine karıştırıyorlar. O kadar ilginç şeyler buluyorlar ki. Allah her şeyin bir örneğini yaratmış aslında.Doğada keşfedilmeyi bekleyen birçok şey var.
Turgay Aypek: Ben özellikle denizci arkadaşlarıma şunu öneriyorum; Tamamen hiç gemi yokmuş gibi düşünsünler. Bir yükleri var ve bunu taşımak zorundalar. Bu yükü deniz yoluyla nasıl götürürler?
Bu kadar yoğun ilginin söz konusu olduğu bir ürünü yurt dışına açmak gibi bir planınız var mı?
Ercan Dilek: Şu anda bunu dünyaya satma eğilimimiz var. Yurt dışından bazı ülkeler teklif istiyor. Raks sistemi çok yer kaplıyor. Daha çabuk deforme oluyor. Bizim paletlerimiz daha dayanıklı, daha uzun ömürlü. Kırılma ya da eğilme gibi bir durumları söz konusu değil. Teorik olarak 8 yıl çözülmeyecek bir malzeme kullanıyoruz. Üretim hatası olmazsa 8 yıldan önce bozulması mümkün gözükmüyor.
Siz bu ilgiyi bekliyor muydunuz? Anladığım kadarıyla sektör için oldukça faydalı bir iş olmuş.
Ercan Dilek: Biz kimseye gidip pazarlama yapmadık. İnsanlar bizi kendisi buluyor. Vandan bile telefon geliyor. Yoğun bir çalışma ortamımız var. Ama bu insana zevk veriyor. Daha işin başındayız. Şu anda 150ye yakın palet üretiyoruz günde. Bu yeni makineyle 400e çıkacak. Kapasitemiz yüzde 40 artacak. Bütün firmaların başlangıcı bu şekilde. Biz de gelecekte daha yüksek kapasitelere ulaşmayı hedefliyoruz. Sektör gelişime açık.
Palet üretiminizden bahsettik ama bir de doğal kaynak suyunuz var. Kar Suyu neden tercih etmeliyiz?
Ercan Dilek: İçindeki mineral zenginliği bakımından Türkiyenin en iyilerinden bir tanesiyiz. Suyu su yapan içindeki minerallerdir. Bizim suyumuzdan daha iyi bir su varsa o da zemzem suyudur. (gülüşmeler) En ideal sular arasında ilk sırada geliyoruz.
Turgay Aypek: Bir noktaya geldik. Bunun üzerine çıkmak istiyoruz. Biz şunu söylüyoruz; Hiçbir sudan daha iyi değiliz.
Damacana Paletlerinin Avantajları
-Bir Tırda diğer Paletlere göre %13 daha fazla yük taşıma imkanı sağlar.
-Taşıma esnasında palet devrilmelerini ve yıkılmalarını önler.
-Streç sarma zahmeti ve streç masrafı olmaz.
-Nakliye esnasında damacana devrilmesi olmayacağından ürün zaiyatı olmaz.
-Yükleme ve indirme sırasında daha az elelaman ve daha az masraf olur.
-Fabrika ve mağazada istifleme imkanı sağladığından yer tasarrufuna olanak sağlar.
-Damacanalar birbirine değmediğinden çizilme kirlenme ve sürtünme olmamasından dolayı daha uzun ömürlü damacanakullanılabilir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.