''Denizcilikte üzücü olaylar her zaman yaşanabiliyor. Yaşananlar sırasında gemi personelinin imkanlarının kısıtlı olduğu unutulmamalıdır. Bu kısıtlı imkanlar içinde cesur denizciler olarak gerçekten çok özverili bir şekilde gemiyi sahiplenip mücadele ediyoruz. Buradaki en büyük sorun malik gemisini, personeli kadar benimsemiyor veya sahiplenemiyor. İşbu sebeple bir donatandan beklenen basiretli davranışları göremiyoruz.
M/V Bellatrix gemisinde yaşananları değerlendirecek olursak öncelikle geminin iyi bir ekspertize ihtiyaç duyduğu görülmektedir. Şu an için ortada çok fazla iddia bulunmaktadır. Bu iddiaların netleşmesi gerekmektedir. İtalya devleti uzun zamandır göçmen sorunu ve virüs salgını ile mücadele etmektedir. Bu sebeple yabancıların ülkelerine girişini engellemek için oldukça sert önemler almışlardır. Evrakları sorunlu bir geminin personelini bir tehdit olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Ancak ne mülteci sorunu ne de virüs salgını bir sahil devletinin yakınlarında gerçekleşen kaza için kapılarını kapatması için mazeret değildir. Şüphesiz bu tarz davranışlarda bulunan devletlerin hukuki sorumlulukları ve mağdur olan personelin tazminat hakkı bulunmaktadır. Eğer ki böyle bir durum yaşanırsa ilgili devletin idare mahkemesinde dava açılabilir. Ancak çoğu zaman zayıf konumda bulunan gemi adamları bu tarz haklarını kullanamadıkları için güçlü devletler böyle uygulamalara gidebilmektedir. Haklarını arayan gemi adamları arttıkça devletler bu tarz uygulamalardan kaçınacaktır.
Mevcut olayda gemi işleten firma gemiye desteğini kestiği, gemiyi kaderine terk ettiği görülmektedir. Ülkemizde böyle durumlarda liman başkanları resen harekete geçip ilgili gemi için güvenlik tedbirlerini alması gerekmektedir. Ancak devlet kurumlarının geminin durumundan haberi olmayabilir. Liman Başkanlarının çevre için risk oluşturan gemileri satma hakkına sahiptir. Liman başkanlarına bu yetki Limanlar Yönetmeliği ile verilmiştir. İşbu yönetmelik 31.10.2012 tarihli ve 28453 sayılı Resmî Gazetede yayınlanmıştır. Limanlar Yönetmeliği madde 46’nın c bendinde;
“Liman başkanı, (a) bendinde belirtilen inceleme neticesinde önemli risk teşkil ettiği tespit edilen gemi veya deniz aracı hakkında ihtiyati veya kesin haciz kararı bulunması durumunda, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1386’ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümleri kapsamında 7 gün içinde geminin satışı için ilgili İcra Hâkimliğine başvurur.”
İfadesi bulunmaktadır. İşbu sebeple gemi kaptanın ilgili liman başkanlığına ve T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na durumlarını bildirmeleri ve önlem almalarını istemesi gerekmektedir. Geminin çevre için oluşturduğu riskler, personelin sağlık ve gıda sorunları ilgili makamlara bildirilmesi ile ilgili kurumlar işletilecek ve hızlıca geminin icra yoluyla satışı gerçekleşecektir.
Gemi adamlarının alacakları gemi alacağı olarak geçmekte olup geminin üzerindeki pek çok alacağın önündedir. Gemi alacağı o kadar değerlidir ki devletin ilgili gemiden tahsil etmesi gereken alacaklardan ve bankaların vermiş olduğu kredilerden bile daha önce yer almaktadır. İşbu sebeple gemiden ilgili kurumlara gerekli bilgiler verildiği takdirde gemi adamları kendi durumlarını garanti altına alma şansları olacaktır.
Sağlık sorunları olan personelin durumu ise acilen Sahil Güvenlik’e bildirilmesi gerekmektedir. Sahil güvenlik sağlık sorunları olan personeli gemiden alıp tedavisinin yapılıp tekrar gemiye getirilmesi hususunda yardımcı olacaktır.
Eğer ki gemi adamları gerekli bildirimleri yaptığı halde Liman başkanlığınca çevre için risk oluşturmadığı kanaatine ulaşılırsa bu durumda gemi adamları maaş alacakları için gemi üzerine haciz koydurma ve gemiyi bağlatma hakkına sahiptir. Gemi adamlarının bu haklarını kullanması için şüphesiz liman başkanın kararını beklemesine gerek yoktur. Ancak mevcut durumda virüs salgını sebebiyle hukuk sistemi nerdeyse durma noktasına gelmiştir. İşbu sebeple gemi adamlarının kendi alacakları için haciz koydurma çabalarının kısa sürede gerçekleşmesi pek mümkün gözükmemektedir. İşbu sebeple Liman başkanının müdahalesi daha elzem hale gelmiştir.
Tüm bunların yanında eğer ki gemi personeli maaşlarını almadan geminin satılması veya geminin söküme gönderilmesi durumu ile karşılaşılacak olursa bu durumda gemi kaptanın yapacakları oldukça önem arz etmektedir. Zira gemi personelinin maaşı ödenmeden gemi kaptanı geminin teslimine engel olabilir veya gemi söküm için bir yere gönderilecek olursa ilgili söküm tesisine gerekli bildirimlerin yapılarak personelin maaşını alamadığının ve gemi üzerindeki haklarının bildirilmesi gerekmektedir. Eğer ki tüm bu uyarılara rağmen söküm tesisi geminin hurda parasından öncelikle personel maaşı ödemeden ve kaptanın onayı olmadan gemiyi alıp söküm işlemlerine başlarsa hukuki sorumluluğu olacağı için artık gemi personeli alacaklarını aynı zamanda söküm tesisinden de isteme hakkına sahip olacaktır. Ancak böyle bir durumda gemi personelinin kısıtlı
vakti olduğu için ivedilikle harekete geçmesi ve alacaklarını güvence altına alması gerekmektedir.
Liman başkanın müdahalesi veya özel hukuk aracılığı ile geminin üzerine haciz konması gemi adamları için fark etmemektedir. Geminin üzerine haciz konduğu anda gemi adamları alacaklarını garanti altına almaktadır. Bu durum gerçekleştikten sonra gemi sahibi gemisinin satılmasını önlemek için gerekli özeni göstermek zorunda kalacaktır aksi takdirde gemisi satılacak ve sebep olduğu zararlar satıştan elde edilen para ile karşılanacak ve kalan kısım da gemi sahibine iade edilecektir. ''
Ceyhan Karasoy kimdir?
Ceyhan Karasoy, Uzakyol Kaptanı, İstanbul Barosu’na bağlı avukat ve yine İstanbul Bölgesine bağlı Deniz Hukuku alanında bilirkişilik olarak çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadır. Bunların yanında akademik olarak, Uluslararası Ticaret Hukuku ve AB alanında yüksek lisans yaptı. Şimdi ise Deniz Hukuku doktora programının son aşamasındadır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.