Son dönemde güney sınırımızda terör gruplarını açıkça silahlandırmaktan çekinmeyen ve bu konuda Türkiyenin delillerle desteklenmiş itirazlarını ve taleplerini göz ardı eden Amerika Birleşik Devletleri (ABD), henüz bu sorunlar devam ederken, arada bir yaptığı gibi yine Karadenizde askeri varlık göstermek suretiyle Montrö Boğazlar Sözleşmesini esnetmeye veya zorlamaya yönelik alışıldık tavırlarını sürdürüyor.
Dr. Fatih Erbaş 1986-2014 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve NATO Güney Kanadı Komutanlığında farklı birlik ve karargâh görevlerinde bulundu; Harp Akademileri Komutanlığı ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde öğretim üyeliği yaptıKİMDİR? |
ABDnin bu faaliyeti karşısında Rusyanın hamlesi gecikmedi: Rusya bir firkateyn ve iki devriye botunu Karadenize çıkardı.
Karadeniz deniz alanında dengeler 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile sağlanıyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi harp ve ticaret gemilerinin Türk boğazlarından geçişini ve Karadenizde kalışını düzenliyor. Bu düzenlemenin kapsamına, Karadenize kıyıdaş olan ve olmayan devletler dahil.
Soğuk Savaş döneminde Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye ve Batı dünyası açısından Sovyetler Birliğinin aşındırıcı gayretlerine karşı korunan bir sözleşme hüviyetindeydi. Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte Montrö Boğazlar Sözleşmesinin anlamı ve önemi farklılaştı. Sovyetler Birliğinin dağılıp Rusya kontrolündeki devletlerin birer birer Batı güdümüne girmesiyle birlikte Karadenizdeki dengeler de değişti. Bu defa ABD başta olmak üzere Batılı devletler Montrö Boğazlar Sözleşmesinin sınırlarını zorlamaya başladılar. Öyle ki, Türkiyede 1999 Ağustosunda meydana gelen deprem nedeniyle Marmara denizine hastane gemisi gönderen ABD, bu gemiyi Karadenize çıkarmak niyetini ortaya koyarak o kötü durumda dahi Montrö Sözleşmesini esnetmeye gayret etmişti. ABDnin bu manevrası Türkiye tarafından tespit edilerek hastane gemisinin Karadenize çıkışı engellenmişti.
Doğal sürece ilave olarak, bölgedeki renkli devrimler, Ukrayna ve Gürcistanda meydana gelen olaylar, Bulgaristan ve Romanyanın Avrupa Birliği ve NATO üyesi olmaları, Karadenizin yapısını derinden etkiledi. Bunların sonucu olarak, ABD Karadenizde gemi bulundurmaya, bulundurduğu gemilerini yasal süresi içinde Karadenizden çıkarmamaya, sözleşmenin gerektirdiğinden fazla tonajda gemiyi Karadenize çıkarmaya gayret etti. ABDnin bu gayretleri her seferinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından engellendi. Her seferinde ABDye uluslararası hukuk hatırlatıldı. Ancak ABD bulduğu her fırsatta Karadenizdeki dengeleri kendi lehine değiştirmek adına gayretlerinden vazgeçmedi.
ABDnin Karadenizde bulunma amacı bölgede deniz güvenliğini sağlamak olarak ilan edilirken, Türkiye ve Karadeniz kıyıdaşı ülkeler Karadenizde güvenliğin kendileri tarafından sağlandığını delilleriyle birlikte Batılı dostlarına gösterdiler. Buna ilave olarak, Karadenize kıyıdaş devletler Türkiyenin öncülüğünde Karadenizde önce kriz yönetimi ve insani yardım için Blackseafor Harekatını ve bilahare deniz güvenliğini temin için Karadeniz Uyumu Harekatını başlattılar. Bu faaliyetlerin başlaması ve başarıya ulaşması da ABDyi Karadenize müdahale arzusundan vazgeçiremedi. Hâlihazırda Türkiye ve Rusya, Karadenizde ABD varlığını görmekten duydukları rahatsızlığı her fırsatta ifade ediyorlar.
Montrö Boğazlar Sözleşmesinin Türkiye açısından önemi şuradadır: Bu sözleşmeyle Türk boğazlarından geçecek yabancı harp gemilerinin sayısı, tipi ve tonajı sınırlanmıştır. Burada esas olarak Türkiyenin güvenliği dikkate alınmıştır.
Sözleşme Karadenize kıyıdaş devletlere kolaylıklar sağlamaktadır. Bu devletler Karadenizde harp gemisi bulundurup inşa edebilirler. Ancak yine de harp gemilerini boğazlardan geçirirken belli bir süre önce haber vermek zorundadırlar. Boğazlardan aynı anda geçen gemilerin toplam tonajı en fazla 15 bin ton, adedi ise en fazla dokuz olabilir. Kıyıdaş devletlerin denizaltıları da ancak Türkiyeye haber verilerek, gündüz ve su üzerinden geçiş yapabilir.
Montrödeki önemli hususlardan biri de Karadenize kıyıdaş olmayan devletlerin gemilerine getirilen kısıtlamalar. Sözleşme bu gemilerin sayısını, tonajını ve tipini sınırlıyor. Buna göre, Karadenizde kıyısı olmayan devletler Karadenizde en fazla 45 bin ton gemi bulundurabilir. Tek bir devlet ise en fazla bu 45 bin tonun üçte ikisi kadar kuvvet bulundurabilir. ABDnin Arleigh Burke sınıfı muhriplerinin her biri 8 bin 900 ton civarında. Dolayısıyla Bu iki ABD muhribinin Karadenizde bulunması yasal sınırlar bakımından bir sıkıntı oluşturmamakla birlikte, ihtiyaçlar bakımından hiç bir anlam taşımıyor. Karadenizdeki gereksiz ABD varlığı Türkiye ve Rusyayı rahatsız ediyor.
ABD başta olmak üzere Batılı devletler Karadenizde herhangi bir kısıtlama olmasını istemiyorlar. Bu nedenle her fırsatta Karadenizde geçerli olan Montrö kısıtlamalarını aşındırmaya çalışıyorlar. ABD, dünyanın her denizinde yaptığı gibi, Karadenizde de istediği süre boyunca istediği miktarda kuvvetle bulunma arzusunda. Türkiye ise her seferinde, Karadenizde bir güvenlik sorunu bulunmadığını, başta Türkiye ve onun Deniz Kuvvetleri, Sahil Güvenlik unsurları ve buna ilave olarak Türkiye önderliğinde Karadenizde oluşturulmuş Blackseafor ve Karadeniz Uyumu Harekatı gibi yapıların bölgenin güvenliğini sağladığını ABDye açıkça ifade ediyor. Karadenizin kendi kontrolü dışında kalmasını kabul edemeyen ABD ise bu durumla yetinmek istemiyor.
Görünen o ki, daha uzunca bir dönem, ABD Karadenizde arzu ettiği şartların sağlanmasını temin için hareketlerini tanzim etmeye çalışırken, Türkiye ve Rusya da ABDnin bu uygulamalarının gereksizliğini anlatma ve bunlara engel olma yolunda gayret içinde olacaklar. Karadenizdeki mevcut güvenlik durumu, ABD gemilerinin Karadenizde bulunmasını gerektirmiyor. ABD donanmasının Karadenizdeki varlığı, ortamın güvenliğini bozmaktan başka anlam taşımıyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.