Okur... Yazar... Fotoğraf Çeker... Gezer-Tozar bir Denizci
Yaşam / Magazin / TurizmKişi kendini tanırsa mutlu olur, ülkesine de faydası dokunur.
Kişi kendini tanırsa mutlu olur, ülkesine de faydası dokunur.
Zafer Öztürk, önce bir gemi kaptanı, sonra okumayı, yazmayı, fotoğraf çekmeyi ve yaşamayı seven çevreci bir insan. O aynı zamanda sıradan olan kısır döngüler arasında boğulmaktan kurtulmuş birisi. Onun inandığı ve uyguladığı bir yaşam felsefesi var. Bunu da Deniz Ticaret Gazetesinin okurlarıyla paylaştı. Aldığın nefesin, yediğin ekmeğin, içtiğin suyun hakkını vermek. Yalnızca tüketen biri olmamak; her ne yapıyorsan o yaptığın şeye bir pozitif değer katabilmek.
Artvinin yetiştirmiş olduğu bir değer Zafer Öztürk, okumaya ve kitaplara âşık bir uzak yol gemi kaptanı. Şu an Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğü, İstanbul Gemi Trafik Hizmetlerinde, Deniz Trafik Operatörü olarak çalışıyor. Onu diğer kaptanlardan ayıran o kadar çok özellik var ki hangi birisini sayalım. İşte onlardan belli başlıları: O bir şair. O bir yazar... O bir Türkiye ve Türkçe sevdalısı... O bir amatör fotoğrafçı ve çok iyi bir gözlemci...
Özgürlüğüne düşkün bir adamım, kurallar beni hep sıkar
Rutinden pek hoşlanmıyorum. Hayat rutine girdiğinde insanın ruhu ölüyor. Belli şeyleri yaptığınızda körleşiyorsunuz. İç yaşam dinamiğiniz yok oluyor. Bu yüzden de yeniden doğuş aslında diyebiliriz. Kendinize yeni bir şey katmadığınızda, öğrenmediğinizde ki iş ortamı ve biçimi buna olanak tanımıyor. Kitap okuyarak bir çıkış yapabiliyorsunuz. Gittiğim gemilerde bazen kütüphane kuruyordum ders veriyordum. Kaptanlıktan sonra gemi kiralama işletme işine başladım. Yaklaşık on yıl kadar da gemi kiralama işletmeciliği yaptım; 19-20 kişiyi yetiştirdim, başkalarına da faydalı olmaya çalıştım.Fakat gemi kiralama işletmecilikte de belli bir süre sonra rutine giriyorsunuz. Oradaki problem ise iş sizinle geziyor, bayramda, seyranda, gece uykunuzda. O yüzden de bu işi de bıraktım. Şuan Gemi Trafik Hizmetlerinde Operatörlük yapıyorum. İyi ki başlamışım diyorum. İşi yaparken iş benim peşimden gelmiyor.
Etrafımda arkadaşlarım fotoğraf çekerlerdi; ya dedim ben de çekebilir miyim acaba yani sanata karşı bir ilgim hep vardı. Kursa gitmedim ama etrafımda kursa gidenlerden,arkadaşlarımdan, birçok bilgiler öğrendim. Teknik nedir, ne yapmak lazım, bunlarla ilgili birtakım bilgiler öğrendim. Bir şeyi insan fazla isterse , bir çıkış yolu buluyor.
Hobimi satamam...
Fotoğraflarımı yoğunlukla Instagramda kullanıyorum. Facebok, Twıtterda da paylaşıyorum. Amerikadan bir ilgili sizin fotoğraflarınızla ilgileniyoruz bizimle çalışır mısınız belli bir ücret karşılığında diye bir teklifte bulundular. Bende bu işi amatör olarak yapıyorum, kendimi hala profesyonel fotoğrafçı olarak görmüyorum, ben bunu parayla yaparsam ruhumu öldürür diyerek teklifi kabül etmedim. Çünkü bir şeyi parayla yaparsanız o sizi sınırlandıracak ve hobi olmaktan çıkacak benim hobim çok değerli, çünkü ben orada nefes alıyorum ve ben o nefes aldığım yeri satamam. O zaman hobimi kaybedeceğim. Kişi kendisine nefes alacak alanlar yaratmalı ki yaşadığı hayatın farkına varsın.Şehrin güzelliklerinin farkına varsın.
Profesyonel kameram var ama açıkça söyleyeyim bunların yanında cep telefonu uygulamalarından yararlanıyorum. Dalga geçiyorlar benimle niye böyle yapıyorsun diye. Bir afiş yapacaksınız bir poster çıkacaksanız çok büyük bastıracaksanız çok iyi bir makineye ihtiyacınız var. Ben kişilik olarak özgürlüğüme düşkün olduğum için bir şeyi boynuma bağlayıp onla beraber dolaşmak o bile bana ayak bağı gibi geliyor. O anlamda ben fotoğraflarımın büyük kısmını cep telefonuyla çekiyorum. Uygulamalar çok ilerledi.
Fotoğrafla oynamayı severim
Bazı insanlar fotoğraflara hiç dokunmama taraftarı yani olduğu gibi makinenin gücü neyse orjinal haliyle. Ben öyle değilim, ben onun taraftarı değilim. Çünkü makinenin bir gücü var,evet doğru. Karşıdaki çektiğiniz objenin de bir güzelliği var. Ama senin de bir hayal gücün var.Azıcık ona dokunmak istiyorum.Ben dürüstçe söylüyorum, fotoğrafa dokunmayı seviyorum, bu benim hobim böyle olunca fotoğrafta benden bir parça bulunuyor.
Yağmur ve portre fotoğraflarını çekmeyi çok seviyorum. Özellikle yağmur fotoğraflarım var, cam üstüne damlaların aktığı ve biraz gerçek üstü görünen renklerin kaydığı daha çok fotoğrafın yağlı boyaya kaydığı çekimler. Yağmur fotoğraflarımdan belki bir sergi yapabilirim.
Roman çalışmam var
Bir dönem romanı çalışmam da var. Şu aralar onun için araştırma yapıyorum. Onun üzerine 200ün üzerinde kitap toplayıp, arşiv tutuyorum.
Bunun dışında birde kavramlar üzerine yazılar yazıyorum. Kalıplaşmış, doğru bilinen yanlışlar. Toplumumuzun farkında olmadan kullandığı kavramları sorguluyorum, onlar hakkındaki fikirlerimi yazıya döküyorum.
6. kütüphanemizi açıyoruz
Ben Artvin Vezirköylüyüm. Köyüme de kütüphane kurdum. Şu an,6.kütüphanemizi şubat ayında Samsunda açmayı planlıyoruz. Bunun tatlı bir heyecanı var. Onunla ilgili çalışmalarımız devam ediyor.
İlginizi Çekebilir