Marmara Denizi Ekosistemine Gırgır Tehlikesi
GÜNDEMMarmara Denizi’nde yaşayan balıklara, nadir mercanlara ev sahipliği yapan Neandros adası ve çevresi gırgır avcılığı nedeniyle tehlike altında.
Çevreciler, İstanbul’un ekosistemi için çok önemli yeri olan halk arasında "Tavşan Adası" olarak bilinen Neandros Adası ile çevresinin her türlü avcılığa kapatılmasını istedi.
Neandros 90 metre uzunluğuyla Prens adalarının en küçüğü ve Akdeniz’in nadir siyah mercanları ve kırmızı gorgonlarına ev sahipliği yapıyor. Pek çok balık türü de Adalar ve çevresinde yaşıyor ve bu alanda yumurtluyor. Gırgırla yapılan avcılık nedeniyle denizde yaşayan mercanlar ve balık yuvaları yok oluyor. Adalar çevresinde 60 metre olan deniz derinliğine karşı gırgır ağları 100 metrenin üzerindeki uzunluklarıyla burada yaşayan mercanları koparıyor, balık yuvalarını dağıtıyor.
Adalar Denizle Yaşam ve Spor Kulübü Derneği Başkanı (ADYSK) Volkan Narcı, Adalar ve çevresi ile Neandros Adası’nda bir koruma rezerv alanı kurulması için çalışıyor. Bu rezerv alanı için yoğun çabalar sarf eden dernek ve Adalılar ekosistemin gelecek nesillere aktarılması için yardım bekliyor.
BASKIYI REZERV ALANLAR KALDIRAMIYOR
Volkan Narcı, “Marmara Denizi’nde bir resif ve rezerv alanına ihtiyacımız var yani korunan alanlara ihtiyacımız var ki gelecek nesillere ekosistem devam edebilsin. Bizim talebimizde İstanbul’da özellikle Marmara Denizi’nde balığın en önemli yatak yapmış olduğu yer arkamızdaki Neandros Adası’nın 1 mil çapında balıkçılığa kapalı, kendi yönetim planı olan bir alan yaratılmasını istiyoruz. 500 metre kuzey ve güneyinde avcılık yasak. Ağırlıklı olarak Marmara Denizi’nde gırgır ve endüstriyel dediğimiz bir avcılık var. Aslında endüstriyel dediğimiz kendi balığını avlayan ve işleyendir. Ama gırgır avcılığı yapılıyor. Bu bölge özellikle balığın, maddi anlamda balık kaynaklarının burada olmasından dolayı baskı yaşanıyor. Bu baskıyı buradaki rezerv alanlar kaldıramıyor. Yoğun avcılık nedeniyle bu alan sürekli zarar görüyor” dedi.
DENİZ DERİNLİĞİ 60, METRE GIRGIR AĞLARI 100
Narcı, Marmara Denizi’nin Neandros çevresindeki derinliğini 60 metre olduğunu, boyu 100 metreyi geçen gırgır ağlarının da bu alan deniz tabanına ciddi zarar verdiğine dikkat çekerek, “Avlanma şekilleri ve derinlikle alakalı bir durum. Buranın maksimum derinliği, özellikle avlanılan derinlik 60 metre. Ama avcılık ağlarının genelde 100-110 metre bulan boyları var. Avladığınız alanın üzerinde bir alan kapladığınızdan dolayı zemindeki bütün balık yuvaları, balığın gelecekteki nesli, mercanlar dahil olmak üzere bütün resifler, kayaları bu ağlarla kaplanıp zarar görüyor. Bu da bir sonraki kuşakta olan balığın üremesine engel oluyor. Bu sadece balıkçılık kısmı. Aynı zamanda Akdeniz endemiği olan sadece dünyada Akdeniz’de olan mercan türleri burada. Onlara bağlı olan dünyada koruma altında olan bir çok tür de Neandros balıkçı adasının etrafında yaşam buluyorlar” diye konuştu.
“MERCANLAR DÜNYADAKİ YAĞMUR ORMANLARI NEYSE, DENİZ ALTININ DA YAĞMUR ORMANLARI DA BUNLAR”
Volkan Narcı, Sivriada'da bulunan mercanlar ile ilgili olarak, şunları söyledi:
“Sivriada’da son kalan mercanlardan parçalar alarak Neandros Adası’na getirerek, burada tek tek 30 metre derinlikte ektik. Şimdiye kadar 300 adet mercan ektik, yüzde 60’a yakın da bir başarı elde etmiş olduk. Amacımız buradaki hayalet ağlar yerlerinden temizlendiler, mercanlar ekilmiş oldu, alanın çevresinde göç kuşları ve karasal bir sürü etkisi var. bunların tamamının içerisinde usulsüz, kaça yapılan ya da yüksek avcılık yapılan ki 1979’dan beri Marmara’da trol avlanması yasak ama büyük avcılık yapıldığı için bütün bu alanlar tahrip oluyor, buradaki mercanlar kırılıyor. Siz belki bir anda kırıyorsunuz ama belki 70-80 yıllık bir hayvanı yok etmiş oluyorsunuz. Onun tekrardan oluşması bu kadar bir süreye geliyor. Hızlandırma zamanımız olmadığı için de ekosistemin son derece zarar göreceği bir sürece girmiş oluyoruz. Kırmızı mercanlar dediğimiz, siyah mercanlar zaten avlanması ve yakalanması yasak, sarı mercanlar, çalı mercanı dediğimiz 24 tür var.
Bizler İstanbul Üniversitesi ile çalışıyoruz, Nur Eda Topçu danışmanlığı üzerinde projeler üretiliyor. Bu mercanlar dünyadaki yağmur ormanları neyse, deniz altının da yağmur ormanları da bunlar. Bunlar oluşmadığı zaman ve olmadıkları zaman su altında ekosistem oluşmuyor. Yani bir binanın temeli diyebiliriz. Ve Akdeniz endemiği olması, özellikle Akdeniz ülkelerinde yaşıyor, 90-100 metre derinlikte bir alanda yaşam buluyorlar. Ama burada Marmara’nın mucizesi, bize vermiş olduğu büyük nimetlerden, 20 metrelerde bu türler burada yaşamaya başlamışlar. Bu adada bir şekilde var olmuşlar. Bu adanın etrafında ekosistemi canlı bir şekilde, doğal bir şekilde, resif ve rezerv alanı yaratarak, hem balıkçılık açısından, hem biyo çeşitlilik, hem deniz, hem habitat açısında, aynı zamanda karasal olarak kuşlar, buraya özgü kuşlarında yer yapabileceği kara parçası haline gelmiş. Bizim de derdimiz bütün bu bölgelerin hepsinde zaten avcılık yapılıyor. Marmara Denizi’nde yapılmayacak yerlerde de avcılık yapılıyor. Ama bir bölgeyi Nuh’un gemisi gibi korumamız gerekiyor. Amacımızda bizim bu gelecek vadeden, bizden sonraki kuşaklarda bir popülasyon, bir deniz yaşamı bırakabilmek için bu adanın korunması gerekiyor diyoruz.”
“BU TARTIŞILACAK BİR KONU DEĞİL, BİZİM ACİLEN BURALARDA DENİZ KORUMA ALANLARI YARATMAMIZ GEREKİYOR”
Volkan Narcı, şöyle devam etti:
“Bir sürü vakıf, bir sürü üniversite, bir sürü bilimsel raporla bunu açıkça ifade ediyor. Adaların önündeki avcılık yasağını.Avcılık temelli ya da balıkların bu bölgede üremesi için değil. Ama bu alanda zaten avcılık yapılmıyor. Adaların ön tarafı ana kara ile ilgili olan kısımda zaten bir düz zemin var. ama esas hassas sistem, Yassı ve Sivriada'dan başlayarak Neandros’un etrafından Tuzla’ya kadar yani Kadıköy’den başlayıp Yassı-Sivri, İstanbul il sınırı, arkadan çizgi çizerek Adaların arkasını koruma altına alarak Tuzla Yelkenkaya’ya kadar bir alanda koruma alanı yaratmak. Buna iki taraf karşı çıkıyor. Küçük balıkçılık veya büyük balıkçılık olarak ama bu balık burada ürediği zaman zaten yine bu balıkçılarımız yakalayacak. Yani zararı olan bir durum değil. Biz sadece önümüzdeki 10 yıl sonrasında balık yemeye devam etmek istiyorsak burada koruma alanları yaratmamız gerekiyor el birliği ile. Çünkü tüm konuşmalara bakarsanız; artık sistem kendini taşımıyor, yeterli balık bulunmuyor, balıkçı reisleri de para kazanamıyor artık. Çünkü balık üremiyor, balıklar küçülüyor, küçüldükçe kısırlaşıyor.
Bu tartışılacak bir konu değil. Bizim acilen buralarda deniz koruma alanları yaratmamız gerekiyor. Bunu dünyada her yer yapıyor. Şu anda Bakanlığımızın zaten almış olduğu özellikle Akdeniz kısmında bazı koruma alanları var ve bunun geri dönüşümü çok kısa sürede, 1 yıl içerisinde verilerle, bilimsel olarak raporlarla zaten kanıtlanmış durumda. Buradaki konu da bu. Marmara’da, İstanbul’da bir deniz koruma alanına ihtiyacımız var ve buna çok acil ihtiyacımız var. Çünkü burada doğal mercan resifleri var, buranın bütün kayalıkları temizlenmiş durumda. Tüm gönüllüler burada çalışıyorlar, hiç kimsenin buradan bir beklentisi yok. Burada ortaklarıyla beraber yürütülebilecek bir deniz koruma alanına ihtiyacımız var.”
“KARŞIYIZ BİZ DE AVLANMAYA”
Adalar’da yaşayanlar da avlanmadan rahatsız. Büyükada’da yaşayan İbrahim Uslu, “Ekosisteme zarar veriyor, duyuyoruz biz de. Yapılmaması gerekiyor, karşıyız biz de avlanmaya” dedi. Hilmi Toraman ise, “Aslında eski belediye başkanımız Mustafa Farsakoğlu zamanında yasak vardı burada.
Ada etrafında buradan Kartal’a kadar, ada etrafına gırgırların girmesi yasaktı. O zaman çok güzel bir durum olmuştu Adalar’da. Hatta o sene güzel çinekop olmuştu. Ama ondan sonra bu yasak delindi ve şu anda sıkıntılıyız. Şimdi değil ama 1.5-2 sene sonra gelin etrafına gırgırlar yine ağ atacak. O atılan ağlarda bu mercanlara yapışıyor, kesip atıyor ekosistemi, düzeni bozuyor” diye konuştu.
İlginizi Çekebilir