© © 2024 Deniz Ticaret Gazetesi

Karaköy iskelesindeki saatin altında bekle!

Karaköy rıhtımındaki Kadıköy iskelesinin İstanbulluların gündelik yaşamında çok önemli bir yeri vardı: Burası, her İstanbullunun ilk aklına gelen önemli buluşma yerlerinden biriydi.

Eski Kadıköy vapur iskelesinin, İstanbulluların gündelik yaşamında çok önemli bir yeri vardı. Yalnız Kadıköy tarafla­rında oturanların değil, evleri de, işleri de Avrupa yakasında olan pek çok İstanbullunun vazgeçilmez uğrak yeriydi Ka­dıköy iskelesi...

İnsanlar birbirlerine ço­ğunlukla hep Kadıköy iskele­sinde randevu verirler, sevgilileriyle buluşmaya gelen sabır­sız gençler, girişteki saatin altında bekleşirlerdi. Günün he­men her vaktinde, iskele saati­nin altında, daima birilerini beklemekte olan üç, beş kişiyi görebilirdiniz.

Bir dönemin ünlü gazeteci­lerinden Hikmet Feridun Es, bir gün, yıllarını Şehir Hatla­rı'na veren emektar bir iskele görevlisinin, iskele saatinin al­tında randevu verenlerin sayı­sının günde neredeyse 200'e yaklaştığını söylediğini anlatmıştı. Memurun dediğine gö­re, bir o kadar da boşu boşu­na bekleyenler olurmuş, o meşhur iskele saatinin altın­da...

İskele saati de saatti hani! Pek çok kişi tam girişin üstün­deki bu kocaman yuvarlak sa­ate bakarak ayarlardı kendi saatini...

40'LARIN İKİNCİ YARISI
Saçları briyantinli, geniş omuzlu, dar paçalı bobstil gi­yinmiş gençler... Mantar pa­buçlu, japone kollu kızlar, ta­zeler... Fötr şapkalı, badem bıyıklı beyefendiler... Şapkası tüllü, üstünde manto, elinde çanta, zarif hanımefendiler...

Her sınıftan, her yaştan in­sanla karşılaşabilirdiniz o is­kele saatinin altında...

'Kadıköy İskelesi' sözü, bazen de yanlış anlaşmaya ne­den olurdu. 'Kadıköy iskelesi' denince, akla gelen yer, daima Galata Köprüsü'ndeki Kadı­köy İskelesi olurdu. Ender de olsa, buluşmayı beklediğiniz kişi, yanlış anlayabilir, gider sizi Karaköy yerine Kadı­köy'deki vapur iskelesinde bekleyebilirdi!

Galata Köprüsü'nün Ka­raköy'e yakın bir yerine diki­ne bağlanmış olan iskelenin, Köprü'den bakılınca sol tarafı Haydarpaşa, sağ tarafı da Ka­dıköy vapurlarının yanaşıp bağladıkları yerlerdi. Haydar­paşa'dan gelen vapur burnu­nu dikine Köprü'ye vererek is­keleye yanaşır, Kadıköy'den gelen vapur ise Köprü'nün önünde büyükçe bir yay çize­rek burnunu gideceği yöne çe­virdikten sonra gelir iskeleye bağlardı.

İskele büyük bir dubanın üzerine kondurulmuştu. Bu büyük duba sekiz-on küçük dubanın bir araya getirilme­siyle ortaya çıkmıştı. Vapurla­rın yanaşırken sık sık bindir­meleri yüzünden iskele her se­ferinde öylesine şiddetle sarsı­lırdı ki, nasıl bir sarsılma! Sanki, yedi bilmem kaç şidde­tinde bir deprem oluyormuş gibi gelirdi bize! Ayakta du­ranlar birden sendelerler, oturmakta olanlar da korku­dan ayağa fırlayıverirlerdi!
Bu iskelenin hizmet verdi­ği dönemden önceki yıllarda da aynı yerde benzer iskeleler vardı. Sözünü ettiğim 30'lu, 40'lı, 50'li yılların iskelesi, 1935'te Haliç Tersanesi'nde yapılmış, 2 Ekim 1936 günü de törenle hizmete açılmıştı. O günlerin koşullarına göre, iskelenin derli toplu ve de ye­rerince ferah olması için özen gösterilmişti...

Kaç paraya mı mal olmuştu? Tamamı tama­mına 300 bin liraya! O gün için gerçekten büyük para!..

İlk yıllarda tertemizdi, fe­rahtı, rahattı ve de büyük bir ihtiyacı karşılamaktaydı. İske­lenin alt katı yolculara ayrıl­mıştı: Bilet gişeleri, büyükçe bir bekleme salonu, memur ve çımacıların odaları ve de tuva­letler iskelenin hep bu zemin katındaydı. En uç tarafta da, bir birahane vardı...

Nefis bir manzarası olan iskelenin ucundaki birahane, tüm limanın ve Üsküdar önle­rinden tâ Haydarpaşa'ya, Sarayburnu'ndan tâ Eminönü'ne kadar kesintisiz seyredildiği bir yerdi. Oturduğunuz yer­den, elinizde buz gibi bir bira bardağı, önünüzde mezeler, gidip gelen Boğaz, Kadıköy ve Ada vapurların seyretmek, so­rarım size, ha deyince yaşana­bilecek az keyif miydi!

İskelenin üst katında İda­re'nin teknik bürolarıyla ens­pektörlük birimleri yer almak­taydı.

İSKELELER DE YAŞLANIR!
İskele yıllarca tertemiz kullanılmıştı. Ama son za­manlarında, bakımsızlıktan olsa gerek, hayli çaptan düş­meye başladığı belli oluyordu. Her gün binlerce yolcunun gi­rip çıkması yetmiyormuş gibi, vapurların yanaşırlarken sık sık çarpıp bindirmeleri yüzün­den, artık köhneleşmeye yüz tutmuştu.
Özellikle de 50'li yılların ortalarına doğru, iskelenin ar­tık su üstünde duramayacak derecede köhneleştiği gözlenir hale gelmişti.

Yıl, 1958... Bu durumda yapılacak tek şey, iskeleyi hiz­metten almaktı. İskeleleri kış aylarında elden geçirip yenile­meye çalışan Denizcilik Ban­kası, 19 Aralık günü iskeleyi yerinden alarak, üç römor­körle Haliç'teki Camialtı Ter­sanesi'ne götürüp bağladı.

22 yıllık iskele burada bir güzel tamir edilecekti. Bir ay süreceği tahmin edilen çalış­malar boyunca, Kadıköy va­purları Köprü'deki 3 numara­lı Ekspres ve 4 numaralı Ada­lar iskelesinden kaldırılacaktı. Bu uygulama elbette biraz kargaşalığa neden olacaktı; vapurların yanaşıp hareket et­meleri zorlaşacaktı...

FIRTINA ÇIKINCA...
Aradan günler geçti, 58 yı­lı sona erdi. 1959 yılının Ocak ayı, şiddetli lodos fırtınaları­nın yaşandığı bir ay oldu. 16 Ocak günü, öylesine büyük bir lodos fırtınası patlak verdi ki, rüzgarın şiddetinden koca iskele bağlı durduğu Camialtı Tersanesi'nde sulara gömülüp dibe oturuverdi.

Sabahleyin tersanenin önünden geçenler, gözlerine inanamadılar:

Onarıma alınmış olan koca iskelenin yerinde yeller es­mekteydi!

Daha bir ay öncesi­ne kadar o meşhur yuvarlak saatinin altında insanların bu­luştukları, salonunda Kadıköy yolcularının vapur bekledikle­ri koca iskelenin, kala kala ancak çatısı kalmıştı suların dışında!

Bu iskelenin yerine hemen bir yenisi yaptırılıp, bu sefer Köprü'ye değil de, Karaköy rıhtımına, uzunlamasına bağ­landı. 1966'da ciddi bir şekil­de yanınca, esaslı bir onarım gören bu iskele de 1984'te kaldırılıp yerine bugün kulla­nılmakta olan son iskele yer­leştirildi.

Boğaz köprülerinin hizme­te girmesine rağmen, bugün de Anadolu yakasında oturan halkın büyük bir kısmı yine iş­lerine, güçlerine vapurla gidip geliyor.

Kadıköy'e ilk vapur ne zaman çalıştı?
Sultan Abdülmecid döneminde; Fevaid-i Osmaniye idaresi tarafından Kadıköy'e ilk vapur (altta; Kadıköy yakasındaki ilk iskele) 1846'da çalıştırılmaya başlandı. Hatta Adalar'a da... O zamanlar Kadıköy vapurları Köprü'ye bağlanmış bir dubadan kalkardı.

Ahşap olan Köprü'nün eskiliği bir yana, dubanın üstündeki iskele de derme çatmaydı. Kadıköy vapurları da, Şirket-i Hayriye idaresinin Boğaz köylerine çalışan yandan çarklı vapurları da hep Köprü'deki bu iskelelerden hareket ederdi. Bakırköy ve Yeşilköy'e çalışan vapurlar ile Ada vapurlarının iskelesi ise Sirkeci'deydi.

Vapur sayısının artması nedeniyle bunların iskelelere yanaşmaları, kalkmaları giderek daha zorlukla yapılır hale geldi. Sonunda, sırf Kadıköy ile Haydarpaşa vapurları için özel bir iskele yaptırılıp Köprü'ye, bugünkü Ziraat Bankası'na yakın bir yere, dikine gelecek şekilde bağlandı. Zaman içinde, şu ya da bu nedenle eskiyen iskelenin yerine yenileri yaptırılıp yerleştirildi...

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER