© © 2024 Deniz Ticaret Gazetesi

Gayri meşru rant kapısı MÜLTECİLER

2 milyondan fazla göçmen Avrupa'ya gitmeye çalışıyor. Bu da insan kaçakçılarının ağzını sulandırıyor

Bu milyondan fazla göçmenin Avrupa hayali ile yollara düşmesi insan kaçakçılarına büyük bir rant kapısı açıyor. Hele Göçmenlerin Avrupaya girmek için deniz yolunu tercih etmesi ise, insan kaçakçılarının yanı sıra merdiven altı çalışan can yeleği, can simidi ve şişme bot imalatçıları ile bazı tekne sahiplerini de bu ranttan pay almaya davetiye çıkarmış durumda.

Türkiye'de denizcilik konusunda ne yakki etkin bir denetim sistemi olmadığı da bu şekilde gözler önüne serilmiş durumda. Zira mültecilerin kullanmış olduğu can yeleklerinin hiç bir standardı olmadığı, can yeleğinden ziyade bir ölüm yeleğine dönmüş olduğu açık. Bu yeleklerin nasıl imal edildiğinden daha çok, nasıl satıldığı önemli. Dükkanlarda açık açık sergilenerek satılan bu can yelekleri hiç bir denetimden geçmediği de görülmektedir. bu eksikliğin yanı sıra marinalar daha doğrusu yerel olarak marina denildiği halde balıkçı barınağından öte özelliği olmayan yerler, ve kıyılarımızın da ne yazık ki denetimden yoksun olduğu ortaya çıkmış durumda...

Geçenlerde Ege kıyılarıızı karadan şöyle bir dolaştık. Gördük ki kıyılarımız Nasrettin Hoca'nın türbesi gibi. İsteyen istediği yerden istediği bir tekne ile Egeye açılabilir. Ancak bir ihbar olursa o kıyıya yetkililer gelir. Yoksa kıyılarımız tam bir başıboşluk ve denetimsiz durumda.  Ve hemen hemen bütün ege kıyılarını mülteciler doldurmuş. Belli ki karşı kıyıya geçmek için çare arıyorlar.

Ekonomide bir deyiş vardır kötü para iyi parayı kovar diye. Bir göçmenin karşı kıyıya geçmesi için 10 bin EUR ile 2 bin Eur arasında bedel ödemesi için hazır olması bu rantın ne denli büyük olduğunu göstermekte. Göçmenlerin olduğu ve halen de devam etmesi bu rantın önüne geçmenin de zorluğunu ortaya koyuyor.

Yapılan araştırmalara göre, Türkiye'deki sığınmacılar çerçevesi tam olarak çizilmemiş "misafir" statüsünde hayatlarını sürdürmekte ve yüz binlerce kişi herhangi bir hukuki güvenceden yoksun durumdadırlar. Bu durum Türkiye'de
yaşayan sığınmacıların refah düzeyi daha yüksek ve mülteci statüsünü tanıyan Avrupa ülkelerine gitme isteklerini doğurmaktadır. Diğer devletlerin yasal olarak mülteci kabul etmekdikleri için mülteciler kaçak yollara başvuruyor.


Türkiye'ye sığınan ya da Türkiye'ye yasal yollardan gelerek Ege ve Akdeniz'den Avrupa kıyılarına geçmeye çalışan "göçmen"lerin hiçbirisi Türkiye'de mülteci statüsünde bulunamamaktadırlar. Bu kişiler, yolculuk yapmaya elverişli olmayan çoğunlukla balıkçı tekneleriyle hareket etmektedirler. Bu teknelere ranttan daha fazla pay almak isteyen insan kaçakçıları tarafından kapasitesinden çok daha fazla kişi alındığından uzun süre yolculuk etmelerine imkan bulunmamakta ve neticede tekne facialrı ortaya çıkmakta.

Yine yapılan araştırmalara göre; kaçakçılığının ekonomik bedelinin şöyle olduğu ifade edilmektedir:
Lüks yat ile kaçırılma: 10.000 Euro
Kaptanlı tekne: 4.000 Euro
Şişme bot: 2.000 Euro

Yakalan kaçakçıların birinde ele geçen defterinde yer alan bilgilere göre, organizatörlerin dört aylık dönemde 5,5 milyon Euro ve 2,3 milyon Dolar gelir elde ettiği tespit edilmişti. Bu bize insan kaçakçılarının nasıl bir gelir elde ettiklerine dair somut veri sunmaktadır


Görülüyor ki, Göçmenlerin içinde bulunduğu bu zor durumdan istifade eden çeşitli suç örgütleri "insan onuruna yakışmayacak ve göçmenlerin hayatlarını hiçe sayan şartlardaki deniz vasıtalarıyla" insan ticareti yapmaktadırlar. Bu suç örgütleri bu "ticaretleri" sayesinde son derece büyük yasadışı paraya sahip olmaktadır. Bu durumu vahimleştirmemek için kıyılarımızın daha etkin biçimde hem karadan hem denizden denetimlerinin artması, deniz yolculuklarında kullanılan can yeleği, can simidi  gibi eşyaların ve şişme bot imlatının merdiven altı imalatttan çıkarılması ve çok sıkı detenim altına alınması gerek

Deniz Ticaret Gazetesi


 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER