Galataport İstanbul, Avrupa’nın LEED Platin Sertifikalı En Büyük İkinci Projesi Oldu
GÜNDEMAçıldığı günden bu yana pek çok ilke imza atan Galataport İstanbul, kullanılan ileri inşaat teknolojileri, çevreye saygılı uygulamaları ve herkes için erişilebilir bir saha yaratması ile Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından geliştirilen LEED Sertifikası’nı Platin seviyesinden almaya değer görülerek Avrupa'daki LEED Platin sertifikalı en büyük ikinci proje, Türkiye'nin de LEED Platin sertifikalı en büyük projesi oldu.
BOĞAZ kenarında toplam 112.000 m2’lik bir alanda 1,2 km sahil şeridini kapsayan Galataport İstanbul, dünyanın en önemli projeleri arasında yer alıyor. Yeşil bina standartlarını en yüksek seviyeye taşımayı amaçlayan Galataport İstanbul, şehrin mevcut dokusuna en yüksek sürdürülebilirlik kriterlerini sağlayarak Karaköy’ün devamı niteliğinde tasarlandı.
Galataport İstanbul’un özellikleri arasında yer alan, deniz suyu ile soğutma yapan mekanik cihazlar, uluslararası konfor, enerji verimliliği ve su verimliliği standartları üzerinde mühendisliği gerçekleştirilmiş sistemler, çevreye karşı duyarlı inşaat süreçleri Galataport İstanbul’a, LEED Platin Sertifikası’nı getirdi. Binaları sürdürülebilirlik seviyelerine göre değerlendiren, enerji kullanımı, çevreye etki, içinde bulunan insanların konfor ve sağlığı gibi kriterlere dayanarak binaları derecelendirip sertifikalandıran, dünyada ve Türkiye’de önde gelen yeşil bina sertifikasyon sistemlerinden biri olan LEED Sertifikası, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından geliştirildi. Türkiye'nin LEED Platin sertifikalı en büyük projesi ve Avrupa'daki LEED Platin sertifikalı en büyük ikinci proje olan Galataport İstanbul, 19.yy’dan bu yana kapalı olan sahil şeridini halkın erişimine sunarak İstanbul’un cazibe merkezi haline geldi.
Çevreye saygılı uygulamalar geliştirildi
Galataport İstanbul projesi kapsamında çevresel konular en büyük önceliklerden birini oluşturdu. Gerek projenin tasarım aşamasından başlayarak gerekse de inşaat sürecinde ve yapıların işletme ömrü boyunca çevreye olan negatif etkilerini minimize etmek ve ayak izini küçültmek, özellikle gözetilen kriterler arasında yer aldı. İnşaat çalışması boyunca, proje sahasına gelen ve giden tüm araçların sayısı ve ulaşım menzili kaydedildi. Ulaşımdan kaynaklı karbon emisyonlarının azaltılması için yerel ve proje sahasına yakın tesislerde üretilmiş malzemeler tercih edildi. Projenin Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) süreci 2015’te tamamlandıktan sonra tüm çalışmalar gerekli izinler çerçevesinde ve gönüllü girişimlerle sürdürüldü. İnşaat sürecinde, yapılan her imalatın ÇED’e uygunluğu sıkı şekilde kontrol edildi.
Projenin çevreye etkilerini izlemek için 3 ayda bir deniz suyu kalitesi, partikül madde ölçümü, çöken toz ölçümü ve gürültü izleme çalışması yapılıyor. Projenin deniz yaşamına etkilerinin takip edilmesi için yılda bir kez Ege Üniversitesi öğretim görevlileri ile beraber Deniz Ekolojisi İzleme Çalışması yürütülüyor. İnşaat çalışması başlangıcında yapılan modellemelere göre Galataport İstanbul projesinden kaynaklanacak bir sızıntı, sakin bir havada 2 saat içinde Haliç’e, yaklaşık 2 gün içinde Boğaz bölgesine ve 7 gün içinde ise Ege Denizi’ne ulaşıyor. Bunun önüne geçebilmek için yağ bariyeri serme hizmeti hayata geçirildi ve Galataport İstanbul, yakıt ikmali sırasında bariyer serme zorunluluğunu uygulayan Türkiye’deki ilk kruvaziyer limanı oldu. Karaköy’e komşu olan projede toz kirliliği ve titreşim kontrolü konusunda da geniş önlemler alındı.
Tarihi binaların restorasyonu özveriyle yapıldı
Galataport İstanbul’un konumunun İstanbul Boğazı'na bitişik olması nedeniyle, inşaat süresince deniz kirliliğini önlemeye yönelik olarak hazır bekleyen bir acil müdahale ekibi ve sızma kontrol önlemleri uygulandı. Tophane Saat Kulesi inşaat sırasında vinçlerle havaya kaldırıldı ve altında gerçekleşen inşaat işlerinden dolayı yapı korumaya alındı.
Galataport İstanbul Proje Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Ali Pusat, “Tarihi bir sahada sürdürülebilir bir proje ortaya koymanın önündeki zorluklar ve engeller çetin olsa da mühendislerimiz, mimarlarımız ve danışmanlarımızdan oluşan uzman ekibimiz ile sürdürülebilir bir yapı inşa etmiş olmanın heyecanı içindeyiz. Yedi yıl süren tasarım veinşaat sürecinin ardından, emeklerimizin, tarihi binaların restorasyonunda gösterdiğimiz hassasiyetin LEED Platin Sertifikası ile taçlandırılmış olmasından dolayı gururluyuz” şeklinde konuştu.
Projenin sürdürülebilirlik danışmanlığını gerçekleştiren Mimta EcoYapı yöneticisi Ömer Moltay ise Galataport İstanbul’a sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konusunda hep destek olduklarını belirtti: “Bu ölçekteki projelerde dünyada çok fazla LEED Platin seviyesinde sertifikasyon görmek mümkün değil, bu açıdan da dünyada çok ses getiren bir projede yer almış olmanın gururunu yaşıyoruz."
İlginizi Çekebilir