© © 2024 Deniz Ticaret Gazetesi

Denizden pisuvar bile çıkıyor

Dünyada her gün 2 milyon ton atık, su kaynaklarına bırakılıyor. Doğada çözünmesi 450 yıl alan plastik parçalarını yem sanarak yiyen balıklar da sofralara geliyor. Sualtı Temizlik ve Bilinçlendirme Hareketi Derneği, İstanbul dalışlarında hâlâ denizin dibinden el arabası ve pisuvar çıkartıyor.

Birleşmiş Milletler (BM)  22 yıl önce 22 Mart'ı Dünya Su Günü olarak ilân etti. Bu yıl “Su ve Sürdürülebilir Kalkınma” temasıyla kutlanan günde BM, tüm ekosistemlerin küresel su döngüsüne bağlı olduğunu vurguluyor. Ancak artan kentleşmenin ilk kurbanlarından biri yine temiz su kaynakları oluyor.

BM verilerine göre dünyadaki toplam 14 milyar kilometreküplük su hacminin yalnızca yüzde 2,5’i içilebilir durumda. 750 milyon insanın ise temiz suya erişimi yok. Bu sayı Amerika Birleşik Devletleri nüfusunun neredeyse 2,5 katına eşit. Dünyadaki yeraltı ve yerüstü sularının birbirine bağlı olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda akarsuların, göllerin ve denizlerin kirletilmeye devam edilmesiyle tablo daha da vahim hâle gelebilir.

Türkiye’de bu tehlikeye dikkat çekmeye çalışan kurumlardan biri Sualtı Temizlik ve Bilinçlendirme Hareketi Derneği (STH). 2005 yılından bu yana faaliyet gösteren dernek, İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok noktasında dalışlar düzenleyerek denizlere atılan katı atıkları çıkartıyor. Bu atıklarla düzenlenen sergiler, insanlara sebep oldukları kirliliği gösteriyor. İlkokullar ile birçok kişi ve kurumlara verilen eğitimlerle de farkındalığın daha da artması hedefleniyor.

STH Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Tiryaki derneğin öncelikli amacının temizlik değil örnekleme olduğunu söylüyor:

“Deniz kirliliği çok genel bir kavram. Bunun içinde petrol kirliliği var, radyoaktif kirlilik var, mikrobiyolojik kirlik var... Bunların hiçbirini insanların önüne koyamazsınız. Ama katı atık, kirlilik kavramını somutlaştırmak adına en doğru materyaldi.  Biz de onu seçtik. Yaptığımız, insanların yoğun olduğu yerlerde suyun altında katı atık ne varsa önlerine koymak. Dolayısıyla soyut bir kavramı somutlaştırdık. Aslında bizim yaptığımız temizlik değil, örnekleme.”

"Tablo değişmeye başladı"
İstanbul’un Harem, Caddebostan, Haliç, Eminönü, Karaköy gibi sahillerinde sayısız dalış gerçekleştiren Tiryaki, deniz temizliğinde görece bir iyileşme olduğunu ancak uzun vadede birçok sorunla karşılaşılacağını söylüyor:
“Biz, belediyelerin 1953’e kadar topladığı çöpü denize attığı bir şehirde yaşıyoruz. Özellikle 1980'li yılların sonlarından itibaren çok ciddi bir kirlilik vardı. İstanbul’un hiçbir yerinde denize girilemiyordu. 2000’lerin başlarından itibaren bu tablo biraz değişmeye başladı. Hatta 2005’ten itibaren biz İstanbul’un daha önce hayal bile edemeyeceğimiz yerlerinde suya girdik. Bu ilk bakışta olumlu bir gelişme. Ancak 1950’lerdeki ve 80’lerdeki nüfus ve atık miktarını karşılaştırırsanız, bugün çok daha büyük boyutlarda tüketimimiz, dolayısıyla atığımız var."

İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğü, Haziran 2014’te kentteki 80 yüzme alanından 70’inin iyi, dokuzunun yeterli, birinin kötü kalitede olduğunu açıkladı. Denizin görece temizlendiğini söyleyen Tiryaki’ye göre ise yüzme alanlarının sayısı, deniz temizliğinin tek ölçütü değil. “Belediyeler ve kurumlar istediği kadar uğraşsın, ben hâlâ denizin dibinden el arabası ve pisuvar çıkartıyorum” diyen Tiryaki, Boğaz’ın 40 metre ve altında doğru dürüst bir araştırma yapıldığından şüpheli. 
Streptokok ve koliform oranları, deniz temizliğinin belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden yalnızca ikisi. Avrupa Birliği standartlarına göre, deniz suyunun temiz sayılması için vücutta iltihaplanmalara yol açan streptokok bakterisinin 400’ün altında ölçülmesi gerekiyor. Halk arasında “koli basili” olarak bilinen hastalığa yol açan koliform bakterisi ise 1000’den az olmalı. İstanbul’un özellikle merkezi bölgelerinde bu oranlar çok yüksek seviyede. Örneğin, Kadıköy Belediyesi’nin Ağustos 2014’te yaptığı bir araştırmaya göre koliform oranı Caddebostan plajlarında 2 bin seviyesindeyken, bu oran Yoğurtçu Parkı çevresinde 570 bin.

Tiryaki, "Özellikle 40 metre bandında streptokok ve koliform oranlarının çok yüksek çıkacağından eminim” diyor. Tiryaki, bir denizin sorununun aslında tüm denizlerin sorunu olduğunun altını çizerek, İstanbul’daki deniz kirliliğinin yalnızca İstanbulluları ilgilendirmediğini belirtiyor. Marmara’daki pisliğin Akdeniz akıntısıyla Boğazdan geçerek Karadeniz’e ulaştığını söyleyen Tiryaki, “Sorun, bir anda 6 ülke ve yaklaşık 160 milyonluk bir nüfusun sorunu oluyor” diyor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER