© © 2024 Deniz Ticaret Gazetesi

"Deniz Salyası" Balıkçılığı Etkiliyor Mu?

Balıkçılar arasından deniz salyası ya da kaykay adı verilen müsilaj, özellikle Marmara Denizi'nde endişeye yol açıyor. Bu endişenin sebeplerini ve denizleri bekleyen tehlikeleri mercek altına aldık.

Kirlilik ve mevsim normallerinin üzerinde seyreden deniz sıcaklığı nedeniyle oluşan müsilaj, özellikle Marmara Denizi'nde ekolojik bir yıkıma neden oluyor. Balıkçılar, denizin üzerini saran müsilajların görüntülerini sosyal medyadan paylaşarak isyan ediyor.

Peki üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'de, deniz salyası olarak da tanımlanan müsilajla mücadele edilmemesi nelere yol açar? Balıkçılık ve turizme olası etkilerini uzmanlarla konuştuk.

İstanbul Deniz Ürünleri Avcıları Birliği Başkanı Murat Kun “Yıllardır bu sorunu anlatıyoruz. Önlem alalım diyoruz. Marmara sadece İstanbul’dan ibaret değil, kıyısında 40-50 milyon insan yaşıyor. Bu insanların attıkları Marmara’ya gidiyor" diyor. 2006-2008 yılları arasında da müsilajın çok fazla görüldüğünü belirten Kun, durumun değişmediğine dikkat çekiyor.

Müsilaj aslında latince adı ‘gonyaulax fragilis’ olan fitoplanktonlardan oluşuyor. Fitoplankton denizdeki besin zincirinin en küçük canlısı. Fitoplanktonların birikmesi olumsuz etkilere yol açıyor. Ve deniz kirliliğine bir de deniz suyu sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi eklendiğinde, fitoplanktonlarda patlama yaşanıyor. Denizdeki oksijeni azaltan fitoplanktonlar bu nedenle diğer canlıların ölümüne yol açıyor.

"Deniz salyası" neden oluşur?

Prof. Dr. Bayram Öztürk, müsilaja yol açanı şöyle özetliyor: "Aşırı azot ve fosfat nedeniyle oluşuyor. Neden oluyor bu? Arıtma tesislerinin eksikliğinden. Evsel atıklar denize gidiyor. Kirlenme belirtisidir aynı zamanda. Bunları kullanan planktonlar denizin rengini değiştiriyor. Zaman zaman çok fazla oluyorlar. Su sıcaklığı, bugünkü Marmara Denizi için 19 derece. Normalda 16--17 olması lazım.”

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesinde görevli Prof. Dr. Öztürk'e göre, başka zamanlarda da bu fitoplankton patlaması yaşandı. Bir dönem Marmara Denizi kırmızı renge boyandığını anlatarak, "Kimi zamanda müsilaj adı verilen, sarı beyaz renginden dolayı salya diye anılan bu madde ortaya çıkıyor. Ancak hepsinin etkisi farklı oluyor” diyor.

"Balıkçılığı olumsuz etkiliyor"

Denizlerde oluşan müsilajın balıkçılığı etkileyen en önemli faktörü ağların zarar görmesi. Balıkçılar denize ağ atamıyor, attığında ise ya ağlar zarar görüyor ya da kullanılamaz hale geliyor. İstanbul Deniz Ürünleri Avcıları Birliği Başkanı Murat Kun, müsilajın ekim ayından sonra çok etkili olduğunu anlatarak “Çanakkale'de ve Marmara'da çok fazla görüldü. Sadece küçük balıkçılığı değil, büyük balıkçılığı da olumsuz etkiledi” diyor.

Bir balıkçının denizdeki ağı toplaması normalda iki saat sürüyor. Ancak müsilaj olduğunda bu süre sekiz saate çıkıyor.

İstanbul Deniz Ürünleri Avcıları Birliği Başkanı Kun’a göre, müsilaj balıkçıların ağlarına zarar veriyor, ekonomik bir kayba uğratıyor ancak balıklara bir zararı olmuyor. Su yüzeyinde kalan müsilajdan balıklar derinlere inerek kaçabiliyor.

Ancak Prof. Dr. Öztürk ise denizin dibindeki farklı tehlikelere dikkat çekiyor:

“Bir süre sonra müsilaj akıntının hızı ve rüzgara bağlı olarak batıyor. Çökünce deniz dibinde hareket etmeyen kabuklular, süngerler gibi canlıları yok ediyor. Toplu ölümlere sebep oluyor. Dipte yaşayan dil balığı, kırlangıç gibi balıkların da ölmesine neden oluyor.”

"Avşa Adası'nda su şebekesini tıkadı"

Öztürk, müsilajın turizme zararlarına da dikkat çekerek, Prens Adaları’nın etrafının tamamen müsilajla kaplı olduğunu hatırlatıyor: "Marmara Adası da öyle. Turistler o bölgeye gitmez. Görsel kirliliğe neden olur. Örneğin şu ana kadar hiç konuşulmayan başka bir soruna da neden oluyor. Avşa Adası’nın doğal su kaynakları yetersiz. Denizden su arıtıyorlar. Ancak müsilaj su şebekesini tıkadı."

Öztürk ayrıca hesaplanabilir zararlarının yanı sıra bir de görünmeyen zararlarına dikkat çekiyor: "Biyoçeşitliliğin kaybı ve besin zincirinde zorlanma oluyor.”

Marmara Denizi'nde şu sıralar çok fazla görülen müsilaj, Ege Denizi ve Karedeniz'deki Şile kıyılarında da görülüyor. Gökçeada sahilleri de müsilajla kaplanmış durumda.

Müsilaja karşı ne yapılmalı?

Murat Kun, "Herkes müsilajı konuşuyor ama kimse ne yapacağımızı söylemiyor. Hepimiz öğrendik müsilajın ne olduğunu ama bize çare lazım" diyerek, yetkililerin bu konuda çözüm sunması gerektiğini belirtiyor.

Prof. Öztürk de aynı görüşte. "Sorun tek bir yerde değil, çoklu büyük görmek lazım, ancak kimse bir şey yapmıyor" diyerek yapılabilecekleri sıralıyor:

“Arıtmaların tam yapılması gerekiyor. Sadece arıtma değil. Arıtma etkenlerden biri ama deniz suyu sıcaklığındaki yükseklik. İklim değişikliğine bağlayıp bir şey yapamayız dememek lazım. Deniz suyunun üzerindeki müsilajı toplamak lazım. Gemilerin petrol temizleyen bariyerleri var. Bunlarla toplanabilir. Dibe çökmesini beklememek gerekiyor.”

"Eskiden dalış yapardık, şimdi dibi göremiyoruz"

"En kötü tarafı ise bununla ilgili kimsenin inisiyatif almaması” diyen Prof. Dr. Öztürk, mesleğe başladığı 1985’ten bu yana Marmara Denizi’ni korumak için uğraştığını belirtiyor.

"Marmara'ya iç denizimiz, bizim yatak odamız diyoruz. Ancak hiç bakmıyoruz. Eskiden dalış yapardım, denizin dibini görürdük, şimdi göremiyoruz. Marmara Denizi Eylem planı oluşturmak gerekiyor. Devletin işi bu ama yapmıyorlar. Şu anda tam bir ekolojik felaket yaşıyoruz. Eskiden de plankton patlamaları olurdu ancak hiç bu kadarı olmuyordu.”

Prof. Öztürk, müsilaj meselesinin ciddiye alınması ve işi şansa bırakmamak gerektiğini hatırlatıyor. (DW)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER