Batan Denizaltından inanılmaz kurtuluş
Kültür / Tarih / Belgesel70 yıl önce bir İngiliz denizaltısı HMS Perseus İtalyanların Akdeniz'e bıraktığı mayına çarparak battı. Bu olayda II. Dünya Savaşı'nın az bilinen ve doğruluğu kanıtlanan bir öykü ortaya çıktı
Akdenizin sakin suları İngiliz denizaltıları için II. Dünya Savaşında bir ölüm tuzağına dönüşmüştü. Havadan yapılan bombardımanların yanı sıra denize bırakılan mayınlar İngilizleri zorluyordu. Akdenizde seyreden denizaltıların 5te 2si batmıştı. Denizaltının batması demek içindeki herkesin ölmesi demekti. Bu o dönemde adeta bir kural haline gelmişti. Onca batan denizaltından sadece 4 kaçış gerçekleştirilebilmişti.
Bunlardan biri tarihe geçti. 1941 yılının Kasım ayında Maltadan hareket eden HMS Perseus. 6 Aralık 1941de İngiliz denizaltısı HMS Perseus 59 mürettabı ve iki yolcusuyla birlikte seyahat ediyordu. Bu yolculardan biri 31 yaşındaki John Capesti. Mürettebattan olmadığı için gemide kaydı görünmüyordu. Niyeti İskenderiyeye gitmekti.
Uzun boylu esmer bir adam olan Capes, Dulwich Kolejinde okumuştu ve bir diplomat oğluydu. O ağır kış gecesinde Perseus denizin 3 kilometre altında Kefalonya kıyıları yakınında seyrederken mayına çarptı. Capes o sırada ranza gibi kullanılan bir yedek torpido tüpünün içindeydi. Patlama sesini duydu. Denizaltı yavaşça denizin dibine doğru indi. Gürültüyle zemine çarptı.
O etkiyle Capes torpido tüpünden fırladı ve sonrasında tek görebildiği karanlıktı. Capes bir mayına çarptıklarını tahmin etmişti. Henüz denizaltının içine su dolmamıştı. Bir meşale yaktı. Motor odasına girdiğinde yer ölülerle doluydu. Motor odasının kapısı diğer taraftan gelen suyun basıncıyla kapanmıştı ve açılamıyordu. Gıcırtı seslerini duyuyordu.
Odada bulduğu oksijen şişesini kauçuk gözlüğü aldı. Bu ekipman sadece 100 feet derinlikte test edilmişti. Ancak zamana karşı bir savaş içindeydi ve içeride nefes almak zorlaşmaya başlamıştı. Bölme suyla dolmaya başlamıştı.
Orada bulduğu romdan bir yudum aldı ve kaçış kapağından dışarı çıktı. Artık denizaltıdan ayrılmış denizdeydi. Denizaltından çıkan oksijenin de etkisiyle hızla yükseldi. O anda yaşadığı acı korkunçtu. Ciğerleri ve tüm vücudu patlayacak gibiydi. Bir yandan da başı dönüyordu. Tek düşündüğü ne kadar süre daha hayatta kalabileceğiydi. Tüm bunları bir anda yaşarken bir anda kendini suyun üzerinde buldu. Başarmıştı, su üstüne canlı olarak çıkmıştı.
Takip eden 18 ay boyunca adada evden eve sığınarak yaşadı. Çünkü işgalci İtalyanlar adanın her yerindeydi. 32 kiloya kadar düşen Capes Ada sakinlerinin de yardımıyla hayatta kalmayı başardı. Hatta ona Mareeka adıyla bir de eşek hediye ettiler. 1943 yılının Mart ayında bir balıkçı botuyla adadan ayrıldı. Kraliyet Donanmasının planladığı bu kaçış planıyla 640 kilometrelik tehlikeli bir yolculuğun ardından Türkiyeye ulaştı. Buradan da bir denizaltıyla İskenderiyeye götürüldü.
Capes daha sonra hikayesini anlattığında kimse ona inanmadı. Her şeyden denizaltının mürettabat listesinde adı yoktu. Kurallara göre kaçış kapaklarının dış saldırılarda sorun yaratabileceği düşüncesiyle komutanlarca dışarıdan vidalanarak kapatılmaları emri verilmişti.
Denizaltıdaki herkes öldüğünden ortada bir tanık da yoktu. John Capes kimseyi hikayesine inandıramadan 1985 yılında öldü. 1997 yılında ise Kostas Thoctarides adlı bir yunan Perseusun batığını keşfetti. Yapılan araştırmada Capes7in bahsettiği ranza olarak kullanılan torpido tüpünün tam da anlatıldığı vaziyette olduğu görüldü. Hatta son bir yudum aldığı rom şişesi dahi bulundu
İlginizi Çekebilir