© © 2024 Deniz Ticaret Gazetesi

Anadolu’da Rüşvet 4000 Yıllık gelenek

4.000 yıl önce, Asurlular da, vergi kaçırıyor, rüşvet veriyor ve tefecilik yapıyordu

Asur Ticaret Kolonileri Dönemi’nde, yani yaklaşık 4.000 yıl önce, Anadolu halklarıyla yoğun ticari ilişkiler kuran Asurlular da vergi kaçırıyor, rüşvet veriyor ve tefecilik yapıyordu. Yakalandıklarında tüm mallarına el konulması ve hapse girmek gibi sonuçları olsa da bu riskleri göze alıyor ve çıkarlarına uygun hareket ediyorlardı.

Hitit uygarlığının tanıtılmasına yaptığı katkılar nedeniyle Çorum ve Hattuşa (Boğazkale) belediyelerince fahri hemşehrilikle ödüllendirilen Mahfi Eğilmez’in yazdığı yazıdan, Anadolu’da 4.000 yıl önce vergi kaçakçılığı, rüşvet ve faiz kısımlarını derledik. Anadolu’nun o dönem ekonomisini merak edenler için yine kendisinin yazdığı Hitit Ekonomisi adlı kitabını tavsiye ediyoruz.

Asurluların ticaret yaptığı Pazar kentlerinin büyüklerine Asur dilinde liman anlamına gelen karum, küçüklerine ise Asur dilinde konak anlamına gelen wabartum deniyordu. Asur ticaret kolonisinin temel işlevi Asur Krallığı’nın ihtiyacı olan bakırı Anadolu’dan Asur’a aktarmaktı.

Asurlular mallarını eşek kervanlarıyla taşıyorlardı. Kervanların Asur’dan yola çıkıp Neşa’ya varıncaya kadar yaklaşık 1000 km yol alması gerekiyordu. Eşeklerden oluşan bir ticaret kervanının bu yolu gidip, dönmesi 3 ay alıyor, malların satılması ve yeni mal alımı için gerekli süre eklendiğinde zaman daha da artıyordu.

Vergi Kaçakçılığı
Asurlu tüccarların oluşturduğu ticaret kervanları, içinden geçtikleri kentte “qaqqadatu”’ adlı bir çeşit baş vergisi ve kentin kralına da “nishatum” adı verilen bir çeşit gümrük vergisi ödüyorlardı. Nishatum sabit oranlı bir vergiydi ve tekstil ürünlerinin değerine yüzde 5, kalaya da yüzde 3 oranında uygulanıyordu. Ayrıca kralın, tüccarın satmak amacıyla getirdiği malları herkesten önce görme ve satışa sunulmadan önce indirimli olarak satın alma hakkı vardı. Anadolu’da bulunan Asur tabletlerinde tüccarların hangi kentte daha kolay vergi kaçakçılığı yapıldığı konusunda birbirleriyle yazışmalar yaptığı anlaşılıyor.

Bu tür vergileri ödemeden kentten geçmenin ve malını satabilmenin iki yolu bulunuyordu: İlk olarak kentin içinden geçmeyip, dışarıdan dolaşılırsa vergi ödeme yükümlülüğü doğmuyordu. Buna karşılık kent dışında kalındığında, özellikle geceleri, kervanın saldırıya uğraması olasılığı söz konusu olabiliyordu.

Rüşvet
İkincisi, rüşvet vererek yapılan vergi kaçakçılığı idi. Bunun yolu ise nöbetçilerle anlaşıp, malları kente gizlice sokmaktı. Nöbetçilere verilecek pay, nishatumdan düşük olduğu sürece bu çekici bir seçenekti. Ama riski fazlaydı. Bunu yapan tüccar yakalanırsa, kent kralının onun mallarının tümüne el koyma hakkı doğuyordu. Asurlu tüccar Puzur – Assur’un bir meslektaşına yazdığı mektupta şu uyarılar yer alıyor: “İrra’nın oğlu kaçak malları Puşuken’e yolladı ama saray görevlileri kaçak mallara el koydu ve Puşuken’i hapse attılar.”

O dönemde rüşvetin yaygınlığı konusundaki ilginç bir kanıt Cenevre Sanat ve Tarih Müzesinde sergilenen bir tablette yer alıyor. Yine Asur’lu tüccar Puşuken’e karısı Lamassi tarafından yazılmış bulunan bir mektupta şunlar yazılı: “…Vergi için bana yolladığın 1 mina gümüşü kontrolörler istedi. Ben senin için korkuyorum. Fakat ben onu daha vermedim…”

Faiz
Asurlu tüccarlar, Anadolu’da yerleşik insanlara, kredili olarak sattıkları mallar için yıllık yüzde 30 ile yüzde 180 gibi yüksek faiz oranları uyguluyorlardı. Kötü hasat yıllarında borcunun teminatı olan ürünü elde edemeyen insanlar son derecede güç duruma düşüyorlar, aileden birisini Asurlu tüccara köle olarak vermek zorunda kalabiliyorlardı. Borçlarını ödeyemeyen yerel halk sık sık krallara şikayette bulunuyor, bazen yerel krallar bu tür borç – alacak ilişkilerini çözmek için borçların silinmesi hakkında fermanlar çıkarıyorlardı. Söz konusu fermanlar doğal olarak borçluyu kurtarırken, alacaklıyı sıkıntıya sokuyordu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER